Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

DOÇ. DR. NURULLAH GÜR

Moskova’da açılan Sovyetler Birliği’nin ilk McDonald’s’ının önünde oluşan izdihamı ölümsüzleştiren fotoğraf, 20. yüzyılın en simgesel karelerinden biridir. Küreselleşmenin dünyanın her yerini bir sarmaşık gibi nasıl sarıp sarmaladığının tezahürüdür. Küreselleşme, o günlerden bugüne ticareti ve uluslararası sermaye akımlarını hızla arttırdı. Ekonomik refah arttı; ancak bir taraftan da adaletsizlik, eşitsizlik ve hoşnutsuzluk da baş gösterdi. Neoliberal politikaların şekillendirdiği küreselleşme dalgası iyi yönetilemedi. Defolar, 2000’lerle birlikte tek tek ortaya çıktı.

2008’deki küresel kriz, finans piyasalarının ne denli başı boş bırakıldığını ve bu finansal düzensizliğin ne kadar büyük bir ekonomik yıkım doğurabileceğini gösterdi. İngilizlerin AB’den ayrılma kararı alması, Donald Trump’ın ABD Başkanı olması ve Avrupa’da popülist partilerin oy oranlarını katlayarak artırmaları gibi vakalar, gelişmiş ülkelerde bile küreselleşmenin nimetlerinden faydalananlar ile faydalanamayanlar arasında oluşan yarığın ne denli sarsıcı siyasi sonuçlarının olabileceğine dair uyarı sinyalleri verdi. Trump’ın fitilini ateşlediği ticaret savaşları, uluslararası ekonomik kuralların ve normların ne kadar zayıf, adaletsiz ve çarpık olduğunu hatırlattı. Koronavirüs salgını ise tedarik zincirleri yoluyla küresel üretimin belli bir bölgede yoğunlaşmasının ara malı tedarikini bir anda nasıl kitleyebileceğini ve ülkeler arasında var olduğu düşünülen işbirliği ve dayanışmanın pamuk ipliğine bağlı olduğunu hafızalara kazıdı.

KAYGAN VE KIRILGAN ZEMİN

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi, son 15 yılda küreselleşmeyi zayıflatan hadiselere bir yenisini daha ekledi. Rusya, II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da inşa edilmeye çalışılan barış ortamını (Balkanlar’daki iç savaşı ve Bosna’da yaşanan soykırımı ayrıca not etmek ve konuşmak lazım) yerle bir etti. Batılı ülkeler bu şok edici gelişmeye giderek artan yaptırımlarla karşılık verdi. Rusya, küresel bankacılık sisteminin atardamarı diye tabir edebileceğimiz SWIFT sisteminden çıkarıldı. Rusya’nın yıllardır biriktirdiği döviz rezervlerine erişimi bir anda koptu. Birçok gelişmiş ülke, kendi şirketlerinin kritik ara mallarını Rusya’ya satmasını yasakladı.

Rusya’ya milyarlarca dolarlık yatırım yapan çokuluslu şirketler, bir çırpıda ülkedeki operasyonlarına son verdiler. Rusya, kelimenin tam anlamıyla ekonomik abluka altına alındı.

Bütün bu yaşananlar gelişmekte olan ülkelere (özellikle de jeopolitik olarak stratejik konumda olanlara); çokuluslu şirketlere, küresel sermayeye ve döviz rezervlerine çok da fazla bel bağlanamayacağını ve zeminin oldukça kaygan ve kırılgan olabileceğini gösterdi. Bunlar bir taraftan da küresel finans kurumlarına ve çokuluslu şirketlere yatırım kararlarını verirken, daha dikkatli olmaları gerektiğine dair bir uyarı oldu. Bu savaşın küresel ekonomik sistem üzerinde daha derin etkiler bırakması olası.

YIKILMASI İNSANLIĞIN LEHİNE Mİ?

Bildiğimiz ve deneyimlediğimiz küreselleşme artık çatırdıyor. Yıkılması insanlığın lehine mi? Hayır, değil. İklim değişikliği, salgın hastalıklar, enflasyon, yoksulluk gibi birçok küresel soruna çözüm bulmak ve refah artışını sürdürülebilir kılmak için küreselleşmeye ihtiyacımız var. Ancak, şu anda var olan versiyonuna değil. Küreselleşme o yüzden tuzla buz olmamalı; ancak büyük bir güncellemeden geçmeli. Küreselleşmenin aşırılıkları törpülenmeli, küresel sistemin yönetişimi bir elin parmağı kadar sayıdaki ülkeden alınıp daha kapsayıcı hale getirilmeli, uluslararası kurallar ve normlar gözden geçirilmeli ve eşitsizlikleri azaltmak için dünya kaynaklarını daha adil dağıtılabilecek ekonomik mekanizmalar geliştirilmeli.

01 Nisan 2022 Cuma