2018-2020 döneminde, ürettikleri katma değer büyüklüğüyle G7 Grubu’nu geçecek olan E7 Grubu, dünya ekonomisindeki iddialarını artırdıkları ölçüde, dünya siyasetindeki ağırlıklarını da artırıyor ve ülkelerinin sosyo-ekonomik koşullarını hızla yükseltmelerinin yanı sıra, dünya ekonomi-politiğinin kritik önemde konularının tartışıldığı uluslararası zirvelere de imza atıyor. E7’nin bir parçası olan Türkiye’nin, 1990’lı yılların sonlarından bu yana, İstanbul’un ev sahipliğinde gerçekleştirdiği küresel ölçekteki zirvelerde, pek çok defa dünya siyaseti ve ekonomisinin önde gelen temsilcileri bir araya geldi. Son 10 yılda Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ekonomiler de bu tür zirvelere ev sahipliği yapmaya başladı. St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu da bu önemli organizasyonlardan biri ve ilk kez Rusya’da 1997 yılında düzenlendi.
DÜNYA LİDERLERİ BULUŞUYOR
Son dönemde ulusal duruşları, ülkelerinin âli menfaatleri adına bir adım geri atmamaları ve ülkesinin vatandaşlarınca büyük takdir ve saygıyla el üstünde tutulan iki lider, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in, bu tür uluslararası organizasyonlara önderlik etmeleri, dünya siyasetinin önemli liderlerinin bir araya geldiği zirveler aracılığı ile kritik önemdeki konuların tartışılmasını sağlıyor. Forum, 2006 yılından beri Vladimir Putin’in önderliğiyle ve katılımıyla düzenleniyor. St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu, iş dünyasının liderleri arasında iletişim kurmak ve Rusya’nın yanı sıra bütün dünyayı ilgilendiren temel ekonomik meselelerin görüşüldüğü önde gelen küresel platformlardan biri haline gelmiş durumda. Forumun bu yılki özel konuğu Hindistan Başbakanı Narendra Mody. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de St. Petersburg’da olacak.
TÜRKİYE VE RUSYA DENGELEYECEK
Zirveye katılan Hindistan delegasyonu temsilcileri ile sohbetlerimiz, bilhassa Avrupa’nın Türkiye’ye ve Rusya’ya yönelik yanlış ve AB açısından ‘intihar’ kıvamındaki politikalarına yoğunlaştı. Hintli uzmanlar, Çin’in gelecek 10 yılda küresel ekonomi-politikte sebep olacağı ağır dengesizliği dengeleyecek iki ülke Türkiye ve Rusya’ya yönelik olarak, batılı ülkelerce izlenen yanlış politikaları hayretle izlediklerini vurguladı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde8’incisi düzenlenecek olan Boğaziçi Zirvesi de küresel meselelerin ele alındığı bir uluslararası işbirliği platformu olarak yükselişini sürdürüyor. Dünya için ‘yeni bir gelecek’ konuşuluyor ve Türkiye’nin ev sahipliğindeki zirvelerde de,küresel meselelere vurduğu güçlü damgayı izlemeyi sürdüreceğiz.
PRO-DİNAMİK EKONOMİ YÖNETİMİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği mesajlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, yeni modelin uygulama sürecine yönelik önemli ipuçlarını görmemizi sağladı. Bu dönemi, ‘pro-dinamik’ hükümet dönemi olarak ifade etmek isterim.
Bakanlar Kurulu’nun tüm üyelerinin performansları dikkatle takip edilecek. Bu nedenle Cumhurbaşkanımız, bakanlarımızdan, ilk etapta 180 günlük çalışma programı hazırlamalarını talep etti.
Ekonomi alanında en ivedi iki konu ise enflasyonun seyri ve Türkiye’ye döviz girişinin yeniden hız kazanması. En kritik sorun olan yüksek enflasyon, reel sektör açısından yüksek maliyetlerden kaynaklanıyor.
Reel sektörün maliyetlerini yükselten iki temel konu, yüksek faizler, yani finansman maliyeti ve döviz kurlarındaki sıçrama, yani ithalat maliyeti olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye ekonomisini yüksek faiz sarmalından çıkaracak çözümlere odaklanmamız gerekir. Bunun yanı sıra turizm ve ihracatta döviz geliri artışı ile Türkiye’yenet döviz girişinin hızlandırılması da, kurlara istikrar kazandırılması, enflasyondaki düşüşün hızlanması gibi önemli katkılar sağlayacak.
Bu noktada, gıda enflasyonunu hızla aşağı çekecek tedbirler de acilen devreye girmeli. Döviz gelirindeki artışın kurlar üzerinde aşağı yönde etkisi, ekonominin algısını iyileştirici yönüyle piyasaya canlılık ve özel sektör yatırımlarına hareketlilik kazandıracak. 180 günü etkin değerlendirmeliyiz.
05 Haziran 2017 Pazartesi