tatil-sepeti
Dr. İlhami FINDIKÇI

Dr. İlhami FINDIKÇI

Diğer Yazıları

DR. İLHAMİ FINDIKÇI

İnsanın doğal yetişme sürecinde toplumun olumlu etkisi giderek azalırken, oluşan boşluğa dijital dünya hızla yerleşiyor. Geldiğimiz noktada, insanın toplumu ama özellikle toplumun insanı doğal etkileme ve iyileştirme zinciri bozulmaya başladı diyebiliriz. İnsanlar, yeryüzünde bulunmalarına ilişkin gerçeklerden uzaklaşıp ısmarlama gerçekler ve yapay gündemlerle avunmaya başladı. Bu da birçok alanda olduğu gibi birey-toplum ilişkisinde de bireyi ve toplumu öz hakikatinden uzaklaştırıyor.

Dijitalleşme, gerçek toplumun ahlak, hak, kültür, gelenek gibi insanın ruhunu besleyen kaynakları zayıflatarak egemen güçlerin propagandalarına yöneldi. Böylece bireylerin algı alanları arzu edilen yapay gündemlerle yönlendirilmeye ve yönetilmeye başladı.

Toplumun gerçek yetiştirme ve iyileştirme gücünün zayıfladığı şu zamanda, bireyler giderek toplumdan uzaklaşıyor, evlerine çekiliyor, uzaktan çalışıyor ve kendi bireyselliklerine gömülüyor. Ve bunun paralelinde bireylerin yansıması olan toplumlar da evrensel insani değerlerden uzaklaşıyor.

Neredeyse her bireye özel yapay bir yaşam modelini öne çıkaran dijital dünyada her insan, kendine benzeyenleri aramanın ve ortak amaçları paylaştığı bir toplum üretmenin telaşında. Böylece insan, insandan ve insan toplumdan uzaklaşıyor.

Oysa ki gerçek bireylerden, gerçek etkileşimlerden, gerçek iletişimlerden oluşan toplum bütünü, bütünün parçası olan bireyi korur, geliştirir ve iyileştirir. Toplumun gerçek koruma kalkanı zayıfladıkça birey, maddi tatmin alanını besleyen yapay toplumsal ilişki alanına yöneldi ve gerçek toplumun sağladığı ruh tatmini ve huzurdan uzaklaşmaya başladı.

KALABALIKTA YALNIZLIK

Sanayi devrimiyle madeni paranın pabucunun dama atılması ve makina üretimi kağıt paranın ekonominin merkezine yerleşmesi, bilgi çağına geçişle birlikte kağıt paranın yerine bilgiye dayalı kartların ve dijital paranın ekonominin merkezine yerleşmesi gibi insan-toplum ilişkisi de somut ilişkilerden soyut ve yapay zemine taşındı. Çocuklar, gençler ve yetişkinler, bakkalın, manavın, kasabın, terzinin renkli, canlı gerçek ve samimi insan-insana iletişiminden ekranın yapay ve cansız etkileşimine yöneldi. İnsanın insana sağladığı davranış geliştirme, deneyimleme ve öğrenme imkânları azaldığı gibi insandan insana duygu geçişinin sağladığı ruhsal tatmin de azaldı.

Düşünün ki, market alışverişinden elektrik ödemesine, araç kiralamadan kamudaki resmi bir işleme kadar birey ile toplumu bir araya getiren bağların neredeyse tamamı yapay ortamda gerçekleşiyor. Bu durum yaşamı kolaylaştırdı ve hızlandırdı ama insan insana etkileşim alanını, insan ve toplum etkileşimini, daha da önemlisi toplumun bireyin üzerindeki sosyalleştirme gücünü eritmeye başladı. İnsan, gerçek sosyal toplumdan koparak gerçekte olmayan sanal sosyal toplumların bir elemanı olmaya başladı. Ötekine ve gerçek topluma en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda insan, kalabalığın içinde yalnız kalmaya başladı. Kendinden ve filizlendiği toplumdan uzaklaşan insan, rengini ve çeşitliliğini kaybetmeye başladı.

Böyle bir ortamda birey, aile ve toplum olarak öncelememiz gereken çok önemli bir konu, hiç kuşku yoktur ki toplumun dokusunun korunmasıdır. Her türlü aşırılıktan, koyu taraftarlıktan uzak bir şekilde toplumun temel dinamikleri, öz kültür ve değerlerinin korunması, toplumsal davranış alışkanlıklarının yaşatılması gerekli ve önemlidir. Unutulmamalıdır ki, toplumsal alışkanlıkların yaşatılması, birey ile toplum arasındaki ruh bağının güçlenmesini, bu ise bireyin, yalnız ve kimsesiz hissetmesini önleyerek mutlu olmasını ve ruhsal tatmine ulaşmasını sağlayacak.

27 Mayıs 2022 Cuma