Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

Doç. Dr. Nurullah Gür

Dünya genelinde milyonlarca şirket, son bir yıldır büyük zorluklarla mücadele ediyor. Küresel belirsizlikler, daralan talep, kapanmalardan dolayı azalan çalışma günleri ve saatleri, korumacı politikalar, ara malı tedarikinde yaşanan sıkıntılar ve daha niceleri. Bunlar, istisnasız bütün ülkelerde şirketlerin yaşadığı ortak sıkıntılar. Tabii bir de şirketler, kendi ülkelerine has problemlerle boğuştu. Örneğin, Türkiye’de döviz kurlarında yaşanan oynaklık özellikle KOBİ’lerimizi olumsuz etkiledi. Normal zamanlarda belki10 yılda yaşanabilecek badireler son bir yıla sığdı.

ARZ-TALEP DENGESİ ŞAŞTI

Tünelin ucundaki ışığa dair umutlar artıyor. Ancak, her konuda iyileşme yaşandığını söylemek güç. Son haftalarda artan üretim maliyetleri şirketlerin canını sıkıyor. Ekonominin bir açılıp bir kapanması üretim rutinlerini alt üst etti. Ülkelerin uyguladıkları ihracat sınırlandırmaları, nihai ürünlere veya ara mallarına erişimi sınırlandırdı. Bazı ülkeler ne olur ne olmaz mantığıyla fırsat varken hammadde stoku yaptı. Bazı ürünlere talep bir anda çok aşırı arttı. Bütün bunlar küresel çapta arz-talep dengesinin bir hayli sapmasına neden oldu. Haliyle bazı ürünlerde ve sektörlerde rasyonel fiyatlama yapılamadığına şahit oluyoruz.

Petrol ve demir fiyatları artıyor. Bakır fiyatları son 9 yılın zirvesini gördü. Artan talep ve kuraklığın etkisiyle küresel gıda fiyatları tırmanışını sürdürüyor. Son haftalarda boş konteyner bulmak zorlaşınca, navlun fiyatları uçuşa geçti. Çin/Doğu Asya-Avrupa hattında navlun fiyatlarındaki artışın üç kata kadar çıktığı oldu.

MALİYET YÜKÜNÜ PAYLAŞMAK

Maliyetler üzerinde baskı oluşturan unsurların 2021’in ilk yarısının sonuna kadar ortadan kalkması veya azalması çok ihtimal dahilinde değil. Üretim maliyetleri bir süre daha yüksek seyretmeye devam edecek. Maliyetlerdeki artış bir taraftan üretimi ve ekonomik büyümeyi zorlaştırırken, bir taraftan da enflasyonu besliyor. Artan maliyetler, koronavirüsün reel sektör karşısındaki son meydan okumalarından biri olabilir.

Bu durumun 1970’lerdeki stagflasyon kadar kötü noktalara geleceğini sanmıyorum. Özellikle de bütün dünyada ekonomik aktiviteyi diri tutmak için verilen mali teşvikleri düşünecek olursak. Mali teşviklerin kompozisyonu buradaki belirleyici faktör. Talebi canlandırmaya yönelik uygulanan Keynesyen maliye politikalarının firma maliyetlerine bir faydası olmuyor. Arz yanlı mali desteklere ihtiyaç var.

Enflasyonun satın alma gücünü düşürmemesi ve istihdamın ayakta kalması için kamunun çeşitli desteklerle reel sektörün omuzlarındaki yükün bir kısmını kendi sırtlanması gerekiyor. Kamu, doğrudan veya dolaylı olarak etki edebileceği başka faktörler üzerinden geçici süreyle de olsa maliyetleri düşürme noktasında reel sektöre destek olabilir. Böylece maliyetler belli ölçüde dengelenebilir.

19 Şubat 2021 Cuma