Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

Hakan Güldağ

2021 ile sadece yeni bir yıla değil, muhtemelen tarihçilerin gelecekte ‘yeni bir dönem’ olarak adlandıracakları yeni bir 10 yıla girdik.

İşaretler gelmeye başladı. Daha doğrusu işaretler zaten vardı da iyice kuvvetleniyor.
2021’in ilk günlerinde ticaretimizin yaklaşık yarısını yaptığımız Avrupa Birliği, yeni stratejisini duyurdu:Sanayi 5.0...

‘Sanayi 4.0 ne zaman bitti de, Sanayi 5. 0’a geldik’ demeyin. Zira Sanayi 5.0 ile biten bir şey yok. Sanayi 5.0, bir anlamda Sanayi 4.0’ın devamı. Avrupa Birliği, Sanayi 5.0 stratejisini duyururken bunun altını özellikle çizdi. “Sanayi 4.0’ı tamamlayıcı bir yeni strateji” tasarladıklarını ilan etti.

Peki, nasıl tarif etmeli Sanayi 5.0’ı? Bu yeni stratejinin köşe taşlarını neler oluşturuyor?

Hiç şüphesiz, en kolayı 7 Ocak’ta duyurulan strateji dokümanlarında bol bol geçen kelimelerden, daha doğrusu kavramlardan hareket etmek. Böyle bakınca Sanayi 5.0’ın anahtar kavramları belli: Sürdürülebilirlik, yeşil teknolojiler ve dijitalleşme... Ve dokümanlarda bu kavramlar dönüp dolaşıp her noktada ‘insan’ ile bağlantılı olarak ele alınıyor.

Özetle, Sanayi 5.0’ı ‘insan merkezli ve sürdürülebilir sanayiye geçiş için yeşil ve dijital teknolojilere dönüşüm’ diye bir tarif yanlış olmayacak.

Çok uzatmadan ilan edilen dokümanlara bakarak, olayı kavramayı kolaylaştıracak iki noktayı daha vurgulamakta yarar var.

Bir, Sanayi 5.0 Avrupa Birliği’nin yeni stratejisi ama sadece AB için düşünülmüyor. Dokümanlarının hemen her sayfasında Sanayi 5.0 stratejisi, ‘sürdürülebilir bir dünya için zorunlu’ kapsayıcı bir çerçeve olarak tarif ediliyor.

İki, ülkelerden başlayarak, sektörlerin ve de şirketlerin ‘rekabet güçlerini koruyabilmelerinin yolu’nun Sanayi 5.0’a uyumdan geçtiğini üzerine basa basa vurguluyorlar. Bu, AB ile iş yapan herkes için geçerli bir noktaya taşıyor meseleyi. Bir nevi AB, ‘Bana mal satacaksanız, Sanayi 5.0 stratejimle uyumlu olup olmadığınıza bakacağım’ diyor.

***

Aslına bakarsanız, işin bu yanında da değişen temel bir şey yok. Zaten her şey eninde sonunda rekabete bağlanmıyor mu? Dün de ‘her şey rekabet gücü için’ idi, bugün de öyle.

Sanayi 4.0’daki makinaların makinalarla konuşması, bir anlamda otomasyonun boyut değiştirmesiydi. Doğrudan ucuz emekle rekabet edemeyenlerin rekabet gücünü artırma çabasıydı. O süreç bitmedi. Mesela dünya ticaretinde payını giderek artıran Asya ile rekabette dijital teknolojilerin öneminde bir değişiklik yok. Ne değişiyor? Çok bariz hale gelmeye başladı ki, dijital teknolojiler artık sadece AB’ye, ABD’ye ait değil. Her yere hızla nüfuz ediyor. Yani bir rekabet unsuru olarak geçerliliğini koruyor ama yeterli de gelmemeye başladı.

Onun için şimdi ilan edilen Sanayi 5.0 ile AB daha önce ilan ettiği Sanayi 4.0’ın çerçevesini genişletiyor. Bu genişlemeye hayatın kendisinin dayattığı koşullar da dahil. Biliyorsunuz, Covid-19 salgını herkes için bir şok oldu. Aslına bakarsanız, Sanayi 5.0 da bu bağlamda salgının ürünü bir nevi. Onunla da kalmayacak. Başta iklim değişikliği ile gelecekler olmak üzere, ‘yeni 10 yıl’ belli ki, başka şoklar da getirecek. İşte Sanayi 5.0, bu tür şoklara karşı daha hazırlıklı olabilmek, daha dirençli sektörler, şirketler, yapılar oluşturabilmek için Avrupa’nın kendine çizmeye çalıştığı yol haritası...

Ve bu yol haritasına, ‘olsa ne güzel olur’ diye bakmıyorlar. ‘Kaçınılmaz bir değişim’ ve bir ‘zorunluluk’ olarak bakıyorlar. Üstelik sadece AB içinde değil, onlarla birlikte iş yapacaklar için de bunu bir ‘zorunluluk’ olarak görüyorlar. Söylemiş olalım...

Söylememiz gereken başka şeyler de var tabii. Bu yol haritası ile birlikte yeni yaklaşımlar ve kimi teknolojiler öne çıkmaya başladı. Geç kalmadan bizim de önceliklerimizi belirlememiz gerekiyor. İsterseniz işin o tarafını da önümüzdeki Eko-Mercek’te ele alalım.

HER YÖNETİCİ ÖĞRENMEYE AÇIK OLMALI

Konu rekabet gücü olunca kendinize sormanız gereken en kritik soru ise şu:Öğrenebiliyor musunuz?

Öğrenmek her zaman önemli ama bu yeni çağda ‘öğrenen şirket’ olmak daha da önemli. Çünkü bu yeni dönem, sadece önceki dönemin bir devamı değil. Aynı zamanda bir ‘oluşum’ dönemi. Böylesi faz değişikliği dönemlerinde, ustalar ‘acemi’ oluyor, bir nevi cahilleşiyor.

Bunun tek panzehri sürekli öğrenmek. Öğrenip öğrenmediğimizi ise ancak davranışlarımızdaki değişimle ölçebiliyoruz. Çünkü öğrenmek bilgi ve deneyim kazanımı nedeniyle davranış değiştirmek demek. Her davranış değişikliği bilgi ve tecrübe kazancına işaret etmez. Ancak gerçekten öğrenmişseniz, her öğreti tutum ve davranış değişikliği getirir.

Gelişen teknolojileri ve dünya ticaretinde değişen kuralları öğrenme isteği ve becerisi rekabet gücünün yükselmesini kolaylaştırır. Bu süreç yalnız yeni teknolojinin öğrenilmesi ile sınırlı kalırsa sonuç alınamaz. Yeni teknolojiye hayat veren zihniyetin ve bunun kullanılması için gerekli örgütlenme tarzının ve iş yapma modelinin de kavranması zorunludur.

Bir başka ifadeyle, öğrenmeye açık olmak demek, zihniyet ve davranışlarımızı değiştirmeye açık olmak demektir. Ve bugün her yönetici öğrenmeye açık olmalıdır.

REKABET GÜCÜNÜZÜ ÖLÇMEK İÇİN AYNAYA BAKIN!

Her değişim hoşluk getirmiyor. Hoş da karşılanmıyor. Yeni, çoğu kez korkutuyor. Nasıl korkutmasın? Eski iş modelleri artık iş görmez hale gelecek. Köklü sektörler tepe taklak olacak. Birçok meslek ortadan silinecek. Değişimi yakalayamayanlar, rekabet gücünü kaybedecek.

Üstelik, değişimi yakalasanız bile günümüzde rekabet gücünü yükseltmek için çok sayıda faktörün bir araya getirilmesi gerekiyor.

Rekabet gücünde kalıcı yükselme, ancak odak noktasında teknolojik düzeyin sürekli yükseltilmesi bulunan bir strateji ile mümkün. Uzmanlar, bu stratejinin aşağıdaki soruların cevaplarıyla desteklenmesi gerektiği konusunda fikir birliği içinde. Rekabet gücünüzü ölçmek ve de arttırmak için ilk elde kendinize sormanız gereken sorular şöyle:

Dünyanın neresindesiniz?

Bu sorunun cevapları şirketin tasarım ve üretimden satış sonrası servise kadar tüm çalışmaların dünyanın en iyileri ile karşılaştırılması ile ortaya çıkar. Yönetim biliminde buna ‘benchmarking’ deniyor. Tabii firmanızın eksiğini, fazlasını bu kıyaslama çalışması ile belirlemek işin ilk adımı. Ondan sonrası, çalışmak, çalışmak ve en iyi olmak için devamlı çaba göstermek...

Değişimin sinyallerini iyi alıyor musunuz?

Kıyaslama yapıldıktan sonra sektörünüzde ve pazardaki her değişim sinyalini algılayacak ve yorumlayacak bir sistem kurulması gerekiyor.

Esnek davranabiliyor musunuz?

İş ve pazar ortamınızdan gelen sinyallere göre, firmanızın yeniden yapılanma yeteneği, özellikle değişimin çok hızlı dönemlerde ayakta kalmasının önemli koşullarından biri durumunda. Değişime yönelik esneklikte hız faktörü de kritik bir öneme sahip.

Yeterli iç dinamizminiz var mı?

Şirketin tüm çalışanlarında ve yöneticilerinde daha iyisini yapma iradesinin olması rekabet gücünün en büyük güvencesi.

05 Şubat 2021 Cuma