istanbul-ticaret-gazetesi
istanbul-ticaret-gazetesi

Türkiye’ye Çin+1 fırsatı doğabilir

Küresel üretimde Çin’in payı hızla artarken, Avrupa’nın doymuş ekonomisi alarm veriyor. Çin’in yanında güvenilir yeni bir tedarikçi arayışını ifade eden ‘Çin+1’ modelinde Türkiye öne çıkıyor. Yeni beş yıllık planını açıklayan Pekin’in, büyümeyi ılımlı seviyede tutup, iç tüketimi geliştireceğini açıklaması, Türkiye’nin üretim ve lojistik avantajlarını daha da önemli hale getiriyor.

Giriş: 14.11.2025 - 09:17
Güncelleme: 14.11.2025 - 09:17
Türkiye’ye Çin+1 fırsatı doğabilir

Küresel projeksiyonlara göre 2030’a gelindiğinde dünyadaki her iki üründen birinin Çin’de üretilmesi bekleniyor. Avrupa’nın otomotiv endüstrisinde bile ağırlığını artıran Çin, hem maliyet hem de teknoloji üstünlüğüyle küresel üretim zincirlerini yeniden şekillendiriyor. Avrupa ekonomileri ‘doymuş’ diye nitelendirilirken, Çin’in yüksek büyüme potansiyeli, yeni dünya düzeninde onu ana üretim üssü haline getiriyor.


Ülkede geçtiğimiz günlerde duyurulan Çin 2035 Sanayi Planı da bu üretim gücünün ve potansiyelin devamlılığı için atılacak adımları gösteriyor. 2035 Planı kapsamında açıklanan yeni 5 Yıllık Plan’a göre Çin, büyümeyi yüzde 4.5 civarında tutarken, büyümeden çok inovasyon ve gelişmeye ağırlık verecek. Yine plan kapsamında milli gelir ve iç tüketim artırılacak. Üretim gücünü koruyup ‘teknolojiyle gelişmeyi’ hedefleyen Çin, planın tamamlanmasından sonraki yıllarda daha ‘kaliteli güç’ sahibi olacak.


Çin’in imalat sanayinin yanı sıra teknoloji alanında da gelişmeyi artırması, gelişmiş ülkelerin daha ağır rekabete maruz kalacağına işaret ediyor. Bu durumda tedarikte ve teknolojide Çin’in yanına başka kaynakları koymaya yönelik arayışlarda ibre Türkiye’ye dönüyor.


ÇİN’E EK GÜVENLİ TEDARİKÇİ ARAYIŞI
Son yıllarda çok uluslu şirketlerin hızla benimsediği ‘Çin+1’ stratejisi, tedarik riskini azaltmak için Çin’e ek bir üretim veya lojistik merkezi oluşturmayı hedefliyor. Bu strateji, Çin’in ana tedarikçi olmaya devam edeceği, ancak şirketlerin ikinci bir güvenli kanal oluşturacağı bir modele dayanıyor. Bu model, yeni tedarikçi ülkeler için büyük bir fırsat meydana getiriyor.


TÜRKİYE STRATEJİK SEKTÖRLERDE ÖNE ÇIKIYOR
Türkiye; savunma sanayindeki hızlı dönüşüm, yüksek teknolojili üretimde artan kapasite, enerji koridorlarındaki merkez ülke vizyonu ve gelişen lojistik altyapısıyla ‘Çin+1’ stratejisinin doğal adayları arasında gösteriliyor. Asya-Avrupa geçişindeki coğrafi avantaj, gümrük birliği ilişkisi ve geniş iç pazar Türkiye’nin rekabet gücünü artırıyor.

Türkiye’ye Çin+1 fırsatı doğabilir

YENİ DÜNYA DÜZENİNDE FIRSAT PENCERESİ
Küresel üretimin yeniden şekillendiği, ülkelerin tedarik zincirlerini çeşitlendirdiği bu süreç, Türkiye için önemli bir fırsat penceresi sunuyor. Çin’le rekabet etmek yerine onunla birlikte tedarikçi olmayı hedefleyen bir model, hem ihracat kapasitesini artırabilir hem de Türkiye’yi yeni ekonomik dengelerin merkezine taşıyabilir. Bu nedenle uzmanlar, teknoloji, enerji, savunma ve finans alanlarındaki yatırımların bugün yapılmasının gelecek dönemin en kritik adımı olacağı görüşünde birleșiyor.


BÜYÜME ILIMLI SEVİYEDE
Bu yılın ilk çeyreğinde GSYİH’si yüzde 5.2 oranında artan Çin, 2035 planı dönemi boyunca da yıllık yüzde 4.5-4.8 oranında büyümeyi devam ettirmeyi planlıyor. Bu da hem üretimde hem ihracatta sert bir fren olmayacağı şeklinde yorumlanıyor. Diğer yandan, Türkiye’nin ihracatında yüzde 50 paya sahip olan Avrupa ekonomisi ise ‘doymuş’ durumda. Euro bölgesindeki yüzde 1’lik büyüme oranı da bunu gösteriyor. Büyüme oranını artırmaya yönelik hedefler olsa da yapısal sorunlar alarm veriyor. Küresel büyüme yüzde 3.0-3.5 aralığına takılırken, Avrupa’nın yavaşlaması, Asya’daki devin, elektrikli araçlar ve teknoloji ürünleri başta olmak üzere Avrupa pazarındaki baskısını artırabileceği tahmin ediliyor. Bu baskı Çin’in yanında ‘güvenilir’ başka bir tedarikçi arayışını güçlendiriyor.


TÜRKİYE’NİN SUNDUĞU AVANTAJLAR
Geçtiğimiz yıllarda ‘Çin+1’, hem tedarik zincirlerinde bu ülkeye bağımlılığı azaltma hem de Çin’de artan işgücü maliyetleri sebebiyle Hindistan, Meksika, Vietnam gibi diğer ülkelere kayma söz konusu olsa da Türkiye coğrafi konumu, ticaret koridorlarında bulunması ve üretim gücüyle dikkat çekiyor.


Bu şartlarda Türkiye’nin şu avantajları dikkat çekiyor:

- Jeostratejik konum ve lojistik üstünlük

- İşgücü ve maliyet etkinliği

- Gelişen diplomatik ilişkiler

- Küresel çeşitlendirme ihtiyacı

Türkiye’ye Çin+1 fırsatı doğabilir

ENERJİ GÜVENLİĞİ VE GAYRİMENKUL
Çin’in bazı sorunlu sektörler sebebiyle yaşadığı problemler, Türkiye’yi diğer yatırımcılar için daha cazip hale getiriyor. Özellikle enerji tedarik güvenliği ve gayrimenkul üretim potansiyelinin Türkiye’yi farklı kılan avantajlar olduğu belirtiliyor.


Diğer yandan, Çin+1 formülünde Türkiye’nin potansiyelini açığa çıkaracak unsurlardan biri de ticaret koridorları. Ayrıca demiryolu yatırımları Türkiye’nin önemini artırıyor.


Bir Kuşak Bir Yol ile entegre Orta Koridor (Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu) üzerinde Türkiye kilit konumda. Ayrıca Çin’in Türkiye üzerinde milyarlarca dolarlık demiryolu modernizasyonu planlarının gerçekleşmesi durumunda Avrupa’ya uzanan rotada daha hızlı ve daha güvenli bir ticaret koridoru oluşacak. Çinli otomotiv ve teknoloji firmalarının Türkiye’de yatırımlarını artırması ise bu formülde Türkiye’nin ağırlığını kuvvetlendirecek.


YEŞİL DÖNÜŞÜMDE FIRSATLAR
Çin, 2035 Planı döneminde üretim ve teknolojide ‘yeşil dönüşüm’ harcamalarına da ağırlık verecek. Bu süreçte AB ile entegrasyonu hızlandıran Türkiye’nin, Çin ile yeşil teknoloji anlaşmalarını artırmasının, ticaret ve tedarikte


İSTANBUL BÖLGESEL FİNANS ÜSSÜ
Türkiye yalnızca üretim ve lojistikte değil, finans alanında da yeni dönemin aktörleri arasında yer almayı hedefliyor. İstanbul Finans Merkezi’nin faaliyete geçmesiyle bölgesel bir finans başkenti olma iddiası güçleniyor. Özellikle İslami finansın büyüyen küresel hacmi dikkate alındığında Türkiye’nin bu alanda liderlik üstlenebileceği değerlendiriliyor.


HALKIN TÜKETİM GÜCÜ ARTIRILACAK GÜCÜ ARTIRILACAK 
Çin’in yeni 5 yıllık planında ana başlıklardan biri ‘tüketimi artırmak’. Planda, bunun için özel girişimler geliştirilmesi gerektiği belirtildi. Pekin yönetiminden planla ilgili yapılan açıklamalarda şunlar kaydedildi: “İnsanların harcama gücünü artırmak için istihdamı artırmak, gelirleri yükseltmek, beklentileri istikrarlı tutmak ve kamu hizmetlerine ayrılan mali harcama payını uygun şekilde artırmak için koordineli adımlar atmalıyız. Yüksek kaliteli tüketim malları ve hizmetlerinin arzı genişletilmeli. Hizmet tüketimini artırmak için pazar erişimini kolaylaştırmaya ve çeşitli iş biçimlerini entegre etmeye odaklanmalıyız. Lider markalar oluşturmak, standartları yükseltmek, mal tüketimini genişletmek ve iyileştirmek için yeni teknolojiler uygulamak için sıkı çalışmalıyız. Ayrıca daha fazla şehri uluslararası tüketim merkezlerine dönüştürmeliyiz.”


PEKİN’İN 5 YILLIK PLANININ AMACI NE?
Çin, sosyalist modernleşmeyi, beşer yıllık planlarla 2035 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedefliyor. Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 15. Beş Yıllık Plan toplantısından sonra yayımlanan bildiriye göre, Çin önümüzdeki 5 yılda hem stratejik fırsatlarla hem de kalkınmada risk ve zorluklarla artan belirsizliklerle ve öngörülemeyen faktörlerle karşı karşıya kalacak. ÇKP Merkez Komitesi Genel Sekreteri Xi Cinping de önümüzdeki 5 yılın, yoğunlaşan küresel rekabet ortamında stratejik inisiyatifi güvence altına almak ve sosyalist modernleşme hedefine doğru kararlı bir ilerleme kaydetmek için bir ‘fırsat penceresi’ olarak çerçevelendiğini söyledi.


Xi, 2035 hedefine ulaşmanın temel ölçütünün, Çin’in kişi başına düşen GSYİH’sini orta düzey gelişmiş bir ülkeyle aynı seviyeye çıkarmak olduğunu belirtti. Xi, hedefe ulaşmak için ekonominin 15. Beş Yıllık Plan döneminde ‘uygun bir büyüme oranını koruması’ gerektiğini belirtti. Xi, ayrıca önümüzdeki beş yılda yeni ‘kaliteli üretim’ güçlerinin geliştirilmesine ağırlık vereceklerini vurguladı.


Reform ve inovasyon, planın belirleyici unsurları arasında yer alacak. Yerli inovasyonun güçlendirilmesi, endüstrileri desteklemek için ‘AI Plus’ (Yapay Zeka Artı) girişiminin başlatılması, hem fiziksel varlıklara hem de insan sermayesine dengeli yatırımın teşvik edilmesi gibi yeni girişimlerin, Çin’in gelecekteki kalkınma rotasını şekillendirmesi bekleniyor.