Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Yazımızın ana problem cümleleri şöyle: İstanbul’da var olan bu kadar üniversite, öğrenci açısından nereden beslenecek? İstanbul, dünya yükseköğretim pazarından ne kadar pay alabilir? Dünyanın önemli üniversiteleri ile ne ölçüde rekabet edebilir? İstanbul’un şehir olarak üniversite eğitimi açısından güçlü ve zayıf yönleri nelerdir? Yükseköğretim, İstanbul açısından küresel/bölgesel düzeyde stratejik bir sektör haline gelebilir mi? Bunda şehrin tepe yöneticilerinin sorumluluğu nedir?

Şimdi bu soruların cevabına girişmeden önce İstanbul ile ilgili üniversiteler açısından kısa bir bilgi verelim. İstanbul’daki üniversite sayısı toplam 53. Bunun 11’i devlet, diğerleri vakıf üniversitesi. 5 adet de vakıf meslek yüksek okulu var. Bunlar da yakın bir gelecekte üniversite olacak görünüyor. Tüm bunların yanında iki adet de harp okulumuz var. Görünen o ki, üniversite sayımız daha da artacak. Zira İstanbul ismini kullanmak baştan bir ayrıcalık sağlıyor buradaki kurumlara. Her türden üniversite kendine bir pazar bulabiliyor bu şehirde.

İstanbul’un nüfusu resmi olarak yaklaşık 15 milyon; yani ülkemizin beşte biri. Türkiye’deki üniversite sayısı ise toplam 193. Bu durumda İstanbul’un üniversite sayısı, nüfus dengesine uymuyor. Bu da doğal aslında. İstanbul’un dünya üzerindeki konumu, bilinirliği ve nüfuzu bu durumu doğal kılıyor. Ülkemizin tek küresel şehri olması da bunun bir başka açıklayıcı nedeni.

GÜÇLÜ VE ZAYIF YANLARIMIZ

Küresel pazardan pay alabilme işine bakmak için İstanbul’un yükseköğretim açısından güçlü ve zayıf yönlerine odaklanmamız lazım. Öncelikle güçlü yanlarına bakalım:

İstanbul’un ülkemizin tek küresel şehri olması, Türkiye isminden daha çok bilinirliğe sahip olması, iki kıta üzerinde bulunması, tarihi ve kültürel miras potansiyeli, kültür ve sanat şehri olması, kadim medeniyetlerin bileşimi olan kültürel devamlılık, çok sayıda yükseköğretim kurumuna sahip olması, eğitimi destekleyici şehir potansiyelinin varlığı türünden faktörler güçlü yanımızı ortaya koyuyor.

Zayıf yanlarımız ise yeterince küresel rekabete uygun yüksek öğrenim kurumlarının bulunmayışı, yabancı öğrenciler için gerekli olan öğrenim alt yapısı, küresel bir dil haline gelen İngilizce’nin eğitim dili olsa da yaşam dili olmaması olarak sayılabilir.

TANITIM PROBLEMİ İÇİN ÇÖZÜM

Öncelikle bilmemiz gereken; yükseköğretimin bu şehir için stratejik bir sektör haline getirilmesidir. Buna ilişkin potansiyel mevcuttur. Bunun için de üniversitelerin ilk iş olarak kendi aralarında kurumsal bir işbirliğine girişmeleridir. Devlet üniversiteleri ve vakıf üniversiteleri kendi rekabetleri saklı kalmak kaydı ile bu işbirliğini acilen tesis etmelidirler. Belki de kendi aralarında bir akreditasyon sistemi bile getirmeleri gerekebilir.

Üniversiteler bu alanda ve bu yolda öncelikli olarak kendi iradelerini ortaya koymalıdırlar. Ardından şehrin üst yöneticileri ile işbirliği imkânlarını araştırmaları gerekir. Valilik, Büyükşehir, İstanbul Ticaret Odası ve diğer kurumlarla ciddi bir işbirliği geliştirmelidirler. Şehrin üst yönetiminde bu yaklaşımın rahatlıkla kabul göreceğini tahmin ediyoruz. İstanbul Kalkınma Ajansı’nın imkânları da değerlendirilebilir.

Yükseköğretim kurumları açısından İstanbul’un küresel rekabet gücü henüz istenen noktada olmasa da bölgesel nüfuzu ve cazibesi olduğu biliniyor. Bölgeselden küresele stratejisi izlenebilir.

28 Mart 2016 Pazartesi