Salih KESKİN

Salih KESKİN

Diğer Yazıları


 


www.inovasyonuzmani.com

 

Bazı fikirler var ki, çok basit olduğunu düşünür ve başkalarının da kolay bir şekilde bulabileceğini varsayarız... Tekerlekli bavulun hikâyesi tam da böyle bir hikâye…

 

Ama acaba gerçekten bulması o kadar kolay mı? Neden böyle düşünüyorum? Çünkü insanoğlu olarak ilk kez aya ayak basmamızın tarihi 1969’dur. ‘Apollo 11’, uzay aracıyla yapılan insanlı ilk uçuşun tarihi. Tekerlekli bavulun patent ofisine başvuru tarihi ise 1971. 

 

Yani astronotlar Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, 20 Temmuz 1969 günü reaktöre doğru evden çıktıklarında, bir yandan da sırtlarında bavullarını taşıyorlardı!

 

İnsanoğlu aya ayak basıyor ama bavullar hâlâ yer çekimiyle mücadele içinde!

 

Bir inovasyon koçu olarak bu konu beni hep hayrete düşürmüştür: Neden tekerlek gözümüzün önündeyken biz hâlâ bavulu elimizde taşımaya devam ediyorduk?

 

Sonra inovasyon dünyasında her şeyin bir zamanı olduğunu düşündüm. Belki de tekerlekli bavul, evden uzaklara gitme ihtiyacını hisseden birinin hayal gücünde uçuş yapmayı bekliyordu… Belki de çok ihtiyaç duyulmamıştı. Ancak bavulun tekerlekle buluşmasıyla ortaya çıkan büyük piyasa değeri, aslında işin hiç de öyle olmadığını gösteriyor. 

 

GÖREBİLMEYİ KOLAYLAŞTIRMAK

 

İşin doğrusu, şu anda da tıpkı ‘tekerlek’ ve ‘bavul’ misali birbiriyle buluşamamış birçok fikrin gözümüzün önünde durduğunu ve bizim onları göremediğimizi düşünüyorum.

 

Üçü bir arada kahve ürünü için de aynı şey geçerli. Gözümüzün önünde ayrı ayrı olan kahve-şeker-süt tozu ürünlerini birleştirmek hiç o kadar da zor bir fikir değil gibi geliyor insana. 

 

Benim asıl odaklandığım şey, görebilmeyi kolaylaştırmak için neler yapabileceğimizdir.

 

Yollardan biri, her şeyin bir sonraki aşamasının ne olacağını ve de açığın nerede olduğunu düşünmekten geçiyor.

 

Çünkü onun bir sonraki aşaması ve yine mutlaka bir açığı olacaktır, bu kesin.

 

Ve açığı bulanlar da her ne arıyorsa ona o gözle bakanlar olacaktır. Mesela şu anda birileri tekerlekli bavulun bir sonraki aşaması üzerinde çalışıyor olabilir. 

 

Bu hikâye, inovasyonun sadece büyük adımlarla değil, günlük yaşantımızdaki küçük ayrıntılarda da kendini gösterebileceğini bize hatırlatıyor.

 

BOŞLUKLARI YAKALAYIN

 

Yenilikleri yakalamak için çoğu firma müşterilerinin arasına ajanlarını gönderir. Bunlar, müşterilerin ürünleri hakkında neler düşündüklerini daha yakından takip eder ve onların ilave isteklerini not ederek firmaya bildirir. 

 

İşte bu yüzden her işletmenin boşlukları yakalamak için ayrıca yapması gerekenler var.

 

Mesela; restoran sahipleri ne kadar rakip ve ilgi gören lokanta varsa hepsine gidip yemek yemeli ve uzun uzun incelemelerde bulunmalı: “Onların yaptıkları ama benim yapmadığım ne var?” diye.

 

Yine bir otel sahibi rakip veya talep gören ne kadar otel varsa hepsine gidip konaklamalı, her detayı iyice gözden geçirmeli, kendisine dersler çıkarmalı. 

 

Ayrıca kendi otelinde gizli müşteri kullanarak gerçek müşterilerin ilave beklentilerini de öğrenmeye çalışmalı.

 

Ve belirli bir konu veya ürün hakkında derinlemesine görüş /yeni fikir almak için müşteri ve çalışanlardan oluşan focus group (odak grup) toplantıları, boşlukları yakalamak ve bir sonraki aşamaya geçmek için oldukça etkili yöntemlerden biridir.

 

Bu toplantılar aynı zamanda, müşterilerle doğrudan etkileşim kurmak için de bir fırsat olarak görülmeli.

 

Özetle; sizler de yaptığınız iş veya herhangi bir konunun bir sonraki aşamasını bulmak ve boşlukları yakalamak için kendinize gün içinde zaman ayırmayı ve bunu rutin haline getirmeyi ihmal etmeyin. Ama bunları bir yerlere not etmeyi de unutmayın…

04 Aralık 2023 Pazartesi