Hikmet BAYDAR

Hikmet BAYDAR

Diğer Yazıları

Geçen hafta IMF hem global ekonomi hem de Türkiye ile ilgili bir dizi açıklama yaptı.

IMF, Dünya Ekonomik Görünüm raporunda 2016 ekonomik büyüme için 2016 beklentisini Ocak ayında yayınladığı tahminlere göre aşağı yönlü revize ederek yüzde 3.2 olarak belirlerken, 2017 ve sonrasında toparlanma için büyümeyi artıracak ve kırılganlıkları yönetecek geniş tabanlı bir politika yanıtının acil ihtiyaç olduğunu bildirdi. Bu arada 2017 için büyüme tahminini de yüzde 3.6’dan yüzde 3.5’e revize etti.

Bu açıklamayla IMF’nin global ekonomiye yönelik tedirginliğini açıkça görebiliyoruz. Beklentilerin aşağı yönlü revize edilmesi umutlarının suya düşmeğe başladığını gösteriyor.

Global toparlanmanın finansal piyasalarda artan kargaşanın etkisiyle 2015 sonundan itibaren zayıfladığını belirten IMF, gelişmiş ekonomilerde ekonomik aktivite yataylaşırken, büyük gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde ise stresin azaldığına dair işaret olmadığını vurguladı. Bu ters rüzgarlara, Çin ekonomisinin daha dengeli bir büyümeye doğru dönüşümünün eklendiğine de dikkat çeken IMF, yaşanan düşüşün risk algılamalarını ön plana çıkardığını ve politikada hareket alanı yokluğu, riskli varlık değerlemelerinin gerilemesine yol açtığını belirtti.

Gelişmekte olan ve kalkınmakta olan piyasalarda büyümenin 2016 için global olarak görülen büyümenin hâlâ aslan payını oluşturduğunu ifade eden IMF, bununla birlikte büyük gelişmekte olan ekonomiler için görünümlerin inişli çıkışlı ve son 20 yıldan daha zayıf olduğunu vurguladı.

Görüldüğü gibi IMF global ekonomi için pek de olumlu bir tablo sunmuyor.

Gelelim Türkiye için ne söylediğine; büyük gelişmekte olan ülkeler için son 20 yılın en zayıf görünümden bahsetmesi oldukça dikkat çekici. Bizce en önemli saptaması kısa vadeli dış borç finansmanı ihtiyacına göre rezervlerin yeterli olmadığı düşüncesi. Bu nedenle Türkiye’nin daha fazla rezerve ihtiyacı olabilirmiş. Kısacası bol bol dolar ve Euro taşırsak daha sempatik gelecekmişiz. Kısa vadeli fon eksiğini borçlanmak için ortamın son derece müsait olduğunu, kısacası yatırım yapılabilir bir ülkenin uygun faizle istediği fonlamayı ‘negatif’ faizli ve ‘likit’ bir ortamda rahatlıkla yapabileceğini yani kısacası global konjonktürü dikkate alarak yorumlamayı her nedense akıl edememiş. Gören de Türkiye kısa vadede borçlarını ödeyemeyebilir kanaatine kapılacak. Çok komik. Sanırım Avrupa ülkelerinin mali durumuna baka baka Türkiye ile karıştırmışlar.

Burada onlara mesajımız Türkiye’nin borç yapısındaki tarihsel gelişimi dikkate alarak yorum yapsınlar. O zaman belki doğruyu görebilirler. Son zamanlarda daha kaliteli borçlanma kendiliğinden oluşmuyor en azından bunu görebilirlerdi. Bu tür kurumların global soygunculara karşı tedbir alınması gerektiğinin altını çizene kadar, onlara karlarını realize etmelerini sağlayacak bir rezervi oluşturun demesi trajikomik bir analizdir.

Son sözümüz; global iyileşme beklentileri azalırken tedbirleri artıralım. O zaman krizi fırsata çevirebiliriz.

18 Nisan 2016 Pazartesi