tatil-sepeti
Günde 700 ton atığı değerlendirecek

Türkiye’nin ilk biyokütle enerji tesisi Balıkesir’in Gönen ilçesinde üretime başladı. 60 milyon dolara malolan dev tesise Balıkesir Büyükşehir Belediyesi de yüzde 5 oranında ortak olacak. Tesiste günde 700 ton atıktan geri dönüşümle 720 MW enerji üretilecek. Tesisin aktif hale getirilmesi ile hem atıkların geri dönüşümü sağlanacak hem de tesise atık sağlayan çiftçiler verdikleri atık oranında para kazanacak. Biyokütle tesisinde ilk etapta 300 personel istihdam edilecek. Türkiye’de ilk olan Biyokütle Enerji Santralinde, çeltik sapı, kanalo, mısır sapı, orman atığı ile büyükbaş hayvan gübresi geri dönüşüm ile enerjiye dönüşecek.

05 Ekim 2016 Çarşamba

Kösem Sultan’ın miras bıraktığı han

HABER: MÜGE BİBER Büyük Valide Han, İstanbul’da bugün Tarihi Yarımada sınırları içinde bulunan Eminönü’ndeki hanlar bölgesinde yer alıyor. Han, Osmanlı İmparatorluğu tarihine damgasını vurmuş ‘Mahpeyker’ lakaplı Kösem Sultan (IV. Murat ile İbrahim’in annesi) tarafından 17’nci yüzyılda Üsküdar’daki Çinili Camii’nin vakfiyesi olarak inşa ettirildi. İRANLI TÜCCARLAR İlk yıllardan itibaren Büyük Valide Han’da, ağırlıklı olarak İranlı tüccarlar faaliyet yürütüyordu. Bu özelliği dolayısıyla hanın ikinci katının avlusunda yer alan İstanbul’un ilk Şii Mescidi, İranlı tüccarlara ve ziyaretçilere tarih boyunca hizmet verdi. Hatta, Şiilerce kutsal kabul edilen Muharrem ayı için yapılan anma törenleri bu avluda düzenlenirdi. Mescid, günümüzde hâlâ birçok İranlı tarafından ziyaret ediliyor. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk Ermeni matbaası da yine bu handa kuruldu. Ancak zaman içinde handaki matbaacılık faaliyetleri İranlılar tarafından sürdürüldü. 210 ODASI VAR Tarihteki üç avlulu ilk han olması özelliği ile de dikkat çeken hanın, birinci ve ikinci avlusunda 153, üçüncü avlusunda ise 57 odası bulunuyor. Han, odaları ve avluları ile mesken, iş yeri, atölye ve ahır olarak da kullanıldı. Hanın bir bölümü, ilk olarak 1909’da ve daha sonra da 1926’da yıkıldı. Belediye kullanımını yasaklamış olsa da han, kullanıcıların kendi eklemeleri ve onarımları ile günümüze kadar ulaştı.Büyük Valide Han, 1951’den itibaren gözetim altına alındı ve 1982’de tarihi miras olarak kabul edildi. ÇOĞUNLUĞU TEKSTİLCİ İlk açıldığı yıllarda dericilik, halı yıkayıcılık, karton toplayıcılık, çuvalcılık, sandıkçılık ve terazicilik gibi mesleklerin ağırlıkla sürdürüldüğü Büyük Valide Han’da, günümüzde tekstil ticareti ile uğraşan meslek erbapları bulunuyor. Özellikle şapka ve kasket toptan ticaretini devam ettirenler, handaki yerini muhafaza etmişler. DÖRT KÖŞE BİR CİHANNÜMA KULESİ Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, Büyük Valide Han’dan şöyle bahsediyor: “Bu hanın yerinde evvelce Cerrah Mehmet Paşa’nın sarayı vardı. Zamanla yıkılmış olduğundan Kösem Valide, altlı üstlü 300 hücreli şeddadi bir han bina inşa ettirmiştir ki, İstanbul’da Mahmut Paşa Hanı ile bundan büyük han yoktur. Bir tarafında dört köşe bir cihannüma kulesi vardır ki, eflâke ser çekmiştir.” 40 ATÖLYEDE METAL İŞLERİ YAPILIYOR Büyük Valide Han’ın temel faaliyet alanını, tekstilin yanı sıra metal işleri de oluşturuyor. Hanın birinci ve ikinci kemerlerinin üst katında tekstil ve metal işleme alanında çalışan atölyeler yer alıyor. Yoğunluğun daha fazla olduğu üçüncü kemerde ise çoğunda metal işleri yapılan yaklaşık 40 atölye faaliyet gösteriyor. EŞSİZ MANZARALI KUBBE Yerli ve yabancı turistler, Büyük Valide Han’ın görkemli kubbesine yoğun ilgi gösteriyor. Bu ilgide, James Bond serilerinden Skyfall’da bu kubbenin kullanılması etkili oldu. Ayrıca kubbeden; Süleymaniye Camii, Yeni Camii, Galata Köprüsü, Galata Kulesi, Boğaziçi Köprüsü ve Kızkulesi gibi İstanbul’un en önemli simgelerini izleme şansına sahip oluyorsunuz.

05 Ekim 2016 Çarşamba

İşyeri tehlike sınıfına itiraz için son başvuru 4 Kasım

İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği gereğince; tehlike sınıflarının belirlenmesinde ve yapılan itirazların değerlendirilmesinde görevli olan Komisyon, her yıl olduğu gibi önümüzdeki ocak ayında yeniden toplanacak. Komisyon, önümüzdeki yılın başında yapılacak İşyeri Tehlike Sınıfları Değerlendirme Komisyon Toplantısı gündemine alınabilmesi amacıyla itiraz başvurularını kabul etmeye başladı. İşyeri Tehlike Sınıfı’na yapılacak itirazlar için en geç 4 Kasım 2016’ya kadar İstanbul Ticaret Odası’na başvurulması gerekiyor.

05 Ekim 2016 Çarşamba

450 kilo toplu iğneyle 68 tablo yaptı

Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşayan Tuncay Yurtsever, şimdiye kadar 450 kilogram toplu iğne kullanarak 68 tablo yaptı. Tuvalde kullanacağı toplu iğneleri ilk olarak köpüğe batırdığını ve burada sprey boyayla renklendirdiğini anlatan Yurtsever, daha sonra iğneleri asıl tabloya batırarak resmi oluşturduğunu söyledi. Tuncay Yurtsever, 300 yıl önce yapılmış, dedesinden kalma bir halının motiflerini tuvale yansıtacağını belirterek, “70 bin iğneyle ilmik ilmik halı dokuyacağım” diye konuştu.

05 Ekim 2016 Çarşamba

Mikrobu keşfeden Türk alimi

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Asıl adı Şemseddin Muhammed bin Hamza olan Akşemseddin, 1390 yılında Şam’da doğmuştu. Babası da büyük bir ilim adamı olan Akşemseddin, babasının da gayretleriyle ilime yönlendirilmişti. Yedi yaşındayken Anadolu topraklarına göç ederek ilim tahsiline başlayan büyük alim, tasavvufi yönüyle bilinse de onun mikrobiyoloji alanındaki çalışmaları kendisinin tıp tarihinde ‘mikrobun kaşifi’ olarak anılmasını sağlayacaktı. BİR ASIR ÖNCE Anadolu’ya geldikten sonra ilk olarak Amasya’ya yerleşen büyük alim, ilerleyen yıllarda Anadolu’nun çeşitli kentlerini gezerek tıp tahsili de almıştı. Devrinde “Tabib-i Ebdan” yani doktorluğa en uygun kişi olarak anılan Akşemseddin, mikroplar üzerine çeşitli araştırmalarda bulunmuştu. Büyük alim, bu buluşunu şu cümlelerle anlatarak perçinlemişti: “Hastalıkların insanlarda teker teker peyda olduğunu sanmak hatadır. Hastalık, insandan insana bulaşma suretiyle geçer. Bu bulaşma ise gözle görülemeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur.” Oysa tıp dünyası bu konuda yaklaşık bir asır sonra araştırma yapan Griloma Fracastora isimli İtalyan hekimi mikrobun kaşifi olarak tarih sayfalarına kazıyacaktı. KANSERİ ARAŞTIRDI Yeni bilgiler öğrenme hususunda bitmek bilmez bir meraka sahip olan Akşemseddin, ilaç yapımı konusunda da mahir bir eczacıydı. Hangi hastalıklara hangi otların iyi geleceğini araştıran büyük alim, kendi devrinde çok yaygın olan salgın hastalıklar üzerine de araştırmalar yapıyordu. O yıllarda Seretan denilen kanser hastalığıyla çok uğraşan Akşemseddin, tarihte ilk kanser araştırmacıları arasında da yer alır. Büyük alim, hasta olan Sadrazam Çandarlı Halîl Paşa’nın oğlu Kazasker Süleyman Çelebi’yi de tedavi etmeyi başarmıştı. İSTANBUL’UN MANEVİ FATİHİ İstanbul’un manevi Fatihi olarak gönüllerde yer edinen Akşemseddin’in çok yönlü çalışmaları bulunuyordu. Aynı zamanda büyük bir tasavvuf alimi ve şeyh olan Akşemseddin, devlet meselelerindeki ileri görüşlülüğüyle de dikkat çekiyordu. HEM MADDİ HEM MANEVİ DOKTOR Vefatına yakın Bolu’nun Göynük ilçesine giden ve hali hazırda kabri orada bulunan büyük alim devrinde hem maddi hem manevi doktor olarak tanımlanıyordu. İskoçyazar Elias John Wilkinson Gibb, History of Ottoman Poetryadlı eserinde, Akşemseddin hakkında şu cümleleri kurmuştu: “Sadece beden hastalıklarının değil, aynı zamandan ruh hastalıklarının da hekimi olan Akşemseddin, ruh hastalıklarını da tedavi ederdi.” ‘FETHE DEĞİL ONA SEVİNİRİM’ İstanbul’un fethi sırasında dualar ve teşviklerle Osmanlı ordusunun ve Fatih’in yanında olan Akşemseddin, fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed’le birlikte şehre girmiş ve yaşından dolayı herkes onu sultan zannetmişti. Fetihten sonra büyük bir sevince garkolan Fatih Sultan Mehmed, yanındakilere şu cümleyi söyleyerek Akşemseddin’e olan sevgisini ve güvenini dile getirmişti: “Bu ferah ki bende görürsiz, bu kal’anün fethine sevinür sanman, Akşemseddîn gibi aziz benim zamanımda oldığına sevinürin.” EYÜP SULTAN’IN KABRİNİ BULDU Maneviyatı çok kuvvetli olan büyük alim Akşemseddin, aynı zamanda Ebu Eyyüb el Ensari’nin (Eyüp Sultan) kabrini bulmasıyla da biliniyor. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed’in isteği üzerine Akşemseddin, manevi keşifle Eyüp tepelerinde bu mübarek sahabenin yattığını söylemiş ve yapılan kazı neticesinde Eyüp Sultan Hazretleri’nin kabrine ulaşılmıştı.

05 Ekim 2016 Çarşamba