tatil-sepeti
Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

Dünya ekonomisinin önde gelen ülkelerinin tümünün yapısal sorunları var. Üretim eksikliği, nitelikli istihdam eksikliği, piyasaların yeterince kurumsallaşamaması, hızla yaşlanan nüfusun sebep olduğu istihdam ve tüketici eksikliği, KOBİ’lerin küresel rekabete adaptasyonda zorlanmaları bir çırpıda sayabileceğimiz yapısal sorunlar. Sanmayın ki, bu sorunlar sadece ekonomi alanını etkiliyor; onun da ötesinde, artık siyaset alanını da etkileyen, toplumsal huzuru da etkileyen başlıklara hızla dönüşüyor. ABD’de, Avrupa Birliği’nin pek çok ülkesinde derinleşen sosyo-ekonomik sorunların, ‘aşırı sağcılaşma’, ‘islamofobi’ gibi akımları temsil eden siyasi parti ve hareketlerin oy oranlarının artması gibi, toplumsal huzuru tehdit eden boyutları dikkatle takip ediliyor. Gelişmekte olan ülkeler ise kalkınmaları için yakalamak zorunda oldukları yüksek büyüme oranlarını besleyecek tasarruf ve üretim imkanlarının eksik kalmasının sebep olduğu yapısal sorunlarla uğraşıyor.

Ekonomi biliminin sıklıkla çuvalladığı nokta da burada başlıyor. Çünkü anglosakson bazlı iktisat doktrini ‘kapalı devre’ ekonomiler üzerinden yürüdüğünden, küreselleşmenin bir parçası olmuş önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik sorunlarına çözüm noktasında tam anlamıyla bir tıkanma yaşanıyor. Enflasyonu bir sonuç olarak ortaya çıkaran yapısal sorunlar, artık ekonomi-politik ve küresel meseleler ile bağlantılı boyutlarıyla, merkez bankalarının çözebileceği noktayı aşmış durumda. Enflasyon artık merkez bankalarının para politikası araçlarıyla çözülebilecek alanın dışına çıktı. Merkez bankalarının anglo-sakson anlayışı terk ederek, bu temel gerçeği, aynaya bakarak, kendilerine itiraf etmeleri gerekiyor. Fed veya Avrupa Merkez Bankası’nın ‘bağımsızlığı’ da bu anlamda demode bir konudur.

Merkez bankalarının ‘araç bağımsızlığı’ küreselleşmiş sorunlara etkin çözüm üretemiyor. Ülkeler arasındaki siyasi ve askeri çekişmeler nedeniyle dalgalanan emtia fiyatlarının ve para akımlarının olduğu bir dünyada, merkez bankacılığı da ekonomi yönetimi de kabuk değiştirmek zorunda. Türkiye’nin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, en temel iki yapısal sorunu tasarruf ve üretim açığı. Bu temel açığın sonucu karşımıza ‘enflasyon’ ve ‘cari açık’ sorunu olarak çıkıyor. Bu nedenle, yeni Türkiye, yeni bir ‘ekonomi yönetimi’ anlayışını da gerektiriyor. Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarının çözümü için öncelikle yeni bir üretim ve büyüme modeline odaklanmalıyız. Tarım, sanayi ve ihracat odaklı yeni bir model.

‘KÜRESEL VİZYON’ YOLA ÇIKTI

16 Nisan referandumundan çıkan ‘Evet’le, Avrasya’nın bölgesel ‘oyun kurucu’ ülkesi olan Türkiye’nin küresel ölçekte vizyon oluşturacağı yeni bir süreç de başlamış oldu. Siyaset ve yerel yönetimdeki liderliği ile her daim ‘ilk’lere imza atmış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, en değerli eserlerinden biri olan AK Parti’ye 979 gün sonra dönüşü, Türkiye’ye tarihi dönüşümler yaşatmış bir partinin ve ‘vizyon’un, ‘bölgesel’ bir spektrumdan, ‘küresel’ bir spektruma geçişi açısından tarihi bir nitelik taşıyor. Erdoğan’ın liderlik ettiği Anayasa Referandumu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli ile Türkiye’nin küresel ekonomi-politikte üstleneceği role yönelik ‘küresel vizyon’un önemli sac ayaklarından biri.
17 Nisan sabahından itibaren Türkiye’nin ‘küresel vizyon’u da yola çıktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece mayıs ayındaki dünya turu ve katılacağı uluslararası zirve ve temaslar, ‘küresel vizyon’ konusunda gerekli ipuçlarını veriyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, gerçek anlamda ‘işlerlik’ kazanacak bir parlamento, halkın iradesinin yansıyacağı bir yargı, yeni bir büyüme modeli,
Türkiye Varlık Fonu, Türkiye’nin küresel düzeydeki yeni ‘dostlar’ı ve bu dost ülkeler ile yürütülecek ortak küresel projeler, bir çırpıda sayabileceğimiz yeni ‘küresel vizyon’un önemli parçalarını oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Dünya 5’ten büyüktür’ ifadesi de Türkiye’nin yeni ‘küresel vizyon’unun önemli mottolarından birini oluşturuyor.

Türkiye, Erdoğan’ın liderliğinde, küresel sorunların çözümsüzlüğe mahkum olmasına sebep olan haksızlıklara, umursamazlıklara, adaletsizliklere karşı güçlü bir mücadeleye soyunuyor. Küresel dünyanın tüm kritik önemdeki oyuncuları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘küresel vizyon’unda, Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkelerin Türkiye ile kurulması arzu edilen stratejik ortaklık çağrılarını ve Türkiye’nin önümüzdeki zorlu 10 yıla yapacağı ‘pozitif’ katkıları iyi okumalı.

09 Mayıs 2017 Salı