Dr. Can GÜRLESEL

Dr. Can GÜRLESEL

Diğer Yazıları

DR. CAN GÜRLESEL

Türk Lirası, 2020 yılında da değer kaybına devam ediyor. Türk Lirası’nın değer kaybı, 2017 yılından itibaren hızlandı. 2017, 2018 ve 2019 yıllarındaki değer kaybının arkasında farklı unsurlar yer aldı. 2020 yılındaki değer kaybı ise daha çok uygulanan para politikasından kaynaklanıyor.

1. Covid-19’a finansal kırılganlıklar ile yakalandık, ihtiyacı aşan para ve kredi genişlemesi ile kırılganlıkları artırdık

Türkiye, Covid-19 salgınına 2019 yılından sarkan ve 2020 yılında artan finansal kırılganlıkları ile yakalandı. Covid-19 salgını ile ortaya çıkan koşullar nedeniyle hükümet ve merkez bankası, diğer tüm ülkelerde olduğu gibi para ve kredi genişlemesine başvurdu. Ancak parasal genişleme ve kredi büyümesi ihtiyacı aştı ve negatif faizle desteklenen genişleme ekonomik büyümeyi hedeflemeye başladı. Emisyon hacmi yüzde 80, TC. Merkez Bankası’nın piyasalara bıraktığı likidite 4 katı arttı. Yılbaşından 13 Ağustos tarihine kadar kur etkilerinden arındırılmış kredi genişlemesi 772 milyar TL oldu. Bu ihtiyaçlar ötesi genişleme ile enflasyon ve cari işlemler açığı hızla artarken, artan riskler ve finansal kırılganlıklar ile Türk Lirası da değer kaybetmeye devam etti. Ağustos ayı başında döviz kurlarında sıçrama yaşandı.

2. Döviz rezervlerindeki hızlı erime endişe veriyor

Bu dönemde Türkiye’nin döviz rezervlerinde hızlı bir erime yaşanıyor. Rezervdeki hızlı erimenin 3 önemli nedeni bulunuyor. İlk olarak yılın ilk 6 ayında banka ve reel sektör şirketleri 19 milyar dolar net dış borç ödedi. İkinci olarak yılın ilk 6 ayında yabancılarda 14.8 milyar dolar sermaye çıkışı gerçekleşti. Yabancılar olası bir sermaye kontrolünden de endişe ediyorlar. Döviz rezervlerini hızla eriten en önemli unsur ise TC. Merkez Bankası’nın Türk Lirası’nın değerini korumak için yaptığı döviz satışları oldu.

3. Geç gelen sıkılaştırma Türk Lirası’nı korumaya yeterli olamıyor

TC. Merkez Bankası, finansal kırılganlıklara ve Türk Lirası’nda sert değer kaybına yol açan aşırı genişlemeye ağustos ayının sonlarına doğru son vermeye başladı. Munzam karşılıklar arttı, bankalara verilen likidite olanakları azaltıldı ve fonlama maliyetleri de yükseltildi. Ancak TC. Merkez Bankası yüzde 8.25 olan politika faizini değiştirmeyerek sıkılaştırmayı diğer önlemler ile yapmayı tercih etti. Sıkılaştırma önlemleri ile piyasa faiz oranları da yükseldi. Önlemler Türk Lirası’ndaki hızlı değer kaybını şimdilik durdurdu. Ancak Türk Lirası üzerinde değer kaybı baskısı halen önemli ölçüde sürüyor.

4. Doğalgaz rezervi, Türk Lirası’nı orta vadede destekler

Türkiye, tarihinin en önemli gaz rezervini keşfetmiş bulunuyor. Türkiye’nin cari dengesinde tarihi ve kalıcı açığa yol açan enerjide dışa bağımlılık ve enerji ithalatının azaltılmasında doğalgaz rezervi keşfi önemli katkı sağlayacak. Ancak bu enerji rezervinin fiilen kullanıma alınarak döviz talebini azaltması birkaç yıl alabilecek. Bu nedenle doğalgaz rezervi keşfi, Türk Lirası’nın değerine ancak orta vadede destek sağlayabilecek.

5. Türk Lirası’nı korumak için neler yapmalıyız? Yeni ekonomi programı politika değişikliğini kapsamalı

Türkiye, her yıl eylül ayında 3 yıllık yeni ekonomi programı açıklıyor.

2021-2023 dönemi için açıklanacak olan program, Türk Lirası’nın değerini korumak için yeni politikaların uygulanması için önemli bir fırsat sunuyor. TC. Merkez Bankası, politika faizini kullanmalı ve faizleri en azından yılsonu enflasyon hedefine çıkartmalı. Finansal piyasalar üzerindeki kısıtlayıcı düzenlemeler kademeli olarak kaldırılmalı. Uluslararası para piyasaları ile yeniden normal bağlantılara dönülmeli. TC. Merkez Bankası, döviz satışlarını sona erdirmeli. Bilanço şeffaflığını artırmalı. 2021 yılı, ekonomide yine dengelenme yılı olmalı.

SON SÖZ

Yeni Ekonomi Programı fırsatını iyi kullanalım, Türk Lirası’na yeniden güven ve itibar kazandıralım.

28 Ağustos 2020 Cuma