Cumartesi, 23 Kasım, 2024
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de suyun yüzde 74'ü tarım amaçlı sulamada, yüzde 13'ü sanayide, kalan yüzde 13'ü de evsel ve bireysel ihtiyaçlar için kullanılıyor.
Kişi başına düşen yıllık 1400 metreküp kullanılabilir suyla, su azlığı yaşayan ülkeler kategorisindeki Türkiye'de, nüfusun 2040'ta 100 milyonu aşacağı ve kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının yaklaşık 1100 metreküp olacağı tahmin ediliyor. Bu durum, Türkiye'nin gelecekte su sıkıntısı çeken ve su stresi olan bir ülke durumuna gelme ihtimalini doğuruyor.
Susuzluk ve kuraklık riskine karşı alınması gereken önlemler hakkında İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, gelecek yıllarda iklim değişikliğinin şiddetlendirdiği aşırı hava olaylarının Türkiye'de çok daha önemli olabileceğini ve iklim değişikliğine bağlı gelişen olumsuzluklardan ülkenin de etkileneceğini söyledi.
Tolunay, "Bu aşırı hava olaylarına şiddetli sağanak yağışlar, sel ve taşkınlar, fırtınalar, dolu, kuraklık, orman yangınları örnek verilebilir. Bunların her birinin etkilerine karşı alınabilecek önlemler bulunmaktadır." dedi.
Türkiye'de yıllık su tüketiminin büyük bölümünün tarım alanlarının sulanmasında gerçekleştiğini ve bunun "vahşi sulama" denilen yöntemlerle yapıldığını bildiren Tolunay, alınabilecek önlemlerle ilgili şu önerilerde bulundu: "Damlama sulama gibi suyun daha etkin ve az kullanılmasını sağlayan yöntemler su tasarrufu sağlayacaktır. Diğer yandan bölgelerin iklimine uygun olmayan tarımsal ürünler yetiştirilmesi de su tüketimini artırmakta. Örneğin oldukça kurak bölgelerde, su ihtiyacı yüksek olan şeker pancarı ya da mısır gibi ürünlerin yetiştirilmesinin önüne geçilmeli. Toprakların organik madde içeriğinin yükseltilmesi, toprak yüzeyinin malçlanması gibi yöntemler suyun topraklarda depolanmasını ve buharlaşmayla kaybolmasını engelleyecektir. Açık sulama kanallarının kapalı hale getirilmesi de buharlaşma sonucu yaşanan su kaybını azaltacaktır."
Yağmur suyu hasadı çalışmalarına da bir an önce başlanması gerektiğini vurgulayan Tolunay, "Yağmur suyu hasadı denilince göletler yapmak değil, yağmur suyunun toprağa sızmasını sağlayacak uygun toprak işleme yöntemleri, tahrip olmuş arazilerin ıslahı gibi çalışmalar anlaşılmalıdır. Yer altı barajları inşa edilmesi de gündemde. Ancak bunlar inşa edilirken arazilerin tahrip edilmemesine, yer altı sularının beslenmesinin engellenmemesine dikkat edilmelidir." diye konuştu.
Tarım haricinde çok su kullanan termik santraller, madencilik, tekstil gibi sektörlerde de su tüketiminin azaltılması gerektiğini dile getiren Tolunay, evsel su tüketimini çok fazla azaltmanın mümkün olmadığına ancak yine de toplumun tasarruf konusunda daha çok bilinçlendirilebileceğine dikkati çekti.
Kentlerin aşırı büyümesinin de su sorununu beraberinde getirdiğini kaydeden Tolunay, nüfusun Anadolu'da tutulacağı planlama çalışmaları yapılması önerisinde bulundu.
Atık suların arıtılarak yeniden kullanımının sağlanması gerektiğini ifade eden Tolunay, "Kuraklıklarla mücadele ederken suya sadece insanların değil tüm canlıların ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü suyu depolamak için derelere bentler kurulduğunda bendin aşağı kısımları kurumakta ve tüm canlılar susuz kalabilmektedir." dedi.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Havza Yönetimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Gökbulak da kuraklığın önüne geçebilmek için su kaynaklarını artırmanın, bunun için de yağış sularından faydalanmanın çok önemli olduğunu belirtti.
Gökbulak, "Tatlı su diye tanımladığımız suların kaynağı yağıştır. Ülkemizde tatlı su oranını artıramayız ancak yağış sularını daha yarayışlı biçimde kullanabiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Yağışların toprak yüzeyinden, toprağa girdikten sonra da yüzey altı akış şeklinde yer altı sularına, derelere, göllere veya denizlere ulaştığını anlatan Gökbulak, bu akış şekilleri içerisinde bitki ve insanlar da dahil tüm canlılar için en faydalısının, suyun toprağa girdikten sonra yavaş yavaş topraktan sızarak yer altı sularını beslemesi veya derelere ulaşması olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Gökbulak, şöyle devam etti: "Suyun toprağa sızarak toprak içerisindeki hareketi, suyun kirlenmesini azaltmakta ve su kaynaklarını kullanmada bizlere zaman kazandırmaktadır. Buna karşılık yüzeyde akan suların bir kısmı hem kirlenmekte hem de hızlıca derelere ulaşmakta bir kısmı da denizlere akmak suretiyle kullanım dışına çıkmaktadır. Bu nedenle yağmur sularının etkili biçimde kullanılması için toprak içerisine sızması gerekmektedir. Bu da arazi kullanımıyla ilgili bir konudur. Çünkü arazi kullanımı bilimsel yöntemlere göre yapılırsa, birbiriyle bir zincirin iki halkası gibi hem toprağı hem de suyu korumuş oluruz."
Toprağın yağmur sularının depolandığı bir ortam olduğunu ancak geçirimsiz yüzeylerin arttığı büyük şehirlerde bu anlamda büyük israf yaşandığını dile getiren Gökbulak, şunları kaydetti: "Yağmur suları kentsel havzalarda da toplanarak sulama amacıyla kullanılabilir. Bu amaçla evsel atıkların uzaklaştırıldığı sistemlerle çatılar, asfalt ve yol gibi geçirimsiz yüzlerde akan suların toplandığı sistemlerin birbirinden ayrılmış olması gerekir ki ülkemizde henüz bu altyapı oluşturulmamıştır. Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde bu gibi uygulamalar yaygın olup, bahçe sulamasından çıkan su, tekrar bahçe sulamasında kullanılabilmektedir. Buna ilaveten kentsel havzalarda geçirimsiz yüzey alanları azaltılıp yeşil alanlar artırılarak yağmur suyunun toprağa giren miktarı artırılabilir. Böylece özellikle yaz kuraklığında bitkilerin toprağa giren bu sudan faydalanma şansı da olabilir."
Yağmur sularının toprağa daha fazla girmesine yönelik mimari yapılar yapılabileceğini, örneğin park ve kaldırım gibi alanlarda tamamen beton kalıp taşlar yerine yağmur sularının bir kısmının toprağa ulaşmasını sağlayabilecek gözenekli kaplama taşları veya küçük parçalı taş döşemelerin tercih edilebileceğini aktaran Gökbulak, "Yine, bazı gelişmiş ülkelerde uygulandığı gibi caddelerin ve yolların tamamen asfaltlanması yerine beton bloklarla kaplanması, böylece bloklar arasında az da olsa boşlukların bırakılması gibi uygulamalar daha fazla yağmur suyunun toprağa girmesine olanak sağlayabilir." diye konuştu.
25 Mayıs 2022 Çarşamba
23 Kasım 2024 Cumartesi
23 Kasım 2024 Cumartesi
23 Kasım 2024 Cumartesi
23 Kasım 2024 Cumartesi
23 Kasım 2024 Cumartesi