PROF. DR. KEREM ALKİN
Gerek reel kesim güven endeksi verisi, gerek kapasite kullanım oranı, gerekse de nisan ayı sanayi üretim verisi, 2021’in 2. çeyreğinde GSYH büyümesinin Cumhuriyet tarihinin en yüksek artış oranlarından birine işaret edeceğini gösteriyor. Şimdiden bu oranın yüzde 28-30 aralığında olacağını beklediğimi belirtebilirim. Elbette, bu oranlar 2020 yılının 2. çeyreğinde, pandemiden kaynaklanan gerilemenin matematiksel düzeltmesi. Bununla birlikte önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin belirli bir bölümünde üretimin ve ihracatın hâlâ toparlanmakta zorlandığını dikkate aldığımızda, Türkiye’nin ortaya koyduğu performans uluslararası ekonomi çevreleri tarafından dikkatle takip ediliyor.
YATIRIM HARCAMALARINA DEVAM
Bu doğrultuda, ABD menşeli uluslararası finans kurumu J.P. Morgan, Türkiye’nin 2021 büyüme performansına yönelik beklentisini yüzde 6.1’den yüzde 6.8’e yükseltirken, uluslararası derecelendirme kuruluşu S&P de 2021 büyüme öngörüsünü yüzde 3.6’dan yüzde 6.1’e revize etti. Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası (EBRD) ise 2021 büyüme öngörüsünü yüzde 5’ten yüzde 5.5’e çıkardı. Uluslararası ekonomi ve finans kurumları açısından, pandeminin ortasında bu derece yüksek büyüme performansı, aynı zamanda kamu mali dengesi açısından beklenenden daha iyi bir vergi geliri anlamına da geliyor.
Ayrıca, Covid-19 olmasaydı dahi 2020 yılında 200 milyar dolar hedefi zor gözüken ihracat hacmimizin, 2021 yılında 200 milyar dolar hedefine dolu dizgin koşuyor olması, Türkiye’nin pandemi sürecinde, çok daha kuvvetli bir şekilde, ‘güvenilir liman’ tedarikçi ülke olduğunu bir kez daha kanıtladığını teyit ediyor. Bu nedenle, Çin ve Asya başta olmak üzere pandemi sürecinde tedarik sorunu yaşamış olan ülkeler siparişlerini Türkiye’ye yönlendirmiş durumda. Bu durum, Türk reel sektörü açısından yatırım harcamalarına devam etmesi gerektiği anlamına da geliyor.
BEKLENTİLER POZİTİF
Nitekim, son yayınlanan Reel Kesim Güven Endeksi verisinde, yatırım harcamaları ve üretim hacmi eğilimi ve beklentiler son derece pozitif ve güçlü. Bunun yanı sıra, ihracat beklentisinin ve istihdam beklentisinin de hayli pozitif olması, Türkiye’nin, 2021 yılında da uluslararası ekonomi çevrelerini şaşırtmaya devam edeceğini gösteriyor.
Geçtiğimiz eylül ayından bu yana perakende, nisan ayından itibaren de hizmetler sektörü toparlanmayı hızlandırırken, aşılama oranlarının yükselmesi ve kısıtlamaların azalması, sektörlerdeki toparlanmayı daha da perçinleyecek.
İmalat sanayi kapasite kullanım oranı ve tüketici güven endeksindeki toparlanmayı da hesaba kattığımızda, kuvvetle muhtemel, Türkiye ekonomisinin 2. çeyrek büyüme oranı verisi çok şaşırtıcı olacak gibi gözüküyor.
KÜRESEL PİYASALARDA ‘D VARYANTI’ DALGASI
Dolar endeksinin 18 Haziran’da 92 puanı geçmesi ve euro-dolar paritesinin 1.19 dolara gerilemesinin en önemli gerekçesi, küresel piyasalardaki ‘risk iştahı’nın kırılmış olması. Risk iştahının kırılmasının nedeni ise piyasalarda ‘kötümser beklenti’lere geçilmiş olması. Beklentileri kötümserleştiren en kritik başlık, küresel virüs salgınının seyrine dair süregelen belirsizlik.
Aşılamanın beklenenden daha yavaş seyrettiği ülkeler nedeniyle salgının sonbaharda yeniden hız kazanacağı endişesi. Bilhassa, bu konumdaki ülkelerde yayılma gücü ve sebep olduğu riskler nedeniyle Delta varyantı önemli bir başlık olarak karşımızda duruyor. D varyantının sonbaharda 4. veya 5. dalgalanmaya sebep olup olmayacağına dair belirsizlik algısı güçlü. Küresel piyasalar, dünya genelinde aşılamanın hangi hızla ilerleyeceğini ve vaka sayılarının sonbaharla birlikte nasıl seyredeceğini görmek istiyor. Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere uluslararası kurumlar tarafından yapılacak açıklamalar, piyasalardaki eğilim üzerinde önümüzdeki günlerde de etkili olmayı sürdürecek.
02 Temmuz 2021 Cuma