Hikmet BAYDAR

Hikmet BAYDAR

Diğer Yazıları

Batı dünyası faize paranın zaman maliyeti olarak bakar. Para sizde ne kadar durursa o kadar kiralama parası ödersiniz. Bu kira bedeli de faizin kendisi olarak görülür.

Batı, parasını geçici olarak kullanımına vereceği kişi ve kurumu ne kadar riskli görürse kira bedelini de o kadar yüksek tutar. Tıpkı son anda uçak bileti almak zorunda kaldığınızda ödediğiniz yüksek ücret gibi. Mantık aynı. Zor durumda olan, geri ödeme konusunda riski fazla olandır. Bu kişi ve kurumlara verilecek para için de daha fazla risk nedeniyle daha yüksek faiz talep edilir.

Dünyada risklerin takip edildiği bazı önemli ve can alıcı piyasalar vardır. Bunlardan biri CDS’lerdir. Bunlar ülke faizleri ile dolar tahvil faizleri arasındaki faiz farklılığını da yansıtırlar. Burada faizlerin yükselmesi ülkenin daha da riskli olduğu anlamına gelir. Bu piyasa birileri tarafından manipüle edilerek o ülke hakkında yanlış kanaatlerin oluşmasına neden olabilir. Ülke olarak da bizler bunu yaşıyoruz.

Faizlerin seviyesi sadece kaynak ihtiyacının şiddeti ile değil, kaynak getirmek isteyenlerin isteksizliği ile de alakalıdır. Yani bize hep paraya ihtiyacımız var ve faizler o yüzden yüksek masalı anlatılmış olsa da madalyonun diğer yüzü, bize ihtiyacımız olan kaynağın arzı konusunda yeterince istekli fonları bulamadığımızı da gösteriyor. Büyümekte olan bir ülke her zaman fona ihtiyaç duyar ve bu normal bir şeydir. Sorun bu fonun uygun maliyetle gelme konusunda tedirgin edilip edilmediğidir.

Bu konuda çarpıcı örnek rating şirketleridir. Onlar notlarla oynayarak hem fonların ülkeye girişine engel olabilir hem de ülkelerin nakit akımını bozabilirler.

Peki, Türkiye neden daha ucuz kaynak bulamıyor?

Burada konu yurtdışında Türkiye aleyhine yürütülen kampanyalarla mücadele etme şeklimizin yanlış olmasıdır. Türkiye’ye yatırım yapmayın, onlar batıyor vb. dedikodularla manipüle edenlere verilebilecek en büyük cevap, yıllar önce aynı şekilde davranışlarıyla yazdıkları yorumları sosyal medya ve ilgili yerlerde tekrar yayınlayarak, ne kadar yanlı ve tutarsız olduklarını yatırımcılara göstererek onların inanırlılığını zedelemektir. O zaman dış kaynakların ilgisini artırabiliriz.

Örneğin, The Economist dergisi, yıllar önce ülkemizde iktidar değiştiğinde Türkiye batacak raporu yayınlamıştı. Bu raporu ve o zamandan bugüne ekonomideki gelişmeleri servis etmenin tam zamanıdır. O zaman faizlerde ekonomi için daha anlamlı seviyeleri yakalamak mümkün olabilecek. Sadece bütçemiz iyi demek yetmiyor. Ekonomide hedefler ve dayandığı temeli ve varsayımları iyi anlatmak yabancı sermayenin gelme konusunda isteğini artırabilir. Önemli olan, paralarının güvende olduğuna ve senaryoya inanmalarıdır. Yaptırım savaşları, ticaret savaşları hep faizlerin yüksek kalması için kullanılacaktır.

Son söz; kaliteli bir pazarlama olmadan kaliteli sermaye girişi sağlayamayız.

28 Haziran 2019 Cuma