tatil-sepeti
İTO Meclisi: Nereden gelirse gelsin terörün her türlüsünü lanetliyoruz

Toplantıda İstanbullu 380 bin firmayı temsil eden İstanbul Ticaret Odası'nın Meclis Üyeleri saldırıyı lanetledi. İTO Meclis Başkanlık Divanı tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi: "İstanbul Ticaret Odası Meclisi olarak Ankara'daki menfur saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, kederli ailelerinin acılarını derin bir üzüntüyle paylaşıyoruz. Saldırıda yaralanan vatandaşlarımızın bir an evvel sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyoruz. Kaynağı, gerekçesi ne olursa olsun; nereden gelirse gelsin terörün her türlüsünü lanetliyoruz. Teröristler ve onların efendileri bilmeliler ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti milletimize saldıranlara hak ettiği cevabı misliyle verecektir. Milletimiz bu tür vahşi saldırılar karşısında her zamankinden daha fazla kenetlenerek birlik ve beraberlik içerisinde, ortak değerlerini koruyarak var olmaya devam edecektir. Terörün kökü kazınıncaya kadar üzerimize düşen ne varsa sonuna kadar yapmaya hazırız ve devletimizin yanındayız. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. İstanbul Ticaret Odası Meclisi" *** İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, Ankara'da gerçekleştirilen terör saldırısıyla ilgili bir açıklama yaptı. Çağlar, şunları söyledi: "Ankara'da meydana gelen terör saldırısı, hepimizi derinden üzmüştür. Öncelikle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Bu katliamın hedefi, Türkiye'nin birlik, beraberlik ve kardeşliğidir. Bu zor günleri birbirimize daha da kenetlenerek aşacağız. Bir olacağız, onların oyunlarını bozacağız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu acı olayı en kısa sürede açıklığa kavuşturacağına inancımız tamdır. Ülkemiz ve milletimizin bir daha böyle bir olay yaşamaması için 380 bin üyesiyle İstanbul Ticaret Odası olarak devletimize her türlü desteği vermeye hazırız. Milletimize metanet diliyoruz."

12 Ekim 2015 Pazartesi

Başkan Çağlar: Asıl mesele pastayı büyütmek

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, dünya genelinde sert bir rekabet ortamına girildiğini belirterek, Türkiye için asıl önemli olanın büyümek için pastayı büyütmek olduğunu söyledi. Çağlar, bu nedenle gündeme getirdikleri işletmelere, mikro işletmelere destek ve reel sektöre kur desteği önerilerinin arkasında olduklarını dile getirdi. Ekim ayı Oda Meclis toplantısında konuşan Çağlar, siyasi belirsizliğin ekonomi için habis bir ur olduğunu vurgulayarak, “Bu nedenle, siyasi istikrarı sağlayacak bir hükümeti bekliyoruz. Geçici çözümler değil, kalıcı ve sağlam bir dayanak talep ediyoruz. Türkiye’nin geleceğini düşünen herkesin, altına imzasını atacağı üç talebimiz var; siyasette istikrar, ekonomide büyüme, ülkede huzur” diye konuştu. Çağlar,1 Kasım’da yapılacak genel seçimlerin ülkeye hayırlı olmasını diledi. KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEK Dünya yeniden inşa edilirken ticaretin dengelerinin de yeniden tesis edildiğini anlatan Çağlar, gelişen ülkelerin giderek yükselen ekonomileri, siyasi çalkantılar ve askeri operasyonlar ile dünyanın yeni bir kırılma dönemi yaşadığını söyledi. Bu süreçten; gidişatı doğru anlayan, doğru analiz eden, sürdürülebilir çözümler üreten, krizleri fırsata çevirebilen insanlar, işletmeler ve ülkelerin güçleneceğini belirten Çağlar, Türkiye’nin tüm bu gelişmelerin merkezinde olduğunu hatırlattı. TÜRKİYE YÖNLENDİRMEYE ADAY Başkan Çağlar, şöyle devam etti: “Türkiye bu değişimin merkezinde olmakla birlikte, bu değişimi yönlendirmeye de aday. Aslında son bir haftadır gördüklerimiz, yaşadıklarımız da bu durumun yansıması. Suriye’deki denklemlerin içinde Rusya’nın da askeri bir unsur olarak yer alması bunun ispatıdır. Yaşananlar sadece askeri bir hareketlilik değil. Yeni bir dünya düzenine geçişin inşaat çalışmaları. Bizler bu küresel inşaat işinin neresinde olacağız? Türkiye’nin politikası da bu soruya güçlü bir cevap vermek üzere çaba sarf etmektedir. Biz küresel yeniden yapılanmanın mimarları olmak durumundayız. Ülkemizin etrafında dönen onca dolap küresel yapılanmanın temel belirleyicisinin bu bölge olmasındandır. Yeni dünyanın ağırlıkmerkezi de burasıdır.” SERT REKABET ORTAMI Trans-Pasifik Anlaşması üzerinde mutabakat sağlandığını hatırlatan Çağlar, ABD’nin bir yandan Pasifik ülkeleri ile ortak pazar kurarken, bir yandan da AB ile serbest ticaret anlaşması hazırlığında olduğuna dikkat çekti. Bu yüzden hiçbir ekonominin sektörel rekabet gücünü kaybetmek istemediğini vurgulayan Çağlar, “Anlaşılan o ki Ortadoğu’daki gelişmeler, değişken petrol fiyatları, Transatlantik ve Trans-Pasifik gibi ortak pazar anlaşmaları ile küresel arenada sert bir rekabet dönemine girdik” dedi. RAKAMLAR GEÇİCİ Açıklanan son ekonomik verilere de değinen Çağlar, seçim ortamı, bölgedeki karışıklıklar ve dünya ekonomisindeki dalgalanmalar nedeniyle bu rakamların normal ve geçici olduğu vurguladı. Uzun vadeli bakıldığında yeniden siyasi istikrarın sağlanması ve bölgedeki karışıklığın dinmesinin Türkiye’ye müthiş bir manivela etkisi yapacağını belirten Çağlar, şöyle konuştu: “Bu durum dışarıdan da böyle gözlemleniyor olmalı ki; temmuz ayında Türkiye’ye gelen yabancı yatırım miktarı3.4 milyar dolara ulaştı. Bu rakam son 101 ayın en yükseği. Yine bugün açıklanan Sanayi Üretim Endeksi’nde de son bir yılın en yüksek rakamına ulaşıldığını gördük. Türkiye ekonomisine ve geleceğine duyulan güveni bu göstergelerden rahatlıkla teyit ediyoruz.” SEÇİM VAATLERİ İbrahim Çağlar, seçim sürecinde gündeme gelen ekonomik vaatleri hatırlatarak, bunların iş dünyasını zorda bırakmaması gerektiğini dile getirdi. Üretimin, yeni iş alanlarına girmenin küresel ölçekte zorlaştığını vurgulayan Çağlar, şöyle devam etti:“Zaten işgücü üzerinde ağır yükler var. Söz konusu maliyetleri artıracak her adımın istihdamı azaltacağı unutulmasın. Biz pastayı büyütelim. Türkiye’yi büyütelim. Asıl mesele bu. Bir kez daha açık ve net biçimde ifade etmek istiyorum. Kurda belirsizlik devam ederken, dünya ekonomisinde bir yavaşlama mevcutken, yeni dengelere ve oluşan yeni kur düzeyine adapte olabilmemiz için reel sektöre yönelik bir destek mekanizması geliştirilsin. Hesabını 2.70 TL’lerdeki kur düzeyinden yapan, kısa vadeli döviz borcu olan iş dünyasına bir can suyu sağlansın. Bu destek için farklı kaynaklar da bulunabilir. Mesela bankacılık sistemi üzerinden alınan KKDF ve BSMV gibi vergi ve fonlar da bir yıllığına kullanılabilir. Başka bir yol enerjide, istihdam maliyetlerinde, vergide indirim sağlanabilir. Ya da kısa vadeli döviz borcu olan firmanın borçlarını devletyeniden yapılandırabilir.” MİKRO İŞLETMELER Çağlar, mikro ölçekteki işletme sayısının500 bin olduğunu belirterek, bu işletmeler için bekledikleri desteği de şöyle özetledi: “Madem esnafa Hazine kaynağıyla Halk Bankası üzerinden yüzde 50 faiz desteği sağlanıyor. Gelin bunu tüm şahıs firmalarına sağlayalım. Şahıs firmalarımıza da şu anda esnafaverildiği gibi 120 bin TL’ye kadar yüzde 4-5oranlarından kredi verelim.” TETİKÇİLERİN İFŞAATLARINA TANIK OLUYORUZ Dünya ekonomisinde yaşanan sert rekabet koşullarına değinen Çağlar, “Bu süreçte sık sık ekonomik tetikçilerin ifşaatlarına şahit oluyoruz ve olacağız” dedi. Çağlar, yaşanan rekabetin dünya ticaretindeki yansımalarını da şöyle anlattı: “Küresel bir otomobil markasının emisyon ölçümü skandalını dikkatle izlemek gerekiyor. Olayın görünen yüzünde araçların olması gerekenin 40 kat üzerinde gaz salınımı gerçekleştirdiği iddiası var. Görünmeyen yüzünde ilginç şeyler var. Kyoto Protokolü’nden, dizel araç piyasasına ve ortak pazar anlaşmalarına kadar pek çok ilişki iç içe geçmiş durumda. Anlaşılan yıllarca oynanan bu oyunda birileri düğmeye bastı ve çevre protokolleri bahaneleriyle ülkemizin önüne engeller sıralayan AB’nin maskesi düşüverdi. Bu durum AB için büyük bir gözdağı ve yeni bir değişimin habercisi.” AVDAGİÇ: TOPLUM İSTİKRAR VE GÜVEN BEKLİYOR İstanbul Ticaret Odası ekim ayı Meclis toplantısını açan Meclis Başkanı Şekib Avdagiç, iş dünyası olarak sağlam bir hükümetin kurulmasını beklediklerini söyledi. Ekonomide istikrarlı bir yönetimin ihtiyacı içinde olduklarını belirten Avdagiç, “Gerek ekonomik, gerekse de bölgemizdeki siyasi-askeri hesaplaşmaların belirginleştiği küresel ölçekte güven unsurunun zedelenmemesi elzemdir. Diliyorum seçimin ardından; yapısal reformların devam ettirildiği, ekonomiyi merkeze aldığımız bir gündeme kavuşuruz. Böylelikle enerjimizi; tam manasıyla ekonomiye ve üretime harcayabiliriz. İş dünyası da, toplumun her kesimi de bunu bekliyor” dedi. Avdagiç, genel seçimlerde aday olan Oda Meclisi eski üyelerinden Zehra Taşkesenlioğlu’na başarılar diledi. MECLİS ÜYELERİ KÜRSÜDE 'Üniversite binasının alınması doğru değil' Yrd. Doç. Dr. Murat Yalçıntaş/Makine ve Ekipmanları: İstanbul Ticaret Odası’nın Türk milletine en büyük armağanlarından biri İstanbul Ticaret Üniversitesi’dir. Bu vesileyle kuruluş kararından bugüne kadar emeği geçen herkesi teşekkür ve minnetle anıyorum. Uluslararası çalışmalarım için geç saatlere kadar üniversitede kaldığım oluyor. Mütevelli Heyet Başkanı İbrahim Çağlar, Yardımcısı Hasan Erkesim’in de geç saatlere kadar üniversitede kalarak çalıştıklarına tanık oluyorum. Rektörümüz de hem akademik kadro, hem öğrenciler tarafından son derece seviliyor. Zaman zaman iş yoğunluğundan olabilir, eksik bilgilendirmeden olabilir, yanlış karar alabiliriz. Eski İTO binasının, üniversite rektörlük binasının (Düşünce ve Proje Üretim Akademisi Merkezi projesi için) üniversiteden alınıp İTO’ya tekrar verilmesi kararının da böyle bir karar olduğunu düşünüyorum. Ben yönetimi hakikaten tebrik etmek istiyorum; gençlerimizin fikirlerini değerlendirecek, onları hayata geçirecek bir merkez kurma fikri çok güzel bir fikir. Binanın üniversiteden alınıp merkezin faaliyetleri için İstanbul Ticaret Odası’na tahsis edilmesinin ise doğru bir karar olmadığını, eksik bilgilerle alınmış bir karar olduğunu ve hem İTO’ya hem üniversiteye hem de merkeze zarar verebileceğini düşünüyorum. 'Sütlüce binasıartık yetmiyor' Mehmet Salih Şadoğlu/Peyzaj ve Çiçekçilik: Sütlüce binası küçük ve öğrencilere yetmiyor artık. Yeni bir yer alınmadan üniversitenin Eminönü’ndeki rektörlük binasının geri alınmamasını istiyorum. 'Üniversiteyeyeni yer lazım' Sultan Hızıroğlu/Restorasyon ve İzolasyon: Eminönü’ndeki binanın verilmemesini istiyorum. Sütlüce Yerleşkesi’nin çok küçük olduğunu ve sorunlar yaşandığını biliyorum. Bu sıkıntıların giderilmesi gerekiyor. Yeni yerlerin alınmasından sonra bir tahsis olabilir. 'Büyük ve modernyer ihtiyacı' Yahya Uğur/Tekstil Yan Sanayi Ürünleri: Üniversitemize mutlaka çok daha büyük ve modern yer yapılması gerekiyor. Sütlüce Yerleşkesi yerine, çok daha büyük bir yer alınmalıydı. Eminönü’ndeki mevcut bina bildiğim kadarıyla üniversitemizin yönetim binası ve birkaç tane yüksek lisans ile alakalı kullanılıyordu. Önerilen proje için çok daha faydalı olacağını düşünüyorum. 'Eğitim sistemimizigözden geçirmeliyiz' Mustafa Balkuv/Örme Kumaş, Çorap ve Trikotaj: Üniversitede aksayan konuları bu Meclis’te konuşmalı ve çözüme kavuşturmalıyız. Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’a teşekkürlerimizi sunuyorum. Kendimize şu soruyu sormalıyız: Hocamıza bu imkanları Amerika sunmamış olsaydı bu başarıyı yakalayabilir miydi? Bu nedenle Türkiye’nin eğitim sistemini ve bilim insanlarımıza sunduğumuz imkanları gözden geçirmek ve üst seviyelere taşımak zorundayız. İTO meclis kürsüsünü en çok kullanan beş üyeden biriyim. Firmamız 66 yıldır üretim yapıyor ama ülkemizde şirketlerin ömrü çok kısa. Batı’daki yüzlerce yıllık şirketlerin varlığı karşısında bizim şirketlerimizin ömrü düşündürücü.'Mesleki standardıkuruluşu belirlemeli' Ender Yazıcıoğlu/Ayakkabı veAyakkabı Yan Sanayi: Üniversitemiz yeni kendine gelmeye başladı. Dört yıl önce moda tasarımı bölümü kurulmasını istedik ama tam istediğimiz gibi yapamadık, çünkü sistemi yanlıştı. Burslara rağmen sektörden kimse orayı kazanamadı. Çünkü fen puanı ile alıyordu. Bu hataları yaptık. Yer seçiminde de hata yaptık. Üniversite için Marmara Üniversitesi’nin yerinialabilirdik. Yanlış branşlar da açtık. Bugün birkaç öğrencisi olan bu bölümleri niye tutuyoruz? Ülkemizde üretim değişti ama işletmelere verilen kapasite raporları değişmedi. Meslek standartları oluşturulurken meslek kuruluşlarına bu görevin verilmesini istemiştik. Üretici kapasite raporu olmadığı için hayali ihracat yapmış durumda. Kapasitedeki bu yanlışlık çözülmeli.Meslek standardı henüz hazırlanmamış meslekkomiteleri için dikkatli olmalıyız. 'Mühendislik okuyanada burs vermeliyiz' Musa Kanitoğlu/Döküm ve Metal İşleme: Burs komitesi olarak geçen yıl 1.620 öğrenciye burs vermek istedik ama yönetmelik çok sıkı olduğu için 1.017 öğrenciye burs verebildik. Kriterleri aşabilen öğrenci sayısı eksik kalınca, burs için ayrılan bütçe de kullanılmamış. Böylece kredide yönetim kurulunun rakamının üstüne çıkabiliyoruz artık. Mühendislik öğrencilerine de burs vermeliyiz. 'Demir dışı metallerdeyönlendirici olalım' İbrahim Çetinkaya/Demir Dışı Metaller: İTO’nun katkısı olmadan ülkemiz ekonomisine yön verilemez. Odamızın bu anlamdagücünü artırmak Meclisimizin gayretine bağlı. Dünya ekonomisi dramatik bir krize gidiyor. Doğru yolharitası ile sorumluluklarımızı gözden geçirmeliyiz.2015’te kaybettiğimizi gelecek yıl telafi edebiliriz.Demir dışı metaller, korozyona dayanıklılıklarınedeniyle birçok sektörde kullanılıyor. Dünyada; alüminyum, bakır, çinko, krom, nikel, kalay için ayrı kuruluşlar var. Demir dışı metallerde Odamız yönlendirici olmalı. Metallerdeki gelişmeler evrensel ekonomi hareketlerinin mikro göstergesidir. Arz yükseliyor, talep azalıyor. Lehimize çevirmek için üniversitelerle sektörler birlikte çalışmalı.'İşyerleri için dikeyyapılar oluşturulmalı' Kazım Ekinci/Metal Ürünler ve Mutfak Ekipmanları: 2023 yılı ihracat hedefine ulaşmak için çalışıyoruz. KOBİ’ler mekan bulamıyor, çünkü işyerleri çok pahalı. Odamız TOKİ gibi toplu işyeri üreten bir oluşuma ön ayak olmalı. İşyerleri için dikey yapılar oluşturulmalı. Çin mucizesi; işyeri, makine ve leasing’i devletin vermesi, sevk ve idareyi ise üreticiye bırakması ile gerçekleşti. Sevk ve idareyi Çin’den daha iyi yapabiliriz; yeter ki imkan verilsin. *** Başkan Çağlar: Üniversitede akademikhedefimize ulaştık İstanbul Ticaret Odası Başkanı ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı İbrahim Çağlar, üniversite ile ilgili konuşmalara istinaden yaptığı açıklamada, şunları söyledi: “Üniversitenin kafesinde çocuklarla oturuyorum; kahve, çay içiyorum, onları dinliyorum. Öğrenciler, mezunlar derneği randevusuz geliyor bana. Hocalarla da oturuyor, onları dinliyorum. Üniversitede derslik sorunu yok. 2017 sonunda mali açından istediğimiz yere geleceğiz. Akademik açıdan istediğimiz yere bu sene geldik. Üniversitede hocaların görevden alınması ise kendi arkadaşlarının değerlendirmesi ile gerçekleşti. Rektör kendi rektörleri, dekan kendi dekanları, bölüm başkanları kendilerinin; bu tercihi ben yapmadım. Bizim inisiyatifimizde gerçekleşen bir olay değildi. DÜPA için ne yapacağımızı biliyoruz. Her şeyi planladık, programladık. Eminönü’ndeki bina üniversitenin belli birimlerine hizmet etmeye devam edecek.” Düşünce ve Proje ÜretimAkademisi Merkezi İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin kullandığı Eminönü’ndeki yerleşke, üniversite bünyesindeki Düşünce ve Proje Üretim Akademisi (DÜPA), Sürekli Eğitim Merkezi ve İTO’nun kuracağı Bilginin Ticarileştirme Merkezi’ne ev sahipliği yapacak. İTO ekim ayı Meclisi’nde İstanbul Ticaret Üniversitesi tarafından rektörlük ve idari işler binası olarak kullanılan Eminönü’ndekiyerleşkenin kullanımıyla ilgili önerge oylandı. Eminönü’ndeki yerleşkeyi gelecek dönemde DÜPA, Sürekli Eğitim Merkezi ve İTO’nun kuracağı Bilginin Ticarileştirme Merkezi’nden oluşan üçlü yapının kullanmasına ilişkin önerge kabul edildi.

09 Ekim 2015 Cuma

Türkiye'nin aradığı markalaşma televizyon kumandasında

Türk dizileri ve en yeni televizyon program formatları, Fransa’nın Cannes kentinde düzenlenen dünyanın en büyük Eğlence İçerik Pazarı Fuarı MIPCOM 2015’te beğeniye sunuldu. Türkiye, Fransa’nın Cannes şehrinde 5-8 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenen ve 4 bin 500 global alıcının katıldığı fuarda Onur Konuğu Ülke olma ayrıcalığı yaşadı. MIPCOM’da Türkiye’nin etkinliği katılımcı kişi sayısındaki artışla da kendini gösterdi. Bu yılki fuara Türkiye’den 411 kişi katıldı. Geçtiğimiz yıl ise223 katılımcı olmuştu. DÜNYANIN ‘GÖRSEL KÜLTÜR’ ÜRETİCİSİ OLDUK Türkiye Onur Konuğu Ülke statüsünü fuarda düzenlenen törenle Meksika’dan devraldı. Törende İTO Başkanı İbrahim Çağlar, TRT Genel Müdürü Şenol Göka, fuarı düzenleyen Reed MIDEM şirketinin TV Bölümü Direktörü Laurine Garaude, İTO Başkan Yardımcısı Dursun Topçu, İTO Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Soylu, İTO Meclis Üyeleri ve İTO Genel Sekreteri Ömer Bal yer aldı. 350 MİLYON DOLAR İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, “Türkiye son 10 yılda dünyanın en heyecan veren ‘görsel kültür’ üreticilerinden biri oldu. 2004 yılında 10 bin doları bile bulmayan dizi film ihracatımızın bu yıl 350 milyon dolara ulaşmasını bekliyoruz” dedi. Çağlar, Türk dizilerinin Orta Doğu’dan Orta Asya’ya, Kuzey Afrika’dan Doğu Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyada, 80’e yakın ülkede milyonlarca eve misafir olduğunu söyledi. Çağlar, Türk yapımcı ve dağıtımcıların; drama, uzun metrajlı film, belgesel ve animasyon gibi geniş çaplı içerik yelpazesini, kaliteli bir teknik altyapı ile sunabildiğini belirtti. 2004 yılında 10 bin doları bulmayan dizi film ihracatımızın 2015 yılında 350 milyon dolara ulaşmasının beklendiğini anlatan Çağlar, Ekonomi Bakanlığı’nın2023 yılı hedefinin ise 1 milyar dolar olduğunu kaydetti. Muhteşem Yüzyıl ve 1001 Gece dizilerinin dünyada 250 milyondan fazla kişi tarafından izlendiğini belirten Çağlar, bunun Türkiye’nin dizi film endüstrisinde bir marka haline geldiğinin önemli bir ispatıolduğunu vurguladı. BÜYÜK PAZARLAR Başkan Çağlar, “Türk dizilerinin 2014 yılında Orta Doğu’dan Orta Asya’ya, Kuzey Afrika’dan Doğu Avrupa’ya kadar bir coğrafyada 400 milyondan fazla izleyiciye ulaştığı tahmin ediliyor. Yeni pazarlarımız ise Latin Amerika ve İskandinav ülkeleri. Uzakdoğu ülkelerine de dizilerimizin pazarlanması için girişimler var. Dağıtımcı firmalarımız Endonezya, Malezya, Hindistan ve Çin gibi büyük pazarları da zorluyor” dedi. DAKİKASI 4.500 DOLAR Çağlar, “Dizilerimiz yurt dışına genelde45 dakikalık bölümler halinde satılıyor. Yakın geçmişte bölüm başına 500 dolar olan fiyatlar, kalitedeki artış ve bilinirlikle bölüm başı200 bin dolara kadar yükseldi. Dakika fiyatı neredeyse 4 bin 500 dolar demek. Bu dizilerde ekranlara yansıyan Türkiye’ye ait ne varsa, her birini ayrı ayrı marka yapma şansımız var. Yani Türkiye’nin aradığı markalaşma televizyon kumandasında” dedi. Türk dizi film endüstrisinin ulaştığı başarıya dikkati çeken Başkan Çağlar, dizilerin aynı zamanda önemli bir istihdam kaynağı haline gelmeye başladığını ifade etti. İbrahim Çağlar, “Türkiye’de her hafta 50 dizi film ekranlarda izleyiciyle buluşuyor. Haftalık çekilen bir dizi ekibinde en az 100-120 kişi çalışıyor. Aldıkları ücret de tabi yaptıkları işe göre değişiyor. Asgari ücretli set işçileri yanında haftalık 80 bin lira kazanan oyuncular da bulunuyor” bilgisini verdi. ULUSLARARASI ÖDÜLLER Çağlar, bir dizinin reklamlar dışında 100-120 dakika sürdüğünü belirterek, “Haftalık prime-time kuşağında, yani televizyonların en çok izlendiği saatlerde yayınlanan bir dizinin maliyeti, içinde ünlü oyuncular varsa 500 bin TL’nin üzerinde” dedi. Film endüstrimizin uluslararası yarışmalarda da adından söz ettirdiğini kaydeden Çağlar, “Cannes Film Festivali’nden, Uluslararası Film Eleştirmenleri Derneği’ne ve Avustralya Sinema Ödüllerine kadar pek çok yarışmada ödül kazanan filmlerimiz mevcut. Bunlarla gurur duyuyoruz” diye konuştu. BÜYÜK İLGİ MIPCOM Onur Konuğu Türkiye Programı’na İTO, “Paranın Başkenti İstanbul” projesi kapsamında katıldı. DİZİ DİZİ İHRACAT Onur Konuğu Türkiye Projesi İstanbul Ticaret Odası koordinasyonunda Başbakanlık Tanıtma Fonu, Ekonomi Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle gerçekleştirildi. Ayrıca TRT’nin yanı sıra THY, Kanal D, ATV, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri, Fındık Tanıtım Grubu, Şekerli Mamuller Tanıtım Grubu, Universal Cinergia ve ITV-Intermedya Onur Konuğu Türkiye organizasyonuna sponsor oldu. Bu yıl MIPCOM’a TRT, ATV, ITV-Intermedya, Kanal D, Global Agency, TIMS Prodüksiyon, Calinos Entertainment, Ay Yapım, Semerkand, Düşyeri Yapım ve Horizon Film katıldı. *** "Yakın geçmişte dizilerimiz bölüm başına 500 dolar civarında fiyatlara satılıyordu. Kalitedeki artış ve bilinirlikle bölüm başı fiyat 200 bin dolara kadar yükseldi. Dakika fiyatı neredeyse4 bin 500 dolar demek. Bu dizilerde ekranlara yansıyan Türkiye’ye ait ne varsa, her birini ayrı ayrı marka yapma şansımız var. Yani Türkiye’nin aradığı markalaşma televizyon kumandasında." İTO Başkanı İbrahim Çağlar *** Bu yıl MIPCOM Fuarı rol aldıkları filmlerle dünya çapında başarı kazanan Hülya Avşar, Halit Ergenç, Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat, Tuba Büyüküstün, Engin Altan Düzyatan, Wilma Elles, Nur Fettahoğlu, Onur Tuna, Didem Balçın, Kaan Taşaner gibi Türkiye’den birçok sinema starına da ‘merhaba’ dedi. İTO, 112 ülkeden profesyonellerin ziyaret ettiği MIPCOM’da Türkiye standının yanı sıra 300 metrekare büyüklüğünde bir Türkiye çadırı kurdu. Turkey: Home of Content konseptli çadırda Türk sanatçı ve yapımcıların katıldığı paneller düzenlendi. Dev ekranlarda ise Türkiye’nin yeni dizileri gösterildi. Ayrıca uluslararası alıcılarla 106 metrekarelik Türkiye standında birebir görüşmeler yapıldı. 2015 Fuarı’nın açılış gecesi İstanbul Ticaret Odası tarafından TRT sponsorluğunda Carlton Hotel’de gerçekleştirildi. TRT Genel Müdürü Şenol Göka, TRT olarak başından beri bu organizasyonun içinde yer almaktan mutluluk duyduklarını, bundan sonra da fuara katılmaya devam edeceklerini belirtti. Açılış kurdelesi kesenler arasında Malezya İletişim Bakan Yardımcısı Dato’ Jailani Johari, Cannes Belediye Başkan Yrd. Dr. Frank Chikli, TRT Genel Müdürü Şenol Göka, Marsilya Başkonsolosu Deniz Erdoğan Barım ile Reed MIDEM firmasının CEO’su Paul Zilk de vardı. Türkiye’yi konu alan her film ve dizi, hem ekonomik olarak büyük bir pazar oluşturuyor hem de ülkemiz ile olan diyaloğu artırıyor. MIPCOM’da Türkiye standında gerçekleştirilen ikili iş görüşmeleri ile İstanbul’un ticari olanaklarını anlatma fırsatı ortaya çıktı. Türk dizi endüstrisi, müzikleri, yazarları ile MIPCOM’da birçok panel ve konferansa konu oldu.

05 Ekim 2015 Pazartesi

Karekodlu çekle riskten uzaklaşın

HABER: ADEM ORHUN Kredi Kayıt Bürosu (KKB) 15 Haziran tarihinden itibaren, şirketlerle bireyler için hem kredi hem çek raporu hizmeti sunan karekodlu çek sisteminihayata geçirdi. Bugün sistem ile entegrasyonunu tamamlayan 7 banka karekodlu çek veriyor. Çalışmalarını sürdüren diğer bankalar da yakında aynı hizmeti vermeye başlayacak. Yeni uygulamayla karekodlu çek sahibi olanların sayısı kısa sürede 4 bini geçti. Karekodlu çek uygulamasındaki gelişmeler İstanbul Ticaret Odası’nda düzenlenen bir seminer ile masaya yatırıldı. Seminerde KKB Başkanı Kasım Akdeniz firmaların temsilcilerini bilgilendirdi. Akdeniz’in açıklamaları öncesi açılış konuşmasını yapan İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Hasan Erkesim, çekte hapis cezasının kalkmasından şikayetçi olan tüccarın riske karşı kendilerini koruyabilecekleri enstrümanların ticaret hayatına girdiğine dikkati çekti. Erkesim şunları söyledi: “Karekodlu çek ile çek hamili, keşidecisinin kredibilitesi, çekin sahte olup olmadığı veya karşılıksız çıkıp çıkmayacağıyla ilgili olarak karekod sayesinde önceden bilgi edinme şansına sahip oluyor. Biz de İstanbul Ticaret Odası olarak KKB’nin sunduğu bu hizmetleri destekliyor, kullanımlarının artmasını önemsiyoruz. KKB ile İTO arasında yapılmış protokol çerçevesinde Odamız üyelerimizin KKB ve Findeks sistemine üyelik onaylarını da gerçekleştiriyor.” İTİBARIMIZ MÜŞTERİDE Kredi Kayıt Bürosu Başkanı Kasım Akdeniz ise tahsilat riski ve KKB’nin pratik finansal çözümlerini anlattı. Akdeniz şöyle konuştu: “Şirketlerin yüzde 95’inin sermayesi, alacağını tahsil edemediğinde, alacaklarının tamamını ödeyebilecek durumda değil. Borçlarımızı ödemediğimizde ticari itibarımız bir anda sıfıra iniyor. Bu durum şirketi iflasa götürüyor. Bunun tercümesi şudur: Aslında biz itibarımızı ticari alacaklı olduğumuz firmalara, müşterilerimize teslim etmiş durumdayız. O yüzden çekini alacağımız müşterilerimizi iyi seçmek zorundayız. Bu konuda KKB’nin sunduğu çözümler size yardımcı olacaktır.” MUHATABINI TANI Bankacılığın temel kurallarından birinin ‘müşterini tanı’ prensibi olduğunu hatırlatan KKB Başkanı, “Reel sektör açısından baktığınızda da aynı şey geçerli. Artık, müşteriyi tanıma sürecini daha pratik hale getiren karekodlu çek imkanı var. Firmalarımız, artık vadeli mal satan firmalar çek alırken ‘karekodlu değilse almam’ diyecek. Çek, ‘parmaklıkları olmayan bir balkonda yaşamak’ gibi bir şey. Finansal durumunu bilmediğimiz bir keşidecinin çekini almak bundan farklı değil. Alınabilecek bir risk de değil. Üç sene sonra ‘karekodluysa alırım’dan ‘karekodsuzsa almam’a geçeceğiz” dedi. 2013’ten bu yana çek raporları verdiklerini söyleyen Akdeniz, “Geçen ay 1.9 milyon adet çek raporu düzenledik. Her ay artıyor. Çünkü finansal sektör, çek raporlarının oluşturduğu katma değeri anladı. Bütün süreçlerine bunu koydu. Bu çek raporlarının 1.3 milyon tanesini bankalar, 537 binini leasing ve faktoring şirketleri kullanmış” diye konuştu. REEL SEKTÖR NEREDE Reel sektörün, çek raporlarına gereken ilgiyi göstermediğini ifade eden Akdeniz, “1.9 milyon çek raporunun sadece 30 binini reel sektör aldı. Halbuki bu 1.9 milyonun yüzde 24’ünde karşılıksız çek uyarısı vardı” dedi. Bankalar üzerinden 559 bin tane de risk raporu düzenlediklerini belirten KKB Başkanı, “Bankaya gitmeye gerek kalmadan daha pratiğini yapalım dedik. Bilgisayar başından kalkmadan veya cep telefonuyla bu raporu alabilir hale getirdik sistemi. Böylece Findeks’i kurduk. 1.1 milyon üyemiz bu siteyi kullanıyor. Ancak reel sektör için aynısını söyleyemeyeceğim. Haziran ayından sonra bir hareket oldu. 7 bin 400 olan reel sektör üye sayısı 15 bin düzeyine çıktı. Bunun sebebi karekodlu çek kullanımının başlaması. Reel sektörün bu sistemleri daha pratik ve etkin şekilde kullanmasını karekodlu çek ile sağlayacağız” diye konuştu. Türkiye’de 1.5 milyon çek keşidecisi olduğunu belirten KKB Başkanı Akdeniz, açıklamasına şöyle devam etti: “Bunların 500 bin tanesinin bu zamana kadar en az bir tane karşılıksız çeki olmuş. Bunlardan 379 bin tanesi bu çeklerinin tamamını ya da bir kısmını sonradan ödemiş. Ama şu anda 312 bin kişinin ödenmemiş en az bir çeki var. Bu ne demek? Bu kişilerden birine vadeli mal satarsanız, sizin paranızı da ödemeyecekler.” ŞİRKETİNİZ ENFEKTE OLMASIN “Ödenmemiş çeki bulunan 312 bin kişinin 235 bin tanesinin elinde (toplam 4 milyon adet) açık çek bulunuyor” diyen KKB Başkanı şöyle devam etti: “Yani şu anda sizin dükkanınıza girip, bu çeklerinden birini keşide edip sizden mal alabilir. Bu 235 bin kişinin 4 milyon çekinden biri size gelirse yakalamalısınız. Siz bunu yakalayamazsanız, şirketiniz enfekte olur. İyi haber yok mu? Var tabi. Bu riskli işletmeleri tanıyabileceğimiz imkanlar artık var. Bugün, gerçekten dünyada bu seviyede eşi benzeri olmayan ürün ve hizmetler geliştirdik. Bu riskli 235 bin kişiyi, dükkanınıza girdiğinde seçebilesiniz diye.” RAKAMLARLA ÇEK KARNESİ Türkiye’de 2007’den önce yılda 35 milyon adet çek yaprağı keşide ediliyordu. Son yıllarda bu rakam yıllık ortalama 22 milyon adet. 2015 yılı ağustos ayı sonu itibariyle 430 milyar TL tutarında çek ibraz edildi. Bunların 11.5 milyar TL’lik kısmı karşılıksız çıktı. 2015’in ilk sekiz ayı değerlendirildiğinde, önceki yıla göre karşılıksız çeklerde adet bazında yüzde 21’lik artış görülüyor. SONRADAN ÖDEME ORANI DÜŞÜYOR Bir çekin arkası yazıldıktan sonra ödenme oranı, önceki yıllara göre azalıyor. Karşılıksız kalan çeklerin 2011’de yüzde 28’i ilk bir ayda ödenirken, bu oran 2015’te yüzde 13’e düştü. Karşılıksız kalan çeklerin ilk bir yıl içinde ödenme oranı 2012’de yüzde 42’ydi. Bu oran bu yıl yüzde 18’lere düştü. İŞTE FİRMALARIN MERAK ETTİKLERİ Müşterimiz karekodlu sisteme girdi. Ancak elinde eski çek koçanı da var. Biz karekoddan sorgulama yaptığımızda piyasadaki çeklerini de görebilecek miyiz? Karekodu okuttuğunuzda bütün çeklerin performansı görülür. Keşidecinin geçmiş dönem performansını görebilirsiniz. Çek raporu ve risk raporu müşterinin muvafakatine bağlı. Biz gelecekte öyle bir şart olmadan da onu alabilir miyiz? Daha iyi olmaz mı? Müşteri bilgilerinin gizliliği önemli. İsteyen de istemeyen de ticaret odalarının üyesi. Odalarımızın bu konuda önemli bir baskı unsuru olarak, önemli bir STK olarak bu yönde karar alması, kanunun bu şekilde çıkarılması yönünde baskı yapması lazım. Keşidecilere, bir imzayla para basma yetkisi veriyoruz. Bundan mağdur olanlar da alacaklılar. Eğer keşideci bu yetkiyi alıyorsa, bilgilerinin de o çeki verdiği kişiler tarafından görülmesine katlanması lazım. Karekodlu çek iki üç sene sonra zorunlu olacak mı? Bunu önerdim. Ancak ticaret odalarında, en yüksek seviyede TOBB’da konuşuldu, yarısı olsun yarısı olmasın dedi. Önce kendi içlerinde anlaşmaları, kurumsal olarak karar vermeleri ve önermeleri lazım. Ama yakın gelecekte bana göre olacak değil. Ödemeleri düzensiz veya kötü niyetli kişi bu karekodlu çeki kullanmayacak. Burada bir yaptırım gücü yok mu? Burada çok önemli bir yaptırım gücü var: Bu adamlara mal satmayacaksınız. Bütün inisiyatif sizde. Bu konu biraz da kurumsallaşmayla ilgili. Fotokopiyle gönderilen karekodları da okuyabilir miyiz? Evet. Karekodlu çek sistemine katılım bankaları da dahil olacak mı? Katılım bankaları da bankadır. Şu anda onlar da yoğun bir şekilde entegrasyon için çalışıyor. Karekodlu çekte sorgulama maliyeti nedir? 2 TL ile 4 TL arasında değişiyor. Tek sorgulama 4 TL. Ancak ben bunu çok yoğun kullanacağım deyip yıllık paket alırsanız, (çek başına) 2 TL’ye kadar iniyor.

05 Ekim 2015 Pazartesi

Kartta milli marka: TROY

Üç yıldır çalışmaları devam eden ulusal ödeme yönteminde sona gelindi. Türkiye’nin ilk ve tek ulusal ödeme yöntemi yakında devreye girecek. Yeni ürünün lansmanını yapan Bankalararası Kart Merkezi (BKM) Genel Müdürü Soner Canko, “Kredi ve banka kartlarının sağ alt köşesinde yer alan ve ödeme yöntemi markasını taşıyan bölümde artık bir Türk markası da yer alacak. ‘Türkiye’nin Ödeme Yöntemi-TROY’ 1 Nisan 2016 tarihinde hayata geçecek” dedi. BÜTÜN BANKALAR KATILIYOR Canko, Türkiye’deki bankaların BKM çatısı altında güçlerini birleştirdiğini ve Türkiye’nin ilk ve tek ödeme yöntemini geliştirdiklerini kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “TROY, Türkiye’nin Ödeme Yöntemi’nin kısaltması. Şu ana kadar ‘Ben buna katılmayacağım. Ben bu işte yokum’ diyen banka olmadı. 1 Nisan itibarıyla 2.4 milyon POS cihazında TROY kullanılabilecek ve 45 bin ATM de TROY’a para ödeyecek. Ödeme yaparken ya da alırken işlemler yine güvenli, hızlı ve sorunsuz şekilde gerçekleşsin diye, hem Türkiye’ye özel olsun hem Türkiye kazansın istiyoruz.” YURT DIŞINDA DA KULLANILABİLİR Türkiye’nin Ödeme Yöntemi’nin stratejik açıdan parayla ölçülemeyecek derece önemli olduğunu vurgulayan Canko, bunun arkasında 25 yılın birikimi olduğunu söyledi. Bu kartın şu aşamada yurt içinde kullanılabileceğini, ancak uluslararası networklerle yapılacak işbirliği ile kartların yurt dışı kullanımının da olabileceğini dile getiren Canko, “Gelecek dönemde TROY kart ihraç edecek bir banka istediği uluslararası network ile TROY kartın arkasına o networkun adını yazıp uluslararası dolaşıma açabilir” diye konuştu. 164 MİLYON KARTIMIZ VAR Küresel düzeyde 1 milyardan fazla kredi kartı ve banka kartının aktif olduğunu söyleyen Soner Canko, Türkiye’de 106 milyon banka kartı, 58 milyon kredi kartı ve 2.4 milyon adet POS cihazı olduğunu belirtti. Canko, yıllık kartlı işlem tutarının 400 milyar dolar ve işlem hacminde Avrupa’da lider durumda olunduğunu kaydetti.

02 Ekim 2015 Cuma