Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili

Ülkemizde meslek okulları pandemi sürecinde aktif destek verdikleri için yeniden kamuoyunun gündemine girdi. Öncelikle bunun iyi ve özlediğimiz bir gelişme olduğunu belirtelim. Bununla birlikte okullar birçok meslek alanında ciddi bir atılım ve yenileşme içinde. Giderek cazibelerini artırıyorlar. Ülke olarak buna şiddetle ihtiyacımız var. Zira meslek okulları uzun zamandır düşük profilde seyrediyordu. Yani öğrenci velisinin pek önemsemediği, çocuğunu çaresizlikten gönderdiği eğitim kurumları haline geldiğinden. Gerçekte ise meslek eğitimi; ülkemizin kalkınması ve üniversite önündeki yığılmanın önüne geçebilmek için mutlaka en iyi şekilde başarmamız gereken bir alandır. Aslında bunu uzun süredir ‘memleket meselesi’ olarak görmemize rağmen gerekli atılımı sağlayamadık. Bir kurgu yanlışlığı da olmalı. Bütün meslek okullarımızın kültürünü ve isim zenginliğini ortadan kaldırarak iyi etmediğimiz de ortada. Yani ticaretinden turizmine, motorundan sağlığına kadar bu alandaki isim zenginliğini tümden yok ederek ‘Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ ismi ile tekleştirdiğimiz okullarımız.

125 BİN ÖĞRENCİ

Bilindiği üzere meslek hayatı küçüklükten öğrenilir ve aidiyet oluşturulur. Atalarımız boşuna ‘ağaç yaşken eğilir’ dememişler. Bir öğrencinin sadece üniversite yıllarında mesleğin pratik ayrıntılarına vukufiyeti ve aidiyeti tam olarak oluşmaz ve öğrenilmez. Diyelim ki hemşire yetiştireceksiniz. Sadece üniversite yıllarında bu eğitimi alırsamesleğin alt hizmetlerini yapmayı içine sindiremeyebilir, küçükken öğrenmediği için başaramayabilir. Hastaların günlük yaşam aktivitelerinin yerine getirilmesi, beslenme programının uygulanması, kişisel bakım ve temizliği ile sağlık hizmetlerine ulaşımında yardımcı olunması son derece önemli. Gerçekte ise lise döneminde yapılacak meslek eğitiminde işin temelinden başlanacağı için hem öğrenilmesinde hem de aidiyetinde hiç bir sorun yaşanmaz. Bir bütün olarak öğrenileceği için mesleğin üst kısmına sıçrayanlar alt hizmet kısmını da bilerek geldikleri için hizmetin yönetimini çok iyi derecede yaparlar.
Şu anda Milli Eğitim Bakanlığı’nın eski ismi ile sağlık meslek liseleri maalesefistenilen noktada değil. Burada yaklaşık 125 bin öğrencimiz var. Çünkü buradan mezun olanlar için hem üniversiteye girişte bir avantaj yok hem de Sağlık Bakanlığı’nda bir kadro karşılığı yok. Bu durum hem eğitimin kalitesini düşürüyor hem de talep azlığını doğuruyor.

Pandemi sürecinde de gördük ki, hekimlerimizle birlikte tüm sağlık çalışanlarımız aslında kelimenin tam anlamıyla destan yazdılar. Çalışma esnasında tüm zorluklara rağmen fedakârlıkları en üst düzeyde oldu. Bunu, hastalığı atlatan arkadaşlardan tedavi sürecini konuşurken seslerindeki duygusallıktan anlamak en doğrusu. Sisteme ve çalışanlara minnettarlıklarını her vesile ile ortaya koydular.

ATAĞA KALDIRMALI

Sağlık çalışanları açısından bir ‘ocak’ olarak görülmesi gereken meslek liselerimizi atağa kaldırmak, en çok Sağlık Bakanlığı’nın işine gelir. Çünkü; sağlığın bütün alanlarında çekirdekten yetişen, benimseyen, mesleğe aidiyeti güçlü çocuklarımızı ön lisansla uzmanlaştıran, başarılı olanlara lisansa geçişi mümkün kılan bir geçirgenlik sistemi ile yetiştirmeleri halinde insan kaynağı açısından bir mükemmellik ortaya çıkacak. Sağlık Bakanlığı işveren konumunda olduğu için de ana sorumluluk kendisindendir. Öğrencilerimizi ve velilerimizi heyecanlandıran yaklaşımı göstermeleri halinde müthiş bir sinerji ortaya çıkacak. Milli eğitim buna dünden hazır.

Pandemi sürecindeki operasyonel başarıları ile küresel olarak adını duyuran, bir bütün olarak sağlık sistemimizin geldiği nokta gerçekten gurur verici.

Değerli Bakanımız Fahrettin Koca’nın sevk ve idaresi ise doruk noktada.

Cumhurbaşkanımızın bu başarıya liderlik etmesi ve yapılanları sağlık alanında küresel liderliğe dönüştürücü adımları atması ise çok yerinde. Sağlık alanında dünyada bir merkez olmaya doğru gidiyoruz.

Nihayetinde, başarının devamlılığı açısından stratejik önemi haiz olan sağlık meslek liselerimizin önünü açmanın da tam zamanı. İnsan kaynağını iyileştirmeyi ve geliştirmeyi sürdürülebilir olmanın en büyük dayanağı olarak görmemiz gerekir.

26 Haziran 2020 Cuma