fatih@fatihoktay.com

 

Türkiye’de ve dünyanın diğer ülkelerinde büyük açıların kaynağı depremler, aynı zamanda yerkürenin enerjisini ve canlılığını, üzerinde yaşamı destekleme kapasitesini yitirmediğinin göstergeleri. Depremler, yerkürenin katı diyebileceğimiz kabuğunda, çekirdeğindeki enerji ile daha sıvı iç katmanlarındaki dolaşımın yol açtığı hareketlerden kaynaklanıyor. Yer kabuğunu oluşturan plakaların, insan ömrüne göre yavaş, yılda milimetreler, santimetreler düzeyindeki hızlarda hareketleri, birbirlerine sürtünmeleri, takılmaları ve kurtulmaları, depremleri oluşturuyor. Bu hareketler dursa depremlerin kıyımından kurtulacağız ama bu, yerkürenin çekirdeğindeki hareketin durması anlamına gelecek. Erimiş demir ağırlıklı çekirdeğindeki hareket depremler yanında yerkürenin manyetik alanının da kaynağı. Bu manyetik alan da hem dünya üzerindeki canlıları zararlı kozmik ışın ve parçacıklardan koruyor hem de güneşin püskürttüğü parçacıkların dünya atmosferini üfleyip götürmesini önlüyor. Depremleri oluşturan çekirdek hareketi dursa dünyadaki yaşam da bitecek. 

 

O nedenle çözüm depremlerin bitmesinde değil, onlarla emniyetli bir şekilde yaşayabilmekten, onların yaşamın parçası olduğunun idraki ile gerekenleri toplum ve bireyler olarak yapmaktan geçiyor.

 

Artık hepimizin bildiği gibi ülkemizdeki depremler, Anadolu’yu oluşturan yerküre kabuk parçalarının, birbirine yaklaşan kuzeydeki Avrasya plakası ile daha güneydeki Afrika plakası ve Arabistan plakası arasında sıkışmasından kaynaklanıyor. Benzer yapılardan oluşan bir deprem kuşağı doğuya, Doğu Asya bölgesine kadar uzanıyor. 

 

*        *        *

 

Çin’in deprem derdinin ana kaynağını da Hindistan’ın üzerinde olduğu plakanın on milyon yıllar içinde Afrika’dan koparak gelip Avrasya plakasına toslayıp, sıkıştırması oluşturuyor. Himalaya Dağları bu sıkıştırmanın bir sonucu. Ülkenin depremleri ağırlıklı olarak bunun sonucunda oluşan faylar üzerinde oluyor. Bölge, dünyanın en aktif deprem bölgelerinden biri; 1900’lerden bu yana dünyada deprem sonucu oluşan ölümlerin yarısı kadarı Çin’de gerçekleşmiş.

 

Çin’de 1960’larda, yaşam altyapısını depreme uygun hale getirmek ülkenin o yıllardaki fakirliği ile olanaksız olduğundan, depremi önceden tahmine yönelindi. Bu, ülkenin tartışmasız lideri Mao’nun politik görüşleri doğrultusunda ‘halk bilimi’ yardımıyla yapılacaktı. Bu doğrultuda bir tarafta sismik ölçüm istasyonları oluşturulur ve bildiğimiz anlamda bilimsel altyapı ve insan kaynakları güçlendirilirken, bir yandan da fabrikalarda, tarlalarda, okullarda insanlar jeoloji ve bilim alanlarında eğitilip, depremlerle ilişkisi olabilecek ölçümler ve gözlemler yapmaya yönlendirildiler. Halk, deniz ve kuyu sularındaki seviye, koku, renk gibi özelliklerinde, hayvanların davranışlarında, arazi yapısında, toprak altı elektrik akımları, radon gazı seviyeleri gibi birçok alanda değişimleri belirlemek üzere gözlem ve ölçümler yapacak, yetkililere bildirecek, bunlar bildiğimiz bilim çerçevesinde değerlendirilecek, yaklaşmakta olan bir depremin işaretleri anlaşılmaya çalışılacaktı. 1978 yılında ülkenin Haicheng kentinde yetkililerin deprem alarmı vermesinden kısa bir süre sonra 7.5 büyüklüğünde bir deprem oldu. Böyle büyük bir depremde Çin’in o günkü koşullarında 150 bin kadar ölüm olması beklenirken, 2 bin kadar insan öldü. 

 

O sıralarda bu, dünyanın ilk başarılı deprem tahmini olarak sunuldu ve karşılandı. Ancak sonradan yapılan değerlendirmelerde, güçlü öncü depremler nedeniyle halkın büyük bölümünün zaten evlerini terk etmiş olduğu, yetkililerin de uyarıyı halk biliminden çok buna dayanarak verdikleri sonucuna varıldı. Ertesi yıl Tangshan kentinde sabaha karşı 7.6 büyüklüğünde bir deprem oldu, bunu öğleden sonra ilk depremin 70 kilometre uzağında bir ikincisi izledi. Kentteki yapıların büyük bölümü yıkıldı ve 300 bin kadar insan öldü.

 

Depremin önceden kestirilemediği anlaşılıyordu; yaşam altyapısını depreme uygun hale getirmek gerekiyordu. 2008 yılında Sichuan kentine 80 kilometre uzaklıkta 7.9 büyüklüğünde bir deprem olduğunda yaklaşık 70 bin insan öldü. Altyapı henüz olması gereken düzeyde değildi ama ülke yönetimi bölgenin yeniden imarı için 150 milyar dolar ayırabiliyordu artık.

13 Şubat 2023 Pazartesi