Hikmet BAYDAR

Hikmet BAYDAR

Diğer Yazıları

HİKMET BAYDAR


Bilindiği üzere TCMB, 18 Kasım 2021 tarihli duyurusuyla politika faizini yüzde 16’dan yüzde 15 seviyesine indirdiğini açıkladı. Bu açıklamayı yaparken de duyurusunda gerekçelerini belirtti.

Açıklanan gerekçelere katılıp katılmamak ayrı bir konu. Burada, TCMB böyle bir karar alarak neleri etkiledi, ona bir bakalım.

TCMB’nin sayfasında açık piyasa işlemleri bölümünde politika faizinin bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı olduğu belirtiliyor.

PİYASA FİYATLAMALARI

Repo nedir? TCMB, neden repo ihalesi açar?

Repo, İngilize repurchase yani ‘yeniden satın alma’ kelimesinin kısaltılmış hali olup, TCMB’nin piyasadan geçici olarak aldığı devlet tahvili karşılığı para aktarmasını ifade eder. Örneğin 1 haftalık repo için 1 haftalığına devlet tahvilini bloke ederek karşılığında bankalara nakit para yani likidite verir. Elinde devlet tahvili veya hazine bonosu olmayan bankalar, bu imkandan yararlanamazlar.

Burada indirilen faizler de bankaların daha ucuz borçlanmasına olanak sağlayarak, bankaların kaynak maliyetini düşürür. Burada rakamı artırması bankaları rahatlatırken, azaltması bankaların likidite yani para sıkıntısına girmesine yol açabilir.

Son yapılan ihalelere bakarsak, yazı tarihi itibariyle yaklaşık 368 milyon TL haftalık fonlama pozisyonu olduğunu görüyoruz.

Bu işlem bahane edilerek döviz kurlarında manipülasyona varan aşırı oynaklıklar yapılıyor. Kaldı ki, önemli olan piyasanın beklentilerden sapıp sapmadığıdır. Piyasa fiyatlamalarının içerisinde beklenti değerler yer alır. Oysa son açıklama, beklenti dahilinde olmasına rağmen kurlar ihale bahanesiyle manipüle edilmiş olabilir.

BANKA BAZLI DAĞILIM

TCMB, böyle ortamlarda parayı hangi bankalara verdiğini, verdiği para ile bankaların hangi açığını kapattıklarını bilmeli. 368 milyon TL fonlamasının banka bazında dağılımı çok önemli.

TCMB, politika faizini düşürdüğü halde fonlama yapmazsa, bankalar nakde sıkışmaya başlayabilir. Bunun için kendi varlıklarında satışa geçerler. Bunlar; döviz, devlet tahvilleri gibi varlıklardır. Bunun yanında kullandırdıkları rotatif kredileri de nakit açığını kapatamadıkları takdirde kullandırmazlar. Bankalar tahvil satışı yaptığında devlet tahvillerinde faizler yükselir. Şu ara yüzde 20’lerin üzerinde olmasının sebebi de budur. Dövizde ise swap yoluyla dövizleri merkez bankasına vermişlerse, swap vadesini beklemek zorundalar. Ancak o zaman döviz satabilirler.

Yazının yazıldığı tarih itibariyle toplam 45 milyar dolar karşılığı TL’nin döviz karşılığında bankalara aktarıldığını görebilirsiniz.

Burada piyasaya önemli bir rakam nakit aktarıldığı görülüyor. Bankalar aldıkları bu parayla ne yapmışlarsa konunun iyi takip edilmesi önemli.

Peki, swap vadesinde TCMB bu dolarları iade ederken, TL borçlanan bankalar hangi likiditeyle bu borcu kapatacaklar? Yani borç aldıkları TL’yi vadesinde yerine koyabilecekler mi? İşte, işin püf noktası burası. TCMB, swap pozisyonları kapatırken bankalara dövizleri iade edecek ve karşılığında da verdiği TL’yi geri alacak. Eğer swap işlemlerine devam etmezse bankalar TCMB’ye olan borcu ödemek için TL bulmak zorunda.

O zaman varlık satışı yapılmak zorunda. Ya tahvil ya döviz ya da pazar payının daralmasını göze alarak kullandırdıkları kredileri geri çağıracaklar. Böyle bir durumda kur ataklarının yerini kur çöküşüne bırakma ihtimali de çok artar.

10 Aralık 2021 Cuma