Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Şehitlerin dini ve kültürel literatürde en önemli anlam boyutu; yolumuzu aydınlatıcı olma özelliğidir.

15 Temmuz şehitlerimizi bu çerçevede nasıl anlamlandırmalıyız? Onlara sahip çıkmak ülkemizin yolunu nasıl aydınlatır?

Şehitlerimize sahip çıkmanın ilk adımı; onların ailesine yapılabilecek her türlü maddi yardımın yerine getirilmesidir. Bu konuda devlet, özel sektör ve vatandaşların elinden geleni yapması gerekir. Ama bununla kalırsak olaya sadece maddi açıdan bakmış oluruz şüphesiz.

Bizim için asıl önemli ve kalıcı kısmı; ülkemizin önünü/geleceğini aydınlatmasıdır. Bu çerçevede sonuçları maddeler halinde sıralayalım:

a)Öncelikle bilmemiz gerekir ki; darbe girişimi netice olarak başarısızdır fakat zayiatı maddi manevi açıdan çok büyük olmuştur. Dolayısı ile kendimizi savaştan çıkmış bir ülke görmemizde bir yanlışlık yok.

b)15 Temmuz kalkışmasında kendi darbe kültürümüz sosyolojik açıdan ters yüz olmuştur. Milletimiz ilk defa gözü dönmüş darbecilere karşı inanılmaz bir mücadele ortaya koymuş, en ağır silahlarla donanmış bu hain güruha karşı en sivil haliyle ağır silahlara karşı yiğitçe ve canı pahasına mücadele etmiştir. Sonunda şehit olanlar ülkeyi kurtarmış ve onların ışığı ile yolumuz aydınlanmıştır.

c)15 Temmuz gecesi milletimiz, liderinden gelen çağrıya; yaşlısından gencine, kadınından çocuğa, zengininden fakirine, bürokratından iş adamına, memurundan işçisine kadar bütün görünür farklardan ve kimliklerden arınarak adeta kefenlerini giyerek millet ve liderinin yanında mücadeleye katılmıştır. Bu da yetmemiş, yaklaşık bir ay süren, ülkenin her yanındaki meydan nöbetlerine heyecan ve kararlılığını koruyarak devam etmiştir. Bu kararlılığını Yenikapı’daki en kalabalık buluşma rekoru ile bütün dünyaya ilan etmiştir.

d)15 Temmuz gecesi milletimiz yeni kahramanlar çıkarmıştır. Elbette şehit veya gazi mertebesindeki bütün kardeşlerimiz kahramandır ama bunlar içinden yolumuzu aydınlatacak olan Ömer Halisdemir gibi sembol haline gelen ve unutulmayacak kahramanlarımız çıkmıştır. Bunun yanında darbe girişiminin stratejisi açısından çok önemli olan kurumların kurum personeli tarafından ölümüne savunulması anlamında destansı mücadeleler ortaya konulmuştur. Burada Türksat ve şehidimiz Ahmet Özsoy hatırlanmalıdır. Bu arada dürüst olmak gerekirse çok stratejik olmasına karşın kurumlarında hiç direnç göstermeyen kamu kuruluşlarının personelini de bir tarafa not etmek gerekir.

e)Özellikle bir kısım iş adamlarımız, yatırımcılarımız; şehitlerimizin/gazilerimizin ve bu milletçe kutsal mücadelenin kendilerini kazançlarının bir kısmını elinden zorla himmet diye alan bu sömürücü gürûhun elinden kurtardıkları için şükretmelidir, yanlışlarından dolayı da af dilemelidir. Yine bütün iş adamlarımız şükretmelidir ki, bundan sonra ülkenin önü iktisadi açıdan daha açık ve net olacaktır. Borcumuz şehit/gazi ve milletimizedir. Başka oyunlara gelmemek üzere uyanık olmalıdırlar. Yine şükredelim ki, bu aziz millet spontane şekilde kendiliğinden düşünerek dövize hücum etmek yerine dövizini bozdurarak büyük bir iktisadi irfan ortaya koymuştur.

f)Şehitlerimizi unutmamanın bir başka boyutu ise onları anıtlaştırarak isimlerini ve mücadelelerini yaşatmaktır. Bu yüzden iki gazi şehrimiz olan Ankara ve İstanbul’da sanat değeri yüksek anıtlar yapmak gerekir. Şehitlerimizin ismini bu iki şehirde özellikle Fetö okullarının dönüşümünde yaşatmak da anlamlı olur.

Şehitlerimizi asla unutmayalım, unutturmayalım ki, bir daha hiçbir hain gürûhu kalkışmaya niyetlenmesin, darbeyi aklından bile geçirmesin, daha doğrusu bu direnci hesaba katarak aklından geçiremesin.

15 Temmuz gecesi herkes Allah(cc) huzurunda kendini hesaba çekmelidir o kutsal direniş gecesini nasıl geçirdiğine dair. Bakanından milletvekiline, iş adamından bürokratına, memurundan işçisine, gencinden yaşlısına kadar. Mümkünse o gecenin günlüğünü de yazmalıdır torunlarına miras bırakmak için.

15 Ağustos 2016 Pazartesi