PROF. DR. KEREM ALKİN
Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya yönelik olarak başlattığı uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı askeri operasyon ve işgal girişimi, küresel ekonomik sistem ve ticaret adına yeni zorlukları, yeni düzenlemeleri, yeni lojistik ve ulaştırma güzergahı planlamalarını da beraberinde getirecek. Rusya için Batı’ya doğru hava sahasının neredeyse bütünüyle kapanmış olması, yolcu ve kargo taşımacılığında inanılmaz bir maliyet artışı anlamına gelmesinin ötesinde, kuvvetle muhtemel kara ve demiryolu taşımacılığına da bir süre sonra yansıyacak. Bu nedenle, Asya-Pasifik’ten Avrupa’ya doğru tüm ulaştırma modları bağlamında, Türkiye’nin ana toplayıcı ve ana dağıtıcı olduğu Orta Koridor’a önemli yeni görevler yükleyecek.
TEDARİK ZİNCİRİNDE ALTIN HALKA
18 Mart’ta açılışı gerçekleştirilecek 1915 Çanakkale Köprüsü başta olmak üzere, Türkiye’nin dev otoyol ağı, demiryolu ağı, İstanbul Havalimanı, Yavuz Selim, Osmangazi, Marmaray ve Avrasya projeleri ile birlikte Filyos Limanı ve Lojistik Merkezi’ni de içine katarak, Kuzey Ege, Marmara ve Batı Karadeniz’i kapsayan geniş bir alanı, küresel tedarik zinciri adına ‘altın halka’ olarak ilan ediyoruz.
Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim, uluslararası şirketlerin tümünü gıdadan otomotive, makina ve aksamlarından enerjiye, farklı coğrafyalardan tedarike zorladığından, Türkiye’nin küresel tedarik zincirindeki rolü katlanabilir.
Küresel şirketler için Ukrayna ve Rusya’daki fabrikalarının akıbeti, iki ülke arasındaki gerginliğin uzaması halinde tam bir muammaya dönüşecek ve tedarik zincirleri üzerinde domino etkisi oluşturma riskini artıracak. Ukrayna ve Rusya, dünya buğday pazarının yaklaşık üçte birine, dünya mısır arzının yüzde 19’una ve küresel ticarete konu olan ayçiçeği yağının da yüzde 80’ine hakim. Bunun yanı sıra, Rusya lityum iyon piller için üçüncü en büyük nikel tedarikçisi. İki ülke, küresel bakır ve platin üretimine de öncülük ediyor.
Küresel çip üretimi için son derece gerekli bir bileşen olan paladyumun küresel ticareti de bu gelişmelerden etkilendi ve fiyatı geçtiğimiz aralık ayından bu yana yüzde 80 arttı. Bu nedenle, bölgede gerginliğin uzaması, küresel çip üretimi ve tedarikineyönelik süreci daha derin bir krize sürükleyebilir.
ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ VE TÜRKİYE
Kırım’ın ilhakı sonrasında Rusya, AB’ye gaz ihracatının toplam ihracatındaki payını azaltacak tedbirlere ağırlık verirken; tam tersine, AB’nin Rus gazına bağımlılığını artırması trajikomikti. Avrupa açısından, likit doğalgaz (LNG) ile sorunun çözümü ise hiç kolay değil. Bunun için daha fazla tesis ve Katar başta olmak üzere, tedarikçi ülkeler ile ek kontrat gerekiyor. Oysa Katar, elinden gelini yapsa bile mevcut kapasitesinin ileriye dönük kontratlarla tamamıyla dolu olduğunu, Avrupa’ya daha fazla gaz vermesinin bu aşamada mümkün olmadığını açıkladı.
Bu nedenle, Avrupa’nın enerji arz güvenliği ve bilhassa doğalgaz tedarik güvenliği açısından Türkiye’nin vazgeçilmez önemi bir kez daha öne çıkıyor. Uluslararası alanda tanınmış bir uzman olarak Sohbet Karbuz, TANAP ve TAP projeleri kapsamında, Türkiye üzerinden Trans-Hazar Projesi ile Türkmen gazının Avrupa’ya akışının ve/veya Kuzey Irak doğalgazı için Avrupa’nın Türkiye ile çalışmaları hızlandırmasının önemine işaret ediyor. Ben de bu noktada, Doğu Akdeniz’deki doğalgazın İsrail, Ürdün, Mısır, Filistin, KKTC üzerinden, Türkiye aracılığı ile Avrupa’ya ulaştırılmasının kritik önemini Avrupalı muhataplara hatırlatıyorum. Avrupa’nın asırlardır en önemli stratejik partneri ve NATO şemsiyesi altında vazgeçilmez müttefiki olan Türkiye, AB’nin enerji arz güvenliğinde de en tartışılmaz ‘çözüm üretici’ ülke olacak.
04 Mart 2022 Cuma