tatil-sepeti
Karatede 248 madalya

İstanbul’da yapılan 29. Uluslararası Boğaziçi KarateTurnuvası’nda Türkiye, kazandığı 248 madalya ile kürsüye ambargo koydu. Türkiye’nin en köklü karate turnuvası olan Boğaziçi KarateTurnuvası, 26-27 Mart tarihlerindeİstanbulAslı Çakır Alptekin Spor Salonu’nda yapıldı. Turnuvada iki gün boyunca 28 ülkeden 780 sporcu mücadele etti. Bu yılİstanbulGençlik Hizmetleri ve SporİlMüdürlüğü tarafından yapılan turnuvada toplamda 135 dalda madalya sahiplerini bulurken,Türkiyekürsüye adeta ambargo koydu.Büyükve veteran müsabakalarının yapıldığı kapanış gününde sporcular ferdi kumite, ferdi kata, takım kumite ve takım kata kategorilerinde zirveye çıkabilmek için kıyasıya mücadele verdiler. Türkiye 72 altın, 72 gümüş, 104 bronz madalya kazanarak zirvede yer aldı. Dokuz altın, dört gümüş, dokuz bronz madalya ileSuudiArabistan’ın ikinciliği elde ettiği turnuvada üçüncülük altı altın, altı gümüş ve 15 bronz madalya kazanan Ukrayna’nın oldu. 19 ülkenin madalya kazandığı turnuvada üç ülke de en az bir sporcusunu kürsüye çıkarma başarısı gösterdi.

07 Nisan 2016 Perşembe

Gözlüğün 1.5 asırlık serüveni

İTO Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Soylu, Genel Sekreter Ömer Bal, Meclis Üyeleri ve koleksiyoner Mehmet Tekden sergiyi açtı. HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL 1940’lı yıllarda gazete okuyan biri hangi model gözlüğü kullanıyordu? Peki ya 1970’lerde ya da 60’larda güneşten korunmak isteyen birinin güneş gözlükleri nasıldı? Ya da görme bozukluğu yaşayan biri 1950’lerde bir doktora gittiğinde nasıl muayene oluyordu? İstanbul Ticaret Odası Yeni Camii Hünkâr Kasrı’nda açılan “Gözlükçülük Tarihine Yolculuk” sergisi tüm bu sorulara cevap vermekle birlikte beş gün boyunca ziyaretçileri gözlük tarihinde gizemli bir yolculuğa çıkardı. 38 YILDA TOPLANDI Sergi İstanbul Ticaret Odası’nın katkılarıyla Gözlükçülük ve Saatçilik Meslek Komitesi öncülüğünde açıldı. Sergide Murat Dibi, Turgut Çakar ve Mehmet Tekden’in koleksiyonlarından faydalanıldı. Sergilenen bütün gözlükleri 38 yıldan bu yana biriktirdiğini söyleyen koleksiyoner Mehmet Tekden, “Yurt dışı, yurt içi sürekli geziyorum. Bazılarını bit pazarlarından aldığım dahi oldu. Bazılarını özel olarak yurt dışından getirttim” diye konuştu. DÖNEME YOLCULUK Sergide en eskisi 1800’lü yılların ikinci yarısına, en yenisi de 1990’lara kadar olmak üzere 490 gözlük meraklılarla buluştu. Ziyaretçiler geçmişten günümüze gözlük modasını, montaj tekniklerini, yapım aşamalarını ve göz muayenesinde kullanılan cihazları da görme şansını yakaladı. FİLMLERE VERİYOR Sergiye koleksiyonuyla katkıda bulunan Mehmet Tekden, pek çok gözlüğün tek olduğunu ve bu nedenle bazılarını dönem filmleri için kiraya verdiğini söyledi. Antika değerinde olan gözlüklerin çok ilgi gördüğünü de belirten Tekden, “O yıllarda üretilen gözlükler imkânlar kısıtlı olmasına rağmen günümüzde gözlüklerden daha kaliteli” diye konuştu. RADYOLU GÖZLÜK Sergide en dikkat çeken gözlüklerden biri de 1970’lerde kullanılan radyolu gözlük modeliydi. O yıllara göre önemli bir teknoloji içeren gözlüğün sap kısımlarına yerleştirilen kabloyla birlikte gözlüğü takan kişi aynı zamanda müzik de dinliyordu. KÜLTÜR ENVANTERİ Serginin açılışını İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Soylu, Gözlükçülük ve Saatçilik Meslek Komitesi Başkanı Orhan Küreli, Meclis Üyesi Numan Hocaoğlu birlikte gerçekleştirdi. Soylu, “Gözlük ve gözlükçülüğün serüvenini konu alan bu sergi oldukça özgün. Bu tür sergiler, mesleklerin kültürel envanterini ve mirasını bir araya getirmesi açısından da önemli” diye konuştu. Gözlükçülük ve Saatçilik Meslek Komitesi Başkanı Orhan Küreli de 1200’lü yılların sonunda gözlük camının, 1400’lü yıllarda gözlük çerçevesinin kullanılmaya başlandığını hatırlatarak, “1700 yıllarında gözlüğün sapları bulunuyor, yani insanlar yaklaşık 350 yıl boyunca gözlükleri sapsız kullanmışlar. Güneş gözlüklerinin kullanımı ise Çin’de başlamış. Çinliler karşısındaki kişinin göz ifadesini anlamaması için gözlük camlarını iste karartarak kullanmış” bilgisini verdi. ÜNLÜ GÖZLÜKLERİ Alanında bu kapsamda bir ilk olan serginin en dikkat çeken özelliği ise dönemin siyasilerinin ve ünlü isimlerinin kullandığı model gözlüklerin sergide yer alması oldu. Adnan Menderes, Celal Bayar, Zeki Müren, Belgin Doruk, Türkan Şoray gibi ünlü isimlerin kullandığı modelde gözlükler meraklılarına bir görsel şölen sundu. EL YAPIMI 22 AYAR NADİDE ÇERÇEVELER Sergide tamamen el yapımı olan gözlükler de sergilendi. 1950 ve 1960’larda Türkiye’de üretilen el yapımı Rengin Gözlük, Bursa Gözlük Sanayi, Standart Gözlük, Seda Gözlük gibi markaların gözlükleri de serginin en ilgi çeken bölümleri arasındaydı. Bu gözlüklerin hâlâ kullanılabilir ve çok kaliteli olduğunu söyleyen Tekden, “Bazılarını satıyorum ancak elimde tek kalmış olanları vermemeye çalışıyorum” diye konuştu. OPTİSYENLİK TEKNOLOJİSİ Hünkar Kasrında düzenlenen ‘Gözlükçülük Tarihine Yolculuk’ sergisinide , gözlükler kadar optisyenlik mesleğinin asırlık evrimini anlatan nadide cihazlar da büyük ilgi gördü.

07 Nisan 2016 Perşembe

İstanbul’a iki asırlık dijital seyahat

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Henüz boğazda sıra sıra evler yok, köprü de yok, yalnız sakin sularda yolcularını karşı kıyıya geçirmek derdinde olan bir kayıkçı var. İstanbul’un yedi tepesinden birinde bomboş olan İstanbul’u önüne serdiği yaygı bezinin üzerinden izleyen birkaç İstanbul beyefendisi var. Ya da Kapalı Çarşı’da sırtına yüklediği küfeyle bir şeyler satan kendi halinde bir satıcı. Burası 1800’lü yılların İstanbul’u. İstanbul sevdalısı altı ressamın elinden çıkan İstanbul, dijital seyahatnameyle Pitoresk İstanbul sergisiyle İstanbullularla buluşuyor. Sergide “İstanbul ressamları” olarak da anılan altı ressamın resmettiği eski İstanbul’un sokaklarında adım adım gezme hissini yaşamak mümkün. ALANINDA İLK Boyut Yayıncılık tarafından İstanbul Deniz Müzesi’nde açılan Pitoresk İstanbul sergisi kendi alanında bir ilk olma özelliği taşıyor. Serginin en büyük özelliği ise tabloların ve gravürlerin devasa boyutta izlenebilir bir hale getirilmiş olması. Bazı resimlerdeki figürler hareketlendirilerek ziyaretçilerin kendini sanki o yıllardaki İstanbul’un içinde hissetmesi amaçlanmış. Serginin ana alanında 60 metre eninde dev tuvaller ziyaretçileri karşılıyor ve 19. yüzyılın İstanbul’una 35 dakikalık yolculuk başlıyor. Melling, Allom, Ayvazovski, Schranz, Bartlett ve Lewis’in gözünden iki asır önceki İstanbul müzisyen Anjelika Akbar’ın dinletisi eşliğinde İstanbullularla buluşuyor. BELGE NİTELİĞİNDE Bir yılı aşan zamanda hazırlanarak İstanbullularla buluşmaya hazır hale getirilen serginin en önemli özelliklerinden biri de sergideki resimlerin aynı zamanda belge niteliği taşıyor olması. Serginin Genel Yönetmeni Bülent Özükan, o yıllarda Osmanlı halkının İstanbul’da resim yapmasının yasak olduğu ve fotoğraf da olmadığı için İstanbul’un eski yıllarını anlatan çok belgenin olmadığını söylüyor. ÖZEL OLARAK SEÇİLDİ Sergide yer alan altı ressam o yıllarda İstanbul’u ziyaret eden seyyah ressamların arasından seçilmiş. Pek çoğu o yıllarda dışarıya oldukça kapalı olan Osmanlı toplumunu merak ederek yola çıkmış veya devlet eliyle görevlendirilmiş ressamlar olma özelliği taşıyor. Sergide dijital yansıların yanı sıra, ziyaretçiler pek çok nadide eserle de buluşturuluyor. Bunların arasında Ayvazovski’nin üç adet orijinal yağlı boya tablosu ve sergide resimleri yer alan ressamların 1800’lü yıllarda yayınlanmış kitaplarının orijinal nüshaları da bulunuyor. Sergi 22 Mayıs’a kadar Deniz Müzesi’nde İstanbul sevdalılarını bekliyor. PANORAMİK İSTANBUL Sergide resimleri yer alan Joseph Schranz o yılların İstanbul’unu panoramik olarak sulu boya tekniğiyle resmetmiş ressamlardan biri tanesi. Schranz’ın tablolarında dikkat çeken ayrıntılar ise resimlerinde Osmanlıca harflerle notlara yer vermesi. ÜLKE RAPORLARI Osmanlı topraklarında 4 yıl kalarak en güzel gravürlerini İstanbul üzerine yapan Thomas Allom da o yıllarda Osmanlı’nın günlük yaşantısını tuvaline taşımıştı. Allom daha sonra bu çizimleri ülke raporu olarak kitaplaştırmıştı. RESİMLERDEKİ AYRINTI Ressam William Bartlett de Osmanlı topraklarını bir fotoğrafçı gözüyle resmedenlerdendi. Bartlett’in resimlerindeki ayrıntılar henüz fotoğrafın olmadığı yıllar için büyük bir ipucu olma özelliği taşıyor. İLHAM KAYNAĞI OLDU Sergideki en önemli ressamlardan bir tanesi de John Frederick Lewis. Lewis de ayrıntılı bir şekilde çizdiği İstanbul manzaralarıyla o yıllarda İstanbul’u görmemiş ressamlara dahi ilham kaynağı olmuştu. DÖRT PADİŞAH GÖRDÜ İvan Ayvazovski İstanbul’u en çok resmeden ressam olarak biliniyor. Ayvazovski, Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murat ve II. Abdülhamit dönemlerinde saraya en yakın ressamlardandı. SARAYDA GÖREVLİYDİ Antoine Ignace Melling İstanbul’un adeta fotoğrafını çeker gibi yaptığı gravürleriyle o yılların İstanbul’una aslında büyük bir hizmet sunmuş. Melling saray mimarı olarak da uzun yıllar görev yapmıştı. Bu da ona sarayın gizemini tuvallerine yansıtma imkânı vermişti. MÜZİKLER SARAYDAN Serginin müzik direktörlüğünü piyanist Anjelika Akbar gerçekleştirmiş. Akbar aynı zamanda bu sergi için 10 adet beste yapmış. Akbar yaptığı açıklamada sergi müzikleri için padişahların ve o yıllarda İstanbul’a gelen Avrupalı bestecilerin eserlerinden bir harmanlama yaptığını söylüyor. Sergi hafta içi 21.00’a hafta sonu da 22.00’a kadar ziyaret edilebiliyor. Ayrıca sergiye Cuma ve Cumartesi 19.00-22.00 saatleri arasında gelenlerin Anjelika Akbar’ın canlı performansını da izlemeleri mümkün.

06 Nisan 2016 Çarşamba

Ortaçağ’ın ‘ışığı’ oldu

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Türk İslam coğrafyasında özel bir öneme sahip olan göz hastalıkları 10. yüzyılda Şerafettin Ali Bin İsa El-Kehhal’ın çalışmalarıyla zirve noktaya ulaşmıştı. Batı dünyasında Jesu Haly olarak da bilinen Ali Bin İsa’nın çalışmaları asırlar sonra batıda keşfedilecek ve eserleri dilden dile çevrilecekti. Ali Bin İsa Ortaçağ’ın karanlık dünyasına bir ışık gibi doğan Müslüman Türk âlimlerinden yalnızca biriydi. OFTALMALOJİYİ KURDU Doğum tarihi tam olarak bilinmese de 10. yüzyılda yaşadığı rivayet edilen Ali Bin İsa, bir ilim ve kültür şehri Bağdat’ta dünyaya gelmişti. Göz hastalıklarına tasavvuftan da gelen bir gelenekle o yılların İslam coğrafyasında ayrı bir önem veriliyordu. Bu sebeple göz hekimleri de diğer doktorlara nazaran daha hususi bir konumda bulunuyordu. Ali Bin İsa, yaptığı çalışmalarla göz hastalıkları yani oftalmolojinin kurucusu olarak anılıyordu. BATI’NIN İTİRAFI Ali Bin İsa’nın en dikkat çeken özelliklerinden bir tanesi çok sistematik çalışmalar yapıyor olmasıydı. Zira eserlerinde göz hekimlerine verdiği öğütlerden ve deontolojik kaidelerden çok dikkatli bir hekim olduğu anlaşılıyordu. Günümüzde de şaşılık testi olarak bilinen Hirschberg testini bulan ünlü göz hekimi Hirschberg, yüzyıllar sonra onun için şu cümleleri söyleyecekti: “Bizler Avrupa’da 18. yüzyıla kadar göz hastalıkları sahasında bu eser seviyesinde bir esere rastlayamıyoruz.” Yine tıp tarihi uzmanlarından göz hekimi Max Meyerhof da (1884-1951) “İlim dünyası sadece Doğu’da değil, Batı’da da ondan daha iyisini yazabilmek için, 19. asrın ortalarına kadar beklemek mecburiyetinde kalmıştır” itirafında bulunacaktı. İLK KEZ ELE ALDI Ali Bin İsa’yı tüm dünyada tanıtan önemli eseri Tezkiretü’l-Kehhalin fi’l-Ayn ve Emraziha göz hastalıklarını ve yapısını anlatan en eski eser olarak kabul edilir. Bu kitapta pek çok göz hastalığını ilk kez ele alan Ali Bin İsa, henüz optik cihazların geliştirilmediği bir dönemde katarakt ameliyatı; kornea, üvea (damar tabaka) hastalıkları ve bu hastalıkların tedavileri ile alâkalı bilgiler vermişti. LOKAL ANESTEZİ YAPIYORDU Ali Bin İsa üç bölümden meydana getirdiği eserinde miyop, hipermetrop, gece körlüğü, şaşılık, görme siniri ve retina rahatsızlıkları ile bunların belirti ve tedavilerinden bahsediyordu. Ali Bin İsa’nın en dikkat çeken yönü ise ameliyat tekniklerinin henüz gelişmediği bir dönemde lokal anestezi ile göz ameliyatı yapıyor olmasıydı. Ali Bin İsa eserinde bu ameliyatı adamotu ve afyon bitkisiyle yaptığından bahsetmişti.

06 Nisan 2016 Çarşamba

En popüler şehir İstanbul

HABER: İLKER BAŞÖZ İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (ICVB) işbirliğiyle 2 Nisan 2015 tarihinde Instagram’da başlatılan Oneİstanbul Yarışması’nda sona gelindi. Tarihi, kültürel, doğal güzelliklerle dünyanın gözbebeği olan İstanbul’u dünyada daha fazla görünür kılmak amacıyla düzenlenen yarışmanın son periyodu bu ay sona eriyor. Bir yıldır süren heyecanlı yarış, yılın üçer aylık dönemlerini kapsayan 4 periyottan oluşuyor. Yarışın nihayetinde önümüzdeki ay bir ödül töreni düzenlenecek. Törende 4 ayrı periyotta yarışıp dereceye giren ilk üç yarışmacıya ödülleri verilecek. Böylece heyecanlı yarışta ipi göğüsleyen 12 yarışmacı ödüllendirilmiş olacak. 250 BİNE YAKIN PAYLAŞIM İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (ICVB) Başkan Yardımcısı ve İTO Oteller Meslek Komitesi Meclis Üyesi Bahadır Yaşık’ın verdiği bilgiye göre 50 bin takipçisi bulunan OneIstanbul Instagram hesabında 250 bine yakın paylaşım bulunuyor. İLK BEŞ İstanbul’un beşinci sırada yer aldığı Instagram’ın popüler ilk 5 şehir sıralamasında, dördüncü sırada New York, üçüncü sırada Dubai, ikinci sırada Paris, birinci sırada ise Londra yer alıyor. İlk beş arasında yer alan şehirler arasında bir tek Dubai reklam için yüklü bir bütçe ayırdı. Dubai 6 ayda 10 milyon dolar yatırım yaparak dördüncü sıradaki yerini 3’e yükseltti.

06 Nisan 2016 Çarşamba