tatil-sepeti
Asgari ücret ‘1 milyon 400 bin’ kez çöpe gidiyor

Rekor ekmek tüketimiyle dünyada dikkati çeken Türkiye’de, yılda çöpe atılan ekmek karşılığında net 1.054 liradan 1 milyon 430 bin kere asgari ücret ödenebileceği belirtiliyor. Ayrıca 191 ilkokul, 168 lise, 954 spor salonu, 84 hastane yapılabilirken 37 bin daire satın alınabilir veya 35 bin 770 kişinin de evlilik masrafı karşılanabilir. Yıllık kişi başı 200 kilo ekmek tüketimiyle dünyada en çok ekmek tüketen ülke olarak 2000 yılında Guinness Rekorlar Kitabı’na giren ve halen bu unvanı elinde bulunduran Türkiye’de, bir yıllık ekmek israfı karşılığında yapılabilecekler hesaplandığında Türkiye ekonomisi için çarpıcı bir maliyet tablosu ortaya çıkıyor EKONOMİYİ ETKİLİYOR Bir gıda şirketi tarafından yapılan hesaplamalara göre 1 milyar 430 milyon 800 bin lira olan bir yıllık ekmek israfı, aylık net bin 54 lira olan asgari ücretin ayda 1 milyon 430 bin 28 kere çöpe atılmasına denk geliyor. Bu durum, işsizlik oranının yüzde 9.6 olduğu Türkiye’de binlerce yeni istihdamın sağlanamaması açısından ekonomiyi olumsuz etkiliyor. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin günlük ekmek israfından yola çıkılarak yapılan hesaplama, istihdam dışında eğitim, sağlık, konut sahipliği, evlilik gibi yaşamın tüm alanlarında ciddi düzeyde kaybın yaşandığını gösteriyor. NELER YAPILABİLİR? Milli Eğitim Bakanlığı verilerine dayanarak yapılan hesaplamaya göre bir yılda çöpe giden ekmek karşılığında 24 derslikli 191 ilkokul veya 25 derslikli 168 lise ya da 954 spor salonu yapılabilirken 10 milyon 147 bin 518 öğrencinin bir aylık okul gideri karşılanabilir. Benzer şekilde israf edilen ekmeğin parasal karşılığı olan yaklaşık 1.4 milyar lira, 100 yataklı 84 hastanenin proje maliyetine eş değer durumda. Dar gelirlilerin büyük ihtiyaç duyduğu konut alanında ise israf edilen ekmeğin parasal tutarıyla 37 bin 284 kişi konut edinebilirken 35 bin 770 kişi tüm evlilik masraflarını karşılayabilir.

11 Ağustos 2015 Salı

Savunma ihracat taarruzunda

HABER: ADEM ORHUNTürkiye’ningeleneksel ürünlerle yapılan ticarette, birim fiyatın belli bir seviyede kalması sebebiyle arzu edilen gelir artışına o kadar da kolay ulaşamayacağı konusunda herkes hemfikir. Bu nedenle ihracatta katma değeri yüksek ürünlerin payının artması gerekiyor.Türkiye’nin ihraç ettiği malların ortalama fiyatı kilogramda 1.5 dolar. Ekonomi yönetimi ve sektör temsilcileri bu rakamı 4-5 dolar seviyesine çıkarmak için deyim yerindeyse kafa patlatıyor. Türkiye bu nedenle, ihracatta 2023 hedeflerine ulaşmak için yeni ivme kazanan sektörleri ile de rekabete açılıyor. Bu sektörlerden biri de savunma sanayi. Ar-Ge’nin ve teknolojinin yoğun kullanıldığı savunma sanayinde ihraç edilen ürünün kilogram başına ortalama fiyatı 26-30 dolar olduğu dikkate alınırsa sektörün önemi daha iyi anlaşılıyor.10 YILDA HIZLA GELİŞTİTürk savunma ve havacılık sektörü, özellikle geçtiğimiz 10 yılda yapılan yatırımların karşılığını görmeye başladı. Firmaların kendilerini sürekli yenileyip Ar-Ge ve altyapı yatırımlarına önem vermesi, Türkiye’ye yeni bir ihracat gücü kazandırdı. Bugün tank, helikopter, füze, lazerli izleme ve savunma sistemleri konusunda yerli ürünlerini çıkarmış olan Türkiye’nin savunma sanayi, ihracat hedeflerine çok büyük katkı sağlayacak katma değerli ürün konusunda fırsatı elinde bulunduruyor. Zira Türkiye’de üretilen taarruz helikopteri ATAK’ın kilogram başına fiyatı 5 bin dolar. Savunma sanayi için üretilen yazılım da tartıyla ölçülemeyecek bir değer. Bu programların bulunduğu bir CD milyonlarca dolar ediyor.İHRACATIN ÜÇTE BİRİ ABD’YETürk savunma ve havacılık sektörünün 2014 yılı ihracatı, bir önceki yıla göre yüzde 18.7 artarak 1 milyar 647 milyon dolar olarak gerçekleşti. Üstelik dünyada 150 ülke ve serbest bölgeye ihracat yapan bu sektör, satışının üçte birini 547 milyon dolar ile ABD’ye yaptı. Bu alanda Ar-Ge çalışmalarıyla bilinen kurumların dışında üretim yapan yüzlerce firma bulunuyor. Üstelik bunların büyük bölümü alt yüklenici olarak bu alanda tecrübesini artıran KOBİ niteliğindeki firmalar. Ortalama yerlilik oranı da yüzde 60’a dayanmış durumda. Tüm bu gelişmeler, Türkiye’de savunma sanayinde yapılan çalışmaların özel sektöre yansımalarının yeni bir lokomotif sektörün doğuşu olarak nitelendiriliyor.KOBİ’lere savunma sanayi projelerinde daha çok yer verilmesi, ofset (dengeleme) anlaşmalarının yanı sıra Türk firmalarının gerçekleştirdiği Ar-Ge yatırımları yerli tedarik oranını ve ihraç edilebilir ürünleri her yıl artırıyor.ATAK helikopteri, ALTAY tankı, ANKA insansız hava aracı, HÜRKUŞ eğitim uçağı, mayına karşı korumalı 4x4 KİRPİ aracı, piyade tüfeği, füze sistemleri, lazerli ölçme ve ikaz sistemleri en bilinen ürünler.HEDEF İLK 10Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın stratejik planlarına göre 2016 yılında savunma ve havacılık sanayi ihracatının 2 milyar dolar olması bekleniyor. Sektör cirosunun ise 8 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor.Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında savunma sanayi de önemli bir yer tutuyor. Türkiye bu alandaki çalışmalarla dünyada ilk 10 ülke arasına girmeye hazırlanıyor. Önceki hafta yapılan Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı IDEF 2015’te sektörü değerlendiren Savunma Sanayii Müsteşarı Prof. Dr. İsmail Demir, “İhracat hedefimize ulaşmak için paradigma değişikliği ve ürünlerde özgünlük oldukça önemli” dedi.ÖNCELİKLİ TEŞVİKMakine sanayi, elektrik elektronik, motorlu araçlar, gemicilik, yazılım ve hatta tekstil dokuma firmaları savunma sanayinde üretim yapıyor. Yatırım Teşvik Programı’nda öncelikli alanlardan birisi savunma ve havacılık sanayisi. Bu alandaki yatırımların ilk beş bölgenin herhangi birinde yapılması durumunda 5. Bölge için sağlanan bölgesel destekler sunuluyor. Savunma Sanayii Müsteşarlığı’ndan alınacak proje onayına istinaden gerçekleştirilecek asgari 20 milyon TL tutarındaki savunma, havacılık ve uzay alanındaki yatırımlar öncelikli teşvik dahilinde.TRİLYONLUK BÜTÇESavunma sanayinde ihracat aynı zamanda, trilyon dolarlık global savunma bütçesinden de pay almak anlamına geliyor. Bu alanda milyarlar harcayan ülkeler devlet bütçelerinin yüzde 1’i ile 10’u arasında bir kısmı savunma harcamalarına ayırıyor. Geçen yıl 610 milyar dolar askeri harcama yapan ABD’nin başı çektiği ligde, personel, taşınmazlar, lojistik ve operasyon harcamaları çıkarıldığında dahi yeni savunma sanayi ürünlerine ayrılan pay ‘mega pazar’ anlamına geliyor.2009’da 39 milyar dolar askeri harcama ile bu ligde 8’inci sırada olan Suudi Arabistan, geçen yıl Japonya ve Fransa’yı dahi geçerek 80 milyar dolar ile 4’üncü sıraya yükseldi. Bu rakamlar, bölgesel siyasi gelişmelerin savunma harcamalarındaki etkisini gösterdiği gibi ihracat için yeni fırsatlara da işaret ediyor.HAVACILIK RAPORUDeloitte’in ‘2015 Küresel Havacılık Uzay Endüstrisi ve Savunma Sanayi Görünümü’ raporuna göre ticari havacılık sektörünün uçak üretiminde bu yıl yeni bir rekor bekleniyor. Eskimiş uçakların yeni nesil yakıt tasarrufu sağlayan uçaklarla değiştirilmesi, özellikle Orta Doğu ve Asya–Pasifik bölgesinde yolcuların giderek artan seyahat talebi, bu trendin arkasındaki en önemli itici güç.Aynı rapora göre önümüzdeki iki yıl içerisinde global savunma sanayi iki önemli zorlukla karşılaşacak:Küçülmekte olan bir piyasada kabul edilebilir bir finansal performans sağlamak için ilk akla gelen harcamaların kısılması. Başarılı savunma sanayi şirketleri bunu, yakın pazarlara girerek, yabancı ordulara askeri malzeme ihracatı yapmaya odaklanarak ve siber güvenlik, savunma elektroniği, insansız sistemler, hassas tanzim saldırıları ve ileri analitik gibi yeni nesil ürün geliştirme alanına yatırım yaparak başarıyor. Dünya çapında marka olmuş firmaların egemen olduğu alanda, Türkiye’nin savunma ve havacılık sanayinde yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları, Türk firmalarına ivme kazandıracak potansiyeli barındırıyor.TÜRKİYE’DE ÜRETİPDÜNYADA MARKALAŞIYORUZSavunmave Havacılık Sanayi İhracatçıları Birliği Başkanı Latif Aral Aliş, bu alandaki potansiyele dikkati çekerek, şunları söyledi:“Savunma sanayimizi yeni Türkiye’nin gücü olarak görüyoruz. Bu gücün göstergesi olan ihracatımızı her geçen yıl artırıyoruz. Sektörümüz üretiminin üçte birini ihraç eder duruma geldi. Rekabetin çok zor olduğu savunma ve havacılık alanında marka olmak ve pazardan daha fazla pay almak için gerekli adımları atıyoruz. Sürdürülebilir ekonomik büyümenin lokomotifi olarak yeni Türkiye’nin gücünü ve geleceğini temsil ediyoruz. Türk ürünleri son birkaç yıldır dünya çapında çok daha fazla tercih ediliyor. Bir anlamda Türkiye’de üretiyor, dünyada markalaşıyoruz. Dünyanın en büyükleri Aselsan ve TAİ var. Yeni hedefimiz dünya markası haline gelmek.”DIŞA BAĞIMLILIKTANKURTULACAĞIZUluslararasıSavunma Sanayi Fuarı IDEF 2015’te konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “80’lerde yüzde 80 olan bağımlılıktan, yüzde 54’ü aşan yerlilik oranına ulaştık. Hazır alımdan ortak üretime, oradan kısmi tasarım aşamasına gelen savunma sanayimizde bundan sonraki hedefimiz özgün tasarımdır. Amacımız, 2023 yılına geldiğimizde savunma sanayimizi dışa bağımlılıktan tamamen kurtarmaktır” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün dünyanın en büyük 100 savunma sanayi firması arasında 2 Türk firması da yer alıyor. Savunma sanayimizin üretim gücü geçtiğimiz yıl 5 milyar doları aştı. Yıllık 1 milyar dolar araştırma-geliştirme harcamasıyla savunma sanayimiz, en çok araştırma-geliştirme ve teknoloji yatırımı yapan sektör haline geldi” şeklinde konuştu.

05 Ağustos 2015 Çarşamba

Küresel belirsizlikte sığınılacak limanlar

HABER: FEDAİ YILDIRIM Dünyanın hemen hemen her noktasına ihracat yapan Türk firmalarının karşılaştığı en önemli sorunların başında alacaklarını tahsil edememe geliyor. Özellikle politik ve dolayısıyla finansal yönden sıkıntı içinde olan pazarlarda ticaret yapan firmalar, bu riske karşı koyabilmek için çeşitli alternatifler arıyor. Çünkü firma bir taraftan nakit akışını güvence altına almaya çalışırken, diğer taraftan yeni pazar arayışını sürdürdüğü için risk alması da kaçınılmaz hale geliyor. TAHSİLAT BELİRSİZLİĞİ Küresel ticarette aktif olan büyük ölçekli firmaların dışında küçük çaplı da olsa ihracat yapan KOBİ’lerin tahsil edemediği paralar milyarlarca doları buluyor. Bu konuda danışmanlık hizmeti veren firma yöneticileri ve akademisyenlere göre yaygın bir yöntem olan tanıdık vasıtasıyla ya da fuarda tanışıklık sonrası hemen ticarete başlama söz konusu olabiliyor. Ancak bunlar tek başına yeterli olmuyor. İhracat yapmayı planlayan firmanın öncelikle yurtdışındaki partner hakkında araştırma yapması öneriliyor. Ardından iş veya kredi-risk raporlarının da temini yeterli olmuyorsa profesyonel danışmanlık alınması gerekiyor. KUR RİSKİ Firmaları meşgul eden diğer bir konu da kur riski. Çünkü özellikle son günlerde kurlarda ciddi dalgalanma yaşanıyor. Öyle ki Merkez Bankası’nın açıkladığı yıl sonu kur hedeflerinin revizyonu gündemde. Kurdaki olası risklere karşı en önemli koruyucu enstrüman ise ‘hedging’ olarak öne çıkıyor. Peki, firmalar yurtdışı alacaklarını nasıl temin edecekler? Bu riske karşı nasıl bir savunma geliştirecekler? İşte yanıtları: Kredi-riskraporunu unutmayın 155ülkede alacak yönetimi konusunda firmalara destek olan ARS Danışmanlık Kurucusu ve Genel Müdürü Ayşe Burcu Arslan, Türkiye’de faaliyet gösteren ihracatçı ve ithalatçıların yurtdışında tahsili gecikmiş veya tahsil edilememiş alacaklarının takibi konusunda hizmet veriyor. Arslan, ilk başlarda kendilerine gelen yurtdışı alacak dosyalarının çoğunlukla ‘sorunlu veya vazgeçilmiş’ alacaklardan oluştuğunu, zamanla yasal yollardan önce uzlaşma aşamasında alacakların takip edilmesinin daha etkin, hızlı ve risksiz olduğunun anlaşıldığını ve bu durumun artık değiştiğini söyledi. Arslan, artık vadesi 1 yıldan az geçmiş alacakların takibi konusunda destek taleplerinin daha yoğunlukla geldiğini, bunların da ‘tahsili gecikmiş alacaklar’ olarak sınıflandırıldığını kaydetti. Günümüzde başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere Libya, Yemen, Suriye, Rusya, Ukrayna’da alacak yönetiminin zorlaştığını vurgulayan Arslan, “Avrupa ve Amerika’da da ‘tahsili gecikmiş’ alacaklar konusundaki dosyalarımızda yüzde 78 gibi başarı elde ediyoruz. Sektör olarak da otomotiv endüstrisi, hazır giyim, tekstil, kimyevi maddeler, elektronik ve mobilya, demir, çelik ve yedek parça gibi ihracatımızın en yüksek olduğu alanlar ağırlık taşıyor” dedi. Arslan, ihracatçı firmalara bu tür problemleri yaşamamaları için tavsiyelerini şöyle sıraladı:“Öncelikle yurtdışındaki firma hakkında araştırma yapılmalı ve bilgi toplanmalı. İş raporları veya kredi-risk raporları temin edilmeli. Biz, ilgili ülkedeki yerel mevzuatlar çerçevesinde firmanın varlığı, sicil kaydı, ortakları, yetkilileri, kredi limitleri, risk durumu hakkında risk yönetim hizmetleri sunuyoruz. Örneğin bir tanıdık vasıtasıyla ya da fuarda tanışıklık sonrası hemen ticarete başlama söz konusu olabiliyor. Bunlar tek başına yeterli olmamalı. Dolayısıyla vadesinde ödenmeyen yurtdışı alacaklarında uzlaşma yolları tüketilmeden ve çok geçmeden dosyaların bize getirilmesi hem çözümü kolaylaştırıyor hem de tahsil kabiliyetini artırıyor.” İç derecelendirme sistemi kurun İstanbulTicaret Üniversitesi Kurumsal Yönetim ve Sosyal Sorumluluk Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü ve Bankacılık ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selda Eke ise ihracatçıların kur, kredi veya ticari alacak gibi risklerle karşılaştığını hatırlattı. Ticari risklerin temerrüt ve iflas riskini içerdiğini vurgulayan Eke, firmaların ayrıca politik risklere de maruz kaldığını belirtti. Eke, riske karşı ticari alacak sigortaları olarak da bilinen kredi sigortasının ihracatçıların açık hesap şeklinde yaptığı satışların güvencesi olarak kullanılan önemli bir ticaret finansmanı enstrümanı olduğunu söyledi. Bunun bir risk yönetim aracı olduğunu da kaydeden Eke, ihracatta açık hesap satışların teminat altına alınmasında kullanılan diğer enstrümanı ise faktoring olarak gösterdi. Eke, “Son zamanlarda teknolojinin imkanlarından yararlanılarak bazı bankaların banka ödeme yükümlülüğü (BPO) adı altında sunduğu finansal enstrüman da benzer özellikler içeriyor” dedi.Eke, şunları söyledi: “Firmalar öncelikle satış yapacakları ülkenin risklerini bilmeli. Sektör analiz edilmeli. Ayrıca firma, belli kriterler üzerinden bir iç derecelendirme sistemi kurabilir. Müşteriyi bu kriterlere göre konumlandırabilir. Ödeme şekillerini ve teminatlarını bu sistemin içine dahil edebilir. Buna göre alacak vadesi, alıcıya tanınan kredi limiti gibi kredilendirme şartları da belirlenebilir. Bunlar riskin kontrolünü sağlar. Geçmiş hasar bilgilerinden ve ödeme geçmişi deneyimlerinden de yararlanılır. Kredi sigortaları da açık hesap satışların bir güvencesi olarak tedarikçileri teminat altına alan bir risk yönetim aracı. Ayrıca tahsilat sürecinin yönetilmesi ve tahsilatın etkinliğinin sağlanması da risk yönetim sürecinde riskin izlenmesi bakımından önemli. Öte yandan firmalarda etkin bir risk yönetim sisteminin kurulması da son derece önemli.” Kısa vadeli ihracata sigorta yaptırın TürkEximbank Kurumsal Pazarlama Müdürü Metin Çelik, yurtdışında faaliyet yürüten ya da ihracata yeni başlamış firmaların herhangi bir risk durumu ile karşılaşmamaları için Banka’nın sunduğu Kısa Vadeli İhracat Kredi Sigortası’nı şiddetle tavsiye ettiklerini söyledi. Çelik, böylece firmaların özellikle bilmedikleri yeni pazarlara açılırken alıcılarla ilgili bilgileri daha sağlam bir kaynaktan elde etmiş olduklarını kaydetti. Çelik, firmaların bu sayede piyasa ve ülkelerin risk durumu hakkında sağlıklı bilgi edinebileceklerini ifade ederek, “Hatta Türk firmalarına dış pazarda ticari ya da politik herhangi bir nedenden ötürü para ödenmezse, bu oranın yüzde 90’ı bizden temin edilebiliyor” dedi. Çelik, bu desteği “Örneğin Türk firmasının Avrupa Birliği ülkelerinde yerleşik alıcısına herhangi bir limit vermişsek ve bu limit dahilinde ihracat yapılmışsa, daha sonra firma parayı alamazsa yüzde 90’ını bizden alabiliyor” diye açıkladı. Öte yandan Çelik, 238 ülkeye limit açtıklarını hatırlatarak, ülkeye ve alıcıya göre farklı değerlendirme yapılabildiğini söyledi. Çelik, “Çünkü günümüzde olduğu gibi bazı ülkeler zaman zaman çeşitli sorunlar yaşayabiliyor. Bu ülkeler tekrar istikrara kavuştuktan sonra sigorta verdiğimiz ülkeler arasına girebiliyor” dedi. Hedging güvencesi İstanbulTicaret Gazetesi yazarı Hikmet Baydar, kurlardaki dalgalanmalara dikkat çekerek, özellikle reel sektör yöneticilerinin ‘önümüzü göremiyoruz’ diye yakındığını ve dövizin önümüzdeki günlerde nasıl bir seyir izleyeceğini öğrenmek istediğini söyledi. Firmaları kur riskine karşı uyaran Baydar, şunları söyledi: “Firmalara önerimiz ‘hedging’ yapmaları. Bunun için gerekli finansal enstrümanlar ülkemizde mevcut. Örneğin, ihracat yapıldığında gelecek döviz/VİOB’da satılmış olsaydı bu düşüş ihracatçıyı etkilemeyecekti. İthalatta ise alınan ürünün bedeli için satış anındaki kura karşılık koruma gerektiğinden VİOB’da ithalat bedeli için satış girilmeli ve ithal edilen ürünün satıştan dolayı bedeli tahsil edildikçe VİOB’da yapılan satışlar peyder pey kapatılmalıdır. Böylece kurlar ne olursa olsun firma ticari karlılığını sürdürür ve kur farkı zararıyla karşı karşıya kalmaz. Döviz piyasalarında dalgalanma olmaya devam edeceğinden tedbir için geç kalınmış sayılmaz. Firma yöneticileri burada şunu sormalılar, biz kurdan mı para kazanacağız ticari faaliyetlerden mi? Eğer ticari faaliyet cevabını veriyorsa o zaman hedging onun için lüks değil ihtiyaç.”

05 Ağustos 2015 Çarşamba

Teknopark İstanbul’dan dünyaya satıyorlar

HABER: ADEM ORHUN Firmaların global pazarda katma değerli ürünlerle seviye atlaması ve girişimcilerimizin fikirlerini ticari ürünlere dönüştürebilmesi için kurulan Teknopark İstanbul, bu hedef yolunda çekim merkezi olduğu kadar başarının adresi haline geldi. İstanbul Ticaret Odası’nın ortaklığında kurulan Teknopark İstanbul’un öncelikli alanları havacılık ve uzay, denizcilik, savunma sanayi, enerji, sağlık bilimleri, ileri malzemeler, ileri elektronik ve endüstriyel yazılım sektörleri. Bu doğrultuda yerleşke içinde 83 Ar-Ge ve 23 kuluçka firması bulunuyor. Teknopark İstanbul’daki imkanları kullanıp teknoloji ve ürün geliştirme çalışmalarını ilerleten firmalar, bunun karşılığını görmeye başladı. Yerleşkede sabit ve mobil uydu haberleşme sistemleri, anahtar teslimi yer istasyonları, DSNG canlı yayın ve özel uydu haberleşme araçları Ar-Ge çalışmalarını tamamlayan SVS adlı firmanın ürettiği modeller 3 kıtada satılıyor. KÜÇÜKLERE DESTEK ÇOK Teknopark İstanbul, teknoloji geliştirme çalışmaları yapmak isteyen küçük ve orta boy firmalar için büyük fırsatlar barındırıyor. Yerleşkedeki Teknoloji Transfer Ofisi aracılığıyla her türlü ulusal ve uluslararası finansal fonlar ile patent ve fikri mülkiyet konularında başvuru desteği sunuluyor. Uluslararası Ofis aracılığıyla da Teknopark İstanbul’un yurt dışında anlaşmalı olduğu teknoparklarda belirli bir süre ücretsiz yer tahsisi imkanı sağlanıyor. KÜMELENME GÜÇLENDİRİYOR Teknopark İstanbul’da ‘kümelenme’ çalışmaları da teşvik ediliyor. Bu çerçevede Savunma, Uzay ve Havacılık Kümelenmesi (SAHA İstanbul) ve İstanbul Sağlık Endüstri Kümelenmesi desteklenirken, mali destek başvurularında da koordinasyon sağlanıyor. Küçük ve orta boy firmalar bu kümeler içerisinde yer alarak sektörde çalışan veya çalışma potansiyeli olan diğer firmalar ile işbirliği ve iletişimi artırıyor. Küçük firmalar, bu sektörlere giriş için bariyer olarak görülen sertifikasyon ve akreditasyon süreçlerinde de, yerinde destek ve rehberlik hizmetlerine ulaşabiliyor. BAŞVURU ŞARTLARI Online başvuru sistemine göre yapılan başvurularda şirketlerin yerleşke içerisinde yapacakları Ar-Ge projelerinin Teknopark İstanbul’un öncelikli alanlarında yer alması gerekiyor. Bunun yanı sıra ihracat potansiyeli, doktoralı personeli, alınan/başvurulan patentler, ulusal ve uluslararası mali destek programlarını almaya hak kazanması, üniversite-sanayi, sanayi-sanayi işbirlikleri, Ar-Ge faaliyetlerini anlatan ve yayınlanmış bilimsel yayın, makale ve raporlar olması, toplam kalite yönetimi ile ilgili belgeler Bilim ve Teknoloji Danışma ve Değerlendirme Kurulu (BTDK) tarafından değerlendiriliyor. ARAŞTIRANLARIN ÇOĞU KOBİ Hedef teknoloji alanlarında küçük firmaların desteklenmesinin temel amaçlarından biri olduğunu kaydeden Teknopark İstanbul Genel Müdür Vekili İsmail Arı, “Yerleşkemizdeki Ar-Ge firmalardan 47’si KOBİ niteliği taşıyor. Kuluçka Merkezi’ndeki firmalar ise doğal olarak küçük ölçekli firma kategorisinde değerlendirilebilir” dedi. Sabiha Gökçen Havalimanı’nın hemen yanındaki arazide bulunan Teknopark İstanbul’un 82 bin metrekareden oluşan ikinci etap yapılarının ihalesinin tamamlandığını belirten Arı, “Merkezin, 900’ü KOBİ niteliğinde toplam 1000 Ar-Ge firmasına ev sahipliği yapması planlanıyor. Bu hedefi desteklemek amacıyla Türkiye’nin en büyük ve en nitelikli Kuluçka Merkezi 2016 yılına kadar 16 bin metrekareye ulaşacak” diye konuştu. İŞTE TEKNOPARK İSTANBUL’DA YAZILAN BAŞARI ÖYKÜLERİ Hava trafiğini yönetiyor BNS firması, tüm irtifalarda etkin ve güvenli iletişim için çözüm üretiyor. Firma, birim zamanda yönetilebilecek uçak sayısını ve uçuş güvenliğini artırmak, hava trafiğinden kaynaklı gecikmeleri azaltmak amacıyla yeni nesil hava trafik yönetim ve iletişim platformu projesini geliştiriyor. Bu platformun tüm dünyada uygulanabilir olacağı kaydedildi. Gemi pervaneleri MİLPER isimli firma ise sabit kanatlı gemi pervanesi geliştirilmesi ve amfibik araçlar için tatlı ve tuzlu su geçişlerine uygun yüksek verimli itme sistemleri geliştirilmesi projelerini tamamladı. Ürünün milli platformlarımızda uygulanması için çalışmalar yapılıyor. İnsanlı minidenizaltı Kuluçka Merkezi’nde yer alan DATUM firması, askeri ve sivil birçok ihtiyaca cevap verebilecek bir insanlı mini denizaltı geliştiriyor. Aracın prototip imalatı devam ediyor. FİRMALARIN SEKTÖREL DAĞILIMI Teknopark İstanbul’un ilk etabında yer alan firmaların yüzde 25’i denizcilik sektöründe, yüzde 20’si savunma sanayinde, yüzde 15’i havacılık ve uzay sektöründe, yüzde 20’si endüstriyel yazılım sektöründe yer alıyor. ETKİNLİKLERİ KAÇIRMAYIN Teknopark İstanbul’da yer alsın veya almasın tüm Ar-Ge firmalarının yöneticileri, üye firmalar için düzenlenen etkinliklere katılarak işbirliklerini artırabiliyor. Yerleşkenin ilk bloklarında 20 toplantı odası ve 160 kişilik konferans merkezi bulunuyor. Düzenli yapılan etkinliklerin büyük bir kısmı dışarıdan katılıma açık. Etkinlik ve eğitimler için www.teknoparkistanbul.com.tr adresi üzerinden e-mail ile kayıt yaptırılabiliyor.

05 Ağustos 2015 Çarşamba

Karekodu okutan işi sağlama alır

HABER:ADEM ORHUN Türkiye’de 1.4 milyondan fazla aktif çek keşidecisi bulunuyor. Bu kişiler yıllık 100 milyon çek keşide ediyor. Ancak bu çeklerin yaklaşık yüzde 3’ü karşılıksız çıkıyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin yılın ilk 5 ayındaki karşılıksız çek raporu da bu durumu ortaya koyuyor. Rapora göre karşılıksız çek adedi, bu yılın ocak–mayıs döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 12 arttı. Karşılıksız işlemi yapılan çeklerin tutarı ise yüzde 49 oranında artış gösterdi. Bu dönemde, parasal tutarı 10.8 milyar TL olan 276 bin adet çek için karşılıksız işlemi yapıldı. Aynı dönemde karşılıksız işlemi yapılan 1.3 milyar TL tutarındaki 50 bin adet çek ise daha sonra ödendi. ŞEBEKELERE OPERASYON Öte yandan çek suistimali kriminal birimleri de uğraştırıyor. İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün önceki hafta yaptığı eşzamanlı operasyonlarda, 100’ü aşkın paravan şirket üzerinden piyasaya karşılıksız çek sürerek, 150 milyon liranın üzerinde haksız kazanç elde ettikleri öne sürülen 44 kişi yakalandı. Bu iki haber, karşılıksız çekin ticari hayatta ne ciddi problem olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. İşte bu problemi mümkün olduğunca gidermek için yeni bir uygulama hayata geçirildi. Ticari hayatta yeni dönem olarak ifade edilen ‘karekodlu çek’ uygulaması 15 Haziran’da başladı. Kredi Kayıt Bürosu (KKB) tarafından Türkiye Bankalar Birliği (TBB) işbirliği ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) desteği ile geliştirilen ‘karekodlu çek’ uygulaması çek ile yapılan alışverişleri daha güvenli ve hızlı hale getirmeyi hedefliyor. SİSTEM NASIL İŞLİYOR Karekodlu çek sistemi, müşterilerin bankadan talebi doğrultusunda özel olarak hazırlanıyor. Çeki elinde bulunduran kişi, çek yaprakları üzerinde yer alan karekodu, akıllı telefonuna indireceği Findeks uygulaması ile okutarak sorgulama yaptırabilecek. Böylece keşidecinin geçmiş çek ödeme alışkanlığı tek tıkla görülebilecek. Sistem sayesinde çek üzerindeki bilgilerde herhangi bir silinti, kazıntı, tahrifat veya bir başka kimyasal sahtecilik tespit edilebilecek. DÜNYADA BİR İLK Kredi Kayıt Bürosu Genel Müdürü Kasım Akdeniz, uygulamanın dünyada bir ilk olduğunu belirtti. Sistemin birçok bankada uygulamaya girdiğini kaydeden Akdeniz, “Karekodlu çek, tacirin daha çek defterini bankadan teslim alırken verdiği muvafakatname ile çek ödeme geçmişini ticaret yaptığı kişiler ile paylaşmaya hazır olduğunu gösteren bir çektir. Karekodlu çekle, reel sektörün karşılıksız çek mağduru olmasının önüne geçilebilecek” dedi. ONLARLA İŞ YAPMAYIN Son 10-15 yıl içerisinde 500 bine yakın kişinin en az bir kez karşılıksız çek keşide ettiğini, bunlardan 304 bin kişinin halen ödenmemiş en az bir çekinin bulunduğunu, bunların 200 bininin de elinde daha önceden aldığı ve halen keşide edilmemiş boş çek yaprağı bulunduğu bilgisini veren Akdeniz, ticari hayatta en önemli hususun halen ödenmemiş çeki bulunan bu kişilerle iş yapmamak olduğuna işaret etti. YÜZDE 80’İ BELLİ “Günümüzde sermayeyi korumanın ve güvenli bir ticari hayatın yolu iş yaptığınız, vadeli mal sattığınız kişileri tanımaktan geçiyor” diyen Akdeniz, her ay ortalama 20 bin kişinin çekinin karşılıksız çıktığını söyledi. Akdeniz, “Bu 20 bin kişinin çek ödemelerine bakıldığında yüzde 80’inin geçmişte de çeklerinin karşılıksız çıktığı görülüyor. Bunların çekleri kabul edilmeden önce çek raporlarına bakılsaydı geçmiş notları görüleceği için muhtemel zararları önlemek mümkün olurdu” dedi. Karekodlu çek raporu neleri veriyor? * İbraz edilen ilk çek tarihi * İbraz edilen son çek tarihi * Hem genel hem de 1, 3 ve 12 aylık sürelere ait olmak üzere - İbrazında ödenen çeklerin adet ve tutar olarak yüzdesi - Arkası yazılan ve halen ödenmemiş çeklerin adet ve tutar olarak yüzdesi - Arkası yazılan ve sonradan ödenen çeklerin adet ve tutar olarak yüzdesi. * Banka adı * Şube kodu * Keşidecinin hesap numarası * Çek numarası Uygulama ücreti ne kadar? Karekodlu çek uygulamasından alınacak rapor başına maliyetin alınan rapor adedine bağlı olarak 2 TL ile 4 TL arasında değişiyor.

05 Ağustos 2015 Çarşamba