fatih@fatihoktay.com

 

Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) raporuna göre, 2009 yılı sonunda G20 ülkelerinin ithalatı kısıtlamak için uygulamaya koymuş olduğu yürürlükteki toplam düzenleme sayısı 70 kadardı. 2022 yılı sonunda bu sayı 2 bin 150 düzeyine ulaşmıştı. Çin, uluslararası ticarette değişen bu oyun kurallarına karşı tedbirler alıyor. Özellikle karbon vergileri konusunda sıkı çalışıyor.

 

Uluslararası ticaretin günümüzdeki durumunu, 2008 küresel krizi öncesinde hayal etmek bile zor olurdu. 1990’ların başlarından 2008 krizine kadar dünya dış ticaret hacmindeki ortalama yıllık artış yüzde 10 dolaylarında, neredeyse dünya ekonomisinin o dönemdeki ortalama büyüme hızının iki katı olarak gerçekleşmişti. Bunun sonucu olarak dünya toplam ihracatının dünya ekonomisinin büyüklüğüne oranı yüzde 20 dolayından yüzde 30 dolayına çıkmıştı. Bu, uluslararası ticaretin giderek serbestleştiği, geniş kapsamlı serbest ticaret anlaşmalarının hızla arttığı bir dönemdi.

 

ESKİ BÜYÜME YOK ARTIK!

 

2008 sonrasında dünya dış ticareti çeşitli krizlerle düşüp kalkarak ortalamada ancak dünya ekonomisinin hızında büyüyor; o eski baş döndürücü büyüme yok artık. Bunda, ülke ekonomilerinin 2008 krizi sonrasında tam anlamıyla toparlanamamış olması yanında korumacılıktaki hızlı artış rol oynuyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün geçtiğimiz aylarda çıkan bir raporuna göre, 2009 yılı sonunda G20 ülkelerinin ithalatı kısıtlamak için uygulamaya koymuş olduğu yürürlükteki toplam düzenleme sayısı 70 kadardı. Donald Trump’ın ABD Başkanı olması öncesi 2016 yılı sonunda yürürlükteki bu tür düzenleme sayısı 500 dolayına çıkmıştı; 2020 sonunda Biden’ın başkanlığı öncesi sayı 1400 dolayındaydı, 2022 sonunda ise 2150 düzeyine ulaşmıştı.

 

DIŞ TİCARETTE ANA UNSUR 

 

Yukarıda sözünü ettiklerimiz, ülkelerin diğer ülke üreticilerinin pazarlarına erişimini kısıtlama veya maliyetlerini artırma yoluyla yerli üreticilerin rekabet gücünü artırmaya yönelik kota, ek gümrük vergisi türünde uygulamalar. Günümüzde bunların yanına, yerli üreticiyi doğrudan destekleme politikaları geliyor. Biden yönetiminin yalnız ABD’de üretilen elektrikli otomobiller için getirdiği teşvik tedbirlerine, AB tarafından kendi üreticileri için ABD’ye ihracatta rekabet dezavantajı yaratacağı gerekçesiyle karşı çıkılması, bu bağlamda bir gelişme. Yakın zamanlara kadar yerli sanayiyi doğrudan destekleme politikaları, gelişmekte olan ülkeler tarafından uygulanır, gelişmiş olanlar tarafından kınanırdı. Artık bu tür politikalar dış ticaret akışlarını biçimlendiren ana unsurlar arasına giriyor.

 

Bir de, AB’nin iklim koruma, sınai ve teknolojik gelişme, yerli üreticiyi koruma amaçlarının birbirine karıştığı Sınırda Karbon Vergisi örneği var. Bilindiği üzere bunun temelinde, çevreye ve dünya iklim sistemine zarar veren üreticilere ek maliyet getirme politikası yatıyor. Bu, çevre-iklim sistemini korumak ve yeşil teknolojilere olan talebi artırarak AB üreticilerinin bu alanda ilerlemesini sağlamak olmak üzere iki amaca yönelik bir politika. AB üreticilerine getirilen ek maliyetin onların rekabet gücünü düşürmemesi için AB’ye çevre-iklim sistemine zarar veren yöntemlerle üretilen ürünler ihraç eden ancak ülkelerinde AB’li üreticiler gibi bunun bedelini ödemeyen yabancı üreticilere sınırda vergi yoluyla bedel ödetilmesi öngörülüyor. Bu, şimdilik AB’ye özgüyse de ihracatta karbon izine dayalı vergilerin yaygınlaşması olası.

 

KARBON VERGİLERİNE SIKI ÇALIŞIYOR

 

Çin’de, ülke üreticilerinin ihracat potansiyelini etkileyen ve etkileyecek bu gelişmelere karşı neler yapılıyor? Ek gümrük vergileri ve kotaların etkisi, mal akış rotalarının değişmesi ile büyük ölçüde azaltılıyor. Trump dönemi ek gümrük vergilerinden sonra Çin’in ABD’ye ihracatında bir düşüş, Meksika, Vietnam gibi bazı ülkelerin ihracatında ise artışlar oldu; ancak bu ülkelerin Çin’den ithalatında da buna paralel artışlar görüldü. Bu, Çin’in ABD’ye ihracatının bu ülkeler üzerinden, kısmen üretimin son aşamasının bu ülkelere kaydırılmasıyla sürdürüldüğüne işaret ediyor. ABD ve AB ülkelerinin kendi sanayilerini doğrudan destekleme politikalarına karşı ise Çin’in yapacağı pek bir şey yok; ülke yönetimi de zaten kendi üreticilerine büyük destekler sağlıyor. Bu ülke yönetimlerinin sanayi politikaları uygulamaya başlamasının ana nedeni de bu konuda Çin ile rekabet etme kaygısı. 

 

Karbon vergilerine gelince, Çin bu konuda sıkı çalışıyor. Vergiler, cezalar, hepsinden önemlisi AB ve sınırlı şekilde ABD’de uygulanan türde bir karbon piyasası oluşturarak üretimde çevre kirleten ve karbon salana bunun maliyetini ödetecek sistemler kuruluyor. Bunun yanında ülke yönetimi üreticilerin ve ürünlerin karbon salımlarını izleyecek, belirleyecek ve bunları diğer gelişmiş ülkelerdekiler ile karşılaştıracak sistemler geliştirmek üzere hummalı bir faaliyet içinde bulunuyor.

04 Aralık 2023 Pazartesi