tatil-sepeti
Fahri konsoloslar İstanbul’da toplandı

Uluslararası ticari ilişkilerin geliştirilmesinde diplomatik ve sosyal temasların önemine istinaden, sık sık yabancı heyetleri ve diplomatları ağırlayan İstanbul Ticaret Odası (İTO), dünyanın dört bir yanında fahri konsolosları biraraya getirdi. STRATEJİK NOKTADALAR 11. Dünya Konsoloslar Federasyonu (FICAC) zirvesi için İstanbul’da toplanan onlarca ülkeden fahri konsolos, İTO’da buluştu. Jamaika’nın İstanbul Fahri Başkonsolosu Aykut Mehmet Eken ve FICAC Başkanı ve Türkiye’nin Jamaika Fahri Başkonsolosu Arnold Foote öncülüğünde İTO’nun Eminönü’ndeki merkez binasına gelen fahri konsoloslar, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Öztürk Oran ve İTO Genel Sekreteri Ömer Bal tarafından ağırlandı. İstanbul’un uluslararası ticarette stratejik noktada olduğunu belirten fahri konsoloslar, bu tür toplantıların, ilişkilerin geliştirilmesinde büyük katkısı olduğunu vurguladılar.

22 Kasım 2015 Pazar

Küba’da 8.7 milyar dolarlık salsa

HABER: FEDAİ YILDIRIM Dansın ve devrimin ülkesi olarak bilinen Küba’ya yarım asırdır devam eden ABD ambargosu biraz olsun hafifledi. Ülkeye 1.1 trilyon dolara mal olduğu söylenen 53 yıllık ambargo nedeniyle Küba bugüne kadar dışa kapalı bir hayat sürdürdü. Bugün Küba’yı ziyaret edenler kendilerini 1960 ve 70’li yıllarda yaşıyor gibi hissederken, bundan sonra küresel dev şirketleri bu ülkede görmek mümkün olabilecek. Çünkü Küba’daki mevcut yönetim, yabancı sermayeyi ülkeye çekmek için seferber olmuş durumda. Öyle ki Küba’da önümüzdeki günlerde tarımdan otomobil üretimine kadar pek çok sektörü kapsayan 246 projenin hayata geçirilmesi bekleniyor. Küba’nın Ankara Büyükelçisi Alberto González Casals, söz konusu yatırım portföyünün 8.7 milyar dolarlık yatırım gerektireceğini belirtiyor. EN FAZLA İSPANYOLLAR Bu noktada Küba’ya yatırım düşünen yabancı sermayenin ihracatı artırıp ithalatı azaltması şartı ön planda tutuluyor. Ayrıca yatırımda kullanılan teknoloji de yatırıma izin verirken etkili olacak. Küba’ya en fazla yatırım yapan işadamları şimdilik İspanyollar olsa da gelecekte pek çok ülkeden yatırımcı Küba’dan pay kapacak. VERGİDEN MUAF Peki, Küba’nın bu dünyaya açılım döneminde Türk iş dünyasını ne tür fırsatlar bekliyor? Bu fırsatların başında vergi muafiyeti geliyor. Öyle ki ülkede oluşturulan özel yatırım bölgelerinde yabancı yatırımcılara 8 ile 10 yıla varan kurumlar vergisi muafiyeti ve ücretsiz arazi temini söz konusu. Çünkü Küba’da 2003’te Yatırım Kanunu’nda değişiklik yapıldı ve bu değişiklikle yabancı yatırımlar teşvike başlandı. İŞ DÜNYASI UMUTLU Şimdilik Küba’da yatırım yapan bir Türk firması olmasa da iş dünyası gelecekten umutlu. İki ülke arasındaki ticaret hacmi çok yüksek rakamlarda olmasa da her yıl artarak devam ediyor. Türkiye’nin Küba’ya ihraç ettiği ürünlerin başında demir ve çelik profil, motorlu taşıt, maya, tel, inşaat demiri, filmaşin ve iş makinesi geliyor. Türkiye’nin Küba’dan ithal ettiği ürünlerin ise yüzde 57’sini odun kömürü, yüzde 30’unu ilaç ve yüzde 10’unu da alkol ve ürünleri oluşturuyor. ÖZEL BÖLGE Türk firmalarını Küba’da bekleyen bir başka fırsat ise özellikle Mariel Özel Kalkınma Bölgesi. Söz konusu bölge başkent Havana’nın batısına 40 kilometre uzaklıkta yer alıyor ve Amerika ve Panama Kanalı’na yakın bir noktada bulunuyor. Bölge inşaat, turizm ve sanayi alanında yatırıma açık birçok projeyi bünyesinde barındırıyor. İNŞAAT VE TURİZM Ayrıca ambargonun kalkmasıyla Türk müteahhitlik firmalarının da ülkede büyük fırsatlar bulacağı belirtiliyor. Çünkü önümüzdeki yıllarda başta konut ve altyapı olmak üzere turizm ve enerji sektörlerinde önemli yatırımların hayata geçirileceği dile getiriliyor. Dansa olan tutku, iklimi ve her adımda 70’li yılların filmlerini anımsatan sokaklarına olan ilgi, turizm yatırımcılarını da cezbediyor. Bu bakımdan ülke, Türk turizm yatırımcılarının da dikkatini çekiyor. TARIM, SAĞLIK VE TURİZME DİKKAT DEİK Türkiye-Orta Amerika ve Karayipler İş Konseyi Başkanı Aykut Eken, özellikle ambargonun kaldırılmasıyla dünyanın dikkatini Küba’ya yönelttiğini ve Türk iş dünyasının da geç kalmadan bir an evvel ülkeyi daha yakından tanıma adına adım atması gerektiğini vurguladı. Bu yönde kendilerine talep geldiğini ve bu durumun sevindirici olduğunu ifade eden Eken, şöyle konuştu: “Ağırlıkla İspanya, Kanada ve Venezuela ile ticaret yapan Küba’ya tarım, turizm ve sağlık sektöründe yatırım yapılabilir. İspanyollar turizm sektöründe ağırlıktalar. Kanada’ya da nikel ve şeker ihraç ediyor. Venezuela ile petrol ticareti yapıyorlar. Küba’nın ilk önce gıdaya ihtiyacı var. Tavuk ve yumurtayı dahi ithal etmek durumundalar. Tarımda yatırım için de yeni nesil teknoloji araçlarına ihtiyaçları var. Ayrıca turizm sektöründeki Türk işadamları Küba’ya dikkat vermeli. Bunun yanı sıra sağlık sektöründe çok iyi durumdalar. Hatta bir dönem Türkiye’de sağlık alanında yatırım yapmayı bile düşündüler ama ambargo nedeniyle bu gerçekleşmedi. Ancak bugünden itibaren bu tür yatırım hamleleri hayat bulabilir. Türk iş dünyası yatırım için Küba’yla sınırlamamalı kendini. Çevresindeki adaları da değerlendirelim. Çünkü o bölge tamamen ithalatçı. Her türlü sektörde yatırıma ve ithalata ihtiyaçları var. Ancak Türk iş dünyası bölge insanının ağırlıkla İspanyolca ve İngilizce konuşuyor olması ve uzak mesafeden dolayı çekingen davranıyor olabilir. Ancak kesinlikle böyle düşünmemeliler. Ayrıca Küba son derece güvenli bir ülke. Gece ya da gündüz, tek başına sokaklarda rahatça dolaşılabilir.” ŞİMDİ KÜBA’YA YATIRIM ZAMANI Büyükelçi Alberto González Casals, Türkiye ile Küba arasındaki ticaretin tatmin edici seviyede olmadığını ve ticareti artırmak için özellikle Türk işadamlarını Küba’da ağırlamak istediklerini söyledi. Hükümetin Küba’daki yatırımlara tam garanti sağladığını da vurgulayan Büyükelçi Casals, Küba’nın ekonomik gelişiminde Türkiye’nin önemli partnerlerinden olmasını istediklerini ifade etti. Bu bakımdan Türkiye’deki iş dünyasıyla çalışmayı gönülden istediklerini kaydeden Büyükelçi Casals, yakında 8.7 milyar dolarlık 246 projeyi içeren yatırım olanaklarının yatırımcılara duyurulacağını açıkladı. Büyükelçi Casals, başta yiyecek, endüstri, eczacılık, bioteknoloji, turizm, yenilenebilir enerji, inşaat, petrol araştırmaları ve kömür olmak üzere pek çok sektörde yatırım yapılabileceğini dile getirerek, şunları söyledi: “Son yıllarda Küba’da verimliliği ve etkinliği artırmaya yönelik altyapı projeleri uygulanmaya başlandı. Özellikle inşaat ve altyapı da Türk firmalarının küresel deneyime sahip olduğunu görüyoruz. Bu konuda Türk yatırımcısına özellikle Mariel Özel Kalkınma Bölgesi’ni değerlendirmesini tavsiye ediyorum. Şimdi Küba’ya yatırım zamanı.” İŞTE TEŞVİKLER KURUMLAR VERGİSİ Küba geneli: 8 yıl muafiyet var. Müteakiben yüzde 15 kurumlar vergisi alınıyor. Petrol ve madenler söz konusu olduğunda ise vergi oranları yüzde 50’ye çıkabiliyor. Yeniden yatırıma dönüştürülen kazançlara da muafiyet uygulanıyor. Mariel Özel Kalkınma Bölgesi: İlk 10 yıl kurumlar vergisi muaf. Müteakiben yüzde 12 vergi alınıyor. Projeye bağlı muafiyet süresi uzatılabiliyor. Yeniden yatırıma dönüştürülen kazançlara muafiyet uygulanıyor. GÜMRÜK VERGİSİ Mariel Özel Kalkınma Bölgesi: Yatırım için gerekli sermaye mallarında gümrük muafiyeti uygulanıyor. Diğer girdi tedariği için geçerli gümrük vergileri üzerinden işlem yapılıyor. HİZMETLER VERGİSİ Küba geneli: Faaliyetlerin ilk yılında muafiyet var. Müteakiben kanuni haddin yüzde 10 ile 50’si arasında hizmetler vergisi alınıyor. Mariel Özel Kalkınma Bölgesi: Faaliyetlerin ilk yılında muafiyet var. Müteakiben yüzde 1 oranında vergi alınıyor. TOPTAN ÜRÜNLER VERGİSİ Küba geneli: Faaliyetlerin ilk yılında muafiyet uygulanıyor. Müteakiben kanuni haddin yüzde 2’si ile 50’si oranında toptan ürünler vergisi alınıyor. Mariel Özel Kalkınma Bölgesi: Faaliyetlerin birinci yılında muafiyet var. Müteakiben yüzde 1 oranında vergi uygulanıyor. ARAZİ KATKISI Küba geneli: Yatırım operasyonel hale gelince değin muafiyet söz konusu. KİŞİSEL GELİR VERGİSİ Hem Küba genelinde hem de Mariel Özel Kalkınma Bölgesi’ndeki yatırımların sonunda yüzde 15 kişisel gelir vergisi alınıyor. THY DİREKT UÇACAK Türk Hava Yolları’nın (THY) Küba’nın başkenti Havana’ya direkt seferlere başlamaya hazırlandığını duyurması da iki ülke ulaşımını daha da rahatlatacak. Çünkü Küba’ya gidenler halen, çeşitli havayollarının aktarmalı seferleriyle Havana’ya ulaşıyor. Bu haliyle İstanbul-Havana uçuş süresi ortalama 14 saat sürüyor. Direkt seferlerin başlamasının ardından ise hem uçuş süresinin kısalması hem de bilet fiyatlarının ucuzlaması bekleniyor. BUNLAR SATILABİLİR Cam eşya Sabun Şampuan Diş fırçası Parfümeri Kozmetik ürünler Perde Yatak çarşafı Havlu Bornoz Bebek giyim Plastik mutfak eşyaları Dekorasyon eşyaları Islak mendil Çocuk bezi Çocuk maması Otel mutfak ekipmanları Berber malzemeleri Döşemelik kumaş Sıcak su kazan sistemleri Plastik borular Elektrik kablosu Bisküvi

30 Ekim 2015 Cuma

Emtiada El Nino fırtınası

El Nino olarak bilinen hava olayları emtia fiyatlarındaki etkisini göstermeye başladı. ABD ve Avustralya’da uzmanlar son 20 yılın en şiddetli El Nino’sunun yaşandığı konusunda uyarıda bulunurken, Japon bilim adamları ise Pasifik’teki deniz suyu sıcaklığının 1950’lerden bu yana en yüksek seviyelere ulaştığını aktardı. Tarım üreticilerinden gelen uyarılar da son dönemde artıyor. Brezilyalı şeker üreticileri şiddetli yağmurların şeker kamışlarının kalitesini düşüreceğini belirtiyor. Avustralya, Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde ise çiftçiler palmiye yağı, buğday, kakao ve kahve üretiminin olumsuz etkileneceğini söylüyor. Açıklamaların yansıması fiyatlamalarda kendini gösteriyor. Son 3 haftada şeker yüzde 31, süt yüzde 36, palmiye yağı yüzde 13.1 ve buğday fiyatı yüzde 6.1 yükseldi. 18 AYDIR İLK KEZ El Nino olarak bilinen hava olayları Pasifik’in ekvator bölgesinde rüzgarın yavaşlaması ve ters dönmesi sonucu oluşuyor. Bu durum su sıcaklıklarını yükselterek, iklimin değişmesine yol açıyor. Piyasalarda yaşanan yükselişten tüketiciler de etkilenmeye başladı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre dünya gıda fiyatları eylül ayında 18 ayın ardından ilk kez yükseldi. Türkiye’de de yıllık gıda fiyatları artışı yüzde 10.73 ile tüketici fiyatlarında en fazla artan kalemler arasında yer alıyor.

16 Ekim 2015 Cuma

Çin artık tüketime dayalı büyüyor

Çin, adeta dünya ekonomisinin üretim lokomotifi. Ancak madalyonun diğer yüzündeki tablo biraz karamsar. The Boston Consulting Group (BCG) Türkiye Genel Müdürü Burak Tansan, Çin ekonomisinin, yatırıma dayalı büyüyen bir ekonomiden, tüketime dayalı bir ekonomiye dönüşmeye başladığını söyledi. Tansan’a göre bu ekonomik değişim doğru yönetilmezse, küresel ekonomi için bir kriz anlamına gelebilir. Çin Borsası’nda yaşanan düşüşlerin ekonomik bir krizden daha çok ‘finansal piyasalardaki bir düzeltme’ olduğunu dile getiren Tansan, şöyle devam etti: “Yaklaşık yüzde 40’lık değer kaybı içeren bu son düzeltmeye rağmen Çin Borsası hâlâ Eylül 2013’teki seviyesinin yüzde 50 üzerinde. Bakılması gereken veriler Borsa Endeksi değil, istihdam ve büyüme gibi makro veriler.” Tansan, Çin’in finansal kesim dışı toplam borcunun, 2007’de 7 trilyon dolar iken 2014’te 28 trilyon dolara yükselmesinin bir risk olduğunu kaydetti. Tansan, “Orta-üst gelir grubundaki tüketim ile gayrimenkul satışları ve fiyatları artmaya devam ediyor. Gayrimenkul, Çin GSMH’sinin yüzde 30’unu oluşturduğu için bu durum Çin ekonomisi için oldukça önemli” dedi. YAVAŞLAMA SENARYOLARI Çin, ulaştığı üretim kapasitesiyle birçok ürünün dünya genelindeki toplam üretimini tek başına karşılıyor. Dünyada tüketime sunulan ürünler üzerindeki “Çin malı” damgası her geçen gün yayılıyor. Öyle ki, bazı ürünlerde satışa sunulan ürünlerin tamamına yakını Çin damgası taşıyor. Çin’de yılda 286.2 milyon kişisel bilgisayar (PC) üretiliyor. Bu rakam dünya üretiminin yüzde 90.6’sına karşılık geliyor. Dünyada üretilen her 10 bilgisayardan 9’u bu ülkeden çıkıyor. Klima, Çin’in dünyada söz sahibi olduğu bir diğer elektronik ürün olarak dikkati çekiyor. Çin, yılda 109 milyar tonluk klima imalatı gerçekleştiriyor. Ulaşılan bu rakam dünya üretiminin yüzde 80’ine karşılık geliyor. Çin, enerji tasarruflu lamba üretiminde de söz sahibi konumda. Ülkede bu alanda yılda 4.3 milyar üretim yapılıyor. Enerji tasarruflu lambaların yüzde 80’i Çinli üreticilerce kullanıma sunuluyor. GÜNEŞ ENERJİSİ PANELİ Dünyanın yenilenebilir ve alternatif enerji üretimine yönelmesi de Çin tarafından göz ardı edilmiyor. Yılda 21.8 milyon kilovatlık güneş enerjisi paneli üretimi yapan Çin, bu alanda dünyadaki üretimin yüzde 80’ini tek başına gerçekleştiriyor. Dünyada elden düşmeyen cep telefonlarının üretiminde de Çin’in egemenliği bulunuyor. Ülkede yılda 1.77 milyar cep telefonu üretiliyor. Bu üretim rakamı, dünya üretiminin yüzde 70.6’sına karşılık geliyor. Çin, giyim konusunda da dünya ticaretinde iddialı bulunuyor. Geçen yıl 12.6 milyar çift ayakkabıüreten Çin, dünya üretiminin yüzde 63’ünü üstleniyor. 2.3 TRİLYON DOLAR İHRACAT Çin, 2025 yılına kadar ülkeyi üretim üssünde dünya endüstri gücüne dönüştürmek istiyor. Geçen yıl toplam 2 trilyon 343 milyar dolarlık ihracat yapan Çin, 2010’dan itibaren ihracattan elde ettiği geliri yüzde 48.5 artırdı. Dünya Bankası verilerine göre, ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası geçen yıl 10 trilyon 400 milyar dolara ulaştı. Çin, bu alanda ABD’nin ardından ikinci sırada bulunuyor. 2013’te bu miktar 9 trilyon 500 milyar dolardı. 4’TE BİRİ ELEKTRONİKTEN Çin’in ihracatında özellikle elektronik ekipman satışı büyük bir yer tutuyor. Elektronik ekipman satışında 571 milyar dolar gelir elde eden Çin, toplam ihracat gelirinin yüzde 24.4’ünü bu kapsamdaki ürünlerden sağlıyor. Çin, yaptığı ihracata karşılık geçen yıl makine, motor ve pompa ihracatından 400 milyar dolar, mobilya ve aydınlatmadan 93 milyar dolar, örgü ve kroşe ihracatından 92 milyar dolar, giyimden 81.5 milyar dolar, tıbbi ve teknik ekipmanlardan 74 milyar dolar, plastik ihracatından 66 milyar dolar, otomobilden 64 milyar dolar, mücevher ve değerli metallerden 63.2 milyar dolar ve demir-çelik ürünlerinden 60 milyar dolar gelir elde etti.

02 Ekim 2015 Cuma

Avrupa’nın göç ayıbı

HABER: FEDAİ YILDIRIM Suriye’deki iç savaşı takiben ülkede yaşanan çatışmaların ardından bu güne kadar yaklaşık 4 milyon Suriyeli’nin komşu ülkelere sığınmak durumunda kaldığı ifade ediliyor. Bu zaman içerisinde komşu ülkelerle beraber 12 milyon kişinin evini terk ettiği de belirtilirken, 7 milyon kişinin de yollara döküldüğü dile getiriliyor. Bu süreçte Türkiye’ye 2 milyonu aşkın sığınmacının akın etmesine sessiz kalan Avrupa, kendi içinde yeni bir göç krizi yaşamaya başladı. Göstermelik olarak sınırlı sayıda göçmeni kabul eden Avrupa ülkeleri arasında, sınırlara yığılan bu göçmenler için nasıl bir çözüm bulunacağı konusunda görüş ayrılıkları, sorunu daha da ağırlaştırıyor. Avrupa 2. Dünya Savaşı ve 1990’lardaki Yugoslavya’nın parçalanmasından sonraki en büyük göç sorunu ile karşı karşıya. AYLAN’IN ETKİSİ ÇABUK GEÇTİ Nitekim, çoğu iç savaştan kaçan on binlerce sığınmacı, Almanya’nın başlattığı ve diğer ülkelerin takip ettiğisınır kontrolleri kararı ile Avrupa’nın ortasında mahsur kaldı. Anlaşılan o ki, cansız bedeni Bodrum kıyılarına vuran 3 yaşındaki Aylan’ın yürek burkan görüntüsünün etkisi çabuk geçti.Çünkü Avrupa ülkeleri, bir yandan sığınmacı krizine çözüm bulmakiçin üst üste toplantılar düzenlerken diğer yandan kapıları kapatarak özellikle Macaristan, Avusturya ve Almanya sınırında bekleyen binlercesığınmacının mahsur kalmasına neden oldu. Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın sığınmacıları kabul etmeye başlaması yüzleri güldürse de ardından Avusturya üzerinden yaklaşık 60 binsığınmacının ülkeye ulaşması üzerine, sınır kontrolleri tekrar başladı. Avusturya, Çek Cumhuriyeti,Slovakya ve Hollanda da Almanya’yı izledi. Hatta Schengen geçişleri dahi askıya alındı. Ayrıca Avusturya’dan Almanya’ya giden tren seferlerinin geçici olarak durdurulmasıyla tren istasyonlarında yığılmalar meydana geldi. Öyle ki sığınmacıakınını durdurmak için sınıra asker dahi konuşlandırıldı. AB ÜLKERİ ANLAŞAMIYOR Avrupa,sığınmacısorununa bir an evvel çözüm bulmak istese de sığınmacının yerleştirilmesi konusunda bir türlü anlaşmaya varamıyor. Çünkü AB üyesi ülkeler arasında sığınmacı sorununun nasıl çözüleceği konusunda net bir mutabakat bulunmuyor. Hal böyle olunca örneğin Almanya, Fransa ve Avusturya, sığınmacıların üye ülkelere adilbir şekilde dağılımını öngören zorunlu kota sisteminde ısrar ediyor. Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Polonya gibi ülkeler ise zorunlu kota sistemine karşı çıkıyor. Öte yandan Uluslararası Göç Örgütü’nün sonverilerine göre ise bu yılAkdeniz’i geçerek Avrupa’ya ulaşan göçmenlerin sayısı 464bine ulaştı. TÜRKİYE HAYAT KURTARIYOR Avrupa’nın bu tutumu birçok uluslararası kuruluşun tepkisine neden oldu. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, Avrupa’nın mülteciler için elini taşın altına sokmadığını belirterek, Türkiye’nin üstlendiği sorumluluğundünyada yeterince bilinmediğini söyledi. Dujarric, “Türkiye, Irak, Lübnan ve Ürdün taşıyabilecekleri sorumluluğun çok daha fazlasını taşıdılar. Yaptıkları işin boyutu gerçekten çok büyük. Hayat kurtarıyorlar. Dünyanın bunun yeterince farkında olduğundan emin değilim” dedi. HAYAL KIRIKLIĞI BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Sözcüsü Melissa Fleming ise alınan önlemlerin vesınır kontrollerinin işe yaramayacağı görüşünde. “Sığınmacıların hakettiği saygıyı ve şefkati görmesini istiyoruz” diyen Fleming, AB ülkelerinin120 bin sığınmacının yerleştirilmesi konusunda anlaşmaya varamamasının hayal kırıklığı yarattığını düşünüyor. Bu durumun çok çirkin bir Avrupa resmi çizdiğini de paylaşan Guterres, Suriyeliler’in bilinmezlik vekorku içerisinde olduklarını belirtiyor. AB ÖZELEŞTİRİ YAPIYOR AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AB’nin sığınmacı konusunda ortak siyaset geliştiremediğini dile getiriyor. Mogherini, AB’nin tartıştığı sığınmacı sayısının bölge nüfusunun yüzde 0.1’ine denk geldiğine dikkati çekerek, Avrupa’nın dünyada insan hakları alanında lider durumda göründüğünü ve dolayısıyla bu algının siyasi, hukuki ve ahlaki olarak AB’ye sorumluluk yüklediğini belirtti. SADECE TÜRKİYE’NİN SORUNU DEĞİL İTO’nun eylül ayı Meclis toplantısında üyelerine hitap eden İTO Başkanı İbrahim Çağlar, bu konudaki hassasiyeti şu sözlerle ifade etmişti: “Bodrum’da sahile vuran minik Aylan’ın cansız bedeni hem bizi hem de tüm dünyayı yasa boğdu. Dünya bu dramın farkına yeni varmış olmalı ki sanki bir ilkle karşılaşıyormuş gibi tepki verdiler. Bu tepkileri kesinlikle samimi bulmuyorum. Ve tüm dünya liderine sesleniyorum. Bu ülkeler karıştırılırken ses çıkarmayan sizler, yaşam hakkına sahip çıkmak için sınırlarınıza dayanan mültecilere orta çağ kölesi muamelesi yapan sizler, bugün 5-10 bin mülteciyi ülkenize alarak sorumluluktan kurtulamazsınız. Türkiye iki milyon insana yüreğini açtı. Göçmen sorunu yalnızca Türkiye’nin sorunu değil. Bu sorun topyekün insanlığın sorunu. Bunu yıllardır her fırsatta dile getirdik. Ama kulaklarınızı tıkadınız. Hiç kimse duymak istemeyenler kadar sağır değildir. Sizler bu çığlıklar karşısında sağırlaştınız. Göçmenleri anlamadan sorunlara çözüm bulamayız. Ey dünyanın gelişmiş ekonomileri sizler de birer göçmen değil misiniz? Korkunuz neden? Şimdi üzerinize düşen sorumluluğu yerine getirin.” ASLINDA ŞANS OECD’de uluslararası göçten sorumlu ekonomist Jean-Christophe Dumont’a göre sığınmacılar sanıldığının aksine büyüme ve istihdam için tehdit değil aksine şans. Dumont, özellikle genç göçmenlerin işgücü piyasasına katılacağını ve kendi çocuklarının yaşam standartlarını yükseltmek için para harcayacağını, dolayısıyla ekonominin dinamizmine katkı sağlanacağını belirtiyor. Dumont, bu konuda İngiltere’den örnek vererek, “İngiltere, AB’ye 2004’te katılan Polonya’yı da içine almasından sonra birkaç yıl zarfında 1 milyon göçmeni ağırladı. Bu göç dalgasından sonra İngiltere’de ne işsizlikte artış oldu ne de maaşlar aşağıya çekildi” diye konuşuyor. YARDIM EDELİM YOKSA BİZE GELECEKLER Almanya Başbakanı Angela Merkel dahi Türkiye’nin bugüne kadar Suriye’den gelen sığınmacılara yönelik uygulamalardan övgüyle bahsetse de Türkiye bu konuda yalnız bırakıldı. Türkiye’deki Suriyeliler’in ülkeye bugüne kadarki maliyetinin 4.5 milyar doları bulduğu ifade ediliyor. Sığınmacı sorununa ilişkin kapasitelerin tükendiğini, Türkiye’ye de yardım etmek gerektiğini dile getiren Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel ise Türkiye’ye yardım edilmesi fikrini, “İnsanların Batı Avrupa’ya gelmemeleri için” şeklinde açıklıyor.

18 Eylül 2015 Cuma