tatil-sepeti
Emtiada El Nino fırtınası

El Nino olarak bilinen hava olayları emtia fiyatlarındaki etkisini göstermeye başladı. ABD ve Avustralya’da uzmanlar son 20 yılın en şiddetli El Nino’sunun yaşandığı konusunda uyarıda bulunurken, Japon bilim adamları ise Pasifik’teki deniz suyu sıcaklığının 1950’lerden bu yana en yüksek seviyelere ulaştığını aktardı. Tarım üreticilerinden gelen uyarılar da son dönemde artıyor. Brezilyalı şeker üreticileri şiddetli yağmurların şeker kamışlarının kalitesini düşüreceğini belirtiyor. Avustralya, Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde ise çiftçiler palmiye yağı, buğday, kakao ve kahve üretiminin olumsuz etkileneceğini söylüyor. Açıklamaların yansıması fiyatlamalarda kendini gösteriyor. Son 3 haftada şeker yüzde 31, süt yüzde 36, palmiye yağı yüzde 13.1 ve buğday fiyatı yüzde 6.1 yükseldi. 18 AYDIR İLK KEZ El Nino olarak bilinen hava olayları Pasifik’in ekvator bölgesinde rüzgarın yavaşlaması ve ters dönmesi sonucu oluşuyor. Bu durum su sıcaklıklarını yükselterek, iklimin değişmesine yol açıyor. Piyasalarda yaşanan yükselişten tüketiciler de etkilenmeye başladı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre dünya gıda fiyatları eylül ayında 18 ayın ardından ilk kez yükseldi. Türkiye’de de yıllık gıda fiyatları artışı yüzde 10.73 ile tüketici fiyatlarında en fazla artan kalemler arasında yer alıyor.

16 Ekim 2015 Cuma

Çin artık tüketime dayalı büyüyor

Çin, adeta dünya ekonomisinin üretim lokomotifi. Ancak madalyonun diğer yüzündeki tablo biraz karamsar. The Boston Consulting Group (BCG) Türkiye Genel Müdürü Burak Tansan, Çin ekonomisinin, yatırıma dayalı büyüyen bir ekonomiden, tüketime dayalı bir ekonomiye dönüşmeye başladığını söyledi. Tansan’a göre bu ekonomik değişim doğru yönetilmezse, küresel ekonomi için bir kriz anlamına gelebilir. Çin Borsası’nda yaşanan düşüşlerin ekonomik bir krizden daha çok ‘finansal piyasalardaki bir düzeltme’ olduğunu dile getiren Tansan, şöyle devam etti: “Yaklaşık yüzde 40’lık değer kaybı içeren bu son düzeltmeye rağmen Çin Borsası hâlâ Eylül 2013’teki seviyesinin yüzde 50 üzerinde. Bakılması gereken veriler Borsa Endeksi değil, istihdam ve büyüme gibi makro veriler.” Tansan, Çin’in finansal kesim dışı toplam borcunun, 2007’de 7 trilyon dolar iken 2014’te 28 trilyon dolara yükselmesinin bir risk olduğunu kaydetti. Tansan, “Orta-üst gelir grubundaki tüketim ile gayrimenkul satışları ve fiyatları artmaya devam ediyor. Gayrimenkul, Çin GSMH’sinin yüzde 30’unu oluşturduğu için bu durum Çin ekonomisi için oldukça önemli” dedi. YAVAŞLAMA SENARYOLARI Çin, ulaştığı üretim kapasitesiyle birçok ürünün dünya genelindeki toplam üretimini tek başına karşılıyor. Dünyada tüketime sunulan ürünler üzerindeki “Çin malı” damgası her geçen gün yayılıyor. Öyle ki, bazı ürünlerde satışa sunulan ürünlerin tamamına yakını Çin damgası taşıyor. Çin’de yılda 286.2 milyon kişisel bilgisayar (PC) üretiliyor. Bu rakam dünya üretiminin yüzde 90.6’sına karşılık geliyor. Dünyada üretilen her 10 bilgisayardan 9’u bu ülkeden çıkıyor. Klima, Çin’in dünyada söz sahibi olduğu bir diğer elektronik ürün olarak dikkati çekiyor. Çin, yılda 109 milyar tonluk klima imalatı gerçekleştiriyor. Ulaşılan bu rakam dünya üretiminin yüzde 80’ine karşılık geliyor. Çin, enerji tasarruflu lamba üretiminde de söz sahibi konumda. Ülkede bu alanda yılda 4.3 milyar üretim yapılıyor. Enerji tasarruflu lambaların yüzde 80’i Çinli üreticilerce kullanıma sunuluyor. GÜNEŞ ENERJİSİ PANELİ Dünyanın yenilenebilir ve alternatif enerji üretimine yönelmesi de Çin tarafından göz ardı edilmiyor. Yılda 21.8 milyon kilovatlık güneş enerjisi paneli üretimi yapan Çin, bu alanda dünyadaki üretimin yüzde 80’ini tek başına gerçekleştiriyor. Dünyada elden düşmeyen cep telefonlarının üretiminde de Çin’in egemenliği bulunuyor. Ülkede yılda 1.77 milyar cep telefonu üretiliyor. Bu üretim rakamı, dünya üretiminin yüzde 70.6’sına karşılık geliyor. Çin, giyim konusunda da dünya ticaretinde iddialı bulunuyor. Geçen yıl 12.6 milyar çift ayakkabıüreten Çin, dünya üretiminin yüzde 63’ünü üstleniyor. 2.3 TRİLYON DOLAR İHRACAT Çin, 2025 yılına kadar ülkeyi üretim üssünde dünya endüstri gücüne dönüştürmek istiyor. Geçen yıl toplam 2 trilyon 343 milyar dolarlık ihracat yapan Çin, 2010’dan itibaren ihracattan elde ettiği geliri yüzde 48.5 artırdı. Dünya Bankası verilerine göre, ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası geçen yıl 10 trilyon 400 milyar dolara ulaştı. Çin, bu alanda ABD’nin ardından ikinci sırada bulunuyor. 2013’te bu miktar 9 trilyon 500 milyar dolardı. 4’TE BİRİ ELEKTRONİKTEN Çin’in ihracatında özellikle elektronik ekipman satışı büyük bir yer tutuyor. Elektronik ekipman satışında 571 milyar dolar gelir elde eden Çin, toplam ihracat gelirinin yüzde 24.4’ünü bu kapsamdaki ürünlerden sağlıyor. Çin, yaptığı ihracata karşılık geçen yıl makine, motor ve pompa ihracatından 400 milyar dolar, mobilya ve aydınlatmadan 93 milyar dolar, örgü ve kroşe ihracatından 92 milyar dolar, giyimden 81.5 milyar dolar, tıbbi ve teknik ekipmanlardan 74 milyar dolar, plastik ihracatından 66 milyar dolar, otomobilden 64 milyar dolar, mücevher ve değerli metallerden 63.2 milyar dolar ve demir-çelik ürünlerinden 60 milyar dolar gelir elde etti.

02 Ekim 2015 Cuma

Avrupa’nın göç ayıbı

HABER: FEDAİ YILDIRIM Suriye’deki iç savaşı takiben ülkede yaşanan çatışmaların ardından bu güne kadar yaklaşık 4 milyon Suriyeli’nin komşu ülkelere sığınmak durumunda kaldığı ifade ediliyor. Bu zaman içerisinde komşu ülkelerle beraber 12 milyon kişinin evini terk ettiği de belirtilirken, 7 milyon kişinin de yollara döküldüğü dile getiriliyor. Bu süreçte Türkiye’ye 2 milyonu aşkın sığınmacının akın etmesine sessiz kalan Avrupa, kendi içinde yeni bir göç krizi yaşamaya başladı. Göstermelik olarak sınırlı sayıda göçmeni kabul eden Avrupa ülkeleri arasında, sınırlara yığılan bu göçmenler için nasıl bir çözüm bulunacağı konusunda görüş ayrılıkları, sorunu daha da ağırlaştırıyor. Avrupa 2. Dünya Savaşı ve 1990’lardaki Yugoslavya’nın parçalanmasından sonraki en büyük göç sorunu ile karşı karşıya. AYLAN’IN ETKİSİ ÇABUK GEÇTİ Nitekim, çoğu iç savaştan kaçan on binlerce sığınmacı, Almanya’nın başlattığı ve diğer ülkelerin takip ettiğisınır kontrolleri kararı ile Avrupa’nın ortasında mahsur kaldı. Anlaşılan o ki, cansız bedeni Bodrum kıyılarına vuran 3 yaşındaki Aylan’ın yürek burkan görüntüsünün etkisi çabuk geçti.Çünkü Avrupa ülkeleri, bir yandan sığınmacı krizine çözüm bulmakiçin üst üste toplantılar düzenlerken diğer yandan kapıları kapatarak özellikle Macaristan, Avusturya ve Almanya sınırında bekleyen binlercesığınmacının mahsur kalmasına neden oldu. Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın sığınmacıları kabul etmeye başlaması yüzleri güldürse de ardından Avusturya üzerinden yaklaşık 60 binsığınmacının ülkeye ulaşması üzerine, sınır kontrolleri tekrar başladı. Avusturya, Çek Cumhuriyeti,Slovakya ve Hollanda da Almanya’yı izledi. Hatta Schengen geçişleri dahi askıya alındı. Ayrıca Avusturya’dan Almanya’ya giden tren seferlerinin geçici olarak durdurulmasıyla tren istasyonlarında yığılmalar meydana geldi. Öyle ki sığınmacıakınını durdurmak için sınıra asker dahi konuşlandırıldı. AB ÜLKERİ ANLAŞAMIYOR Avrupa,sığınmacısorununa bir an evvel çözüm bulmak istese de sığınmacının yerleştirilmesi konusunda bir türlü anlaşmaya varamıyor. Çünkü AB üyesi ülkeler arasında sığınmacı sorununun nasıl çözüleceği konusunda net bir mutabakat bulunmuyor. Hal böyle olunca örneğin Almanya, Fransa ve Avusturya, sığınmacıların üye ülkelere adilbir şekilde dağılımını öngören zorunlu kota sisteminde ısrar ediyor. Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Polonya gibi ülkeler ise zorunlu kota sistemine karşı çıkıyor. Öte yandan Uluslararası Göç Örgütü’nün sonverilerine göre ise bu yılAkdeniz’i geçerek Avrupa’ya ulaşan göçmenlerin sayısı 464bine ulaştı. TÜRKİYE HAYAT KURTARIYOR Avrupa’nın bu tutumu birçok uluslararası kuruluşun tepkisine neden oldu. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, Avrupa’nın mülteciler için elini taşın altına sokmadığını belirterek, Türkiye’nin üstlendiği sorumluluğundünyada yeterince bilinmediğini söyledi. Dujarric, “Türkiye, Irak, Lübnan ve Ürdün taşıyabilecekleri sorumluluğun çok daha fazlasını taşıdılar. Yaptıkları işin boyutu gerçekten çok büyük. Hayat kurtarıyorlar. Dünyanın bunun yeterince farkında olduğundan emin değilim” dedi. HAYAL KIRIKLIĞI BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Sözcüsü Melissa Fleming ise alınan önlemlerin vesınır kontrollerinin işe yaramayacağı görüşünde. “Sığınmacıların hakettiği saygıyı ve şefkati görmesini istiyoruz” diyen Fleming, AB ülkelerinin120 bin sığınmacının yerleştirilmesi konusunda anlaşmaya varamamasının hayal kırıklığı yarattığını düşünüyor. Bu durumun çok çirkin bir Avrupa resmi çizdiğini de paylaşan Guterres, Suriyeliler’in bilinmezlik vekorku içerisinde olduklarını belirtiyor. AB ÖZELEŞTİRİ YAPIYOR AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AB’nin sığınmacı konusunda ortak siyaset geliştiremediğini dile getiriyor. Mogherini, AB’nin tartıştığı sığınmacı sayısının bölge nüfusunun yüzde 0.1’ine denk geldiğine dikkati çekerek, Avrupa’nın dünyada insan hakları alanında lider durumda göründüğünü ve dolayısıyla bu algının siyasi, hukuki ve ahlaki olarak AB’ye sorumluluk yüklediğini belirtti. SADECE TÜRKİYE’NİN SORUNU DEĞİL İTO’nun eylül ayı Meclis toplantısında üyelerine hitap eden İTO Başkanı İbrahim Çağlar, bu konudaki hassasiyeti şu sözlerle ifade etmişti: “Bodrum’da sahile vuran minik Aylan’ın cansız bedeni hem bizi hem de tüm dünyayı yasa boğdu. Dünya bu dramın farkına yeni varmış olmalı ki sanki bir ilkle karşılaşıyormuş gibi tepki verdiler. Bu tepkileri kesinlikle samimi bulmuyorum. Ve tüm dünya liderine sesleniyorum. Bu ülkeler karıştırılırken ses çıkarmayan sizler, yaşam hakkına sahip çıkmak için sınırlarınıza dayanan mültecilere orta çağ kölesi muamelesi yapan sizler, bugün 5-10 bin mülteciyi ülkenize alarak sorumluluktan kurtulamazsınız. Türkiye iki milyon insana yüreğini açtı. Göçmen sorunu yalnızca Türkiye’nin sorunu değil. Bu sorun topyekün insanlığın sorunu. Bunu yıllardır her fırsatta dile getirdik. Ama kulaklarınızı tıkadınız. Hiç kimse duymak istemeyenler kadar sağır değildir. Sizler bu çığlıklar karşısında sağırlaştınız. Göçmenleri anlamadan sorunlara çözüm bulamayız. Ey dünyanın gelişmiş ekonomileri sizler de birer göçmen değil misiniz? Korkunuz neden? Şimdi üzerinize düşen sorumluluğu yerine getirin.” ASLINDA ŞANS OECD’de uluslararası göçten sorumlu ekonomist Jean-Christophe Dumont’a göre sığınmacılar sanıldığının aksine büyüme ve istihdam için tehdit değil aksine şans. Dumont, özellikle genç göçmenlerin işgücü piyasasına katılacağını ve kendi çocuklarının yaşam standartlarını yükseltmek için para harcayacağını, dolayısıyla ekonominin dinamizmine katkı sağlanacağını belirtiyor. Dumont, bu konuda İngiltere’den örnek vererek, “İngiltere, AB’ye 2004’te katılan Polonya’yı da içine almasından sonra birkaç yıl zarfında 1 milyon göçmeni ağırladı. Bu göç dalgasından sonra İngiltere’de ne işsizlikte artış oldu ne de maaşlar aşağıya çekildi” diye konuşuyor. YARDIM EDELİM YOKSA BİZE GELECEKLER Almanya Başbakanı Angela Merkel dahi Türkiye’nin bugüne kadar Suriye’den gelen sığınmacılara yönelik uygulamalardan övgüyle bahsetse de Türkiye bu konuda yalnız bırakıldı. Türkiye’deki Suriyeliler’in ülkeye bugüne kadarki maliyetinin 4.5 milyar doları bulduğu ifade ediliyor. Sığınmacı sorununa ilişkin kapasitelerin tükendiğini, Türkiye’ye de yardım etmek gerektiğini dile getiren Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel ise Türkiye’ye yardım edilmesi fikrini, “İnsanların Batı Avrupa’ya gelmemeleri için” şeklinde açıklıyor.

18 Eylül 2015 Cuma

Malezya ile ticarette ‘0 vergi’ dönemi

HABER: FEDAİ YILDIRIM Türkiye ile Malezya’nın karşılıklı ticaret hacmi 2014 yılını yaklaşık 1.6 milyar dolarla geride bırakırken, 2020 yılı için 5 milyar dolar hedefleniyor. Bu hedefe ulaşmada ağustos ayında yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması (STA) tetikleyici unsur olacak. Çünkü karşılıklı ticarete konu olan ürünlerin yüzde 70’inde gümrük vergisi sıfıra düşürüldü. Önümüzdeki 8 yıl içinde ise bu oran yüzde 86’ya çıkacak. İki ülke arasında yürürlüğe giren STA sayesinde artık Türk firmaları, Malezya’dan ithal ettiği tekstil, elektrik ve elektronik ürünleri, demir-çelik ürünleri, makine, ahşap, deri ürünleri, palmiye yağı ve plastik ürünlerinde gümrüksüz tarifeden faydalanabilecek. 300 MİLYON DOLARLIK POTANSİYEL Malezya Uluslararası Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (MITI) bünyesinde Malezya ile Türkiye arasındaki ticareti geliştirmek amacıyla kurulan Malezya Dış Ticaret Geliştirme Kurulu (MATRADE) bu alanda yoğun çalışmalar yürütüyor. MATRADE Türkiye, 2014’te yaptığı organizasyonlarda iki ülke ticaretindeki 300 milyon dolarlık potansiyeli ortaya çıkardı. STA ÇOK FAYDALI OLACAK MATRADE Türkiye Direktörü Idzham Abdulhamid, iki ülke arasında her yıl daha da artan ikili ticareti vurgulayarak, bu ivmenin ileriki yıllarda artarak devam edeceğini söyledi. İki ülke arasında ticaret hacmini 2020’de 5 milyar dolara çıkarma hedefinin olduğunu hatırlatan Abdulhamid, “2014 yılı yaklaşık 1.6 milyar dolar ile kapandı. STA, karşılıklı ticaretin güçlenmesi için çok faydalı olacak. Çünkü gümrük vergileri sıfırlandı” dedi. İMZALANAN İKİNCİ ÜLKE Ürünlerin artık gümrüklerden sıfır vergi ile geçeceğini dile getiren Abdulhamid, şöyle devam etti: “Malezya, Türkiye’nin Kore’den sonra Güney Asya’da STA imzaladığı ikinci ülke. STA imkanından ağırlıkla tekstil, kıyafet, kimyasal, elektronik, plastik ürünleri, palmiye yağı, makine parçaları ve aksamları sektörleri faydalanacak. Türk firmaları Malezya’yı Güney Asya pazarına açılan kapı olarak görmeli. Altyapı ve lojistik gibi olanaklar değerlendirilerek yapılan iş yapılabilirlik listesinde Malezya 6’ncı sırada yer alıyor. Bu imkan Türk firmaları tarafından değerlendirilmeli. Ayrıca Malezyalı firmalar da Türkiye’yi Avrupa’ya ve Orta Doğu’ya açılan kapı olarak görüyor. Böylece STA, karşılıklı avantajların kullanılmasını sağlayacak. Örneğin Türkiye fındık ve kayısı gibi tarım ürünlerinde önde gelen bir ülke. Bu tür ürünler Malezyalı bir firmayla ortaklık kurularak Türkiye’de işlenip diğer ülkelere ihraç edilebilir. Aynı şekilde Türkiye pazarında daha önce satılmamış bazı tropikal ürünler ilk kez çok avantajlı bir şekilde Türkiye’ye girecek. Bu tür karşılıklı fırsatlar doğacak STA sayesinde. Hal böyle olunca iki ülke vatandaşları da daha uygun fiyatlarla ürünlere erişebilecek.” İTO DESTEĞİ GÜÇLENDİRİR Malezyalı firmaların Türkiye’ye çok uzak mesafede bulunduğu için doğrudan ihraç etmek yerine Türkiye’de üretip, buradan ihracat yapmak istediklerini belirten Abdulhamid, “Biz de hem Malezyalı hem de Türk ihracatçıların faaliyetlerine destek olmak için uğraşıyoruz” dedi. İki ülke işadamlarını hem Malezya’da hem de Türkiye’de biraraya getirerek ikili görüşmeler organize ettiklerini belirten Abdulhamid, bu konuda İstanbul Ticaret Odası (İTO) ile de ortak çalışmalar yürütebileceklerine değindi. Abdulhamid, “İTO ile bu konularda işbirliğine gitmek istiyoruz. İTO’nun partner ve destek olduğu organizasyon daha güçlü olur” dedi Abdulhamid ayrıca, Malezyalı firmaların Türkiye’de helal pazarda başta gıda olmak üzere bazı alanlarda araştırmalar yaptığını ve yatırıma hazırlandığını da sözlerine ekledi. KASIMDA 15 FİRMA GELİYOR 4. Uluslararası Poliüretan Sanayi Fuarı (Putech Eurasia 2015), 12-14 Kasım 2015 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecek. Fuar kapsamında Malezya’dan kimya sektörüne mensup 15 firma gelecek. Bu firmalar fuardan önce Türk firmaları ile ikili görüşmeler gerçekleştirecek. SATTIKLARIMIZ Tekstil & kıyafet Makinalar ve mekanik cihazlar Demir-çelik ürünleri Kimyasal ürünler Tarım ürünleri ALDIKLARIMIZ Tekstil Elektrik-elektronik ürünler Kimyasal ürünler Plastik ürünler Palmiye yağı PUTRAJAYA GÖLÜ Malezya’nın idari merkezi niteliğindeki Putrajaya, resmi başent Kuala Lumpur’un25 kilometre güneyinde yer alıyor. Başta başbakanlık olmak üzere ülkenin merkezi idaresinin çoğunluğu 1999 yılından bu yana Putrajaya’da. Kent, insan yapımı Putrajaya Gölü’nün etrafında inşa edilmiş.

18 Eylül 2015 Cuma

Plastik malzemeler daha çevreci çıktı

HABER: ADEM ORHUN İtalya’da plastik sofra gereçleri üreticilerini bir araya getiren ve sektördeki oyunculara bilgi sağlama hedefiyle yapılan çalışmaları destekleyen UnionPlast üye grubu Pro.Mo, önemli bir araştırmaya imza attı. Sanayi ve üretimi yakından ilgilendiren çevre ve Yaşam Döngüsü Analizi (YDA) ile ilgili bu yeni araştırmanın sonuçları açıklandı. Pro.Mo’nun gıda tüketimi için kullanılan tek kullanımlık sofra gereçleri üzerine yapılan testler ve karşılaştırmalı çalışma sonucunda bu ürünlere ISO 14044’e (Çevre Yönetimi Kuralları) uygunluk kararı verildi. YASAĞA GEREK YOK Araştırmayı ve sonucunu değerlendiren Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Başkanı Reha Gür, şu bilgiyi verdi: “Bu araştırma, plastik dahil tüm tek kullanımlık farklı sofra gereçleri için yenilikçi bir nitelik taşıyor. Çalışma, değerlendirilen hiçbir ürün türünün çevresel etkiler açısından yasaklanma ihtiyacının geçerli kılmadığını gösteriyor. Bu durum olumsuz lanse edilen plastik sofra gereçleri ve polipropilen (PP) ve polistiren (PS) için de geçerli” dedi. ALTERNATİFTEN İYİ PP ve PS maddelerinin gıda ile temas eden mutfak eşyalarından sanayide oto parçalarına kadar geniş bir kullanım alanı bulunuyor. Gür, “Ürünlerde kullanım alanları ve pazar payı gittikçe artıyor. Bu da olumsuz algıyı körükleyen sebeplerden biri. Tek kullanımlık sofra gereçlerinde alternatif ürün olarak kağıt veya ahşap kullanılabilir. Ancak bunların doğal kaynak tüketimi olduğu gibi üretimi için plastiğe göre 2.5 kat daha fazla enerjiye ihtiyaç duyduğunu görmek gerekir. Dolayısıyla plastiğin üretim, kullanım ve sonrasındaki yönetimi iyi yapıldığında daha çevreci olduğu ortada” diye konuştu.

09 Eylül 2015 Çarşamba