Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

HAKAN GÜLDAĞ

Alınan tedbirlere rağmen ekonomide sıkıntılar devam ediyor.

Doğrusu, dış konjonktür de pek yardımcı değil. Son patlak veren Rusya-Ukrayna krizi, petrol fiyatlarını 100 doların üzerine taşıdı. Keza buğday fiyatlarını da yukarı doğru ittiriyor.

Anlaşılan, enflasyon bir süre daha yüksek kalmaya devam edecek. Cari açık sorunumuz sürecek. Tüketiciyi yüksek enflasyon, reel sektörü de maliyetler sıkıştırıyor. Böyle olunca iç piyasada durgunluk, hemen her kesimde bir risk olarak ortaya çıktı.

Teşbihte hata olmaz derler. Düdüklü tencerenin içindeki basınç bir hayli arttı.

Bu basınçtan kurtulmanın en iyi yollarından biri ihracat.

İş dünyamız, girişimcilerimiz de bunun farkında. Birçok firma ihracata yöneldi. Geçen yıl tam 33 bin 523 firmamız ilk defa ihracat yaptı. Dile kolay! Demek ki, her ay 2 bin 700 ihracatçı üretmeye başladı Türkiye...

Geçen yıl sonu itibariyle de ihracatçı firma sayısı 101 bin 386’ya yükseldi. Geçen yıl 43 bin 264 ihracatçı da yeni pazarlara ihracat gerçekleştirdi. 81 ilin tamamı ihracat yapıyor artık. 78’i de geçen yıl ihracatını artırdı.

Gelişmiş pazarlarda durumumuz iyi de...

Türkiye’nin ticaretinin yarısı Avrupa ülkeleriyle. Keza ihracatının da öyle. Geçen yıl firmalarımız Avrupa Birliği’ne 93 milyar dolarlık ihracat yaptı. AB’ye karşı net 7.7 milyar dolar dış ticaret fazlası verdik.

ABD’nin de dış ticaretimizdeki payı artıyor. Yüzde 10’u aştı. ABD, ihracat yaptığımız ülkeler arasında ikinci sıraya çıktı. Geçen yıl 14.7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdik bu ülkeye.

Gelişmiş pazarlara yönelik ihracatımızdaki durum özetle iyi. Özellikle son dönemde bu ülkelerin ithalatçılarının Çin’e alternatif tedarikçi arayışları Türkiye’ye yaradı. Gelişmiş ülkelerden Türkiye’ye yönelen siparişlerin artması da zengin ülkelere yönelik ihracata ivme kazandırdı.

Gelişen pazarlara yönelik ise yeterince iyi değil. Yanlış anlaşılmasın, gelişen pazarlara olan ihracatımız da artış gösteriyor. Mesela geçen yıl Güney Amerika ülkelerine ihracatımız yüzde 87 arttı. Gelgelelim yaptığımız ihracat 5 milyar doları yeni aştı.

Özellikle Asya-Pasifik bölgesindeki gelişen pazarlarda pek başarılı değiliz. Bölgeyle dış ticaret hacmimiz 55 milyar doların üzerinde. Ancak Çin başta olmak üzere bu bölgeye 35 milyar dolardan fazla ticaret açığı veriyoruz. Kabaca 10 milyar dolarlık ürün satıyoruz. Asya-Pasifik bölgesinden 46 milyar dolarlık mal ithal ediyoruz. Açığımız büyük.

Üzerinde çok konuştuğumuz Afrika ülkelerine de ihracatımız artıyor ama yaptığımız ihracat 15 milyar doları yeni buldu. Bir başka ifadeyle geçen yıl tüm kıtaya yaptığımız ihracat, ancak ABD’ye yaptığımız ihracat kadar oldu.

İHRACATÇILARIMIZIN ATMASI GEREKEN 5 ADIM

Rakamları ve örnekleri artırmak mümkün. Ama sanırım demek istediğim şey anlaşıldı. Gelişen pazarlara ihracatımızı artırmamız gerekiyor.

İyi ama nasıl? Gelin, konuya doğrudan girelim. Gelişen pazarlarda yeni iş bağlantılarının kurulmasının ve daha fazla ihracat yapmanın yollarına bakalım. Uzmanlar özellikle şu 5 noktaya dikkat edilmesini ve üzerinde çalışma yapılmasını öneriyor:

1 - Demografik yapı: Birçok gelişen ülkede halen kırsal kesimden kentlere göç sürüyor. Kırsal kesimden kente göçen genç nüfusun ağırlıkta olduğu ülkelerde tüketicilere bir markayı beğendirmek daha kolay oluyor. Ancak bu genç tüketici kitle bir süre sonra başka bir markanın çekiciliğine kapılabiliyor. Bu ülkelerde başkent ya da başat metropolün dışında yıldızı parlayan orta büyüklükteki kentlerin de hedef alınması pazarda tutunmayı da kolaylaştırıyor.

2 - Tüketici sınıflandırması: İhracatçılarımızın gelişen dünyada daha araştırmacı olması gerekiyor. İş yapılacak ülkelerdeki pazarı bir bütün olarak görmek yerine farklı kriterlere göre bölümlemek daha olumlu sonuçlar veriyor. Hedeflenen pazar, gelir ve yaş gruplarına, cinsiyete, eğitim düzeyine ve hayat tarzlarına göre segmentlere ayrıldığında pazar boşlukları daha belirgin hale geliyor. Ortaya çıkan segmentlerin talebine göre ürünlerin farklılaştırılması ise başarı ihtimalini yükseltiyor.

3 - Yeni ürünler: Gelişen pazarlarda artık deyim yerindeyse daha ‘ince’ çalışmak gerekiyor. Avrupa’ya satılan ürünlerin daha basit modellerini daha ucuza gelişmekte olan ülkelere satmak kalıcı başarı getirmiyor. Gelişen ülkedeki tüketim kültürü ve tercihleri dikkate alınarak sıfırdan yeni ürünlerin tasarlanması ve ürünün yerel koşullara göre farklılaştırılması hedef pazardaki payı artırabiliyor. İhracatçılarımızın farklı kültürlere ve alışveriş alışkanlıklarına sahip bölgeleri dikkate alarak ayrıntılı pazara giriş planları yapmaları iyi sonuç veriyor.

4 - Dağıtım kanalları: Her ülkede dağıtım kanalları bir hayli farklı yapıya ve işleyişe sahip. İhracatçılarımızın buna hazırlık yapması önemli. Dağıtım kanallarının tek tek incelenmesi, gerekli bağlantıların yapılması ve bu kanallardan ürün akışının sağlanması başarı şansını yükseltiyor. Mesela her bin kişiye 9 dükkanın düştüğü Hindistan’da perakendeciliğin bu geleneksel yapısını dikkate almadan yapılan ihracat, hedefine ulaşmakta zorlanıyor.

5 - Alım gücü: Farklı ülkelerde ve ülkelerin farklı bölgelerinde yaşayan tüketicilerin alım güçlerinin hesaba katılması satışları istikrarlı olarak artırabiliyor. Bazı büyük hızlı tüketim gruplarının fiyatlarını gelişen pazarlarda çok tüketilen yerel ürünlere göre belirlemesi de markalarının pazara yerleşmesine yardımcı oldu. Bunun yanında, gelişen pazarlarda dönem dönem ortaya çıkan hızlı büyüme ivmelerinin dikkatle izlenmesi ve pazara dönük atılımın böylesi dönemlerde yapılması faydalı oluyor.

25 Şubat 2022 Cuma