Uluslararası Para Fonu’nun (IMF), Nisan 2025 tarihli Dünya Ekonomik Görünüm (WEO) raporunda uzunca bir süredir köşemizde vurguladığımız bir tespitin ilk kez bir uluslararası çok taraflı ekonomik teşkilat tarafından dile getirildiğini görüyoruz: “Son 80 yıldır işleyen küresel ekonomik sistem sıfırlanıyor.”
Bu cümlenin, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin kendi liderliğinde kurduğu uluslararası ekonomik sistemin önemli sacayaklarından biri olan IMF tarafından bu kadar sarih bir şekilde ifade edilmesi önemli. IMF ayrıca, küresel ekonomik sistemin son 80 yıldır işleyen yapısının köklü bir değişim sürecine girdiğini de belirtiyor. IMF raporunda küresel ekonomik sistemdeki ‘sıfırlama’, yeni bir döneme girilmesi üç temel nedenle vurgulanıyor.
3 TEMEL NEDEN
İlki, yüksek tarifeler ve ticaret savaşları. Trump yönetiminin gerek ilk başkanlık döneminde ama esas şu anki ikinci başkanlık döneminde hayli geniş bir ülkeler grubuna karşı uyguladığı yüksek gümrük vergisi tarife oranları ve doğal olarak, buna karşılık diğer ülkelerin aldığı önlemler, küresel ticaretin yapısını değiştiriyor ve belirsizlikleri artırıyor.
Dünyanın en uzak coğrafyalarına kadar her ülkenin bir başka ülkeyle çekinmeksizin serbestçe ticaret yapmasını öneren, hatta ısrar eden, ticari bağımlılıktan çekinilmemesi gerektiğini savunan ‘küreselleşme 2.0’ modeli çöktü. Bu nedenle küresel ticarette, dost ve müttefik olduğuna kesin kanaat getirilen ülkelerle (freindshoring), uluslararası ticarette bölgeselleşme ve yerelleşmenin (nearshoring) ağırlık kazanacağı yeni bir döneme giriyoruz.
İkincisi, neoliberal ekonomi politikalarının terkedildiği, ülkelerin daha tutucu, daha korumacı ekonomi politikalarına yöneldiği, bununla birlikte politika belirsizliğinin de arttığı bir döneme girmiş olmamız. Bunun doğal sonucu olarak, bir dönem öncesinde aralarında güçlü ticaret bağları olan ülkeler arasında (ABD ile Çin, Meksika, AB ve Kanada arasında olduğu gibi) ekonomik ve siyasi gerilimler, jeopolitik ve jeoekonomik belirsizlikler, küresel ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkiliyor.
IMF’nin son ve yeni yayınladığı bir raporda, OECD’nin altını çizdiği üçüncü neden ise küresel borç girdabının geldiği seviye. Gelişmiş ekonomilerden başlayarak, önde gelen gelişmekte olan ekonomilerde de kamu borçlarının adeta katlanarak yükselmesi, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kırılganlıkları artırıyor.
İŞBİRLİĞİ VE YAPISAL REFORMLAR
Çok şükür ki, Türkiye, Rusya, sınırlı sayıda önde gelen yükselen ekonomi bu kırılganlığın dışında yer alıyor. IMF raporunda, bunca belirsizlik ve gerginliğin ortasında, 2025 için küresel büyüme tahminini yüzde 2.8'e düşürmüş durumda. Ayrıca, söz konusu ticaret gerilimleri ve artan jeopolitik belirsizliklerin küresel ticaret büyümesini 2025'te yüzde 1.7'ye düşürmesi bekleniyor.
Oysa, 2024'teki yüzde 3.8'lik büyümeden cesaret alarak, pek çok uluslararası kurum ve ekonomist küresel ticaret büyümesi için yüzde 3 ile 3.3 arasında öngörülerini paylaşmıştı. Yüzde 4 bile diyen vardı. Malum, Dünya Ticaret Teşkilatı geçtiğimiz haftalarda yeni tahminini yüzde 0.2 gerileme olarak açıklamış; ticaret gerilimi daha da sertleşirse, yüzde 0.6 ile 1.5 arası gerileme beklentisine dahi işaret etmişti.
IMF, ülkelerin bu belirsizlik ve gerginlik dönemini daha fazla işbirliği, yapısal reformlara ağırlık verme ve borç seviyelerini düşürmeye özen göstermeleri olarak öneriyor. Türkiye’nin 2025 büyüme beklentisinin yukarı doğru revize olduğunu da hatırlatalım.