tatil-sepeti
Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

Dünya ekonomisinin önde gelen aktörleri, ülkeleri, bu aralar ‘üretimi sürdürülebilir kılma’yı tartışıyor. Bu konunun sosyo-ekonomik uzantısında çalışma barışı, toplumsal barış, kalkınma ve sağlıklı yaşam koşullarını oluşturmak gibi önemli detaylar da söz konusu. Ülkelerin üretim becerilerini sürdürülebilir kılmak, bu hedefe uygun bir ‘üretim ekosistemi’ni oluşturmaktan geçiyor. Yani, hammaddeye, doğal kaynaklara sürdürülebilir koşullarda ulaşım, insan kıymetlerine ulaşım ve etkin eğitim sistemi, milli servetin artırılmasına ve üretimin teknolojik altyapısını güçlendirmeye yönelik imkanların oluşturulması, üretimin ve yatırımın sürdürülebilir finansman imkanları ve girişimciliğin özendirilmesine yönelik hukuki ve sosyolojik altyapının oluşturulması.

İçinde bulunduğumuz günlerde, Türk iş dünyasının, tabiri caiz ise ekonomi yönetiminden en büyük beklentisi, Türk ekonomisindeki ‘üretim ekosistemi’ni iyileştirecek, geliştirecek, güçlendirecek reform ve adımların bir an önce atılması. Çünkü hammadde ve toprak, yani üretim tesisleri oluşturmaya uygun ölçüde arsa, arazi üretilmesi, pek çok sektör ve alanda kalifiye işgücü bulunabilmesinin önünün açılması, enerji maliyetlerinin yönetilebilir düzeyde olması, finansman imkanlarının genişletilmesi ve daha erişilebilir hale gelmesi,maliyetlerinin normalleştirilmesi,

Ar-Ge ve inovasyonun desteklenmesi, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması adına ivedilik arz ediyor. Türkiye’nin ‘orta gelir tuzağı’ndan kurtulması ve dünya ekonomisinde ilk 15 ülke arasına girecek bir konuma erişmesi, ‘üretim ekosistemi’ni iyileştirebilmesinden geçiyor.

TOKİ’den OSB isteniyor

Bir örnek vermek açısından TOKİ, son 10 yıldır önemli konut projeleri gerçekleştirdi. Ancak iş dünyası, TOKİ’nin sadece konut işinde değil, artık daha ağırlıklı olarak organize sanayi bölgesi (OSB) ve organize sanayi siteleri oluşturulması sürecinde yer almasını talep ediyor. Çünkü ülkemizde, organize alt yapıya sahip üretim bölgelerinin oluşturulması, yatırımcıların, imalat sanayinin kendisine uygun imkanlarda fabrika yapacak arazi veya arsa bulması giderek zorlaşıyor. Son dönemde alınan kimi tedbirlere kadar OSB’ler rant kapısı haline dahi gelmişti. Bugün aynı ‘rant kapısı’ riski, hesapta teknoloji üretiminin desteklenmesi amacıyla yapılmış teknokent ve teknoparklarda kendini gösteriyor. Mütevazı koşullarda, Türkiye’nin yüksek katma değer üretimi için mücadele ortaya koyan teknoloji işletmelerinin ödedikleri kiralar, aidatlar, bu işletmelerin kapılarına kilit vurulacak noktaya gelmiş durumda.

Bu nedenle yeni kurulan 65. Hükümetin, Türkiye’nin ‘üretim ekosistemi’ni rant kapısı yapan süreçleri, hataları veya suistimalleri bertaraf etmesi gerekir. Bir diğer önemli husus da, ‘üretim ekosistemi’nin teknolojik altyapısı. Türkiye, inovasyonu, yüksek teknolojiyi, Sanayi 4.0 gibi konu başlıklarını gündemine almaya çalışıyor. Ama nasıl; evlerin kapısına Ferrari arabaları dizip, bu arabaların gideceği düzgün yolları, otoyollar ve ulaşım ağını oluşturmadan. İzmir’de yüksek teknolojili makine satan ve alkışlanması gereken bir firmamız, ürettiği ultra teknolojili makineyi Brezilya’ya satmış; Brezilya’da monte edilmiş olan cihaza yazılım yüklemesi gerekiyor ve Brezilya’ya İzmir’deki internet bağlantısının kalitesizliği ile yazılımı bir türlü gönderemiyor. Türkiye, ‘2023 hedefleri’ne soyunuyor; ama henüz ‘sanal otoyolları’ hazır değil, teknolojik alt yapı yetersiz.

ÜLKELER İÇİN ÖNCELİK ‘SANAL OTOYOL’

13.5 yıllık kalkınma planı çalışmalarını yeni bitirmiş olan Çin, 2020’ye kadar uygulanacak yeni planla, teknoloji ve internet alanında etkin bir rol oynamaya soyunuyor. ‘Internet Plus’ adı verilen 13. Kalkınma Planı, çip materyalleri, robotik, havacılık ekipmanları ve uydular gibi birçok alanda yatırımları öngörüyor. Internet Plus’ın bir parçası olarak Çin, GSYH’sının yüzde 2.5’ini bu yatırımlara aktarmayı planlıyor. Bu oran önceki 5 yıllık kalkınma planında yüzde 2.1’miş. Yani, Çin 275 milyar dolarlık bir yatırım hamlesine giriyor. Çin, bu hamleyle teknoloji alanında dışa bağımlılığı azaltacak; yerel teknoloji şirketlerine destek verecek. Internet Plus ile büyük şehirlere 100 Mbps internet hızı sağlanması hedeflenirken, toplam nüfusun yüzde 98’inin de internete erişimi sağlanacak. Bizde indirme hızı 3.5 Mbps, yükleme hızı 1.0 Mbps. Yani, Türkiye’de Mars’a ulaşmak için yolcu uçağı kullanıyoruz. Türkiye inovasyondan söz ediyor; yüksek katma değer üretmekten söz ediyor; Ar-Ge desteklerini konuşuyoruz. Ama tüm bu stratejik adımları atacak bilişim alt yapımız yok.

30 Mayıs 2016 Pazartesi