tatil-sepeti
Demir ağların asırlık tanıkları

Bugün ‘altın çağı’nı yeniden yaşayan, İstanbul’u bir uçtan diğer bir uca bağlayan, iki kıta arasında ulaşımı dakikalara indiren demir ağların megakentteki geçmişi, neredeyse 150 yıl öncesine kadar uzanır. Kentin abidevi simgeleri Sirkeci Garı ile Haydarpaşa Garı ise bu öykünün tüm ihtişamıyla yıllara meydan okuyan iki tarihi tanığı… Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmez mekanlarıydı. Biri Anadolu’nun İstanbul’a, diğeri ise İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısıydı. Karayollarının henüz gelişmediği, taşradan gelenlerin İstanbul hikayelerinin başladığı duraklardı asırlık Sirkeci ve Haydarpaşa Garı… 147 YIL ÖNCE TANIŞTI İstanbullular, 147 yıl önce tanıştı trenlerle. İlk kez 1872’de İstanbul’a gelen trenler, kenti Rumeli Hattı ile Avrupa’ya bağlayan seferlerdi. Ancak demir ağların ilk yolculuğu, İstanbul’da değil, 163 yıl önce Anadolu topraklarında başladı. Türkiye, 1856’da, Avrupa’da buhar gücünün demiryollarında kullanılmaya başlanmasından yaklaşık 30 yıl sonra çelik ağlarla tanıştı. Ege’nin bereketli topraklarında yetişen zengin tarım ürünlerini limanlara ulaştırmak için açılan ilk demiryolu hattı olan 130 kilometrelik İzmir-Aydın hattı ile Türkiye’nin serüveni de başlamış oldu. BUHARLI TRENLERE VEDA Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne, yabancı şirketlere ait 2 bin 282 kilometrelik normal genişlikte hat ve 70 kilometrelik dar hat ile devlet yönetiminde bin 378 kilometrelik normal genişlikte hat kaldı. Bu hatlarda saatte yaklaşık 40 kilometre hıza çıkabilen buharlı trenlerin yerini ortalama 60 kilometre hız yapabilen konvansiyonel trenler aldı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülke dört bir yandan demir ağlarla örülürken, Türk demiryolları da altın çağını yaşadı. Kalkınma hamlesi, ulaşım seferberliği, modernleşme projesi olarak değerlendirilen demiryolu yatırımları, İkinci Dünya Savaşı’na kadar büyük bir hızla sürdürüldü. 1950 sonrasında ise demiryolu yatırımları yerini karayolu yatırımlarına bıraktı. SAATTE 300 KM HIZ Sanayiyi, ticareti, kültürü dönüştüren ve geçtiği her yerleşim yerini modern hayatla tanıştıran demiryolu ağında, bugün de uçak yolculuğuna göre daha hızlı ulaşım sağlayabilen yüksek hızlı trenler (YHT) sahneye çıktı. İlk YHT, 2009’da Ankara-Eskişehir hattında seferlerine başladı. Saatte 250 kilometrelik hıza ulaşılan hatta, seyahat süresi 1 saat 20 dakikaya düştü. YHT’ler daha sonra saatte 300 kilometre hıza ulaşılabilen araçlarla Ankara-Konya, Ankara-İstanbul (Pendik) ve İstanbul-Konya arasında hizmet vermeye başladı. 14.2 MİLYAR TL YATIRIM Havayollarına alternatif sunan, şehirleri, hatta kıtaları birbirine bağlayan demiryolu ağının 2023’te 31 bin kilometreye çıkarılması planlanıyor. Demiryolu yük taşımacılığında yüzde 20’ye, yolcu taşımacılığında da yüzde 15’e ulaşılması hedefleniyor. 2018 yılında yapılan yatırım ise 14.2 milyar lira. ANADOLU’NUN İSTANBUL’A AÇILAN KAPISI Bir asrı aşan ömrü boyunca kentin en önemli simgelerinden biri haline gelen Haydarpaşa Garı, İstanbul-Bağdat Demiryolu Hattı’nın başlangıç istasyonu olarak 1908 yılında hizmete girdi. Bugün dünyanın en güzel istasyonları arasında gösterilen tarihi gar, demiryolu ağının genişlemesi, tren seferlerinin Anadolu’nun pek çok kentine yayılmasıyla önemini de artırdı. Karayollarının gelişmediği dönemlerde Anadolu’ya asker sevkiyatı ve yolcu transferleri bu tarihi gardan yapıldı. Doğu Ekspresi, Fatih Ekspresi, Başkent Ekspresi ve Kurtalan Ekspresi yıllarca Haydarpaşa’nın ev sahipliğinde seferlerini sürdürdü. İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan demiryolu ağının en önemli duraklarından Haydarpaşa Garı, binlerce insanın buluşmasına, bir o kadar da vedalaşmaya sahne oldu. 111 yıllık ihtişamlı gar, İstanbul’un vazgeçilmez bir platosu olarak Yeşilçam filmlerinde de başrolü üstlendi. Birinci Dünya Savaşı’nda ise cephanelik olarak kullanıldı. Yangınlardan ve deniz kazalarından nasibini alan tarihi gar, Şubat 2012’de son trenleri için düdük çaldı. II. Abdülhamid döneminde inşa edilen gar, Alman mimarlar Otto Ritter ve Helmuth Cuno imzasını taşıyor. ‘MEMLEKETE TREN YOLU YAPILSIN DA…’ İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı olarak nitelendirilen Sirkeci Garı, şehrin ilk garı. Sultan Abdülaziz döneminde, 1890 yılında inşa edilen tarihi gar, dünyanın da en güzel istasyonlarından biri. ŞehriAvrupa’ya bağlayan Rumeli demiryollarının 1871 yılında açılan ilk bölümü ile Yedikule-Küçükçekmece arasında yolcu taşımacılığına başlandı. Ancak yolcular, başlangıç istasyonu olan Yedikule’nin kent merkezine uzak olmasını eleştirip, hattın iş merkezi Sirkeci’ye kadar uzatılmasını talep etti. Hattın Sirkeci’ye uzatılması ise demiryolunun Topkapı Sarayı’nın sahil bahçelerinden geçmesi demekti. Halk buna tepki gösterse de, dönemin padişahı Sultan Abdülaziz noktayı koydu: “Memleketime tren yolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin razıyım” diyerek, Rumeli Demiryolu Hattı’nın Topkapı Sarayı’nın sahil bahçelerinden geçmesine ve başlangıç noktasının da Sirkeci olmasına karar verdi. Tarihi gar, kralları, zenginleri, şöhretleri Avrupa’nın bir ucundan diğer ucuna bir asır boyu taşıyan efsanevi tren Orient Express’in de en ünlü istasyonlarından biri oldu. Sirkeci Garı, bugün Marmaray yolcularını ağırlıyor. HEDEF 31 BİN KM Demiryolunda Türkiye’nin 2023-2035 hedefleri şöyle: Demiryolu ağı 12.7 bin kilometreden 31 bin kilometreye çıkartılacak. Demiryolu ağının diğer ulaştırma sistemleri ile entegrasyonunu sağlayacak şekilde akıllı ulaşım altyapıları ve sistemleri geliştirilecek. Boğazlar ve Körfez geçişlerinde demiryolu hat ve bağlantıları tamamlanarak Asya-Avrupa-Afrika kıtaları arasında önemli bir demiryolu koridoru haline gelinecek. Demiryolu yük taşımacılığı yüzde 20’ye, yolcu taşımacılığı ise yüzde 15’e çıkarılacak. Limanların demiryolu ve karayolu bağlantıları tamamlanacak. Şu anda 8 olan lojistik merkez sayısı 13’e çıkarılacak.

07 Mart 2019 Perşembe

Türk bilim bayrağı Antarktika’da

Türkiye’nin bu yıl 3. Ulusal Bilim Seferi’ni düzenlediği Antarktika, zorlu coğrafyası ve doğasıyla kaşiflerin ve bilimsel araştırma ekiplerinin ilgi odağı oldu. Son yıllardaki teknolojik gelişmelerle kıtada önemli iklim modellemeleri ve ilaç araştırmaları hayata geçirilirken, Türkiye de bilim ve barış kıtası Antarktika’daki ‘araştırma’ yarışında ‘ben de varım’ dedi. Türkiye, böylece dünyanın en soğuk, rüzgarlı ve kurak kıtasında, bilimsel araştırma yapan 30 ülke arasında yerini aldı. 3. BİLİM SEFERİ Bilim üssü müjdesini veren Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, konu hakkında şunları söyledi: “Bilim insanlarımız, 3. bilim seferlerini şu an Antarktika’ya düzenliyor. Bizim Antarktika anlaşmalar sisteminde söz sahibi olup, orada kalıcı bir üs kurmamız için bu bilim seferlerinin yapılması ve orada geçici bir üs kurma faaliyetinin gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Arkadaşlarımız fotoğrafları yolladı. Antarktika’da geçici bilim üssümüzü kurduk. Bayrağımızı oralarda dalgalandırmak bizler için gurur verici.” DOĞAL LABORATUVAR Kıtanın biyolojik yapısı, dünya ekosisteminin dengesi bakımından önem taşıyor. Antarktika, barındırdığı zengin doğal kaynakların yanı sıra iklim araştırmaları, jeofizik, biyoloji, uzay bilimleri ve diğer birçok bilim dalları için ‘doğal laboratuvar’ özelliği taşıyor. Bilim insanlarının çeşitli alanlarda araştırmalar yaptığı kıtada, zengin maden rezervlerinin de bulunduğu tahmin ediliyor. ARAŞTIRMA ÜSSÜ BULUNAN ÜLKELER ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Belarus, Belçika, Birleşik Krallık, Brezilya, Bulgaristan, Çekya, Çin, Ekvador, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya, Japonya, Norveç, Peru, Polonya, Rusya, Şili, Ukrayna, Uruguay, Yeni Zelanda. İNSANLIK YARARINA ADANMIŞ TOPRAKLAR Antarktika, 18. yüzyıldan bu yana kaşifler ve bilimsel araştırma ekiplerinin gözde noktalarından birini oluşturuyor. Yerli halkı olmayan ve hiçbir ülkenin yönetimi altında bulunmayan Antarktika, ‘bilim ve barış kıtası’ olarak adlandırılıyor. 1959’da imzalanan Antarktika Antlaşması, kıtayı barış ve bilime adanmış doğal koruma alanı olarak güvence altına alıyor. Antarktika bu özelliğiyle insanlığın ortak yararına adanmış yegane toprak parçası ve deniz alanı olma özelliği taşıyor. EN BÜYÜK ÇÖL Antarktika, dünyanın en soğuk, rüzgarlı ve kurak kıtası olarak tanımlanıyor. 14 milyon kilometrekarelik alanıyla dünyanın beşinci büyük kıtasında rüzgarın hızı saatte 327 kilometreye kadar çıkabiliyor. Kıtadaki en düşük sıcaklık Rusya’nın Vostok İstasyonu’nda 1983’te eksi 89.2 derece olarak kaydedilirken, ölçülen en yüksek sıcaklık 14.5 derece oldu. Antarktika’da yaz mevsimi, kasım-şubat aylarında yaşanıyor. Dünyanın en büyük çölü olarak da tanımlanan Antarktika, resmi bir zaman dilimi içinde yer almıyor.

07 Mart 2019 Perşembe

İstanbul’da 3 günde 3 bin telif görüşüldü

Türkiye yayıncılık pazarı her geçen gün büyüyor. Kitap çeşitliliği açısından dünyada 10. sırada, pazar büyüklüğü açısındansa 11. sırada yer alan Türkiye, son yıllarda gerçekleştirilen etkinliklerle ‘telif marketi’ haline gelmeyi amaçlıyor. Bu etkinliklerden biri de bu yıl dördüncüsü düzenlenen İstanbul Fellowship. Geçtiğimiz yıl 66 dile Türkçe eserlerin telif ihracatı gerçekleşirken, bu yıl etkinlik kapsamında 3 günde 3 bin telif görüşmesi gerçekleşti. 72 ÜLKE KATILDI Bölgesinde önemli bir yayım pazarı olan Türkiye’de bandrollü eser sayısı geçtiğimiz yıl 418 milyon adede ulaştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen program, 10 yıl içinde İstanbul’u dünyanın telif marketi haline getirmeyi amaçlıyor. Etkinliğe 72 ülke iştirak etti. İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsrafil Kuralay’ın da yer aldığı zirve için en çok başvuru yapan ülke Endonezya oldu. Endonezya’yı Hindistan, Brezilya ve İtalya takip etti. ABD’nin de katılımcı sayısını artırarak dikkat çektiği zirve, Türkçe eserlerin yabancı dile çevrilmesine katkı sağlarken, yabancı dildeki eserlerin de Türkçeye çevrilmesine zemin hazırlıyor. Geçtiğimiz yıl 533 eserin telif satışı yapılırken, telif satışı yapılan diller arasında Kirilce dahi bulunuyordu. ARAP DÜNYASI KİTAP PAZARININ KAPISI İSTANBUL’DA Türkiye ve Arap kültür dünyası bu yıl dördüncüsü gerçekleşen Uluslararası Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri vesilesi ile birbirine yakınlaşıyor. İTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsrafil Kuralay’ın da katıldığı etkinlik, ‘Medeniyet Hafızamız Kütüphaneler’ teması ile yola çıktı. Etkinliğe bu yıl Kuveyt, Lübnan, Mısır, Suriye, Ürdün gibi 22 ülkeden 55 yayınevi iştirak etti. Fuar kapsamında ortalama 20 bin kitap okuyucu ile buluştu.

07 Mart 2019 Perşembe

90 dakikada para basıyorlar

HABER: CEYHUN KUBURLU Futbolda tesisleşmeyi tamamlayan kulüpler, kazancını da artırıyor. Kendi sahasında maça çıkan kulüp, yeme-içme, bilet satışı ve mağazadan önemli gelire ulaşıyor. Bugün bir maçta elde edilen en düşük gelir 500 bin lira, en yüksek kazanç ise 5 milyon lirayı buluyor. Bu da kulüplerin 90 dakikada önemli bir gelire ulaştığını gösteriyor. Anadolu kulüpleri bir maçta bilet, yeme-içme ve mağaza satışlarından en az 500 bin lirayı kasaya koyabiliyor. Şampiyonluk maçında ise rakam, 5 milyon lirayı geçiyor. EN ÇOK BİLETTEN Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor, Bursaspor, Göztepe, Konyaspor ve Sivasspor gibi taraftar kitlelerine sahip takımlar, bilet hasılatında öne çıkıyor. Geçen hafta oynanan Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde sadece 9 bin 500 adet bilet satışa çıktı. Sözkonusu maçta Beşiktaş’ın bilet geliri 2.5 milyon lirayı aştı. Bu rakam Beşiktaş’ın normal bir maçı için 1 milyon lirayı aşıyor. Bu rakamlara kombine biletler dahil değil. Anadolu takımlarında ise günlük maç bileti hasılatı 150 bin lira ile 400 bin lira arasında değişebiliyor. MAĞAZA SATIŞLARI Bilet gelirlerinin dışında Anadolu kulüplerinin en çok para kazandığı alanlardan biri lisanslı ürün satışlarının yapıldığı statlardaki mağazalar oluyor. Bu mağazaların bir günlük cirosu maçın önemine, maçın sonucuna ve kampanyalara göre değişkenlik gösteriyor. Örneğin şampiyonluk maçına kendi stadyumunda çıkan ve kupayı kazanan bir takım, o gün mağazadaki tüm ürünlerini satabiliyor. Normal bir lig maçında da bu ürünlerin satışlarını etkileyen faktörler bulunuyor. Bugün hemen her takımın stadyumunun altında bir mağaza bulunuyor. Takımların lisanslı ürünlerinin satıldığı bu mağazalar, kulüplerin günlük cirosuna büyük katkı yapıyor. Kulüplerin günlük cirolarında son sırada ise yeme-içme yerleri yer alıyor. Stadyum içerisindeki büfeler ve restoranlar, kulüplerin kasasını dolduruyor. Kimi takımlar bu dükkanları kiraya veriyor kimileri ise kendileri işletiyor. Stadyumlarda en çok satılan ürünlerin başında su ve çay geliyor. Ancak 4 büyüklerin stadyumlarının içerisinde restoranlar da bulunuyor. Bu restoranlar kulüplere cirodan pay ödüyor. FABRİKA GİBİ ÇALIŞIYOR Stadyumlar istihdama da önemli katkı yapıyor. Temizlikten güvenliğe birçok alanda iş fırsatı yaratan stadyumlar, birçok şehirde 7-24 çalışıyor. Bunun en önemli nedeni; kulüplerin, locaların ve toplantı salonlarının boş kalmasını istememesi. Galatasaray ve Beşiktaş’ın statlarında yaptığı çalışmalar buna örnek olabilir. Kulüpler günlük kiralama usulü ile stat localarını çalışmak isteyenler için kullandırabiliyor.

07 Mart 2019 Perşembe

Mesleki eğitimde dönüşüm başlıyor

Mesleki eğitim ile reel sektörü, birbirine entegre edecek proje için önemli bir adım atıldı. Milli Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi arasında Mesleki Eğitim İşbirliği Protokolü imzalandı. Protokol, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un katılımıyla düzenlenen törende imzalandı. Törende konuşan Bakan Selçuk, “Ekonomide orta gelir tuzağından söz ediliyorsa bu aslında orta eğitim tuzağıdır. Yani ‘eğitiminiz iyileşirse ekonominiz iyileşecektir’ mesajı bize verilir. Bu bağlamda böyle bir adım atıyor olmanın mutluluğu içindeyiz” dedi. Mesleki ve teknik eğitimdeki dönüşümün asıl hedef olduğuna değinen Selçuk, “Bu dönüşüm çerçevesinde mesleki ve teknik eğitimin ders çizelgeleri, öğretmen eğitimleri, iş ve işlemlerin yürütülmesi, üretim bazlı eğitime geçilmesi vesaire bunlar mesleki eğitimde paradigmanın değişeceğini gösteriyor” diye konuştu. Bakan Selçuk, protokolün sadece Bakanlığın aldığı kararlarla değil, oda temsilcilerinin gayretleri ve okul müdürlerinin kararlarıyla belli bir noktaya taşınacağının altını çizdi. TALEP GÖRECEK TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ise genç işsizlerin çokluğuna dikkati çekerek şunları söyledi: “Okullarda verdiğimiz eğitim, dışarda işe yaramıyor. Dışarda talep gören nitelikler, okullarda öğretilmiyor. Bu asimetrik yapıyı değiştirmek zorundaydık.” Hisarcıklıoğlu, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve İTO Meclis Başkanı Öztürk Oran’ın da katıldığı törendeki konuşmasına şöyle devam etti:  “Yurtdışına baktık. Avrupa’da genç işsizliğin en düşük olduğu ülke, yüzde 6 ile Almanya. Çünkü mesleki eğitim ile reel sektörü, Odalar vasıtasıyla birbirine entegre etmişler. Biz de artık piyasada talep gören niteliklere göre hazırlanan, yeni ve dinamik bir mesleki eğitim modeline geçiyoruz.” OKULLARDA NELER DEĞİŞECEK? Milli Eğitim Bakanlığı ile TOBB arasında imzalanan protokolle, meslek liseliler TOBB koordinasyonunda, genişletilmiş staj ve uygulamalı eğitim imkanlarıyla ortak eğitim modelinin avantajlarından faydalanacak. TOBB ve bağlı oda ve borsalar tarafından okullarda ‘AR-GE ve Tasarım-Beceri Atölyeleri’ kurulacak. Başarılı öğrencilere burs verilecek. Öğrencilere, TOBB´a bağlı oda ve borsalara üye işyerlerinde staj ve iş imkanı sağlanacak. 2023 HEDEFLERİ İÇİN MAZERETİMİZ KALMADI Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2023 hedefleri doğrultusunda eğitim camiası olarak üzerlerine düşeni yerine getirmeye çalıştıklarını söyledi. Bakan Selçuk “Tabi ki iş dünyasından da beklentilerimiz var. Onlar da imzaladığımız protokol çerçevesinde gereken desteği vermekle ilgili büyük bir tekellüf altına girdiler. Bunun için bütün iş dünyası temsilcilerine teşekkür ediyorum. Çünkü artık mazeretimiz kalmadı bence. Bazı sorunlar beklentiler vardı hepsi oldu” dedi. Almanya örneğini veren Milli Eğitim Bakanı Selçuk, “Oradaki mesleki teknik okulların yüzde 80’i özel sektörün desteklediği okullardır. Bizde bu oran yüzde 4 civarında” dedi. Bakan Selçuk konuşmasına şöyle devam etti: “Bu çalışmanın hele hele diğer mesleki teknik okullarımızı etkilemesini ve yaklaşık 130 bin civarındaki mesleki teknik okullardaki öğretmenimizin de bu bağlamda yetişmesi onların bu projelerin geliştirilmesi konusunda ilerletilmesine de hizmet edeceğini düşünüyorum. TOBB ve TOBB ETÜ ile beraber bu işin birlikte yapılıyor olması yani yükseköğretim ayağının da olması ortaöğretimle yükseköğretim arasındaki bağlantının ne kadar mühim olduğunu da gösteriyor.”

04 Mart 2019 Pazartesi