Osman ARIOĞLU

Osman ARIOĞLU

Diğer Yazıları

Katma Değer Vergisi (KDV) uygulanmaya konulduğu 1985’ten bu yana en çok oran değişikliklerine uğramış, bu anlamda dinamik bir vergi konumunda. Oran değişiklikleri bu verginin uygulanmasında, özellikle devir Katma Değer Vergisi ve iade mekanizmasının çalıştırılması konusunda uygulama güçlüklerini de bünyesinde barındırır. Bu nedenledir ki, ideal ve uygulama kolaylığı sağlayan durum tek oranlı bir KDV uygulamasıdır. Ancak bunu gerçekleştirmek hiç de kolay değildir. O nedenle de Türkiye’de olduğu gibi bu verginin uygulandığı birçok ülkede maksimum üç farklı oran uygulanması söz konusudur. Türkiye’de güncel olarak uygulanan oranlar yüzde 1, yüzde 8 ve yüzde 18’dir. Elbette genel oran dışındaki indirimli oranların istisnai konumda olması başlangıçtaki prensiplerden biridir.

Türkiye uygulamasında yıllar içerisinde genel orandan çıkmak isteyen sektörler ve mükellef gruplarının yoğunluğu ile yüzde 8’lik oran kapsamındaki mal ve hizmet kapsamı bir hayli genişlemiştir. Bazen indirim yapılan bir sektörün tetiklemesi sonucu bir başka sektör veya mükellef grubunda da KDV oran indirimi haklı bir talep haline gelebilmiştir. Zira, her indirimli oran uygulaması KDV’nin yapısı gereği devir veya iade edilmesi gereken KDV gibi bir başka sorun ile karşılaşılmasına neden olmaktadır. Sektörler ve mükellef grupları bir süre sonra bu iade devrini Katma Değer Vergisi güçlükleri nedeniyle doğru yapıp yapmadıkları konusunda tereddüt yaşar hale gelmişler, ancak buna rağmen KDV oran indirim talepleri de bir türlü son bulmamıştır.

Oran farklılaştırmaları daha ziyade sektörler bazında yapılmaya çalışılmıştır. Bu alanda ilk olarak sosyal amaç çerçevesinde temel gıda, eğitim ve sağlık gibi alanlar iken daha sonra turizm, alkolsüz restoran hizmetleri gibi alanlar da kapsama dahil edilmiştir.

Uzunca bir zamandan beri özellikle avukatlar ve mali müşavir meslek mensupları müşterilerinden tahsilatta zorlanmaları nedeniyle KDV oran indirimi talebi ile vergi idaresine ve hükümete sayısız denilecek başvurularda bulunmuşlardır. Bu meslek grupları bakımından temel problem, yüzde 18 veya yüzde 8 oranının uygulanmasından ziyade serbest meslek erbabında gelir vergisi açısından tahsil esası geçerli olduğu halde Katma Değer Vergisi Kanunu bakımından tahakkuk esasının cari olmasından kaynaklanmaktadır. Yani serbest meslek erbabı gelir vergisi bakımından tahsil ettiği zaman gelir yazıp beyannamesine dahil ederek vergi ödediği halde KDV açısından hizmeti verdiği anda tahsilat beklenilmeksizin vergiyi doğuran olay meydana gelmiş sayıldığından hizmetin tamamlandığı ay beyannamesine dahil edip tahsil etsin veya etmesin vergiyi ödemek durumunda kalmaktadır. Bir başka deyimle, bu mesleklerin yapısı gereği diğer birçok mükellef grubu ve sektöre göre yüklenim KDV yükleri yeterince olmadığından neredeyse hesaplanan KDV ile ödenecek KDV eşit hale gelmektedir. Bu da özellikle tahsilat zorluğu olan ekonomik sıkıntı dönemlerinde bu meslek gruplarının tahsil etmeden vergi ödemek durumu ile karşılaşmalarına neden olmaktadır. Esasen oran yüzde 8’e de indirilse serbest meslek erbabı avukat ve mali müşavirlerin tahsilat sorunu devam ettiği sürece KDV yükü de bir problem olarak devam edecektir. Ancak tutar olarak biraz daha tolere edilebilir boyuta gelmiş olacaktır.

ÖNERİMİZ

Şayet böyle bir indirim yapılacaksa bunun Anayasa çerçevesinde de uygun olması bakımından serbest meslek erbabında Katma Değer Vergisi oranının yüzde 8’e indirilmesi doğru bir çözüm olabilir. Sadece avukatların düzenlemiş olduğu serbest meslek makbuzlarında Katma Değer Vergisi oranının yüzde 8’e çekilmesi hakkaniyete aykırı olduğu gibi verginin genelliği prensibine de aykırı olabilecek ve muhtemelen Anayasa Mahkemesi’nde iptal riski ile karşı karşıya kalacaktır. Sadece dava vekilliği hizmetlerindeki KDV oranı yüzde 8’e indirilecekse bu biraz daha makul görülebilirse de benzer hizmeti verdiği açık olan mali müşavirlik ve yeminli mali müşavirlik hizmetlerinde de bu oranın yüzde 8’e indirilmesi, yine haklı bir talep olarak ortada duracaktır. Kaldı ki, bu durumda da avukatların yaptığı danışmanlık hizmetlerinde yine yüzde 18 KDV oranı uygulanması devam edegelecektir. Bu da avukatların dahi sorununu tam olarak çözmemiş olabilecektir.

Bizim buradaki önerilerimiz şöyle:

  • Mümkünse KDV genel oranını yüzde 10-12 gibi bir orana çekip buradan oluşacak vergi kaybını bazı alanlara Özel Tüketim Vergisi konulmak suretiyle telafi etme yoluna gidilmesi,
  • Şayet avukatlık mesleğinde bir oran indirimi yapılacaksa, benzer mahiyetteki hizmetleri veren mali müşavir ve yeminli mali müşavirlik hizmetlerinde de indirimin yapılması.

11 Ekim 2019 Cuma