Üretken yapay zeka; iklim değişikliğinden yoksulluğa kadar pek çok alanda çözüm vaat ederken, her sohbet yanıtının ardında giderek büyüyen bir enerji ve su tüketimi yatıyor. Günümüz yapay zeka altyapısı, dünyanın dört bir yanına dağılmış dev veri merkezlerine dayanıyor. Bu tesisler, çalışmak için muazzam miktarda elektrik kullanıyor ve soğutma için milyonlarca litre su harcıyor. Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarına göre veri merkezlerinin elektrik tüketimi, 2030’da tüm Japonya düzeyine yaklaşacak. Ayrı bir danışmanlık değerlendirmesi, yapay zekanın küresel elektrik kullanımının yüzde 3,5’ine kadar çıkabileceğini öngörüyor.
YENİLENEBİLİRLE YARIŞ
Artan talep, ülkelerin elektrik üretimini fosilden yenilenebilire çevirme hızını zorlayabilir. Yapay zekanın yaygınlaşması, şebekelerde ilave kapasite gerektirirken, yeni kurulan yenilenebilir yatırımların, sanayinin ve ulaşımın karbonsuzlaşmasıyla kaynak için rekabete girmesi riski doğuyor. Şirketler verimlilik artışlarına işaret etse de geri tepme etkisi (rebound) bu kazanımları hızla eritiyor: Sistemler ne kadar verimli olursa, kullanım ve toplam tüketim de o kadar artıyor.
İKİ SENARYO BELİRGİN
Politika ekseninde iki uç çiziliyor. Bir uçta ‘rehavet senaryosu’ var: Teknoloji şirketleri veri merkezlerini özel nükleer mikro reaktörler ve özel şebekelerle besleyerek hızla büyütüyor; kimi yerlerde naftalinlenmiş kömür santralleri yeniden devreye alınıyor. Bu altyapı kısmen yenilenebilirle beslense de fosili dışlayan bağlayıcı yükümlülük bulunmuyor.
Diğer uçta ise daha radikal seçenek: Yapay zekanın en zararlı biçimlerine küresel moratoryum ya da kısıtlama; tıpkı kara mayınları veya ozon tabakasını incelten maddelere yönelik uluslararası yasaklara benzer. Ne var ki ülkeler arasında süren ‘Yapay zeka yarışı’, böylesi bir küresel mutabakatın yakın vadede politik olarak zayıf olduğunu gösteriyor.
PENCERE HIZLA DARALIYOR
Uzmanlar, kritik bir dönüm noktasına gelindiğini vurguluyor: Yapay zekanın çevresel maliyeti hızla tırmanırken, şirket raporlamaları hala sınırlı ve parçalı. Bir sonraki adımları belirleyecek olan; şeffaf enerji-su ayak izi raporlaması, fosilsiz tedarik ilkeleri, şebeke dostu zamanlama ve talep yönetimi, su kıtlığı bölgelerinde soğutmaya sınırlama ve kamu çıkarına uygun verimlilik standartları gibi hedef odaklı tedbirlerin hayata geçirilip geçirilmemesi olacak. Aksi halde inovasyon ile iklim hedefleri arasındaki denge, yapay zeka lehine gezegen aleyhine bozulabilir.
Üretken yapay zekanın hızla yaygınlaşması, veri merkezlerinin enerji ve su talebini keskin biçimde artırıyor. Uzmanlar, emisyonları aşağı çekecek bağlayıcı kurallar olmadan ‘verimlilik kazanımları’nın geri tepme etkisiyle hızla silindiğini vurguluyor. Politika yapıcılara göre, sürdürülebilirlik artık iyi niyete bırakılamayacak kadar kritik.
1. ZORUNLU ÇEVRESEL AÇIKLAMA:
Yapay zeka şirketlerinin eğitim ve kullanım sırasında harcanan enerji, su ve kaynaklı emisyonları standartlaştırılmış biçimde raporlaması isteniyor. Ülkeler arası raporlama kuralları hala parçalı; yine de zorunlu açıklama, şeffaflık ve kıyaslama için temel adım olarak görülüyor.
2. YAPAY ZEKA HİZMETLERİ İÇİN EMİSYON ETİKETLEMESİ:
Restoran menülerindeki kalori/karbon etiketlerine benzer biçimde, dijital hizmetlerde de “emisyon etiketi” öneriliyor. Böylece kullanıcılar ve kurumlar, sağlayıcıların karbon ayak izini görerek daha düşük etkili seçeneklere yönelebilir. Bir diğer öneri, yenilenebilir enerji payı düşük olduğunda işlevselliğin geçici azaltılması gibi dinamik kısıtlar.
3. ETKİYE BAĞLI KULLANIM BAZLI FİYATLANDIRMA:
Karbon fiyatlamasının, ekonomi genelinde uygulanması ve dijital sağlayıcıların çevresel maliyetleri baştan içselleştirmesi savunuluyor. Amaç, yoğun kullanıcıların orantılı çevresel payı ödemesi ve talebin akıllı fiyat sinyalleriyle yönetilmesi.
4. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SINIRLAMALARI:
‘Temel olmayan’ veya eğlence amaçlı uygulamalara kurum içi kullanım kotaları gündemde. Tedarik zincirindeki dolaylı emisyonların ölçümü yaygınlaştıkça, yapay zeka kullanımından doğan enerji ve su ayak izleri de şirket politikalarının parçası haline gelebilir.
5. SU YÖNETİMİ GEREKLİLİKLERİ :
Su kıtlığı yaşayan yörelerde veri merkezlerinin soğutma için kontrolsüz su kullanmasını önleyecek bağlayıcı sınırlamalar öneriliyor. Hedef, yerel kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltmak.
Uzmanlar, ‘piyasa güçlerinin tek başına çözüm üretmeyeceğini’ belirtiyor. Sürdürülebilirliğin, iyi niyet veya ‘akıllı verimlilik hileleri’ ile değil, uygulanabilir kurallarla sağlanacağı vurgulanıyor.
TÜKETİCİ FARKINDALIĞI YETERLİ DEĞİL
Farkındalık kampanyaları yararlı olsa da, kullanım kolaylığına tasarlanmış sistemlerde bireylerden özdenetim beklemek gerçekçi görülmüyor. ‘Yalnızca gerektiğinde yapay zeka kullanın’ çağrılarının, ‘Bu e-postayı yazdırmayın’ uyarıları gibi etkisiz kalabileceği uyarısı yapılıyor.