Cuma, 22 Kasım, 2024
Türkiye'nin Paris Anlaşması'nı onaylaması ve 2053 için net sıfır emisyon hedefi belirlemesiyle iklim politikası somutlaşmaya başlarken, birçok sektörü yakından ilgilendiren yeşil dönüşümün gerçekleştirilmesine yönelik hazırlıklar ivme kazandı.
İklim değişikliğiyle mücadelenin ve küresel sıcaklık artışını önlemenin yanı sıra makro ekonomi politikalarını ve ticareti de yeniden şekillendiren yeşil dönüşüm, Türkiye'nin ekonomik kalkınma ve ihracata dönük planlarını da yakından etkiliyor.
Bu kapsamda, Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı Avrupa Birliği'nin (AB) 2050'de karbon nötr olma hedefiyle karbon salımı yüksek ürünlerin ithalatına vergilendirme yaparak uygulamaya koyacağı Yeşil Mutabakat, ilk aşamada çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre ve elektrik sektörlerinde karbon yoğunluğunun azaltılması için kapsamlı değişim gerektiriyor.
Uzmanlar, karbon yoğunluğunun azaltılması için atılması gereken ilk adımın Türkiye'nin 2030'a kadar kömürden çıkışını sağlayacak bir strateji belirlemesi olduğunu ve bunu ömrünü doldurmuş santrallerden başlayarak gerçekleştirmesi gerektiğini belirtiyor.
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği Kurucu Direktörü Bengisu Özenç, Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşması için sadece yenilenebilir enerji yatırımları yapmasının yeterli olmadığını belirterek, "Öncelikle kömürden çıkışı öngören bir yol haritası gerekiyor ki tutarlı bir yeşil dönüşüm gerçekleştirilebilsin. Türkiye'nin 2030'a kadar kömürden çıkması gerek. Kömür kaynaklı emisyonlar 2030'a kadar azaltmamız gereken emisyon miktarıyla neredeyse başa baş." dedi.
Türkiye için kömürden çıkışın teknik olarak 2030'a kadar mümkün olduğunu dile getiren Özenç, şöyle konuştu: "Bu siyasi bir karar ama bir yol belirlemişken Türkiye'nin kendi imkanları doğrultusunda bu yönde adımlar atacağını düşünüyorum. Elektrik sektöründeki dönüşümü daha önce karbon vergileriyle düşünmedik. Kömür teşvikleriyle işleyen bir sistem içinde baktık. Bu teşvikleri ve emisyonlar nedeniyle söz konusu olacak ek maliyetleri düşündüğümüzde bu çıkışın gerçekleşmesi lazım. Yeşil Mutabakat kapsamında karbon yoğun sektörler olan demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre ve elektrik sektörleri öncelikli alanlar ama bu sektörlerin genişlemesi de söz konusu. Artık ulusal bir sıfır emisyon hedefimizin olması, bu sektörlere ilişkin kapsamı da kendimizin çizebileceği anlamına geliyor."
Özenç, karbon yoğun altyapıya yapılacak yatırımların yeni ekonomik düzende kısa bir sürede atıl varlık haline dönüşme riski taşıdığının altını çizdi.
Teknolojik gelişmelerin de yeşil dönüşümü desteklemesi gerektiğini söyleyen Özenç, büyük ölçekli işletmelerin yanı sıra KOBİ'lerde de çok boyutlu bir dönüşüm ihtiyacının ortaya çıktığını dile getirdi.
Özenç, yeşil dönüşüm kapsamında doğal gazın rolünün ise "geçiş yakıtı" olarak uzun bir süre daha devam edebileceğini söyledi.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Kurucu Direktörü Güven Sak da Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefinin kasımda İskoçya'nın Glasgow kentinde düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı'nda (COP26) somutlaştırılabileceğini belirterek, "Kömürden çıkış stratejisinin COP26'da daha somut hale gelmesinin Türkiye'nin önünü açacağını düşünüyorum. Yeşil Mutabakat kapsamındaki sektörlerin tamamı enerji yoğun sektörler ve emisyonların azaltılması en önemli konu. Bu nedenle, Yeşil Mutabakat'a uyum açısından atılması gereken ilk ve en belirgin adım da 2030'da kömürden çıkışı stratejisi oluşturmak." dedi.
Sak, Türkiye ekonomisinin Avrupa'nın ayrılmaz parçası olduğunu ve Avrupa biçim ve yöntem değiştiriyorsa Türk ekonomisinin de buna göre dönüşmesi gerektiğini ifade etti.
Süreç içinde Avrupa ile birçok yeni entegrasyon alanlarının ortaya çıkacağını dile getiren Sak, şöyle devam etti: "Yeşil Mutabakat kapsamında belirlenen ilk 5 sektöre kara yolu ve hava yolu taşımacılığı da eklendi. Tüm bu hazırlıklar Avrupa'nın iç pazarıyla ilgili. İthal ürünlere karbon eşitleme vergisi getiriliyor. Şirketlerin kendi değer zincirleri içinde karbon emisyonlarını düşürmeleri için gereken tedbirleri almalarını zorunlu tutan düzenlemeler söz konusu. Enerji yoğun sektörler 3 noktada Yeşil Mutabakat ile intibak sağlayabilirler. Bunun ilk adımı emisyonların azaltılması, ikincisi daha fazla hurda ve geri dönüşümlü girdi kullanılması, üçüncüsü ise teknolojinin yenilenmesi. 2053 net sıfır emisyon yılıysa, ilk aşamada enerji sektöründeki karbon emisyonlarının azaltılması için hızlı hareket etmek gerekiyor ki bu da kömürden çıkış için strateji oluşturulması demek. Bundan sonra yeni kömür santrali yapılması çok mümkün görünmüyor. Halihazırda çevreye yaydığı emisyonlar konusunda sorunlu santraller var. Bu kapsamda, ömrünü doldurmuş santrallerden başlayarak kömürden çıkış stratejisine ihtiyaç var."
Sak, Türkiye'nin, büyüme ve istihdamı artırırken emisyonları azaltmak için geçiş döneminde kullanabileceği alternatif enerji kaynakları olduğunu ve doğal gazın bunların başında geldiğini söyledi.
Doğalgaz ve hidrojen karışımının da bu süreçlerde daha temiz bir çözüm sunacağını ve var olan doğal gaz boru hatlarıyla bu karışımın iletilebileceğini anlatan Sak, Avrupa'daki birçok çalışmada Türkiye'nin hidrojen tedariki için avantajlı adaylardan biri olarak öne çıktığını ifade etti.
Sak, Türkiye'den Avrupa'ya uzanan doğal gaz boru hatlarıyla da hidrojen taşınabileceğini vurgulayarak, "Diğer bir alternatif kaynak da nükleer. Nükleerde başlangıç maliyetleri yüksek ama orada da daha küçük ölçekli yatırımlarla bu maliyetlerin düşürülmesi için çalışmalar yapılıyor." diye konuştu.
Sermaye yoğun ve kapsamlı bir dönüşüm sürecinin yaşanacağını belirten Sak, şunları kaydetti: "Türkiye'nin karbonsuzlaşması aslında Avrupa'nın karbonsuzlaşması demek. Avrupa için karbonsuzlaşma politikasını Türkiye'yi dikkate almadan tasarlayabilmek mümkün değil. Bu nedenle, Türkiye'de karbonsuzlaşmaya yönelik yatırımların finansmanı için tüm adımları atmamız lazım. Bunun yanı sıra yabancı yatırımları da bu kapsamda değerlendirmek gerek. Salgın sonrası Çin'den uzaklaşacak değer zincirini Türkiye'den geçirmek, değer zincirlerinin yeniden yapılanmasında kendimize yer açmak ve Yeşil Mutabakat'a uyumda gereken yatırımları finanse etmek için bu adımlara ihtiyaç var."
AB Yeşil Mutabakatı, iklim değişikliğiyle mücadelede karbonsuz ekonomiye dönüşümü sağlamak amacıyla Aralık 2019'da açıklandı. Mutabakat kapsamında AB sera gazı emisyonlarının 2030'a kadar yüzde 55 azaltılması, 2050'ye kadar ise net sıfır emisyona ulaşılması hedefleniyor. Avrupa Komisyonu bu hedefe yönelik 1 trilyon avroluk yatırım hedefi açıkladı.
AB'nin Yeşil Mutabakat kapsamındaki emisyon azaltım hedeflerini gerçekleştirmesi için ithal mallara uygulayacağı sınırda karbon vergisi düzenlemesinin ise 1 Ocak 2023 itibarıyla devreye gireceği ancak 31 Aralık 2025'e kadar geçiş dönemi uygulanması planlanıyor. Düzenlemenin 1 Ocak 2026 itibarıyla ise tam olarak uygulanması bekleniyor.
14 Ekim 2021 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe