Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

93 yıllık Cumhuriyet tarihinin en zor, en kalbimizi sıkıştıran, en ciğerimizi dağlayan bir gecesini, 15 Temmuz’da yaşadık. Darbe girişiminin ilk saatlerinde, her şey büyük bir belirsizlik içindeyken, 16 Temmuz’da sabaha karşı 02:30’da, dolar-TL kurunun 2.32-2.34 TL düzeyini dahi test ettiğini gözlemlerken, saat 06:30’da kalkışın büyük ölçüde bastırıldığına dair haberlerle, dolar-TL kuru 3.00-3.02 TL bandına kadar geriledi.

18 Temmuz günü, ekonomi yönetimimizin proaktif adımları ve Merkez Bankamızın, piyasada olası Türk Lirası sıkışıklığını gidermeye yönelik 7 maddelik tedbirleri sayesinde ve yine ekonomi yönetiminin cesaretle para ve sermaye piyasalarının açılmasına karar vermesi ile bu derece ağır bir olayın ardından yurt içi piyasalar güne çok iyi başladı ve dolar-TL kurunun 2.94 TL ve hatta altına kadar gerilediğine şahit olduk. Ancak, öğleden sonra uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s’in ‘not indirebilirim’ yönündeki erken tavrı, yabancı yatırımcıları ürküttü ve İstanbul Borsası’nda satışları, dolar kurunda da 2.98-3.00 TL düzeyine doğru hareketi gözlemledik. Tüm bu süreçte, piyasaların daha ağır bir tepki vermemesinde, TOBB ve bağlı ticaret ve sanayi odaları ile ticaret borsa yönetimlerinin, TİM ve bağlı ihracatçı birlikleri yönetimlerinin ‘birlik ve beraberlik’ mesajları etkili oldu.

STANDARD&POORS’TAN ‘ART NİYETLİ’ ADIM

Hiçbir ülkenin kolay kolay atlatamayacağı bir siyasi travmanın yaralarını, milletiyle, meclisiyle, hükümetiyle hızla kapamaya çalışan Türkiye, ne yazık ki, uluslararası derecelendirme kuruluşu Standard and Poors’un (S&P) uluslararası derecelendirme notunu indirmesi ve uluslararası yatırımcıların not indirimine gösterdikleri tepkiyle hak etmediği ölçüde bir hisse senedi ve tahvil satışına maruz kaldı. Dolar kuru
3.10 TL’ye yaklaşarak, Eylül 2015’ten bu yana ilk kez rekor kırdı. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Şimşek olmak üzere ekonomi ve siyaset çevreleri bu not indirimini ağır bir şekilde eleştirdiler ve S&P’nin bu adımının bütünüyle ‘siyasi’ olduğunun altını çizdiler.

Halkımızın feraseti ve ‘milli’ duruşu ile ‘TL’ye sahip çık’ çağrıları yerini buldu ve ilk 3 günde halkımız 7 milyar dolar döviz bozdurarak, bu hain girişimin ekonomiye daha fazla zarar vermesini engelledi.

Türk ekonomisinin makro dengeleri üzerinde bu menfur girişimin etkileri daha belli değilken, olası etkileri bertaraf edecek birçok tedbir alınır iken, ‘Türkiye dış borçlarını ödeyemeyebilir; Türkiye’ye fonlama azaldı, dışarıya sermaye çıkışı var’ gibi bahanelerle, Türkiye mali disiplini koruma mesajı verirken, bankaların mali yapısı hayli sağlamken, böyle bir not indiriminin ‘iyi niyet’ kriterleri ile değerlendirilmesi söz konusu değil. Buna karşılık, bir başka kuruluş olan Fitch, Türkiye’nin görünümünü ‘durağan’da bıraktığı gibi 19 Ağustos’ta bir değerlendirme yapacağını açıkladı ve Türkiye’nin hak ettiği soğukkanlılığı gösterdi.

PROAKTİF BİR ALGI YÖNETİMİ ATAĞI ŞART

Ekonomi yönetimimizin açıklayacağı reformlar ve paketler, travmayı atlatmak adına elbette önemli olacak. Keza, TİM ve DEİK’in iş dünyası ve ihracatçılarla paylaştığı örnek mektuplar ile Türk iş dünyasının yurt dışında çalıştıkları firmalara, muhataplarına Türkiye’nin, Türk halkının, Türk iş dünyasının duruşuna ve demokrasiye bağlılığa yönelik verecekleri mesajlar hayati önem taşıyor. Türkiye’nin son derece proaktif bir dış tanıtım ve algı yönetimi atağına geçmesi, TOBB’un, Oda yönetimlerinin, TİM’in, ihracatçı birlik yönetimlerinin ve DEİK’in bu konuda aktif rol almaları, uluslararası alandaki etkileri açısından son derece pozitif olacaktır.

25 Temmuz 2016 Pazartesi