DR. İLHAMİ FINDIKÇI
Güçlü bir ekonominin bel kemiğini oluşturan KOBİ ölçeğindeki aile şirketlerinin çoğunluğu maalesef ikinci kuşağa geçemiyor. Büyük bir heyecan ve emekle kurulan aile şirketlerinin dağılmalarında ekonomik değil, insani nedenlerin daha etkili olduğu dikkati çekiyor.
Genellikle zeki, çalışkan, hırslı ve girişimci kişilik özelliklerine sahip, sınırlı eğitim almış bir kurucunun liderliğinde işe başlayan aile şirketi, kuruluş döneminde çok hızlı büyür. Hızlı büyür; çünkü işin başlangıcında kurucu ve ailesinin çok güçlü ortak amaçları vardır. Aile üyelerinin heyecanları yüksektir, harcamaları azdır. Başarılı olmak zorundadırlar. Üretmeyi, hizmeti, pazarlamayı, hesap kitabı aşkla yaparlar. Ailenin geleneksel ahlakı ve kültürü, güçlü ve belirleyicidir. Aile üyelerinin, kendi rolleri çerçevesinde tüm hücreleriyle omuz verdikleri yoğun çalışma sonucunda işte başarı sağlanır ve işletme hızla gelişir.
DOYUM NOKTASI
İş yapmayı öğrenmiş, üretim ve pazardaki pastada yerini almış aile şirketi, doyum noktasına ulaşınca esas imtihan başlar. Bu kritik aşamada çoğu aile, “Geleceğimiz yere geldik” görüntüsü vererek birbirleriyle uğraşmaya başlar ve işten uzaklaşır. Çünkü hızla büyüyen kurumun sağladığı maddi olanaklar, işin içindeki ve dışındaki aile üyelerinin alışkanlıklarını değiştirmiştir. Aile üyeleri, üretimden, pazardan ve hesap işlerinden uzaklaşmış, profesyonellerin gözüyle gördükleri kuruma yabancılaşıp yanlış kararlar vermeye başlamışlardır. Madde öne çıkmış, mana zayıflamıştır.
Tam da bu dönemde birinci kuşağa göre farklı imkânlarla yetişen, çoğunlukla yurt dışında eğitim gören, aileden ve aile değerlerinden ayrı düşmüş gençler, tercihen kurumun dışında yahut içinde işin tozunu yutmadan, patron çocukları olarak işe başlar. Hem de üst düzey konumlarda. Maalesef çoğu zaman başarılı olamadıkları gibi yürüyen işin ve profesyonellerin ahengini de bozabilirler.
Diğer yandan; evlilikler nedeniyle aile genişlemiş, gelinler ve damatlar tablodaki yerlerini almış, çalışanlar azalmış, konuşanlar artmıştır. Lider ve onun ortaya koyduğu ortak amaçlar zayıflamış, gelir aynı kaldığı halde lüks harcamalar çığ gibi artmıştır. Karar alınamayan toplantılar, aile üyelerinin yan yana gelmekten aldığı keyfi yok etmiş, bireyleri birbirine düşürmüştür.
Derin akrabalık hukukundan, ahlaktan ve aile değerlerinden beslenen, ekip olmaktan, birbirini tamamlamaktan haz duyan aile üyeleri; harcama yarışına giren, işe gelmeyen, eğlenceyi iş haline getiren, kim önde olacak derdine giren, başkasına değil kendine faydaya yönelen, ‘ben’ odaklı yaşam alışkanlığını edinmiş bireylere dönüşmüştür.
Sonuçta; yan yana gelemeyen hissedarlar ya ayrılıp küçük işletmeler olarak hayatta kalmaya çalışırlar ki, çoğu zaman başaramazlar. Yahut kabahati kendilerinde ve ilişkilerinde değil, ekonomide bularak işi tasfiye yoluna giderler.
BAŞARILI AİLE ŞİRKETLERİ
Bu kötü talihi bozan örnek aile şirketleri var kuşkusuz. Yıllardır danışmanlık ilişkisi ile içinde olduğumuz aile şirketlerinden, yakın iletişim halinde bulunduğumuz yüzlerce iş insanından aldığımız en önemli ders şudur: Başarılı aile şirketleri her şeyden önce temel aile kültürünü, değerlerini, disiplinini, adaletini ve ahlakını koruyabilenlerdir.
Başarılı aile şirketlerinin üyeleri; iş, aile ve özellikle çocuklara özel bir önem verir, bolluğun içinde azla yetinir, maddi varlığın bu dünyaya ait olduğunu unutmaz, paylaşmayı bilir, mütevazı bir yaşamı tercih eder, her türlü aşırılıktan beri dururlar. İş ahlakını göz ardı etmez, emanet olan malın yanında ruh değerlerini de unutmaz, ailede ve kurumda adaletten ödün vermez, bilimsel işletme kurallarını benimser, aile ve işletmeyi ayırır, soru soran çocuklar yetiştirmeyi ihmal etmezler.
Aile değerlerini koruyarak kurumsallaşmaya zaman ayırır, aile anayasasını hazırlar ve kurumu, ailenin değil çalışanların ve toplumun milli değeri olarak görürler. Ve nihayet atak, girişimci ve ahlaki olgunluğa sahip ehil bir liderin öncülüğüne emanet olan aile şirketleri kalıcı oluyor.
20 Kasım 2020 Cuma