Pazartesi, 09 Eylül, 2024
Teknopark İstanbul Genel Müdürü Özsoy, HIT-30 Programı’nın çiplerin Türkiye'de üretilmesi için çok önemli bir adım olduğunu belirterek "Ülkemizin çip sektöründe yetkinlik kazanması teknoloji ihracatımızı destekleyecektir" dedi.
HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı kapsamında HIT-Elektrikli Araç, HIT-Batarya, HIT-Çip, HIT-Güneş, HIT-Rüzgar ve HIT-AR-GE olmak üzere 6 farklı çağrı bulunuyor.
Bu çağrılarla Türkiye'nin yeni nesil enerjili araçlar, batarya teknolojileri, çip teknolojileri, güneş hücresi ve rüzgar türbinleri alanlarında üretim merkezi haline getirilmesi amaçlanıyor.
Türkiye, program doğrultusunda 2030'a kadar vergi desteği ve hibe ile pazar geliştirme desteklerini kapsayan 30 milyar dolarlık kaynağı yüksek teknoloji alanlarına yönlendirecek.
Program kapsamındaki HIT-Çip çağrısıyla stratejik alanlarda teknolojik bağımsızlığı ve sanayide rekabetçiliği geliştirmek üzere, Türkiye’nin yarı iletken üretim kapasitesinin artırılması amaçlanıyor. Toplam 5 milyar dolarlık destek bütçeyle, 65 nanometre ve altı çip üretiminin gerçekleştirilmesi hedefleniyor.
"ÇİP SEKTÖRÜNDEKİ FİRMALAR İÇİN YATIRIM FIRSATI DOĞACAK"
Teknopark İstanbul Genel Müdürü Fatih Özsoy, HIT-Çip çağrısına ilişkin açıklamada bulundu.
HIT-30 Programıyla Türkiye'nin 2030 yılına kadar yüksek teknoloji üretiminde küresel bir merkez olmasının hedeflendiğini belirten Özsoy, "Şu ana kadar ülkemizde çip yatırımlarının yeterince gelişmediğini görmekteyiz. Bu program, derin teknoloji çözümlerinin en kritik parçalarından çiplerin ülkemizde üretilmesi için çok önemli bir adım" ifadelerini kullandı.
Özsoy, bu yeni yatırımlarla birlikte çip sektöründe faaliyet gösteren firmalar için birçok yatırım fırsatının doğacağına işaret ederek şunları kaydetti: “Devletimizin bu alandaki büyük destekleri sayesinde, yerli çip üretiminde önemli bir ivme kazanılmasını ve bunun olumlu sonuçlarını yakın dönemde net şekilde görmeyi bekliyoruz. Büyük potansiyele sahip bu alanda yapılacak yatırımlarla yerli çip üretimini artırarak teknoloji alanında dışa bağımlılığı azaltmak ve Türkiye’nin bu alanda önemli bir oyuncu haline gelmesi mümkün. Hemen her teknoloji ürününde kullanılan çiplerin üretiminde yerli kaynakların kullanılması, ekonomik anlamda da büyük katkı sağlayacaktır. Ülkemizin çip sektöründe yetkinlik kazanması yerli teknolojilerde üretim maliyetlerini düşürürken uluslararası rekabet gücümüzü artıracak ve teknoloji ihracatımızı destekleyecektir.”
“YÜKSEK TEKNOLOJİ YATIRIMLARI İSTİHDAM AÇISINDAN BÜYÜK POTANSİYEL TAŞIYOR”
Teknopark İstanbul bünyesinde çalışmalarını sürdüren Yongatek'in de çip geliştirilmesinde başarılı ilerlemeler kaydettiğine değinen Özsoy, "Yongatek'in HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı'nın tanıtımında sertifikayla onurlandırılmasından dolayı büyük mutluluk yaşadık. Teknopark İstanbul çatısı altında Yongatek gibi başarılı girişimlerin, firmaların sayısının artması için çalışıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Özsoy, yerli çip üretiminin rekabet gücünü artırırken tedarik güvenliği ve oluşabilecek siber saldırılara karşı güvenlik sağlayacağını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Yeni yatırımlar ve teşviklerle birlikte Türkiye'de çip üretiminin gelişmesine ve dünya çapında rekabet edebilir bir seviyeye gelmesinde büyük katkılar sağlayacaklarına inanıyoruz. Yerli çip üretimi, AR-GE maliyetlerini düşürerek ülkemizin teknoloji altyapısının güçlenmesine ve inovasyon kapasitesinin artmasına da katkı sağlayacaktır. Beyaz eşya sektörüyle başlayan çip tasarım ve üretim çalışmalarının otomotiv, savunma, uydu ve uzay konularıyla devam ederek hem Teknopark İstanbul hem de ülkemize çok önemli değerler kazandıracağına inanıyoruz. Program kapsamında açıklanan 5 milyar dolarlık bütçenin yurt dışından gelecek yeni çip yatırımlarına öncülük etmesini dilerken Teknopark İstanbul olarak bu yatırımlara ev sahipliği yapmayı çok isteriz. Bu yatırımlar, başta Yongatek ile Teknopark bünyesindeki diğer firmaların yetkinliklerini artıracak ve uluslararası iş birliklerini güçlendirecek."
Yüksek teknoloji yatırımlarının özellikle istihdam açısından büyük bir potansiyel taşıdığını aktaran Özsoy, "Yeni iş alanlarının açılması, nitelikli iş gücünün gelişimine katkı sağlayacak ve genç nüfusumuza istihdam imkanları sunacak. Bu sayede, Türkiye'nin teknoloji alanındaki insan kaynağı kapasitesi de nicelik ve nitelik olarak önemli ölçüde genişleyecektir. Firmalarımızın dünyadaki rekabet gücü artarken ülkemizin dışa bağımlılığı azalacak. Artan yerlilikle birlikte üretim maliyetleri azalacak ve bu adımlar orta vadede ekonomimize, cari açığa olumlu yönde ciddi katkılar getirecektir." diye konuştu.
14 Ağustos 2024 Çarşamba
Elektrik veya hidrojen gücüyle veya her ikisinin kombinasyonuyla çalışabilen sıfır CO2 üreten bir tren teknolojisi geliştirildi. İkincil rotalarda emisyonsuz çalışmayı mümkün kılan, hafif, hidrojen ya da pil gücüyle çalışabilen, ikisi arasında geçiş yapabilen bu tren dünyada bir ilk.
Avrupa’nın en ikonik trenlerinden biri olan Stadler RS1 Railbus, demiryollarında uzun yıllardır seyahat ediyor. Üretildiğinde ilk yeni nesil dizel trenlerden olan tasarım, ya doğrudan dizel ya da kolza tohumu yağından yapılan biyodizel ile çalışabiliyor ve şu an hizmette olan bu nitelikte yaklaşık 500 tren var. Onlar hâlâ rayları arşınlarken çevre dostu trenler üretme iddiasındaki Stadler şirketi kısa süre önce Flirt H2 adlı yeni nesil trenlerinin, tek bir hidrojen tankıyla 46 saat boyunca 2 bin 803 km yol kat ederek dünya rekoru kırdığını duyurdu.
RS ZERO PİYASAYA SÜRÜLDÜ
Şirket, şimdi ise elektrik veya hidrojen gücüyle veya her ikisinin kombinasyonuyla çalışabilen sıfır CO2 üreten bir tren olan RS Zero’yu piyasaya sürdü. Nispeten hafif tasarımı sayesinde RS Zero, özellikle yan hatları işleten ray operatörlerine yönelik bir tren. Stadler tarafından yeni duyurulan tren tek vagonlu bir hidrojen modeli, ancak çift vagonlu konfigürasyonları da mevcut. Hidrojenle çalışan tek bir araç 700 km yol kat edebilirken, çift kurulum bunu 1.000 km’ye ulaştırıyor. Pil enerjisi çok daha az menzile sahip. Tek bir araç tek bir şarjla 80-100 km yol gidebilirken, çift araç konfigürasyonu 90-180 km arasında yol kat ediyor. Her iki konfigürasyon da araçları 120 km/s azami hıza ulaştırabiliyor. Çift seçenek, demiryolu operatörlerinin rotalarının uzunluğuna ve rahat ettikleri yakıt türüne uygun aracı seçmelerine olanak tanıyor. Ayrıca, dünyanın ilk hidrojenle çalışan demiryoluna sahip Almanya, tamamen pille çalışan modellere geçtiğini duyurduğundan, RS Zero’da her iki seçeneğin bir arada sunulması, akıllıca bir iş hamlesi gibi görünüyor.
VERİMLİLİK VE KONFORDA İDDİALI
RS Zero, verimliliği maksimum konforla birleştiren ve tüm yolcular için mümkün olan en iyi erişilebilirliği sağlayan bir tren olma iddiasında. Erişilebilirlikten bahsetmişken, tren vagonlarının alçak bir giriş yüksekliği ve basamaksız alçak bir taban alanı var. Bu da onları hareket kabiliyeti sorunları olan kişiler için erişilebilir kılıyor. Trenler ayrıca bisikletler ve diğer hacimli seyahat ekipmanları için çok amaçlı bir alana sahip. Eko-etik anlayışına uygun olarak, iç döşeme yüzde 98 yenilenebilir kaynaklardan geliyor. Yan duvarlar da PET şişeler gibi geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılmış ve iklim kontrol sistemi çevre dostu bir soğutucu ile gerçekleştiriliyor. Prototip, eylül ayı sonunda Berlin’de düzenlenecek InnoTrans 2024 kongresinde sergilenecek.
09 Eylül 2024 Pazartesi
3D baskı kullanarak farklı tür materyalleri kimyasal kullanmadan yapıştırmanın yolu bulundu. İki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bu buluş sayesinde üretim önemli ölçüde değişebilir. Yeni yeşil birleştirme tekniklerinin mobilya, otomotiv ve havayolu sanayinde kullanılabileceği öngörülüyor.
AYŞE BAŞAK
Yanıcı yapıştırıcılara duyulan ihtiyacı ortadan kaldırabilecek gözenek seviyesinde süper güçlü bağlar oluşturan bir birleştirme yöntemi keşfedildi. Avusturya Graz Üniversitesi bilim insanları, 3D baskı kullanarak farklı tür materyalleri kimyasal kullanmadan yapıştırmanın yolunu buldu. İki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bu buluş sayesinde üretim önemli ölçüde değişebilir.
KİMYASALLARIN ZARARI
Endüstriyel yapıştırıcılar A parçasını B parçasına birleştirmek için ideal görünse de özellikle petrol bazlı kimyasallardan üretilenlerin bir kısmı çevre için son derece zararlı olabilir. Söz konusu yapıştırıcıların üretimi için çok fazla enerji ve kaynak gerekir. Üretimleri esnasında doğaya zararlı maddeler açığa çıkar, kullanım ömürlerinin sonuna ulaştıklarında içerikleri toprağı ve yeraltı sularını kirletebilir. En önemlisi, yapıştırıcı üretiminde kullanılan kimyasallar, bu süreçte çalışan, bunlara temas eden, soluyan işçiler için zararlı olabilir. Bu yüzden, ağır kimyasal içeren yapıştırıcılara alternatif üretme gayreti artıyor. Bir süredir, bitkilerden yapılan yeniden kullanılabilir yapıştırıcılar, ömrünü tamamladıktan sonra biyolojik olarak parçalanan yapıştırıcılar gibi nispeten çevre dostu alternatifler geliştiriliyor. Avusturya Graz Teknoloji Üniversitesi araştırmacıları, ahşap türleri ve iki tür plastik, paslanmaz çelik ve bir titanyum alaşımı arasında bağ kurabilen bir yaklaşıma yönelerek alternatif arayışını farklı bir zemine taşıdı ve iki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bir buluş gerçekleştirdi.
‘EKLEME’ İLE DAHA GÜÇLÜ
İlkinde, araştırmacılar ‘ekleme’ adını verdikleri bir 3D baskı süreci kullandı. Çeşitli malzemeleri doğrudan işlenmemiş bir ahşap parçasına, ahşaptaki gözeneklere nüfuz edecek ve bir yapıştırıcının yapacağı türde bir bağ oluşturacak şekilde 3D yazdırdılar. Ardından doğasını anlamak için kurdukları bu bağı kopardılar. Bağ koparıldıktan sonra, ahşap gözeneklerinde polimer ve polimerde kırık ahşap lifleri buldular. Bu da araştırmacılara kırılmanın ahşapta ve polimerde meydana geldiğini, ancak eklemde olmadığını gösterdi, yani sonuç başarılıydı. Ekip, daha karmaşık yapılar veya ek malzemenin bağlanacağı daha büyük gözenekler oluşturmak için yüzeyi ahşap lazerler kullanarak kazırsa 3D yazdırılmış bağların daha güçlü olacağını öngörüyor.
BİRLEŞTİRME TEKNİĞİNİN KULLANIM ALANLARI
Araştırmacıların bulduğu ikinci birleştirme tekniğine ‘ultrasonik birleştirme’ adı verilmiş. Bu teknikte, ahşap ve metal polimerlerin birleşme noktasına yüksek frekanslı, düşük titreşimli dalgalar göndermek için sonotrot adı verilen bir aletten istifade ediliyor. Bu alet, iki malzemeyi birbirine bağlamak için yeterli ısı üreten sürtünmeyi yaratıyor. Bu teknik, özellikle büyük bileşenler ve 2D yapılar için uygun görülüyor. Bilim insanları, geliştirdikleri yeni yeşil birleştirme tekniklerinin mobilya, otomotiv ve havayolu sanayinde kullanılabileceğini öngörüyor.
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
07 Eylül 2024 Cumartesi
06 Eylül 2024 Cuma