Amerikan İnşaat Mühendisleri Derneği’ne göre, ABD genelindeki 623 binden fazla köprünün yarısından fazlası ciddi yapısal bozulmalar içeriyor. Bu altyapı sorunlarını çözmenin maliyeti 191 milyar doları aşarken, Massachusetts Institute of Technology (MIT) araştırmacıları bu soruna yenilikçi bir çözüm sunuyor.
LAZERLİ YAKLAŞIM TEST EDİLDİ
Araştırma ekibi, lazer destekli bir katkı üretim tekniği olan soğuk püskürtme yöntemiyle Massachusetts eyaletinin Great Barrington bölgesinde yer alan bir köprünün aşınmış bölümünü başarıyla onardı. Uygulamada, toz halindeki çelik parçacıkları, ısıtılmış ve sıkıştırılmış gazla yüksek hızda köprünün hasarlı bölgelerine katmanlar halinde uygulanıyor.
Bu yöntem aslında uçaklar, gemiler ve denizaltılar gibi büyük ve stratejik yapılar için daha önce kullanılmıştı. Ancak taşınabilir bir nesneye kıyasla köprü gibi sabit ve geniş yapılar için bu tekniğin sahada uygulanabilirliği ilk kez sınandı.
SAHADA UYGULAMA AVANTAJI
Tekniğin en önemli avantajlarından biri, 3D yazıcı sisteminin köprüye taşınarak yerinde uygulama yapılabilmesi ve trafiğe minimum etkiyle işlem tamamlanabilmesi. Bu da özellikle yoğun kullanılan altyapı ağlarında operasyonel kolaylık sağlıyor.
UMass Amherst Üniversitesi'nden Doç. Dr. Simos Gerasimidis, bu tekniğin bir köprü üzerinde kullanıldığı ilk örnek olduğuna dikkat çekti. Yöntemin yaygınlaşabilmesi için ek araştırmalara ihtiyaç olduğunu belirten Gerasimidis, gelişmeyi umut verici bir adım olarak nitelendirdi.
SAHADAN LABORATUVARA
MIT News'in aktardığına göre, onarılan köprünün birkaç yıl içinde yıkılması planlanıyor. Bu durum, teknik performansın laboratuvar ortamı ile sahadaki uygulama arasındaki farkları karşılaştırmak için bir fırsat sunuyor. Ekip, onarılan kirişlerde çelik tozunun yapıya ne kadar iyi bağlandığını, zaman içinde oluşabilecek korozyonu ve mekanik özelliklerin değişimini analiz edecek.
MALİYETLERİ AZALTABİLİR
Soğuk püskürtme tekniği, onarım sürecinde kullanılan geleneksel yöntemlere kıyasla daha düşük maliyetli ve daha hızlı bir çözüm sunabilir. Eğer sahada yapılan testlerin sonuçları olumlu çıkarsa, bu yaklaşım ABD’deki ve dünya genelindeki altyapı sistemlerinde büyük bir dönüşümün önünü açabilir.
Bu gelişme, yaşlanan altyapıların modern üretim teknikleriyle daha sürdürülebilir şekilde yenilenebileceğini gösteriyor.