Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın koordinasyonunda, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ekonomi yönetimine kazandırdığı zihinsel dönüşüm ve yeni bakış açısının sağladığı hareket kabiliyetinin pozitif sonuçlarına her gün şahit oluyoruz. Bakan Albayrak’ın ifadesiyle ‘öldürmeyen acı güçlendirir’ felsefesiyle, Türkiye’nin 2. ve 3. ekonomik reformlarının bir saniye dahi gecikmesizin hayat bulması gereken bir ‘küresel’ ve ‘bölgesel’ devinimin içinden geçmekteyiz. 2. ve 3. nesil reformlar, Türkiye ekonomisinde ‘maliyet yönetimi’ odaklı adımlarla, Türk reel sektörünü daha rekabetçi kılmak anlamına geliyor. Daha rekabetçi hammadde, ara mamul maliyeti, işgücü verimliliği, daha rekabetçi enerji maliyeti, finansman maliyeti ve daha etkin Ar-Ge, inovasyon ekosistemi.
2. ve 3. nesil reformların yakın zamanda hayata geçirilmesi elzem olan bir kaçına değinmek gerekirse, biri reel sektörün küresel rekabetteki konumunu güçlendirecek ‘yatırımcı ve üretici dostu vergi reformu’ ve reel sektöre alternatif, ucuz ve uzun vadeli finansman olanağı sağlayacak yeni bir ‘sermaye piyasası mimarisi’ sayılabilir. Hiç kuşkusuz, bu başlıklarla elbette bağlantılı olarak, en kısa sürede ‘İstanbul Uluslararası Bölgesel Finans Merkezi’ projesinin tüm kurumlarıyla, tüm ekosistemi oluşturmuş bir şekilde hayat bulması. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın desteğiyle, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin (TSPB) geçtiğimiz günlerde Dolmabahçe Ofisi’nde gerçekleştirdiği buluşma bu açıdan anlamlıydı.
Türkiye, yüzde 90’ı salt bankacılık sisteminden oluşan bir finansal ekosistemi, derin, yatay ölçekte pek çok yeni kurum, fon ve yatırım aracıyla çeşitlendirilmiş bir sermaye piyasası mimarisiyle zenginleştiremedi. Türkiye’nin hane halkı ve reel sektör tasarruflarını güçlü bir ‘sermaye piyasası’, ‘sigortacılık endüstrisi’yle ekonomiye kazandıracak bir yeni ‘fon mimarisi’ oluşturması gerekiyor. Küresel ölçekte potansiyeli 7.9 trilyon dolar, gerçek büyüklüğü 2.3 trilyon dolar olan ‘İslami Finans’ Piyasası’nda Türkiye olarak yolun çok çok başındayız. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin öncülüğünde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’ye çok güçlü yeni bir finansal mimari kazandırması, Türkiye’nin 2023, 2030, 2053 ve 2071 hedefleri için ufkumuzu açacak.
‘ARA MALI’NDAN OLUMLU SİNYAL
Açıklanan sanayi üretim verilerinden almamız gereken ilk mesaj, üretimin çarklarında toparlanmanın başladığına dair ilk sinyaller olarak özetlenebilir. Çok net, bir önceki yılın aynı ayına göre takvim etkisinden ayrıştırılmış sanayi üretim değişim oranı, 2018’in ocak ayından itibaren haziran ayı sonuna kadar hep düşüş gösterdi. 24 Haziran seçimlerinden sonraki ilk ay, temmuz ayında yükselme gerçekleşmiş olsa da ağustos ayı başında ABD’nin alenen Türkiye’ye ekonomik savaş açmasıyla birlikte, ağustos ayından aralık ayına kadar aylık değişim oranının hep gerilediğini; eylül ayında negatif eksene geçtiğini, aralık ayında bir önceki yıla göre daralmanın yüzde 10’a ulaştığını görüyoruz. Kasım ayına göre, aralık ayındaki aylık değişim oranı ise temmuz ayındaki yüzde 3.6’lık artış sonrasında, ardı ardına negatif performans göstererek, yüzde -1.3’le yılı kapattı.
Bu nedenle, 2019’un ocak ayına, ağustos ayından beri ilk kez, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış aylık sanayi üretimi değişim oranının yüzde 1’lik artış oranı ile başlamış olması sevindirici. Bilhassa, ara malı üretiminin, ağustos ayından bu yana aylık bazda ciddi üretim gerilemesinden sonra, ocak ayına yüzde 2.2 gibi yüksek bir üretim artışıyla başlamış olması; üstelik 2018’in ocak ayında gerilemiş iken, bu yılın ocak ayında artmış olması anlamlı.
Ayrıca, ocak ayında Türkiye’nin ihracatı, 2018’in ocak ayına göre sınırlı bir artış oranı ile rekor kırmıştı. Şubat ayında ise ihracat hacmi tüm zamanların şubat ayı rekorunu beklenenin üzerinde bir artış oranı ile yakaladı. Bu nedenle, ara malı üretimindeki toparlamanın hız kazanması, hiç şüphesiz Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın koordinasyonunda yürütülen ‘dengeleme-disiplin’ dönemine yönelik toparlanmanın başladığına da önemli bir işaret niteliği taşıyacak.
Bu doğrultuda, aralık ayına göre, sermaye malı, yani yatırımlar için gerekli olan makine ve teçhizat üretiminde de yüzde 0.8’lik bir aylık artış, 5 aylık negatif gerilemeden sonra sevindirici. 2019 başında Avrupa Birliği genelinde yapılan bir araştırma, 28 AB üyesi ülkenin vatandaşlarının kendi ülkelerinin ve AB’nin karşı karşıya olduğu ekonomik ve politik sorunları gerçek seviyesinin ortalama yüzde 40 daha üstünde bir negatiflikle algıladıklarına işaret etmişti. İlginçtir, 31 Mart seçimleri sonrası Türkiye ekonomisinin gerek yeni bir kur şoku, gerekse de yeni bir daralmaya sürükleneceğine dair endişe veya hurafeler, gerçek verilere dayalı olasılıkların yüzde 60 üzerine çıkmış durumda. Ekonomi aktörleri, önümüzdeki eylül ayına kadar ‘dengeleme-disiplin’ döneminin devam edeceğinin farkında. Bununla birlikte, küresel ve yerel ‘algı manipülatörleri’nce pompalananlara kulak vermeyip, nisan-mayıs dönemini iyi yönetirsek; haziran ayıyla birlikte gözlenen ekonomik canlanma tüm negatif algıyı darmadağın edecek.
18 Mart 2019 Pazartesi