tatil-sepeti
Salgın kimyasal ürün üretimini artırdı

Çin'de başlayıp dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs (Kovid-19), birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de günlük hayatta birçok yeniliği beraberinde getirdi. Bu süreçte virüsün yayılmasını önlemek için bir dizi tedbir alınırken, salgın vatandaşların harcama alışkanlıklarında da değişikliklere neden oldu. Bu dönemde daha çok zorunlu harcamalara yönelen vatandaşların temel önceliği gıda, temizlik ürünleri ve medikal koruma sağlayan ürün grupları oldu. SANAYİ ÜRETİM VERİLERİNE DE YANSIDI Dezenfektan ve sabun ürünleri ile temizlik malzemelerinin satışları gibi üretiminde de artış yaşandı. Bu durum, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan sanayi üretim verilerine de yansıdı. Sanayi üretim endeksi kapsamında hesaplanan arındırılmamış "kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı endeksi" şubat ayında 119,8 puanla Temmuz 2019’dan bu yana en yüksek seviyesini gördü.

15 Nisan 2020 Çarşamba

Bu bahar balkon kültürü yeniden canlanacak

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19, bazı alışkanlıkların tamamen yok olmasına, bazılarının gözden geçirilmesine, bazılarının da unutulmuş köşelerinden yeniden çıkartılmasına vesile oldu. Dışarıda sosyalleşme imkânından bir süreliğine yoksun kalan insanlar, sanal ortamlarda daha fazla vakit geçirmeye başladı. Bu dönemde sanal sosyalleşmenin yanında ağırlıklı olarak 1970’li yıllardan 90’lara kadar sosyalleşmenin adı olan balkon sosyalleşmesinin de tarihin tozlu sayfalarından çıkması bekleniyor. İşte ‘yalnızca iki dakikalığına hava alınacak’ mekânlar olmaktan çıkması öngörülen balkonların seyr-ü seferi… ÜSTÜ KAPALI BALKON Osmanlı zamanında geleneksel Türk evlerinde balkon kültürü cumba kültürü ile eşdeğerdi. Mahremiyete oldukça önem verilen geleneksel Osmanlı evlerinde cumbalar; üç tarafı camla çevrili ve önlerinde kafes bulunan çıkmaları ifade ederdi. Bir nevi üstü ve yanları kapalı balkon konumunda olan bu cumbalar, Osmanlı evlerinin sokakla kurduğu bağın bir sembolüydü. Cumbalar, bazen sokaktan geçenleri rahatça izleyebilmek bazen de içlerinde bulunan sedirlerde çay ve kahve içip vakit geçirmek için birebirdi. SOKAĞIN SÜSLERİ Genellikle evin hanımının gündelik kıyafetleriyle sokakla bütünleşebileceği bir alan olan cumbalar, çocuklar için de önemli bir oyun alanı olma özelliği taşıyordu. Osmanlı’nın ilk balkonları konumundaki bu tarihi çıkmalar, aynı zamanda sokakların da bir süsü niteliğindeydi. Zira bu kapalı balkonların pencere kenarlarını çeşit çeşit çiçekler süslerdi. Ancak 1859 yılında yürürlüğe giren ‘Sokaklara Dair Nizamname’ ile sokak üzerine yapılan çıkmalara çiçek saksısı ve sandık konması olası bir kazayı önlemek için yasaklandı. Ayrıca yangınlarla başı sık sık dertte olan İstanbul’da, sokakları daraltacak ölçüde üstü kapalı balkon yapılması da yasaktı. GELİRİ YÜKSEK AİLELER O yılların imar kanununa göre üstü kapalı balkonlardan fazladan vergi alındığı için genellikle maddi durumu iyi olan aileler evlerine cumba ekliyordu. Ayrıca bazı konaklarda üstü açık balkonlara da rastlanıyordu. Böyle balkonlar özellikle üst gelir grubuna ait yalı ve konak gibi yapılarda yer alıyordu. İngiltere’nin Osmanlı büyükelçisinin eşi olarak 1716-18 yılları arasında İstanbul’da kalan Mary Wortley Montagu, böyle evleri üst tabakaların evi olarak nitelendirerek, evin dışarıyla bağ kurma mekanını, “Evin birinci bölümünde çepeçevre açık bir balkon var ve bu balkonlardan bütün odalara girilebiliyor” şeklinde anlatıyordu. İLK TANIŞMA Balkon kültürü ile ilk tanışma, 19. yüzyıldaki değişim dönemine rastlıyor. Özellikle Tanzimat sonrası batılılaşma ile Osmanlı mimari kültürüne apartmanlar girdi. İlk etapta Galata-Pera civarında ikamet eden Levantenler tarafından inşa edilen apartmanlar, ileriki yıllarda Osmanlı’nın mahremiyet yüzünün de dönüşmesiyle yaygınlaştı. Sokakla iletişimi eski Osmanlı evlerine göre kısıtlı olan bu mimari yapılarda, balkonlar sokağa ulaşmak için bir bağlantı noktası olarak kullanılıyordu. ZİRVEYİ GÖRDÜ Köyden kente göçün arttığı 1950’li yıllardan sonra süregiden mimari değişim, 19617de yapı kanununda gerçekleşen düzenleme ile en üst sınıra ulaştı. Zira söz konusu sene, yap-sat modelinin benimsenmesi için yasal bir düzenleme gerçekleşti ki, bu da müteahhitlik anlayışının doğmasına vesile oldu. Daha çok katlı yapılar inşa edildikçe her bir daireye sokakla bağ kurma hakkı olarak balkonlar da yapıldı. Balkon kültürü, özellikle 1970’li yıllarda zirveyi yaşadı. Söz konusu dönemde balkonlar, dostları ağırlayan, içine bir salıncak kurup çocukları eğlendiren, geceleri sıcaktan uyunamadığında içine bir döşek atılıp yatılan, evin hanımı tarafından bir ormana dönüştürülen, karşı apartmandaki komşu ile sohbet edilen bir mekân olarak gündelik yaşam kültürünün bir parçası oldu. KÜÇÜK DE OLSA Balkonlar son yıllarda küçük evlerin inşa edilmesiyle yavaş yavaş nitelik değiştirmeye başladı. Balkonlar, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hâlâ çok geniş ölçüde inşa edilmeye devam etse de İstanbul gibi büyük şehirlerde yalnızca küçük bir sandalyenin sığabileceği büyüklüğe indirgendi. Buna rağmen emlak ve pazarlama şirketlerinin yaptığı araştırmaya göre Türk halkının yüzde 80’i “Balkondan vazgeçmem” diyor. SICAK YERLERDE Türkbalkon kültürünün başlangıcı sayılan cumbalar, bazen üstü açık olarak tam bir balkon şeklinde inşa ediliyordu. Özellikle sıcak yerlerde üstü açık olarak inşa edilen bu yapılar gezemek olarak da adlandırılıyordu. Çamaşır asmak veya yiyecek kurutmak için de kullanılan bu gezemekler, hava ve güneş ışığını rahatça alabilmeleri için ahşap veya demir parmaklıklarla çevriliyordu. KONUTLARDA İLK BALKONLAR Türkmimarisinde ilk balkonun ne zaman yer aldığı hakkında net bir bilgi bulunmasa da konak ve yalıların haricindeki ilk balkonlara toplu yerleşimin başladığı yıllarda rastlandığı söylenebilir. İstanbul’un artan konut ihtiyacını karşılamak için 1875’te Beşiktaş’ta inşa edilen sıra evlerde, üstü açık balkonlar yer alıyordu.

15 Nisan 2020 Çarşamba

Yurtdışında OSB kurulabilecek

Yurt Dışında Organize Sanayi Bölgesi Kurulması, İşletilmesi ve Bu Kapsamdaki Desteklere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, yurtdışı OSB’lerin kurulması ve desteklenmesinde, Türkiye'nin politika ve hedeflerine uygunluk dikkate alınacak. Yurtdışı OSB'lerin, Türkiye'nin dış ticaretine katkı sağlaması, yatırım ortamını iyileştirmesi, uluslararası marka değerini artırması, OSB uygulama deneyiminin yaygınlaştırılması ve ülkedeki yatırımların katma değerini yükseltecek nitelikte bulunması esas olacak. 25 MİLYON LİRADAN AZ OLMAMAK Organize sanayi bölgesi (OSB) tüzel kişiliklerinin yurtdışında OSB kurabilmesi, işletebilmesi veya kurulmuş olanlara ortaklığı için OSB'nin genel kurulla yönetilmesi ve 25 milyon liradan az olmamak üzere öz sermayeye sahip bulunması gerekecek. Türkiye'de yerleşik şirketlerin ise anonim şirket olması ve aynı tutarda öz sermayesinin bulunması zorunlu kılındı. Söz konusu tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin yeniden değerleme oranında artırılacak. Kurulacak, işletilecek veya ortak olunacak yurt dışı OSB'nin bulunduğu ülkede söz konusu bölgenin ulaşım hatlarına bağlantısı, altyapı ve üstyapının temel ihtiyaçlarına dair master planı, bölgenin işletilmesi, tanıtılması ve geliştirilmesine dair işletme planı ve alanın sanayi alanı olduğunu gösterir belgeyi içeren fizibilite raporuyla birlikte Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına başvuruda bulunulacak. Fizibilite raporu, OSB'nin Türkiye'nin üretim yapısıyla bağlantısına ilişkin finansal, ekonomik ve teknik analizleri içerecek. Yurtdışında kurulacak, işletilecek veya ortak olunacak OSB, bulunduğu ülkeyle Türkiye'nin arasında varsa OSB'lere ilişkin anlaşmalar öncelikli olmak üzere, bulunduğu ülkenin mevzuatı çerçevesinde işletilecek. DESTEKLER Yurt dışındaki OSB'lerin planlanması, kuruluşu, yapılaşması ve işleyişine ilişkin eğitim ve danışmanlık gibi teknik destekler verilebilecek. Yurtdışında OSB kuracak, kurulmuş olanlara ortak olacak veya işletecek OSB tüzel kişiliklerine Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçe imkanları çerçevesinde kredi sağlanabilecek. Kredilendirilmesi uygun görülen projeler, Bakanlık tarafından yatırım programına alınması için Cumhurbaşkanlığına teklif edilecek. Kredi faiz oranları ve geri ödeme koşulları, Sanayi ve Teknoloji ile Hazine ve Maliye bakanlıkları tarafından müşterek hazırlanan ilgili mevzuatlara göre gelişmiş iller için belirlenen oran ve sürelerde uygulanacak. TAHKİM ŞARTI Yurt dışı OSB'lerin, iş ve işlemleri gerçekleştirirken yaşanabilecek ihtilafların çözümü için, bulundukları yabancı ülkelerin mevzuatlarının izin verdiği ölçüde muhataplarıyla yaptıkları anlaşmalara tahkim şartını eklemeleri veya tahkim kurumunu tercih etmeleri gerekecek. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, yurtdışı OSB kurulması ve işletilmesi sürecinde proje, plan, etüt, inşaat, kontrol, denetim ve benzeri konularda Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla imzalanacak protokoller çerçevesinde iş birliği yapabilecek.

14 Nisan 2020 Salı

Ticaret Bakanlığı’ndan 'kredi kartı dolandırıcılığına' karşı uyarı

Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, son zamanlarda özellikle sosyal medya hesapları üzerinden e-Devlet ya da resmi kurumların logolarını kullanarak "Bankaların kredi kartı aidat iade işlemleri başlamıştır. İadenizi almak için yukarıdaki linke tıklayın." şeklinde bazı paylaşımlar yapanların tespit edildiği bildirildi. Tüketicilerin yanlış bilgilendirilmemesi ve mağduriyet yaşamamaları amacıyla bu bilgilendirmenin yapıldığı belirtilen açıklamada, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile kart çıkaran kuruluşların tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartını sunma zorunluluğu getirildiği hatırlatıldı. Açıklamada, bu kanuna dayanılarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından hazırlanan ve 7 Mart'ta yürürlüğe giren "Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ"in ilgili maddesinin, kredi kartlarının özelliklerine göre yıllık olarak belirlenecek tutar kadar ücretlendirileceği, kartlardan alınan bu ücretlerin ancak tüketiciyi borçlandırıcı nitelikteki ilk kullanımı müteakip yıllık olarak alınabileceği, kesintisiz en az 180 gün hareket görmeyen kredi kartlarından hareketsiz kaldığı müddetçe yıllık üyelik ücreti alınamayacağı hususlarını düzenlediği aktarıldı. DOLANDIRICILIĞA KARŞI DİKKAT Ayrıca, kredi kartı yıllık üyelik ücretinin, tüketiciden alınabilecek ücretler arasında sayıldığına işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "Söz konusu düzenleme gereği kredi kartlarından kart aidatı alınabilmekte olup, resmi kurum ya da e-Devlet logosuyla kredi kartı aidatlarının iadesinin yapıldığını iddia eden sosyal medya hesaplarına itibar edilmemesi, vatandaşlarımızın bu tür dolandırıcılıklara karşı dikkatli olması gerekmektedir. Kart çıkaran kuruluş tarafından talep edilen kart aidatlarına ilişkin olarak alışveriş taahhüdüne bağlı ücret alınmaması ve benzeri, tüketicilerimizle yapılan anlaşmaya aykırılık olması durumları ile söz konusu mevzuat hükümlerine aykırılık oluşturabilecek uygulamayla karşılaşılması halinde öncelikle kart çıkaran kuruluşa başvurulması gerekmektedir. Kart çıkaran kuruluş ile uyuşmazlığın çözülememesi durumunda ilgili kanun kapsamında 10 bin 390 liranın altında olan uyuşmazlıklar için 'tüketici hakem heyetleri'ne, bu tutarı aşan uyuşmazlıklar için de 'tüketici mahkemeleri'ne başvurabilir."

14 Nisan 2020 Salı

Dijital kanalları kullanırken dolandırıcılara dikkat

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla birlikte dijital ortamda artan finansal işlemler, Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) G20 ülkelerini yasa dışı finansal faaliyetlere karşı uyarmasına neden oldu. Kovid-19 salgını sürecinde insanların evlerine kapanması nedeniyle finansal hizmetlerde dijital kanallar çok daha fazla kullanılmaya başlandı. Birçok ülkede acil ihtiyaçların karşılanmasına yönelik bağış ve yardım kampanyaları da düzenlenirken, tüm bunlar dolandırıcılık, kara para aklama, terörün finansmanı gibi konulardaki riskleri beraberinde getirdi. SAHTE ÜRÜN REKLAMI Bu ortamdan faydalanmaya çalışan kişi, kurum ve organizasyonların, tüm ülkelerde vatandaşların iyi niyetini suistimal eden sahte ürün reklamı, karaborsacılık, yalan haber, e-dolandırıcılık ve istismar benzeri faaliyetlerini artırdığı belirlendi. Benzer şekilde finansal terörizm faaliyetlerinde de artış yaşandı. G20 ÜLKELERİNE ÇAĞRI Ortaya çıkan riskler, kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadele konusunda küresel standartları belirleyen kuruluş olan FAFT'ı harekete geçirdi. Türkiye'nin de 1991 yılından beri üyesi olduğu kuruluş, G20 üyesi ülkelerin hükümetlerine bir yazı göndererek ortaya çıkan risklere karşı alınabilecek önlemleri paylaştı ve gerekli adımların atılması yönünde çağrı yaptı. Yazıda, bağışta bulunanların desteklerinin asıl ihtiyaç sahiplerine ulaşmasının, finansal işlemlerdeki şeffaflığın korunması ve FATF standartlarının en etkin biçimde uygulanmasıyla mümkün olacağı vurgulandı. KAMU OTORİTELERİ ÇALIŞMA BAŞLATTI FATF'ın uyarıları kapsamında kamu otoriteleri de başta bankalar olmak üzere tüm finansal kuruluşlara gerekli uyarıları ivedilikle yaparak, riskleri ortadan kaldıracak uygulamaları devreye sokma konusunda çalışma başlattı. Finansal kurumların artan kara para aklama ve terörün finansmanı risklerine karşı ihtiyatlı olup, şüphe çekici işlemleri raporlamaları istendi. Bu kapsamda Türkiye'de de Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), FATF'ın uyarıları konusunda finansal kurumları bilgilendirdi.

14 Nisan 2020 Salı