Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Bugün daha iyi anlıyoruz ki 15 Temmuz’un tüm öncülleri FETÖ merkezli uluslararası kullanıma ve yönlendirmeye açık kurgulardan ibaretmiş. Bu kalkışmanın ilk ateşleyici eylemi ise Gezi Parkı kurgusu imiş. Çok masum bir gerekçeden hareketle başlatılan eylemin ülke şehirlerine nasıl yayıldığı ve halkın nasıl terörize edilerek kamu mallarına zarar verildiği hafızalarımızda tazeliğini koruyor. İyi kurgulanmış bir ‘şehir ve meydan eylemi’ olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor. Şehir şartları ve sosyolojisi dikkate alınarak kurgulandığı da aşikar.

Bu kurgunun nihai hedefi; kendileri için en büyük tehdit olarak gördükleri Recep Tayyip Erdoğan’ı ortadan kaldırmaktı. Bunun için de Gezi kalkışmasını takiben bu doğrultudaki kurgular devam etmiştir. Her kurgunun akıbeti başarısızlığa çıkıp kendi varlık sebepleri tehlikeye girince nihai hamle olarak neredeyse 50 yıldır hayalleri olan ve hazırlıklarını yaptıkları ana planı devreye soktular.

Şimdi konumuz; bu kalkışmayı başarısız kılan faktörleri şehirle ilişkilendirerek ortaya koymak. Bunu açıklamak için üç faktörden söz edilebilir:

a) Geçmiş darbelere ilişkin negatif kültür, direnişe hem engel hem de gizli bir fırsat idi. Direnişe davet eden bir lider de çıkmamıştı. Diğer taraftan darbelere karşı müzmin başarısızlık hali darbe görmüşlerin kültürel ahdine dönüşmüştü. Menderes’in idamından beri kendilerini kısmen suçlu hissediyorlardı. İşte bunların tümünü halk fırsata dönüştürdü. Çoğunlukla darbenin hiçbir unsurunu görmemiş, tanışmamış, insanlar vardı. Aslında darbeyle karşılaşıldığında darbe konusunda bilmemek her zaman negatif değildi. Fırsat da böylece doğdu ve değerlendirilmiş oldu. Yani ülkemizde ilk defa bir darbede lider, direnin çağrısı yapmış ve şehir halkı devreye girmişti.

b) Ülkemizde çok uzun dönemdir orta sınıf bu denli güçlenmedi, güçlenmesi için de ciddi bir politika izlenmedi. AK Parti iktidarının bütün politikaları da hep bu sınıfın güçlendirilmesine yönelik oldu. Recep Tayyip Erdoğan’ın döneminde bu geniş kesimin gerçekçi bir şekilde güçlenmesine ilişkin politikalar, kazanımlar ve bunların muhafazasının önemli ölçüde iktidarın devamı ile ilişkilendirilmesi, karşılıklı bir bağlılık oluşturdu. Aynı zamanda bu geniş kesimle duygusal boyutu da olan çok başarılı bir iletişim kuruldu. Bu durum ise geri dönülmez bir kader birliği ortaya çıkardı.

c) Lider ve Reis: Recep Tayyip Erdoğan’a yakın kişilerin, dava arkadaşlarının çok uzun zamandır kendisine Reis dediğini biliyoruz. Ancak bu durum giderek sosyolojik bir hal almış ve özellikle 15 Temmuz’dan sonra hem halk hem yakın çalışma arkadaşları hem de bürokrasi bu kavramı informel ortamlarda kullanır olmuştur.

Liderin halleri sosyolojik evrim ile reise dönüşmüş ve bu geniş bir kesim tarafından benimsenmiştir. Süreç içerisinde vesayet araçlarının birer birer sonlandırılması ve en önemlisi 15 Temmuz sınavının da üstün bir başarı ile verilmesini müteakip lider ile geri dönülmez gidişatı, liderin bütün tehlikeleri göze alarak İstanbul’a gelmesinin halkta sağladığı özgüven ve halka mesajı ortak bir kader birliğini meydana çıkarmıştır. Elbette bu kader birliği etmede maneviyat unsuru birleştirici, güçlendirici adanmışlık yönünde ciddi bir rol oynamıştır.

Darbe başarısız olunca millet için yeni kazanımları ortaya çıkmıştır. 27 gün süren
10 Ağustos’ta sona eren demokrasi nöbetleri şehir için çok ciddi bir deneyimdir.

Demokrasi nöbetlerinin özellikle muhafazakar kesimler için fazla olmayan meydan ve direniş kültürü oluşturması ciddi bir kazanım sayılır. Bu kadar uzun bir süre meydanların canlı ve dopdolu olmasının ülkemizde geleneği yoktur.

İbn Haldun’a göre medeniyetin korunması anlamında şehirlilerin sorumluluğu daha da önem kazanmıştır. Darbeye karşı bu şehir direnişi de tam da bunu işaret etmektedir. Diğer taraftan FETÖ tehlikesi iyice açığa çıkınca bununla ancak Erdoğan’ın mücadele edebileceğine ilişkin toplumsal inanç oluşmuş ve bu durum lidere olan bağlılığı ve sevgiyi kader birliğine dönüştürmüştür.

Darbe girişimine karşı direnen ve bunu yaklaşık bir ay süren demokrasi nöbetleri uygulaması ile bütün ülke şehirlerine yayan gerçek şehirlileri Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği, onun kitlelerle kurduğu sevgi ve gerçekliğe dayanan iletişimi ve maneviyat unsurlarının rolü önemlidir. Mesela 15-16 Tem-muz gecesinde bütün camilerde okunan selalar, Eyüp Sultan ve Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin türbelerinin nöbetler vesilesi ile 24 saat açık tutulması bu bağlamda zikredilebilir.

Sonuç olarak bu direnişle birlikte ülkeye sahip çıkmak yaşadığı şehre sahip çıkmaya dönüşmüş ve şehirlerimiz direnişin sembolü olmuştur. Artık Ankara ve İstanbul 15 Temmuz şehitlerinin bizlere emanetidir. İnsanların liderine ve şehirlerine sahip çıkmaları Tayyip Erdoğan’ın büyükşehir belediye başkanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı döneminde halkı için yaptıklarına bir karşılıktır, vefadır.

17 Temmuz 2017 Pazartesi