ERTAN ERYILMAZ
GIDA israfının çevresel, ekonomik ve toplumsal etkileri, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde, Sürdürülebilirlik Öğrenci Topluluğu ile İşletme Fakültesi İktisat Bölümü’nün ortaklaşa düzenlediği ‘TİCARET / Eco-Talks 4-Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Gıdada İsrafa Son’ etkinliğinde uzman isimler tarafından kapsamlı biçimde değerlendirildi.

GENÇLERİN ROLÜ
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Özer, gıda israfı ile mücadelenin yalnızca yasaklarla değil, bilinç ve toplumsal sahiplenme ile mümkün olabileceğini ifade etti. İTO’nun yıl boyunca yürütülen ‘Gıdada İsrafa Dur De’ kampanyasının kapsamından söz eden Özer, israfın enerji, su ve emek kaybı gibi görünmeyen maliyetlerine dikkat çekti. Özer, gençlerin bu konuda farkındalık oluşturacak en kritik kesim olduğunu belirterek “Geleceği siz şekillendireceksiniz; toplumda değişimi başlatacak olan sizlersiniz” dedi.

GÜÇLÜ AKADEMİK KAPASİTE
Etkinlik moderatörü Prof. Dr. Betül Gür de üniversitenin yürüttüğü Avrupa Birliği destekli projelerle bu alanda güçlü bir akademik kapasite oluşturduğunu vurgulayarak, öğrenci topluluklarının sürdürülebilirlik çalışmalarındaki rolünün altını çizdi. Prof. Dr. Gür, “Üniversitemizde oluşan bilgi birikimi ve sinerjinin büyüyerek devam etmesini, öğrencilerimizin bu süreçte daha etkin yer almasını hedefliyoruz” diye konuştu.

GIDA OKURYAZARLIĞI ARTIRILMALI
Tarım ve Orman Bakanlığı Beyoğlu İlçe Tarım ve Orman Müdürü Serap Öztürk ise gıda israfının yalnızca ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda ciddi bir çevresel tehdit olduğunu belirterek; üretim sürecindeki su, toprak, enerji ve emek israfının boyutlarına değindi. Türkiye’nin güçlü tarımsal üretim potansiyeli üzerine veriler paylaşan Öztürk, gıda okuryazarlığının artırılması gerektiğini vurgulayarak, “1 kilogram pirincin israfında 3 bin-4 bin litre su kullanılıyor. Bir kilogram domatesi çöpe attığımızda 184 litre suyu da israf etmiş oluyoruz. Gıda israfını azaltmanın yolu bilinçlenmekten ve davranış değişikliğinden geçiyor” dedi. Öztürk ayrıca tavsiye edilen tüketim tarihi ile son tüketim tarihi arasındaki farkın toplum tarafından doğru bilinmesinin bile israfı azaltmada önemli bir adım olduğunu kaydetti.

KÜLTÜREL VE AHLAKİ MESELE
Ziraat Mühendisi ve İBB Halk Ekmek Eski Genel Müdür Yardımcısı Ünal Akgül de gıda israfının yalnızca ekonomik bir problem olmadığını, kültürel ve ahlaki bir mesele olarak ele alınması gerektiğini ifade etti. İsrafın ‘haddi aşmak’ anlamına geldiğini vurgulayan Akgül, enerji, su, zaman, nitelikli insan gücü ve hatta zihinsel kapasitenin bile israf edilebileceğini söyledi. Türkiye’de yürütülen kampanyalar sayesinde ekmek israfının geçmiş yıllarda yüzde 25-30’un üzerinde azaldığını hatırlatan Akgül, “Her bireyin kendi israfını ölçmesi ve azaltması, ülke genelindeki kaybı önemli ölçüde düşürür. İsrafla mücadele bireysel farkındalıkla başlar” dedi.