2100 yılında, dünya nüfusunun yüzde 44’ü Asya’da, yüzde 39’u ise Afrika’da yaşıyor olacak.
11.3 milyar insanın yüzde 83’ü bu iki kıtada yaşamını sürdürürken, Avrupa’nın dünya nüfusundaki ağırlığı yüzde 6’ya kadar gerilemiş olacak. 2100 yılında 150 trilyon dolara ulaşması beklenen dünya milli gelirinin yaklaşık 63 trilyon dolarlık bölümü ülkeler ve kıtalar arasında küresel ticarete konu olacak. Bu ticaretin 40 trilyon doları ‘Afro-Asya’ hinterlandında, 9.3 milyar insanın yaşadığı iki kıta arasında gerçekleşiyor olacak. Bu nedenle 1990’lı yılların sonlarında ortalama satın alma gücü sadece 600 dolar olup, 2030’da 2 bin dolara, 2060’da 6 bin dolara yükselecek olan Afrika kıtası, dünya ekonomisinde iddiasını kaybetmek istemeyen tüm ülkelerin var olmak istedikleri ‘yükselen kıta’ olarak karşımıza çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Londra’da, Chatham House’da belirttiği üzere kapsayıcı refah ve barış adına Türkiye, Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Kafkasya’dan Afrika’ya girişimci ve vicdani bir dış politika izliyor.
DİPLOMATİK MİSYONDA 5. SIRADA
Bölgesel ve küresel ölçekte, diplomatik misyon sayısıyla dünyada 5. sırada yer alan Türkiye, Cumhurbaşkanımızın tanımıyla herkes için barış, herkes için güvenlik, herkes için refah ilkelerine dayalı, çok taraflı işbirliğine önem atfeden bir bölgesel ve küresel vizyonla hareket ediyor. Hem bölgesinde hem de dünyada dostluklarını kazan-kazan anlayışı etrafında kurmaya veya yükseltmeye çalışan bir Türkiye görüyoruz. Bu ölçüde kapsamlı ve başarılı bir vizyonu ortaya koyan ve hakkını veren Türkiye ile Japonya’dan İngiltere’ye, hem Avrupa hem de Asya iş dünyasının geleceğin coğrafyalarında işbirliği arayışı içerisinde olmalarından daha doğal bir gelişme beklememek gerekir. Orta Asya’dan Afrika’ya, yükselen coğrafyalarda, Türk iş dünyasının hem doğu hem de batıdaki muhataplarıyla oluşturacakları işbirliği fırsatları, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin 2030’da 1.7 ile 2 trilyon dolar arasında bir milli gelire ulaşmasına da en etkili imkanı sunacak.
VAZGEÇİLMEZ STRATEJİK ORTAK
Şangay İşbirliği Örgütü’nün Enerji Kulübü dönem başkanlığını üstlenmiş olan Türkiye’ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Londra ziyaretinde, İngiltere’nin de ‘vazgeçilmez stratejik ortak’ duruşunu göstermiş olması, küresel ekonomi-politiğin yeniden yapılandığı bir dünyada, ‘Pekin-Londra Hattı’nın İstanbul’dan geçtiğini gösteriyor. İstanbul, Avrasya’nın en kritik önemdeki finans, ticaret ve hizmet merkezi olma özelliğini daha da perçinleyecek adımlarla fintech, e-ticaret, e-ihracat açılımları ve dijital platformlarıyla küresel ulaşım, lojistik kavşak noktası özelliğini, küresel ticaret kavşak noktası avantajlarıyla da tahkim etmeli.
İLK ÇEYREKTE YÜZDE 8.5 BÜYÜME
TÜİK’in açıkladığı mart ayı sanayi üretim verisi, 2018’in ilk üç ayında Türk sanayisinin, geçen yılın ilk üç ayına göre yüzde 9.93’lük bir üretim performansı yakaladığını gösteriyor. Sanayinin enerji, imalat ve madencilik alt sektörlerinin büyük bir bölümü geçen yılın mart ayına göre daha yüksek bir üretim endeksine sahip.
Bu da, iç piyasa ve ihracat bağlantıları açısından sanayi sektörünü rahatsız edecek bir talep dalgalanması, talep sıkışması olmadığını gösteriyor.
Reel sektörde temel sorun, sürekli dalgalanan, manipüle edilen döviz kurları nedeniyle mikro işletmeden KOBİ’ye, büyük ölçekli üreticilere kadar herkesin elindeki nakdi kendisinde tutmayı tercih edip, ödemelerini geciktirmesi. Bu nedenle piyasada en çok konuşulan konu başlığı nakit sıkıntısı. Piyasada TL’nin rahatça dönememesinin bir nedeni de, hiç kuşkusuz TCMB’nin enflasyonla mücadele kapsamında TL likiditesini olabildiği ölçüde sıkı tutması. Yılın ilk 4 ayında imalat sanayi kapasite kullanım oranı yüzde 78.2 ile başladığı yıla, nisan ayında yüzde 77.3’e gerileyerek devam ediyor. Ara malı, yatırım malı, tüketim ve dayanıksız tüketim malı üreten imalat sanayi sektörlerindeki kapasite kullanım oranları, geçen yılın ilk 4 ayına göre iyi bir performans gösterirken, dayanıklı tüketim malı sektöründe bir performans kaybı gözleniyor.
Tüm bu veriler, yılın ilk 3 ayında Türkiye ekonomisinin yüzde 70 olasılıkla yüzde 8.4-8.7 büyümüş olabileceğini gösteriyor. En kötü büyüme oranı 6.7, en iyi yüzde 10.1 gözüküyor. ‘Aşırı ısınma’ iddialarına inat, Türkiye’nin büyüme başarısı göz doldurmayı sürdürecek.
23 Mayıs 2018 Çarşamba