Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Türkiye’nin önünde bir seçim var ama aslında bu, ülkenin geleceği açısından seçimden ve siyasetten öte bir durumu ifade eder. Türkiye, son yıllarda gerçekten küresel arenada adından en çok bahsettiren ülke oldu.

Cumhurbaşkanı, dünya kamuoyunda tanınan bir lider haline geldi. Onun popülaritesi çok büyük devlet başkanlarının dahi önüne geçti. Kimsenin beklemediği anda riski çok yüksek stratejik kararlar vererek ve bunu da başararak tüm ülkeye prestij ve güven kazandırdı.

Ardından da ‘bu coğrafyada bizi dikkate almayan hiç bir kurgunun yapılamayacağını’ bütün dünyaya tarihten ilham alarak meydan okurcasına ilan etti. Ve bütün egemen güçlere karşı ‘ben varım’ dedi. Bunun elbette bir bedeli olacak. Ama bir devlet açısından da badireleri aşa aşa güçlenmek riskli ama en sağlıklı yoldur.

Seçimden öte bir durum dediğimiz de şudur; ülkemiz sadece bir seçim yapmıyor. Dünyadaki bu yeni konumuna uygun olarak Devletin işleyişi yeniden yapılandırılıyor. Daha etkin, hızlı kararlar alabilen ve aynı hızda uygulama yeteneği olan dinamik bir yapı kuruluyor. Meclis ve vekiller ise aslî işini daha etkin bir şekilde yapacak şekilde bir iç yapılanmaya gidiyor.

Artık bildiğimiz ve kabullendiğimiz önemli bir nokta var; İstanbul bir şehirden öte hale geldi. Ülkemiz için ‘küresel bir şehir’ hüviyetini taşıyor. Nüfusu ve demografik yapısıyla, coğrafi yapısı ve konumuyla, stratejik sektörlerin yönetildiği bir üs olmasıyla, finansal bir yönetim merkezi olması nedeniyle, kültür-sanat-turizm yönüyle ve bir bütün olarak ilham veren kreatif bir şehir sıfatıyla İstanbul’un kendine dar gelen yönetim problemiyle hemhal olmanın tam zamanıdır.

Yani ülkenin yönetim açısından nasıl ki bir yenilenmeye ihtiyacı varsa ve bu şimdi yapılıyorsa aynı şekilde İstanbul’un da yönetim açısından yeni bir kurguya şiddetle gereksinimi bulunmaktadır.

Nüfusu itibariyle birçok ülkeden büyük bir konumda olan bu şehrin yasal açıdan bir il gibi yönetilmesi mümkün de doğru da değildir. Bu nedenle tek küresel şehrimiz olan İstanbul’u, devletin işleyişini yeniden yapılandırırken birlikte düşünmek ve bir çözüm üretmek en doğru yaklaşımdır.

Bu aşamada özel ve tecrübeli bir çalışma grubu kurup işe koyulmak gerekir. Yönetimi etkinleştirme çalışmasında ilk başta şu hususlar hareket noktası olabilir:

  • Yeni yönetim kurgusu yasal alt yapısı ile birlikte düşünülmelidir. Yanına başka şehir/şehirler eklenmemelidir.
  • Kesinlikle bölerek yönetme gibi netice vermeyecek bir yanlıştan uzak durulmalıdır.
  • Vali ve valilik kurumu gerektiği kadar özel yetkilerle donatılmalıdır.
  • Şehri yönetecek bürokratların özlük hakları biriken yönetim tecrübesinin devamı ve şehrin yararı düşünülerek ‘gözleri Ankara’da olmayacak’ şekilde tasarlanmalıdır.
  • Tarihi yarımada olan Fatih ilçesi özel bir statüde, başkanı olan bir kurul ile yönetilmelidir. Yönetim, seçimle değil atama ile gelmelidir. Yani burayı yönetecek ekibin seçim gibi bir derdi olmamalıdır. Tarihi yoğunluğu çok olan; Beyoğlu, Beşiktaş, Eyüp Sultan ve Üsküdar gibi ilçeler için de bazı güçlendirici tedbirler alınmalıdır.

Bilindiği üzere İstanbul’un coğrafî ve nüfus olarak büyümesi devam ediyor. Küresel yatırımlar ardı ardına uygulamaya konuluyor.

Yeni havalimanı açılıyor, Kanal İstanbul projesinde uygulama başlıyor. Yenileri de düşünce safhasında. Bu durumda bir tıkanma meydana gelmemesi için söz konusu ettiğimiz, şehrin yeniden bir yönetim felsefesiyle buluşması ve etkin hale gelmesi kaçınılmazdır. Bunu uygulamaya girişmenin de tam zamanıdır.

28 Mayıs 2018 Pazartesi