Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

HAKAN GÜLDAĞ

Piyasalar alt üst, kurlar büyük bir oynaklık gösteriyor. Ekonomik konjonktürün tansiyonu bir alçalıyor, bir yükseliyor. Belirsizliklerin neredeyse esas haline geldiği tuhaf zamanlardan geçiyoruz.

Tabii belirsizliklerin yükselişinde salgın ile birlikte hızlanan değişimin de büyük etkisi var. Yanlış anlaşılmasın. Değişim derken bizden bağımsız bir şeyden bahsetmiyorum. Hani oralarda bir yerde değişim var, bizi ilgilendirmez diyemiyoruz. İşimiz, sektörümüz değişiyor. Ve bizim de ne yaptığımıza bağlı olarak değişiyor. Değişen hayat bizim hayatımız sonuçta...

Bu değişen hayat meselesinde bir noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Şu sıralar hep birlikte yaşıyoruz. Covid-19’un etkileriyle tüm dünyada tedarik zincirleri hasara uğradı. Bundan dolayı Türkiye’nin önüne fırsatlar çıktı. İhracatçılarımız rekorlar kırıyor. Uzun bir dönem sonra ihracatın yüksek net katkısıyla büyüme oranlarımız da öyle...

Bu yıl yüzde 10 civarında çift haneli büyüme kaydetmemiz hiç kimseyi şaşırtmayacak. Muhtemelen 2021’i Hindistan’dan sonra ikinci en hızlı büyüyen ülke olarak kapatacağız.

Öte yandan artık neredeyse saatlik bazda belirlenen listeler, akaryakıt fiyatları, ürün tedarikinde yaşanan zorluklar büyük sıkıntı yaratıyor. Piyasalarda büyük oynaklıklara neden olan bu dalgalanmaların ne zaman sona ereceğine de kimse kendinden emin tahminlerde bulunamıyor.

Geçenlerde dünyanın önde gelen çip üreticilerinden Microchip Technology Başkan Yardımcısı Nuri Dağdeviren ile konuşurken kendisine, “Bu çip krizi ne zaman bitecek?” diye sordum. Dağdeviren, 25 yıldır bu işin tam merkezinde. Kaliforniya’da hem çip tasarlayan hem de üreten bir firmanın en üst düzey yöneticilerinden biri.

Dedi ki: “Biz bu çip krizinin ne zaman biteceğini bilmiyoruz. Çünkü bu krizin neden çıktığını da bilmiyoruz.” Tabii, bu yanıt karşısında hayli şaşırdım. Öyle ya işin tam merkezindeki bir uzman, işi yöneten üst düzey bir kişi dahi, krizin ne zaman sona ereceğini söyleyemediği gibi neden ortaya çıktığını da anlamadığını söylüyor. Nuri Bey, şaşkınlığıma acımış olacak ki, sözünü şöyle tamamladı: “Ancak bu çip krizinin ne zamandan önce bitmeyeceğini söyleyebilirim. 2022 sonundan önce bitmez!”

Nedenlerini bir başka yazıda anlatayım, izin verirseniz. Bu yazıda dikkat çekmek istediğim konu farklı çünkü. Ben ekonomi gazetecisiyim. Pek çok sektörün pek çok oyuncusu ile işim gereği bir araya geliyorum, onların fikirlerini alıyorum. Yerli-yabancı pek çok ekonomi ya da sektör yayınını düzenli izliyorum. Vurgulamak istediğim şu: Bundan böyle bir süre hayat ritmik değil, ‘aritmik’ olarak işleyecek. Çip krizi gibi sıkıntıları, kur dalgalanmalarını, tedarik sorunlarını, navlun oynaklıklarını artık bir anormallik olarak değil, ‘yeni normal’ olarak yaşayacağız.

Pek iç açıcı şeyler söylemediğimin farkındayım. Nasıl olsun? Yılların alışkanlığı, zihnimiz belirlilik arıyor. Şimdi o modeller üzerinde yeniden düşünmek zorundasınız, bundan böyle o modeller işinize eskisi gibi yaramayabilir demek hiç de puan toplayacak, sempatik bir öneri değil.

Ama bunda benim bir suçum yok. Dünyanın yeni ritminde belirsizlik esas. Karmaşıklık esas. Bundan sonra hayat aritmik olacak. Eskilerin deyişiyle bu ‘Nizamı Cedit’e alışmamız lazım. Hiç şüphesiz kolay olmayacak. Çünkü hâlâ hayatı bizim alışık olduğumuz şekilde yürütmeye çalışıyoruz. Planlar, programlar, iş modelleri... Ama mecburuz. Alışmaktan öte vizyonumuzu, işimizi buna göre düşünmek lazım. Çünkü belirsizlikler nedeniyle rekabet de bu aritmi içinde işleyecek.

Gelgelelim, dünyanın bu yeni ritmi ya da düzensizleşen ritmi, bizim için bir avantaj da oluşturuyor. ‘Nasıl’ derseniz, bakın Türkiye’ye... Tüm sıkıntılara rağmen ekonomi bütün bu aşırı oynaklıklara dayanabiliyor. Ne çekler ödenmedi, ne de bulamadığımız bir ürün oldu. Ne salgının en hararetli günlerinde, ne de kurların tarihi rekorlar kırdığı dönemde.

Bu süreçte neler yapılabileceğine ilişkin uzmanların önerilerini, önümüzdeki Eko-Mercek’lerde sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

AÇILAN PENCERELERE ODAKLANALIM

Yaşanan sıkıntıların farkındayız. İliklerimize kadar da yaşıyoruz hep birlikte. Ama bu topraklarda yaşayan bizlerin, ‘var kalma azmi’, ‘uyum kabiliyeti’, ‘pratik çözümler bulma maharetleri’ var ya... Hani, İran ya da Irak sınırında şoför değiştirip, o kamyonun yola devam etmesini sağlayan, makarnasını gönderecek konteyner bulamayınca gemi satın alıp ihracatını sürdüren o dinamizmimiz... İşte önümüzdeki döneme hazır olmamızı sağlayacak en önemli gücümüz bu olacak.

İş insanımızın belirsizlikler altında yönetme becerileri, bizi bugünkü girdaptan da çıkaracak en önemli güç olacak.

Kendimizi tebrik ederek rahatlayalım demiyorum.

Ama bugün yaşananlara bakıp paralize olmanın da hiç alemi yok.

Kapanan kapılardan çok, açılan pencerelere odaklanarak, belirsizliklerle başarıyla mücadele edeceğiz.

03 Aralık 2021 Cuma