tatil-sepeti
Malezya ile ticarette ‘0 vergi’ dönemi

HABER: FEDAİ YILDIRIM Türkiye ile Malezya’nın karşılıklı ticaret hacmi 2014 yılını yaklaşık 1.6 milyar dolarla geride bırakırken, 2020 yılı için 5 milyar dolar hedefleniyor. Bu hedefe ulaşmada ağustos ayında yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması (STA) tetikleyici unsur olacak. Çünkü karşılıklı ticarete konu olan ürünlerin yüzde 70’inde gümrük vergisi sıfıra düşürüldü. Önümüzdeki 8 yıl içinde ise bu oran yüzde 86’ya çıkacak. İki ülke arasında yürürlüğe giren STA sayesinde artık Türk firmaları, Malezya’dan ithal ettiği tekstil, elektrik ve elektronik ürünleri, demir-çelik ürünleri, makine, ahşap, deri ürünleri, palmiye yağı ve plastik ürünlerinde gümrüksüz tarifeden faydalanabilecek. 300 MİLYON DOLARLIK POTANSİYEL Malezya Uluslararası Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (MITI) bünyesinde Malezya ile Türkiye arasındaki ticareti geliştirmek amacıyla kurulan Malezya Dış Ticaret Geliştirme Kurulu (MATRADE) bu alanda yoğun çalışmalar yürütüyor. MATRADE Türkiye, 2014’te yaptığı organizasyonlarda iki ülke ticaretindeki 300 milyon dolarlık potansiyeli ortaya çıkardı. STA ÇOK FAYDALI OLACAK MATRADE Türkiye Direktörü Idzham Abdulhamid, iki ülke arasında her yıl daha da artan ikili ticareti vurgulayarak, bu ivmenin ileriki yıllarda artarak devam edeceğini söyledi. İki ülke arasında ticaret hacmini 2020’de 5 milyar dolara çıkarma hedefinin olduğunu hatırlatan Abdulhamid, “2014 yılı yaklaşık 1.6 milyar dolar ile kapandı. STA, karşılıklı ticaretin güçlenmesi için çok faydalı olacak. Çünkü gümrük vergileri sıfırlandı” dedi. İMZALANAN İKİNCİ ÜLKE Ürünlerin artık gümrüklerden sıfır vergi ile geçeceğini dile getiren Abdulhamid, şöyle devam etti: “Malezya, Türkiye’nin Kore’den sonra Güney Asya’da STA imzaladığı ikinci ülke. STA imkanından ağırlıkla tekstil, kıyafet, kimyasal, elektronik, plastik ürünleri, palmiye yağı, makine parçaları ve aksamları sektörleri faydalanacak. Türk firmaları Malezya’yı Güney Asya pazarına açılan kapı olarak görmeli. Altyapı ve lojistik gibi olanaklar değerlendirilerek yapılan iş yapılabilirlik listesinde Malezya 6’ncı sırada yer alıyor. Bu imkan Türk firmaları tarafından değerlendirilmeli. Ayrıca Malezyalı firmalar da Türkiye’yi Avrupa’ya ve Orta Doğu’ya açılan kapı olarak görüyor. Böylece STA, karşılıklı avantajların kullanılmasını sağlayacak. Örneğin Türkiye fındık ve kayısı gibi tarım ürünlerinde önde gelen bir ülke. Bu tür ürünler Malezyalı bir firmayla ortaklık kurularak Türkiye’de işlenip diğer ülkelere ihraç edilebilir. Aynı şekilde Türkiye pazarında daha önce satılmamış bazı tropikal ürünler ilk kez çok avantajlı bir şekilde Türkiye’ye girecek. Bu tür karşılıklı fırsatlar doğacak STA sayesinde. Hal böyle olunca iki ülke vatandaşları da daha uygun fiyatlarla ürünlere erişebilecek.” İTO DESTEĞİ GÜÇLENDİRİR Malezyalı firmaların Türkiye’ye çok uzak mesafede bulunduğu için doğrudan ihraç etmek yerine Türkiye’de üretip, buradan ihracat yapmak istediklerini belirten Abdulhamid, “Biz de hem Malezyalı hem de Türk ihracatçıların faaliyetlerine destek olmak için uğraşıyoruz” dedi. İki ülke işadamlarını hem Malezya’da hem de Türkiye’de biraraya getirerek ikili görüşmeler organize ettiklerini belirten Abdulhamid, bu konuda İstanbul Ticaret Odası (İTO) ile de ortak çalışmalar yürütebileceklerine değindi. Abdulhamid, “İTO ile bu konularda işbirliğine gitmek istiyoruz. İTO’nun partner ve destek olduğu organizasyon daha güçlü olur” dedi Abdulhamid ayrıca, Malezyalı firmaların Türkiye’de helal pazarda başta gıda olmak üzere bazı alanlarda araştırmalar yaptığını ve yatırıma hazırlandığını da sözlerine ekledi. KASIMDA 15 FİRMA GELİYOR 4. Uluslararası Poliüretan Sanayi Fuarı (Putech Eurasia 2015), 12-14 Kasım 2015 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecek. Fuar kapsamında Malezya’dan kimya sektörüne mensup 15 firma gelecek. Bu firmalar fuardan önce Türk firmaları ile ikili görüşmeler gerçekleştirecek. SATTIKLARIMIZ Tekstil & kıyafet Makinalar ve mekanik cihazlar Demir-çelik ürünleri Kimyasal ürünler Tarım ürünleri ALDIKLARIMIZ Tekstil Elektrik-elektronik ürünler Kimyasal ürünler Plastik ürünler Palmiye yağı PUTRAJAYA GÖLÜ Malezya’nın idari merkezi niteliğindeki Putrajaya, resmi başent Kuala Lumpur’un25 kilometre güneyinde yer alıyor. Başta başbakanlık olmak üzere ülkenin merkezi idaresinin çoğunluğu 1999 yılından bu yana Putrajaya’da. Kent, insan yapımı Putrajaya Gölü’nün etrafında inşa edilmiş.

18 Eylül 2015 Cuma

Plastik malzemeler daha çevreci çıktı

HABER: ADEM ORHUN İtalya’da plastik sofra gereçleri üreticilerini bir araya getiren ve sektördeki oyunculara bilgi sağlama hedefiyle yapılan çalışmaları destekleyen UnionPlast üye grubu Pro.Mo, önemli bir araştırmaya imza attı. Sanayi ve üretimi yakından ilgilendiren çevre ve Yaşam Döngüsü Analizi (YDA) ile ilgili bu yeni araştırmanın sonuçları açıklandı. Pro.Mo’nun gıda tüketimi için kullanılan tek kullanımlık sofra gereçleri üzerine yapılan testler ve karşılaştırmalı çalışma sonucunda bu ürünlere ISO 14044’e (Çevre Yönetimi Kuralları) uygunluk kararı verildi. YASAĞA GEREK YOK Araştırmayı ve sonucunu değerlendiren Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Başkanı Reha Gür, şu bilgiyi verdi: “Bu araştırma, plastik dahil tüm tek kullanımlık farklı sofra gereçleri için yenilikçi bir nitelik taşıyor. Çalışma, değerlendirilen hiçbir ürün türünün çevresel etkiler açısından yasaklanma ihtiyacının geçerli kılmadığını gösteriyor. Bu durum olumsuz lanse edilen plastik sofra gereçleri ve polipropilen (PP) ve polistiren (PS) için de geçerli” dedi. ALTERNATİFTEN İYİ PP ve PS maddelerinin gıda ile temas eden mutfak eşyalarından sanayide oto parçalarına kadar geniş bir kullanım alanı bulunuyor. Gür, “Ürünlerde kullanım alanları ve pazar payı gittikçe artıyor. Bu da olumsuz algıyı körükleyen sebeplerden biri. Tek kullanımlık sofra gereçlerinde alternatif ürün olarak kağıt veya ahşap kullanılabilir. Ancak bunların doğal kaynak tüketimi olduğu gibi üretimi için plastiğe göre 2.5 kat daha fazla enerjiye ihtiyaç duyduğunu görmek gerekir. Dolayısıyla plastiğin üretim, kullanım ve sonrasındaki yönetimi iyi yapıldığında daha çevreci olduğu ortada” diye konuştu.

09 Eylül 2015 Çarşamba

Krizi fırsata çevirmek mümkün

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TOBB’un ev sahipliğinde düzenlenen ‘B20 Türkiye Konferansı’nın açılış oturumunda yaptığı konuşmada G20’ninen önemli hedefinin güçlü, dengeli ve sürdürülebilir küreselbüyümenin sağlanması olduğunu vurguladı. Erdoğan Türkiye’nin G20 dönem başkanlığında ilk kez bu yıl gündeme getirilen KOBİ’lerle ilgili gelişmeleri çok yakından takip edeceklerinide belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Küresel ekonomideki kırılganlık en önemli sorundur. Krizin gerisinde yapısal değişimlerin de rolü olduğunu biliyoruz. Yaşanan krizin fırsata dönüştürülmesi vedeğişim için yeni imkanların oluşturulmasına vesile olması mümkündür. Bilhassa gelişmekte olan ülkeler ve Asya bölgesi bu bakımdan tarihi bir fırsatla karşı karşıyadır.” PEKİN-İSTANBUL “Açık söylüyorum, bugün Pekin-İstanbul Hattı’nı dikkate almayan hiçbir ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel projenin başarıya ulaşma şansı yoktur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti: “Bilhassaönümüzdeki 10 yılda ulaşımda, enerjide, ticarette ve diğer alanlarda yaşanacak değişimin merkezinde bu hat bulunacaktır.Londra’dan başlayıp Pekin’e kadar uzanan tarihi İpek Yolu’nun canlandırılması mahiyetindeki demiryolu projesini önümüzdeki yeni dönemin sembolü olarak kabul ediyoruz. Halen hizmette olan Marmarayve Boğaz’da inşa edilen üçüncü köprünün üzerindeki demiryolu hattı bu muazzam projenin iki kıtayı birleştiren unsurlardır.” ORTAK ÇÖZÜM ŞART Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20’yi etkin kılan en önemli sebeplerden birinin, katılımcı ülke ve kuruluşların liderleriyle birlikte iş dünyası başta olmak üzere ekonomik ve sosyal tüm tarafları bir araya getirmesi olduğunu söyledi. Erdoğan, “Bu süreçte yaptığım en önemli tespit, sadece tek tek ülkelerin çıkarlarının değil küresel ihtiyaçların da göz önünde bulundurularak alınan kararların çok daha etkili, çok daha çözüme dönük olduğudur. Küresel sorunlara, küresel çözümler gerekiyor” dedi. KÜRESEL BARIŞ Küresel düzeyde barış, huzur, güven ortamı sağlanmadan ekonomik hedeflere ulaşılabilmesinin mümkün olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “G20 liderleri olarak bu bilinçle hareket etmek mecburiyetindeyiz” dedi. Bu yapınınen önemli unsurlarından olan B20 Açılım Grubu’nun da aynı anlayışla çalıştığını belirten Erdoğan, “Siyasi liderlerin ve iş dünyasının bu platformda gösterecekleri iş birliği küresel sorunların çözümünü kolaylaştıracaktır” diye konuştu. BAŞARILI PERFORMANS B20’nin, bu yılhem faaliyet alanını genişleterek hem deüye sayısını artırarak başarılı bir performans ortaya koyduğuna dikkati çeken Erdoğan, TOBB BaşkanıRifat Hisarcıklıoğlu’na çalışmalara verdiği katkı dolayısıyla teşekkür etti. DÜNYA YENİ PARA POLİTİKASINA GEÇİYOR Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı ve B20 Türkiye Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, iş dünyası olarakkısa vadede yeni bir sorunla karşı karşıya olduklarını söyledi. Hisarcıklıoğlu, “Küresel ekonomi yeni bir para politikasına geçiş yapıyor” dedi. ABD Merkez Bankası’nın muslukları kıstığı, başta Avrupa Merkez Bankası olmak üzere, bazı merkez bankalarının parasal genişlemeye gittiği günleri yaşadıklarını anımsatan Hisarcıklıoğlu, “Ulusal gibi görünenkararlarınetkileriküresel oluyor. Bu gelişmeler, son derece sıra dışı bir durum” diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, ‘kur savaşları’ olarak adlandırılan bir dönemden geçildiğine işaret ederek, şöyle devam etti: “En güçlü paraların yüzde 10’lar düzeyinde değer kaybının normal karşılandığı ilginç bir dönem.Tüm bunlar, küresel ekonomideki belirsizliklerin, hâlâ ne kadar fazla olduğunu gözler önüne seriyor.Bu küresel sorunların çözümü için deküresel bir koordinasyon mekanizmasına ihtiyacımız var.G20 bu yüzden çok önemli.” KOBİ’LER NASIL BÜYÜR Hisarcıklıoğlu, B20’yi, hükümetin de destekleriyle ve sahiplenmesiyle KOBİ’lere de açtıklarının altını çizerek, hem G20’dehem de B20’de, ‘KOBİ’ler nasıl büyür’, ‘Büyük şirketlerle nasıl ortaklıklar kurar’meselesini, gündemin ana maddesi haline getirdiklerini kaydetti.Hisarcıklıoğlu, hem Türkiye’yihem de B20’yi anlatmak için 9 aylık sürede 5 kıtada 12 büyük toplantı organize ettiklerini dile getirerek,”Toplamda 170 bin kilometre yol yaptık. Yani dünyanın etrafında 4 turdan fazla attık” dedi. 19 TALEPLİK YOL HARİTASI G20 Liderler Zirvesi’nde sunulmak üzere hazırlanan veküresel iş dünyasının 19 talebinin yer aldığıB20 Türkiye Raporu’nda, ortak bir uluslararası yatırım prensipleri seti oluşturulması önerisine yer verildi. Yabancı doğrudan yatırımın vergilendirilmesine ilişkin daha fazla şeffaflık ve uyum gözetilmesi gerekliliğine işaret edilen raporda,ülkelere özelaltyapı yatırım stratejilerinin geliştirilmesi önerisi yer aldı. TİCARETİ KOLAYLAŞTIRMA B20 Türkiye Raporu’nda,Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) Ticareti Kolaylaştırma Anlaşması’nın onaylanması ve yürürlüğe konulması talebi de gündeme getirildi. Küresel finansal reform gündeminin nihai hale getirilmesi ve onaylanması gerektiğinin altı çizilen raporda, kanunlar arasındaki bütünlüğün sağlanmasının ve finansal reform gündemindeki danışma sürecinin iyileştirilmesinin önemine değinildi. YATIRIM PRENSİPLERİ G20’nin Şirketlerde Hak Sahipliği Şeffaflığı Prensipleri’nin uygulanması talebinin aktarıldığı raporda, ortak bir uluslararası yatırım prensipleri setinin oluşturulması ve yabancı doğrudan yatırımın vergilendirilmesine ilişkin daha fazla şeffaflık ve uyumun gözetilmesi gerektiğine işaret edildi. Raporda, G20 büyüme hedefleriyle bağlantılı olarak ülkelere özel altyapı yatırımı stratejilerinin geliştirilmesi gerektiği, altyapının menkul değer olarak geliştirilebilmesini kolaylaştırmak amacıyla altyapı yatırım ekosisteminin iyileştirilmesi gerektiği ifade edildi. KOBİ’LERE FİNANSMAN Özellikle teknik, yönetsel ve girişimcilik becerilerinin geliştirilmesi ve finanse edilmesinin önemi de raporda yer aldı.Raporda, istihdam imkanlarını arttırmak için işgücü piyasalarını daha dinamik ve kapsayıcı yapacak yapısal reformların uygulanması, genç istihdamının ve kadınların istihdama katılım oranlarının artırılması gerektiği belirtildi. KOBİ’LER İLK KEZ G20 GÜNDEMİNDE B20 Konferansı’nda konuşan Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Bugün itibarıyla dünya ekonomisinin önündeki en büyük sorun olarak kredibilite açığını görüyoruz. Bu açığıne kadar çabuk kapatırsak, o kadar hızlı güven oluşacaktır ve güçlü bir büyümeyi, sürdürebilir bir büyümeyi getirecektir” dedi. G20 gündeminin oldukça kapsamlı bir görünüm arz ettiğini belirten Yılmaz, “Biz de bu görünüme üç önemli başlıkla katkıda bulunmaya çalıştık. Bunlar ‘kapsayıcılık’, ‘uygulama’ve ‘yatırım’başlıkları. İngilizce ifadesiyle ‘3 I’ (Inclusiveness, Implementation ve de Investment)diyoruz” dedi. Bu konunun G20 üyeleri içerisinde de geniş kabul gördüğünü anlatan Yılmaz, “Bu denli yoğun KOBİ ilgisi G20 gündeminde ilk defa yer almaktadır” dedi. Uluslararası platformlarda KOBİ’lerin beklentilerini, görüşlerini ve şikayetlerini temsil etmek üzere Uluslararası Ticaret Odasıyla beraber ‘Dünya KOBİ Forumu’nu kurduklarına işaret eden Yılmaz,bunun da Türkiye’nin dönem başkanlığında en önemli çalışmalardan biri olduğunu söyledi. ÇALIŞMA BAKANLARI TOPLANTISI Ankara’da B20 Konferansı sırasında G20 Çalışma ve İstihdam Bakanları toplantısı da yapıldı. Toplantıya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem’in yanı sıra Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Sekreter Yardımcısı Sandra Polaski ve Hindistan Çalışma Bakanı Shankar Aggarwal da katıldı.

04 Eylül 2015 Cuma

Koştukça kazanıyor

CEYHUN KUBURLU Jamaikali Usain Bolt, 15. Dünya AtletizmŞampiyonası’ndaki erkekler 100 metre finalinde elde ettiği 9.79’luk derecesiyle altın madalya kazandı. Çin’in başkenti Pekin’de ‘kuş yuvası’ olarak adlandırılan Ulusal Stadyum’da yapılan yarışta ikinciliği ABD’li Justin Gatlin kazandı. Yarışlarda aldığı dereceler, sponsor gelirleri, reklam kazancı ve katıldığı konferanslardan elde ettiği gelirle dünyanın en çok kazanan sporcuları arasında gösterilen Bolt’un yıllık geliri ise 20 milyon doları geçti. PEKİN’DE PARLADI 2008′de düzenlenen Pekin Olimpiyatları'nda 100 metre ve 200 metre koşularında gösterdiği performansla izleyenleri büyüleyen 28 yaşındaki Jamaikalı atlet Usain Bolt, yine geçilemedi. Dünyanın merakla izlediği yarışta beklendiği gibi Bolt ve Gatlin kıyasıya bir rekabet içine girdi ve kazanan Bolt oldu. Usain Bolt altın madalyaya 9.79 ile ulaştı. 9.74 ile sezonun en iyi derecesini elinde bulunduran Gatlin, iyi start alsa da Bolt yine arkadan gelerek yarışı kazanmayı başardı. ÇALIŞMA VE ÖZVERİ Usain Bolt, 2009 yılında Berlin’de düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda 9.58 koşmayı başarmıştı. Bu rekor 6 yıldır kırılamıyor. Şampiyonluğunu piste inen annesi Jennifer Bolt ile paylaşan Usain Bolt, “Bu birincilik çalışma ve özverinin karşılığı. Çok mutluyum” dedi. Bu sezon yaptığı derecelerle yarışın favorisi konumuna yükselen Justin Gatlin, yarış sonunda Usain Bolt’a bir kez daha geçilmenin üzüntüsünü yaşıyordu. Gatlin, Bolt ile yarıştığı 8 yarışta bir kez Jamaikalı atleti geçmeyi başardı. Uzun süre sonra bir yarışa favori olarak girmeyen ancak yarış sonunda kalitesini bir kez daha konuşturan Bolt için sosyal medyada da övgü dolu mesajlar vardı. Onlardan birinde ABD’li bir sporsever, “Bolt, Messi, Serena Williams... Bu sporculardan daha büyük sporcular acaba görecek miyiz?” sorusunu yöneltti. SPONSORLARIN GÖZDESI Basketbol ve tenisçilerden sonra en çok kazanan olimpik sporcu olan Usain Bolt, gelirlerini de artırmaya devam ediyor. Kazandığı yarışlardan elde ettiği ödül paralarının yanı sıra Puma ile sponsorluk anlaşması imzalayan Bolt, en çok reklam filmlerinden gelir elde ediyor. Sosyal medya, konferanslar ve eğitimci kimliği ile de gelir elde eden Bolt’un yıllık geliri 20 milyon doların üzerinde. Rekor koşulardan sonra sponsorlarla yaptığı anlaşmalarını artıran Bolt’un emekliye ayrıldıktan sonra da önemli bir gelire ulaşması bekleniyor. Dünyaca ünlü menejerler, “Bolt, örnek hayatı ile sponsorların gözdesi. Bu da gelirlerini artıran en büyük etkenlerin başında geliyor. Bu rakamlar her sene artacaktır” dedi. BOLT, GENÇ SPORCULARA NE MESAJ VERDİ Hevesinizi ve inancınızı kaybetmeyin. Soyal hayatınızda planlarınıza uyun. Benim de kötü dönemlerim oldu fakat hiçbir zaman vazgeçmedim. Her zaman geri döndüm ve kendimi göstermeye çalıştım. Profesyoneller bile incinir. Eğer bir ağrı ya da acı hissediyorsam, kesinlikle kontrol ederim. Bir şeyler ters gidiyorsa iyileşene kadar ara vermek, kendimi zorlayarak sakatlanmama yol açmaktan daha iyi. Önemli koşulardan önce kendime sürekli en önemli şeyin sakin ve soğukkanlı kalabilmek olduğunu hatırlatırım. Sakin ve neşeli bir insan olmaya çalışıyorum. Tanıdık birilerini gördüğünde sadece o ana odaklanıp güzel şeyler hakkında konuşup gülmeyi ve rahatlamayı düşünürüm. Bu tarz pozitif olaylar bana enerji veriyor. Eğer haftanın her günü sıkı bir şekilde çalışırsanız bu çalışmanın meyvesini alırsınız. İstediğiniz forma kavuşmak için motive olmanız ve sıkı çalışmanız gerektiğinin farkında olduğunuz sürece her şey bu kadar basit ilerleyecektir. Eğer ters giden bir şeyler olursa bundan ders almayı ve bir sonraki çalışmalarınızda bu tecrübenizi de göz önünde bulundurmayı unutmayın.

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Kusursuz fırtına indirim getirecek

HABER: ADEM ORHUN Türkiye, seçim sürecine odaklanmışken, küresel ekonomide ciddi gelişmeler yaşanıyor. ABD Merkez Bankası FED’in parasal genişlemeye son vereceği yönündeki açıklamalarına bir de Çin’deki gelişmeler eklendi. Çin’debüyümedeki düşüşle beraber üretim kaynakları ithalinin azalması, ekonomiyle ilgisi olan herkesi kara kara düşündürüyor. Çünkü bu talep daralması ve küçülme anlamına geliyor. En tepedeki idarecilerden en küçük şirkete kadar herkes, “Ne olacak?” diye soruyor. Yaşananlar ‘kusursuz fırtına’ olarak adlandırılıyor. Kusursuz fırtına kavramı ise şöyle tanımlanıyor: Dünyanın dört bir yanında büyüme, üretim, ticaret ve istihdamın düşmesi. Bununla beraber kur, faiz ve enflasyondaki ciddi dalgalanmaların bütün ülkeleri olumsuz etkilemesi de cabası. SERMAYE YER DEĞİŞTİRİYOR Kusursuz fırtına tahminleri bir yana, gözlenen en önemli olay küresel sermayenin yer değiştirmesi. Bol para dönemi de bitti. Çoğu ülkede en azından önümüzdeki 5 yıl sıcak para girişi kısıtlı olacak. Peki her şey kötüye mi gidecek? Hiç mi çıkış yolu yok? Ne yapmak lazım? Bu soruların cevaplarının bir kısmı problemin içinde gizli. Birçok uzmana göre FED’in faiz değişikliği kararı tarih ve etkileri bakımından acabalarla dolu. Ağustos ayı ortasında, Batılı ekonomistlerden “Eylül değil ama yakın zamanda” minvalindeki görüşler, yeni esneme payı yorumlarına sebep oldu. Zaten iki yıldır sürekli anonsları yapılan ve piyasalar tarafından önemli ölçüde ‘satın alınmış’ faiz kararının ekonomileri ve şirketleri ne seviyede etkileyeceği muğlak. DALGA ETKİSİ Global ekonomide öne çıkan Çin’deki gelişmeler ise daha çok büyükleri etkiliyor. Şöyle ki; önceki yıl 2 trilyon dolarlık ithalat yapan Çin’in mal alımı, halkını doyurmaktan öte, yeni sanayi mallarının üretiminde kullanılan hammadde üzerine kurulu. Kömür, alüminyum, nikel, çinko, bakır, demir, platin gibi malları en fazla Çin tüketiyor. Çin’in bu tüketimi dünyanın bütün ülkelerinde lastik, bardak, ayakkabı, mutfak eşyası ve elektronik ürünler olarak kendisini gösteriyor. Peki Çin’de işler kötüye giderse... Öncelikle Çin’in hammadde aldığı ülkeler bundan etkilenecek. ABD ve AB ülkelerinin Çin ile ticari ilişkileri nihai ürün ithalatı sebebiyle hayli yüksek. Fakat Orta Asya ülkeleri, İran ve Afrika ülkeleri Çin’in emtia tedarikçisi olarak ihracattan kaybedecek ilk ülkeler. Çin ile ticari ilişkileri yoğun olan Almanya gibi Avrupa ülkelerinin de negatif etkilenmesi bekleniyor. TÜRKİYE’NİN ŞANSI Türkiye ise bu iki halkada bulunmuyor. Fakat Çin ile dış satımı çok yüksek hacimlerde olan ülkelerin ihracatı düşerse, ithalatına da olumsuz yansıması olması muhtemel. O nedenle Türkiye’nin bu ülkelere yönelik ticareti zorlaşabilir. Bu noktada hazırdaki ve yeni pazarlardaki başarı; ihracatı, üretimi, istihdamı ve büyüme rakamlarını doğrudan etkileyecek. Hazır pazarlarda finansman modellerinin, alternatif ülkelerde ise pazar araştırmasının ve pazara giriş çalışmalarının büyük önemi bulunuyor. Emtia fiyatlarındaki düşüş, üretim maliyetlerimizi ve cari açığımızı düşürecek. Pazarlar konusunda ise uzmanlar Afrika’daki fırsatlara işaret ediyor. Dünya genelinde talep düştüğü için firmaların üretim planlarını temkinli yapması gerekiyor. Ekonomistler, kriz şartlarının yerel etkilerinin ağırlaştığı zamanlarda stokta kalmamak gerektiğini söylüyor. Üretimi, dağıtım ve satıştaki masrafları gözden geçirmek gerektiğini vurgulayanuzmanlar şunları öneriyor: “Verimliliği artırmak için kurumsal kaynak kullanım araçları (ERP) kullanın. İşletmeler bir araya gelmeli; kümelenme uygulamalarına dahil olarak teşviklerinden yararlanmalı. Küçük olsun, benim olsun mantığından ziyade, güçlerini ve tecrübelerini birleştirenlerin ayakta kalacağı unutulmamalı. Birkaç kişilik şirketlerin dahi ihracat yapabileceği unutulmamalı. Bunun için Ekonomi Bakanlığı’ndan destek alınmalı.” HEDGİNG İLE SAĞLAMA ALIN Kur riskine maruz kalan bir firmanın, bu riski bertaraf etmek için korunma araçlarına başvurması akıllıca bir yöntem. Hedging denilen bu yöntem; döviz kuru dalgalanmalarından doğan riski en aza indirmek anlamına geliyor.Uluslararası para piyasası yoluyla kur riskine karşı korunma yönteminde, döviz bazında net açık pozisyonu olan bir firma, döviz tevdiat hesabı açtırmak ya da döviz kredisi kullanmak yollarından birini seçebilir. EMTİA FİYATLARI FIRSAT Abdurrahman Yıldırım / Habertürk Ekonomi Yazarı: Bu krizin ana sebebi Çin’in durumu. Çin, eskisi gibi büyüyemiyor; çünkü doygunluğa ulaştı. Büyüme ve üretim için gerekli emtia ithalatı da azaldı. Bu durum emtia ihraç eden gelişmekte olan ülkeleri vuruyor. Ancak emtia fiyatlarında ciddi düşüşler olması Türkiye’nin lehine. Bizim şirketlerimiz ve ekonomimiz hammadde ve ara malı ithal eder yapıda. Bu malların fiyatı düşerse, imalat maliyetlerimiz düşecek. Şirket satın alma konusunda temkinli olmak gerekir. Dünyada fazla kapasite var. Ancak talep düşük. Firmalarımız bunu dikkate almalı. Fırtınada dışarı çıkarsan hasta olursun, sonraki işgücünü de kaybedersin. Aşırı risk almaya gerek yok. Hava kötüyse evine çekilip istirahat edersin, hazırlık yaparsın. Hava iyi olduğunda dışarı çıkarsın. FED FAİZ ARTIRMAYACAK Necmettin Batırel / Türkiye Gazetesi Ekonomi Yazarı: Dövizle ihracat yapanlar o kadar tehdit altında değil. Fakat katma değeri yüksek mal satmak lazım. İhracat yaptığımız ülkelerde seçici olmalıyız. Avrupa’da toparlanma işaretleri görünse de, hacimler sıkışık. Polonya ve Hindistan iyi pazar olabilir. Hindistan yüzde 8 büyüyecek. Afrika’ya ağırlık vermemiz gerekiyor. Özellikle Güney Afrika ile ilişkileri geliştirmeliyiz. Türkiye diğer ülkelerden pozitif yönde ayrışacak. Zira emtia fiyatları ucuzladı. Üretim maliyetimizi aşağıya çekecek gelişmeler bunlar. Dolardaki yükseliş spekülatif. Kurdaki yükselişe rağmen piyasada dolara koşan yok. Zira baktığımızda zaten 185 milyar dolarlık döviz mevduat hesabı olduğunu görüyoruz. Fed eylülde faiz artırmayacak. Çünkü Çin’deki bozulma, ABD’nin ihracatını olumsuz etkiyor. YURT DIŞINDA İŞ YAPMA BECERİSİ Güntay Şimşek / Habertürk Ekonomi Yazarı: Krizin olumsuz etkilerini önlemek için bir an önce TOBB, İTO, bakanlıklardan ilgililer ve özellikle yurt dışında iş yapma becerisi, tecrübesi olan iş adamlarının yer aldığı konsorsiyum oluşturup hareket tarzı ve adımlar belirlenmeli. Burada THY’nin başarı hikayesinin ayrıntılarına dikkati çekmek istiyorum. Diğer hava yollarının kapasite yetersizliği sebebiyle çekildiği noktalardaki ihtiyacı karşılayan THY, hem daha çok noktaya ulaştı hem iş hacmini büyüttü. Çin’in, Almanya’nın çekildiği veya kârlı görmediği yerleri araştırıp oralara oynayabiliriz. Krizi fırsata çevirecek fırsatlar var. Hangi sektörlerin ithalat kaynaklı sıkıntıda olduğunu anlamak için o sektörlerde üretim yapanların önerileri dikkate alınmalı. DESTEKLİ YÜRÜMEK GEREK İhracatçının başarısı için üretimden dış ticarete kadar birçok noktada şirketlerin ‘destekli yürümesi’ gerekiyor. İşletme yönetimi açısından hesapsız iş yapmamak, devletin ve finans kuruluşlarının olabilecek bütün desteklerini kullanma becerisi daha bir önem kazandı. Bu ortamda kurumlar ve şirketler için ekonomistler şunları öneriyor: * Bankalar, reel sektörü zor durumda bırakacak adımlar atmamalı, kredi maliyetini düşük tutmalı, şirketlerle ve STK’larla ilişkilerini geliştirmeli. * Yurt dışı ofisleri bulunan bütün sivil toplum kuruluşları Türkiye algısını iyileştirmek için daha aktif çalışmalı. * İhracat yapıp döviz kazanmayan şirketler dövizle borçlanmaktan kaçınmalı. * Döviz kuru riskinden korunmak için hedge fonları kullanılmalı. * Yurt dışında varlık fiyatları yakından takip edilmeli, şirket satın alma ve ortaklık fırsatları değerlendirilmeli.

28 Ağustos 2015 Cuma