Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

Türkiye’nin ve bölgenin ‘sersemletici’ siyasi gündemi içerisinde kaynamış olabilir; Türk iş dünyası halen 64. Hükümet’ten ve Ekonomi Yönetimi’nden kapsamlı, heyecan verici, proaktif bir yeni büyüme modeli bekliyor. 2014 yılında 823 milyar dolara yükselmiş olan Türkiye’nin GSYH’sı, Türk Lirası’ndaki değer kaybının etkisi ile 2015’de 750-760 milyar dolara gerilemiş olabileceği öngörülüyor. Bu durum, 11 bin ile 13 bin dolar arasındaki bir aralığa doğru tırmanışı sürdürmesi gereken kişi başına milli gelirin, şu anda 10 bin doların altına gerilediğini gösteriyor. Yani, Türk ekonomisi için yeniden ‘orta gelir tuzağı’ riski arttı. İş dünyası, artan terör baskısı, daralan ihracatı hareketlendirecek yeni pazar ve koridor arayışları çerçevesinde, hem reel sektörde uzayan ödeme vadeleriyle hem kredi musluklarını iyice kısmış olan bankacılık sektörü ile hem de Türk hane halkının hayli kırılganlaşmış olan tüketim eğilimi ile boğuşuyor. Buna karşılık, Ekonomi Yönetimi’nin, ekonomide ‘güven’i artıracak, piyasada dönen nakdi rahatlatacak, iflas haberlerini azaltacak ve reel sektörü cesaretlendirecek seri, uygulanabilir, çabuk sonuç verebilecek tedbir ve adımları ise bir türlü gelmiyor.

Bu tablo içerisinde, küresel ekonomi ile ilgili sinyaller de parlak değil. Bu nedenle, ABD ve Çin gibi proaktif ülkeler de, toparlanma süreci daha da uzayacakmış gibi gözüken dünya ekonomisinin kendi ekonomileri üzerindeki olası etkilerini bertaraf etmek için sürekli yeni tedbirler düşünüyorlar. ABD Merkez Bankası da (Fed) artan küresel risklerin ABD ekonomisine yönelik etkilerini dikkate alarak, söylemini yumuşattı. Türkiye ise katma değer üretimi ve ihracat hacminde giderek sıkışmakta olması nedeniyle inovasyonu, yüksek teknolojiyi, Sanayi 4.0 gibi konu başlıklarını gündemine almaya çalışıyor. 1 Nisan’da başlayacak ‘LTE Advanced’, yani bildiğimiz ifadesiyle ‘4.5G’ ile Türkiye’nin katma değer üretimini sıçratacak bir adım atıyoruz. Ancak önemli bir sıkıntımız var; söz konusu teknolojinin alt yapısı hayli zayıf başlıyor. Çünkü Türkiye ‘4.5G’ye geçmezden önce belirlemesi gereken ‘ulusal genişbant stratejisi’ni henüz oluşturmuş değil.

ÇİN’İN KALKINMA PLANI: INTERNET PLUS

Şöyle canlandırın gözünüzde; Türkiye, evlerin kapısına Ferrari arabaları dizmiş ama bu arabaların gideceği düzgün otoyollar ve ulaşım ağı yok. İzmir’de yüksek teknolojili makine satan ve alkışlanması gereken bir firmamız, ürettiği ultra teknolojili makineyi Brezilya’ya satmış; Brezilya’da monte edilmiş olan cihaza yazılım yüklemesi gerekiyor ve Brezilya’ya İzmir’deki internet bağlantısının kalitesizliği ile yazılımı bir türlü gönderemiyor. Türkiye, ‘2023 hedefleri’ne soyunuyor ama henüz ‘sanal otoyolları’ hazır değil, teknolojik alt yapı yetersiz. Peki Çin ne yapıyor? 5 yıllık kalkınma planı çalışmalarını yeni bitirmiş olan Çin, 2020’ye kadar uygulanacak olan yeni planla, teknoloji ve internet alanında etkin bir rol oynamaya soyunuyor. ‘Internet Plus’ adı verilen 13. Kalkınma Planı, çip materyalleri, robotik, havacılık ekipmanları ve uydular gibi birçok alanda yatırımları öngörüyor. Internet Plus’ın bir parçası olarak Çin, GSYH’sının yüzde 2.5’ini bu yatırımlara aktarmayı planlıyor. Bu oran önceki 5 yıllık kalkınma planında yüzde 2.1’miş.

Yani, Çin 275 milyar dolarlık bir yatırım hamlesine giriyor. Çin, bu hamleyle teknoloji alanında dışa bağımlılığı azaltacak; yerel teknoloji şirketlerine destek verecek. Çin’in bu hamlesinden, ABD gibi teknoloji ihraç eden ülkeler memnun kalmadı. Internet Plus ile büyük şehirlere 100 Mbps internet hızı sağlanması hedeflenirken, toplam nüfusun yüzde 98’inin de internete erişimi sağlanacak.

Türkiye’de inovasyonu, yüksek katma değer üretmeyi, Ar-Ge desteklerini konuşuyoruz ama tüm bu stratejik adımları atacak bilişim alt yapımız yok.

64. Hükümet’e, ilgili bakanlara, ilgili kurumlara soruyorum: “2023 hedeflerini yerel yönetimlerin insafına bırakmaya kararlı mısınız? Türkiye 4-5 kat fiberoptik kablo döşemeden ve ‘ulusal genişbant stratejisi’ olmadan, bu hedefler nasıl gerçekleşecek?”

‘KAPASİTE FAZLASI’NA DİKKAT

Piyasa ekonomisi kapasite fazlası riski olan bir sektöre yatırım yapmak isteyenlere ses çıkarmamak değildir. Pek çok sektör, Ekonomi Yönetimi’nin kapısını aşındırıp gıda, inşaat malzemesi gibi temel imalat sanayi sektörlerinde kapasite fazlası olduğu uyarısında bulundu ama bu sektörlere yönelik sorun çıkaracak yatırımların, başka sektörlere yönlendirilmesine yönelik bir planlama yapamadık. Şimdi, bir sürü sektörde kapasite fazlası sorunumuz var. Çin de, demir-çelik, çimento ve kimya sanayindeki kapasite fazlasını eritecek; altyapı ve çevre yatırımlarına ağırlık verecek yeni bir sürece geçiyor. Büyük kamu şirketlerinin yeniden yapılandırılması ve işten çıkarılmaların önüne geçmek adına, şirketleri kapatmak yerine, aynı sektördeki başarılı gruplarla birleştirmeye yönelecekler. Türkiye de, aynen Çin gibi geleceğini kurgularken, pek çok sektörde konsolidasyona gitmek zorunda. Artık reel sektör için ‘cidden’ samimi çaba sarf etme zamanı.

28 Mart 2016 Pazartesi