İstanbul Ticaret Gazetesi yazarı Nurullah Gür, Türkiye ekonomisinin zorlu koşullara rağmen geleceğe umutla bakmasını sağlayan nedenlerden birinin "gelişen yenilik ekosistemi" olduğunu belirtti. Güncel verileri mercek altına alan Gür, patent, faydalı model ve marka başvurularında Türkiye'sının dünya sıralamasında üst basamakları zorladığını, ancak bu potansiyelin uluslararası alana taşınması konusunda hala kat edilmesi gereken mesafeler olduğunu yazdı.
Nurullah Gür'ün bu haftaki yazısı şöyle:
Yenilik ekosistemimizin gelişimi!
Türkiye ekonomisi son 2.5 yıldır birçok zorlukla baş etmeye çalışıyor. Dışarıda ticaret savaşları, jeopolitik riskler ve yavaşlayan pazarlar; içeride artan finansman maliyetleri ve döviz kuru belirsizlikleri reel sektörü zorladı. Özellikle düşük kâr marjlarıyla çalışan emek yoğun sektörler, bu atmosferi daha fazla hissetti.
Bu çetin koşullara rağmen geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayacak nedenler de var:
* Türkiye ekonomisi 2025’in ilk çeyreğinde ortalama yüzde 3.7 oranında büyümeyi başardı. Yüksek faiz ve düşük kredi limitlerine rağmen yatırımlar ekonomik büyümeye katkı vermeyi sürdürüyor.
* Enflasyonun yüzde 75’ten yüzde 30’a doğru geri çekilmesiyle birlikte yavaş da olsa faizler de inmeye başladı. Önümüzdeki yıl finansman koşullarının daha da iyileşmesi bekleniyor.
* Reel sektör yüksek teknoloji yatırımları ve yenilikçi faaliyetlere eskiye kıyasla daha fazla önem veriyor. Bunun meyvelerini yavaş yavaş topluyoruz. Yenilik ekosistemimiz gelişiyor.
Son saydığım madde, Türkiye ekonomisinin geleceği açısından oldukça hayati. Gelin güncel verilere bakarak yenilik ekosistemimizin ilerleme çizgisini ve zayıf kaldığımız alanları yakından inceleyelim.
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) verilerine göre, Türkiye, dünyanın en fazla patent başvurusu yapan ilk 20 ülkesi arasında yer alıyor. TÜRKPATENT'e yapılan patent başvurularını ağırlıklı olarak Türkiye'deki yerleşiklerin yapmış olması dikkat çekiyor. Listeyi sadece yerleşiklerin yaptığı patent başvuruları ile sınırlandırdığımızda dünyanın ilk 10 ülkesi arasında olduğumuzu görüyoruz. 2014–2024 döneminde Türkiye'de yerleşiklerin 100 milyar GSYH başına düşen patent başvuru sayısı 272'den 350'ye çıktı. Bu gelişim kıymetli. Bununla birlikte, madalyonun diğer yüzünde yenilik ekosistemimizin uluslararasılaşma noktasında zayıf olduğu dikkat çekiyor. Türkiye'nin aldığı patent başvurularının sadece yüzde 3.4'ü yurt dışından geliyor. Türkiye'de yerleşik kurum ve bireylerin yurt dışındaki patent ofislerine yaptıkları başvurular da düşük seviyelerde.
Yenilikleri sadece patentle ölçümlemeyiz. Faydalı model, tasarım ve marka başvuruları da yenilik ekosistemi açısından önemli. Faydalı model başvurularında dünyanın ilk 10'undayız. Yerleşiklerin marka başvuru yoğunluğu (100 milyar GSYH'ye oranla) listesinde Türkiye, Çin'in ardından ikinci sırada geliyor. Marka başvurusunda iştahlıyız; ancak burada da uluslararasılaşmamız zayıf. Türkiye'deki marka başvurularının yüzde 8.1'i yerleşik olmayanlar tarafından yapılıyor. Türkiye'deki yerleşiklerin diğer ülkelerde gerçekleştirdiği marka başvuruları, içeride yaptıkları başvuruların sadece yüzde 2'si seviyesinde.
Tasarım başvuruları yoğunluğunda dünyanın ilk beş ekonomisi arasındayız. Fakat, bu alanda son yıllarda iveme kaybediyoruz. 100 milyar GSYH başına düşen yerleşiklerin tasarım başvurusu sayısı 2014'teki 2.173 iken, 2024'te 1.387'ye gerilemiş. Diğer yenilikçi faaliyetlerin aksine, tasarımda neden gerilediğimizin nedenlerini iyi araştırmalıyız.
Patent, faydalı model, marka ve tasarım başvurularında dünya sıralamasının en üst basamaklarını zorlasak da buradaki yenilikçilik eğilimimiz daha çok iç piyasa ile sınırlı. Yenilik ekosistemi özelinde dünyaya açılma yolunda kat etmemiz gereken mesafeler var.