Hikmet BAYDAR

Hikmet BAYDAR

Diğer Yazıları

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), faiz oranlarında herhangi bir değişikliğe gitmedi. Para Politikası Kurulu, Merkez Bankası bünyesindeki Bankalararası Para Piyasası ve Borsa İstanbul, repo–ters repo pazarlarında uygulanmakta olan faiz oranları ile bir hafta vadeli repo ihale faiz oranlarını sabit tuttu. Piyasa genel olarak toplantıda haftalık repo faizinde değişiklik beklemezken, marjinal fonlama oranında 25 baz puan indirim kararı alınacağını tahmin ediyordu. Beklenti gerçekleşmeyince de dövizde sert aşağı yönde hareketler gözlemledik. Demek ki faizler düşecek beklentisiyle dövizde alım yapılmış olabilir. Evdeki hesap çarşıya uymamış ve bu beklentiyle alanlar zarar etmiş görünüyor.

Kurul, marjinal fonlama oranını yüzde 8.25, MB borçlanma faiz oranını yüzde 7.25, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 7.5, geç likidite penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para Piyasası’nda saat 16.00–17.00 arası gecelik vadede uygulanan MB borçlanma faiz oranını yüzde 0, borç verme faiz oranını ise yüzde 9.75 olarak bıraktı.

Toplantı sonrasında yapılan açıklamada dikkatimizi çeken önemli ipuçları vardı:

  • Son dönemde açıklanan veriler ve yılın üçüncü çeyreğine dair göstergeler iktisadi faaliyetin ivme kaybettiğine işaret etmektedir: Bu yorum TCMB Para Politikası Kurulu’ndan geldiğinden çok önemli. Zira iktisadi faaliyetlerin ivme kaybetmesi durgunluk alametidir. Bu duruma karşı tedbir olarak tüketici kredilerinde faizlerin düşmesini sağlayacak tedbirler gerekiyor. Aksi halde iç talep canlı olmaz ve iktisadi faaliyetlerde yavaşlama ihtimali artar.
  • Parasal koşullardaki sıkılığın azalması ve makro ihtiyati alandaki düzenlemeler genel finansal koşulları desteklemektedir: Bu açıklama para bulmanın biraz daha kolay olduğu anlamına gelmektedir. Yakın zamanda bir yerli bankanın 1 milyar USD’nin üzerinde sendikasyon kredisi bulması da durumu teyit ediyor. O zaman Moody’s’in not indirimi bahanesi olan finansal koşulların bozulması gerçekçi değil.
  • Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın ihracat üzerindeki olumlu etkisi sürmektedir: Buna krizi fırsata çevirmek diyoruz. AB ülkelerinde şirketler güven olmadığı için para bolluğuna rağmen para bulamıyor. Bu nedenle de daha küçük miktarlarda ithalat yapıyorlar. Bu durumda Çin’den gemi dolusu mal almak yerine Türkiye’den konteyner bazında ve daha az malı daha kısa sürede teslim almanın avantajını kullanıyorlar. Böylece ciddi stok maliyetleri de olmuyor.
  • Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla son çeyrekten itibaren iç talepte toparlanma eğiliminin başlaması beklenmektedir: İşte bu çok önemli. Yukarıda belirttiğimiz azalan iç talebi canlandırma çalışmalarını kastediyor. Bu durumda iç talebin yakından takip edildiğini açıkça görmekteyiz. TCMB son çeyrekte canlanma bekliyor.
  • Toplam talepteki yavaşlama çekirdek enflasyondaki kademeli düşüşü desteklemektedir. Bununla birlikte, döviz kuru ve diğer maliyet unsurlarındaki gelişmeler enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırlamakta ve para politikasındaki temkinli duruşun korunmasını gerektirmektedir: Bu açıklama bize talep zayıflığının varlığını söylerken, enflasyonda kur artışların suçlu olduğunu da açıkça söylemektedir. Oysa bir yıldır sepet bazında döviz aynı seviyelerdedir. Bu konuda sektörel bazda sebeplere inmek gerekiyor. Diğer maliyet unsurlarından emtia fiyatlarında enflasyonist bir baskı söz konusu değildir.

24 Ekim 2016 Pazartesi