Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

Biz YSK’nın kararlarına ve İstanbul seçimlerine kitlenmişken, burnumuzun dibinde önemli gelişmeler oluyor.

İran ile ilgili olanı kısmen paylaşmıştık.
Ama sular sadece Basra Körfezi’nde ısınmıyor. Doğu Akdeniz’de de ısınıyor.

Şöyle bir haftalık gelişmelere bakalım: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu,
“Türkiye’nin Kıbrıs açıklarında doğal gaz ve petrol için sondaj faaliyetine başlayacağını“ açıkladı. Sismik araştırma faaliyetlerini tamamlayan Fatih gemisinin yanına ’Yavuz’ sondaj gemisi de gönderilecek.

Bu açıklamanın hemen ardından, önce Avrupa Birliği, sonra da ABD’den peş peşe açıklamalar geldi. AB, “Türkiye’nin, Kıbrıs Ekonomik Münhasır Bölgesi etrafında yapacağı sondaj faaliyetlerinin provokatif bir eylem olduğunu ve durdurması gerektiğini” öne sürdü.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, “Türkiye’yi Kıbrıs’ın egemenlik haklarına saygı göstermeye çağırdı” ve ekledi: “Türkiye, AB’nin gereğine uygun bir şekilde yanıt vereceği ve Kıbrıs’la tam bir dayanışma içinde olacağı her türlü yasa dışı uygulamadan kaçınmalı...”

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan da, “Türkiye’nin beyan ettiği off-shore sondaj çalışmalarına başlama niyetinden son derece endişe duyuyoruz” denildi.

Gerilimi daha da artıran açıklamayı Yunanistan Başbakanı Alexis Çipras yaptı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyetlerine başlamasını kastederek, “Eğer bu strateji devam ederse, finansal tedbirler ve yaptırımlar olabilir…” dedi.

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük deniz tatbikatlarından birini Doğu Akdeniz’i de içerecek şekilde gerçekleştirdi.

***

Doğu Akdeniz, dünyanın göz diktiği bir hidrokarbon alanı…

Kuzey Denizi gibi görece eski sahalardaki üretim düşüşü ve kolay petrol döneminin sona yaklaşması dikkatleri daha derin sulara yöneltmeye başladı.

Geçmişte fazla ilgi görmeyen Doğu Akdeniz havzası bu eğilim nedeniyle son yıllarda ilgi odağı oldu.

Peki, bölgedeki doğal gaz ve petrol rezervi ne kadar ve şu ana kadar hangi keşifler yapıldı? Şu anda Total, ENI, BP, Sheel, ExxonMobil, Qatar Petroleum gibi enerji devleri bölgede faaliyet gösteriyor.

Peki, dünya enerji devlerinin böylesine iştahını kabartan bölgedeki potansiyel nedir?
ABD kaynaklarına göre, Doğu Akdeniz’de şu ana kadar belirlenen doğal gaz rezervlerinin toplamı yaklaşık 3.5 trilyon metreküp.
Dünyada yılda yaklaşık 3.5 trilyon metreküp doğal gaz üretiliyor.

Yani Doğu Akdeniz’deki rezervlerin tamamı devreye sokulsa, dünyanın toplam bir yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılar.

Bir başka ifadeyle, Doğu Akdeniz’de belirlenmiş rezervler öyle pek büyük değil. Dünyada 195 trilyon metreküp civarında kanıtlanmış doğal gaz rezervi var.

En büyük doğal gaz rezervine sahip ülke, 35 trilyon metreküple Rusya. İran’ın 33, Katar’ın 25 trilyon metreküp doğal gaz rezervi var. En fazla doğal gaz rezervi yaklaşık 80 trilyon metreküple Ortadoğu bölgesi. Rusya ve Türkmenistan’ın içinde yer aldığı Bağımsız Devletler Topluluğu’nun rezervleri ise 60 trilyon metreküp.

***

Dünyanın en az doğal gaz rezervine sahip bölgesi ise 3 trilyon metreküple Avrupa…

Onun için Doğu Akdeniz’de, özellikle de Kıbrıs adası civarında bulunan doğal gaz rezervleri Avrupa için büyük önem ifade ediyor. Avrupa, yılda yaklaşık 450 milyar metreküp doğal gaz tüketiyor. Yarısını Rusya’dan ithal ediyor. Bu konuda Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak ve alternatiflerini çoğaltmak istiyor.

Doğu Akdeniz gazı, Avrupa’ya, ABD’nin kendisine baskılarını da hafifletecek bir koz veriyor. Şu sıralarda yılda 730 milyar metreküpten fazla üretimi ile dünyanın en büyük doğal gaz üreticisi olan ABD, Avrupa’ya özellikle sıkıştırılmış doğal gaz LNG satmak istiyor.

Bir üyesinin de içerisinde yer aldığı Doğu Akdeniz doğal gazı, Avrupa’ya deyim yerindeyse ilaç gibi geldi ve bu alandan üretilecek projeleri desteklemeye hazır.

***

Ancak bölge pek çok anlaşmazlığın da merkezinde bulunuyor. Komşu ülkelerin birbirleriyle sorunu çok. Kendilerine ait ekonomik bölgeler konusunda anlaşamıyorlar. Buna karşın, bölgede giderek artan biçimde doğal gaz rezervlerinin bulunması, bir yandan çıkar farklılıklarını keskinleştiriyor, bir yandan da yeni ittifakları ortaya çıkarıyor.

Bunlardan biri, ‘EastMed’ olarak anılan Doğu Akdeniz’de çıkarılacak doğal gazın Avrupa’ya taşınması için oluşturulan boru hattı projesi.
Ancak, Avrupa Komisyonu’nun ‘ortak çıkar projesi’ olarak nitelediği EastMed için bir türlü düğmeye basılamadı. Proje defalardır erteleniyor. Gerçekleşmesi de öyle kolay görünmüyor. Birincisi, en uygun seçenek olmasına, Avrupa’ya uzanacak bir boru hattı için en kısa yol Türkiye’den geçmesine rağmen, Türkiye’yi dışarıda bırakacak şekilde kurgulanan EastMed projesi son derece maliyetli.

***

İkincisi siyasi nedenler… Özellikle, Türkiye ile Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasındaki Kıbrıs sorunu, projenin hayata geçirilmesini hayli zorlaştırıyor.

EastMed projesi halen başlangıç aşamasında… Bu yıl başında toplanan ve Türkiye’yi yine içine almayan ‘Doğu Akdeniz Gaz Platformu’ da soruna kısa vadede çözüm üretebilecek gibi görünmüyor. Başlangıçta, fiziksel altyapının oluşturulması ve maliyetinin yanı sıra ola ki uygulamaya geçilse bile EastMed boru hattı döşendikten sonraki siyasi gelişmeleri kolayca göğüsleyemeyecek.

***

Türkiye bir süre uluslararası enerji şirketleri ile anlaşıp, Kıbrıs adası etrafında giderek artan sondaj faaliyetlerine katılmak için epey çaba gösterdi. Ancak bu çabası karşılık bulmadı.

Ardından Türkiye, kendi araştırma ve sondaj gemileri Fatih ve Yavuz’u, 2018 ve 2019’da devreye soktu. Bu ay itibariyle de Kıbrıs açıklarında ABD’li, İtalyan, Fransız şirketlerin başladığı doğal gaz sondaj faaliyetlerine resmen katıldığını açıkladı.

Bu da, yukarıda saydığımız koronun hep bir ağızdan şiddetli itirazlarını beraberinde getirdi. Sular ısındı…

Oysa, Doğu Akdeniz’deki zenginlikten bütün bölge ülkelerinin adil biçimde yararlanması için hâlâ fırsat var. Sorunların çözüme kavuşması için bölgenin büyük güçlerinden biri olan Türkiye’nin dünyanın bu yeni enerji alanında ortaklığa çağrılması gerekiyor. Alanın uzmanları ve diplomasi çevreleri siyasi anlaşmazlıkların bir yana bırakılması halinde gerek coğrafi konumu gerekse sanayi ve üretim altyapısı ile Doğu Akdeniz ile ilgili boru hattı dahil tüm geliştirme projelerinde Türkiye ideal bir ortak…

Bir enerji hub’u olma iddiasındaki Türkiye de bütün bu girişimlere sıcak.

Empati devreye girebilirse, Doğu Akdeniz’de en az maliyetle zenginlik yaratmak hiç de zor değil!

KRONOLOJİ

Doğu Akdeniz’de bu noktaya nasıl gelindi?

  • Doğu Akdeniz’de doğal gaz ve petrol arama çalışmalarının tarihi 70 yıl öncesine dayanıyor. İlk sistemli aramalar 1950’lerde kıyı kesiminde başladı. 1970 ve 90’larda daha derin sulara yöneldi. 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında bulunan doğal gaz rezervleri çıkarılmaya başlandı. Ancak miktarlar çok düşüktü. İsrail’in kendi ihtiyacını bile karşılamadı.
  • 2002 yılında Güney Kıbrıs adına sismik araştırma yapan Northern Access adlı Norveç bandralı araştırma gemisi, Türkiye’nin Aksaz üssünden kalkan TGC Giresun fırkateyni tarafından durdurularak uzaklaştırıldı.
  • 2004 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ belirlemek için girişimde bulunması Türkiye’yi harekete geçirdi. Birleşmiş Milletler’e Türkiye’nin çıkarlarının bulunduğu bölgenin bildirimini yaptı.
  • 2007 yılında Güney Kıbrıs hidrokarbon aramaları için uluslararası ihaleye çıktı.
  • 2009 yılı Doğu Akdeniz için önemli bir kilometre taşı. İlk büyük doğal gaz keşfi Hayfa kentinin 90 km açıklarında, 1700 metre derinlikte, İsrail’in ‘Münhasır Ekonomik Bölgesi’ içerisinde kabul edilen Tamar’da gerçekleşti.
  • Hurma’ anlamına gelen ve İsrail’de bir kadın adı olarak kullanılan ‘Tamar’ sahasında 80 milyar metreküp doğal gaz olduğu tahmin ediliyor. Keşif, bölgede siyasi tartışmaları da beraberinde getirdi. Özellikle Lübnan, keşfedilen sahanın büyük bir kısmının kendi yetki alanında olduğunu ileri sürdü.
  • 2010 yılında İsrail, Tevrat’ta adı geçen efsanevi bir deniz canavarının isminin konulduğu ‘Leviathan’ sahasında Tamar’dan daha da büyük bir rezerv keşfetti. Aynı zamanda daha da büyük itirazlara ve tartışmalara yol açtı. 1500 metre derinlikte bulunan doğal gaz rezervinin büyüklüğünün 622 milyar metreküp olduğu ve doğal gaz miktarının tek başına İsrail’in 40 yıllık ihtiyacını karşılaşamaya yeterli miktarda olduğu açıklandı.
  • Aynı yıl Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile İsrail deniz sınırlarının belirlendiği bir anlaşma yaptı. Türkiye anlaşmayı, KKTC’nin yetki alanları ve çıkarları yok sayıldığı için geçersiz ilan etti.
  • 2011 yılında bu kez Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, İsrail adına arama çalışmalarında bulunan Noble Energy firmasına verdiği ihale sonuç verdi. İsrail’in Limasol’un 160 km güneyinde keşfettiği Leviathan sahasının 30 km batısındaki Afrodit adı verilen sahada doğal gaz bulundu. Güney Kıbrıs’ın bu ilk doğal gaz sahası 1700 metre derinlikte ve 129 milyar metreküp kapasiteye sahip.
  • 2012 yılında Doğu Akdeniz üzerinde yetki alanları tartışması yoğunlaştı. Birbiriyle çelişen haritalar gerginliği artırdı. Türk bilim insanlarının hazırladığı, Türkiye’nin Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge alanını 145 kilometrekare olarak gösteren bölgeye karşı Yunan bilim adamlarının hazırladığı harita, Türkiye’yi Antalya ve İskenderun Körfezi’ne bir anlamda hapseden 41 bin kilometrekareye düşürüyordu.
  • Notrhern Access olayından 10 yıl sonra 2012’de, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın istemiyle Türkiye Petrolleri’ne (TPAO) Doğu Akdeniz’de arama faaliyetleri için ruhsat verildi.
  • 2015 yılında Mısır o zamana kadar Doğu Akdeniz’de yapılan en büyük doğal gaz rezervini buldu. Keşfi İtalyan’ın önde gelen enerji şirketi ENI yaptı. Zohr adı verilen ve Mısır kıyılarından 150 km açıkta bulunan sahadaki doğal gaz rezervi 850 milyar metreküp büyüklükte. Üretim bu yıl sonunda başlayacak. Hedef yılda 30 milyar metreküp. 2018 yılında Mısır bu kez Sina Yarımadası’ndan 50 km kadar kuzeydeki Nur sahasında keşif yaptı. Henüz ne kadarlık bir rezervin bulunduğu açıklanmadı. AncakZohr büyüklüğünde bir rezerv olduğu tahmin ediliyor.
  • 2018 yılında Güney Kıbrıs Rum Kesimi de ikinci doğal gaz rezervini keşfetti. Oddesüs’un gizemli tanrıçası Calypso’nun adı verilen ve ENI’nin araştırmaları sonucunda bulunan doğal gaz sahası 2 bin 74 metresi denizde olmak üzere toplam 3 bin 837 metre derinlikte. Rezervin henüz ne büyüklükte olduğu açıklanmadı. Fizibilite çalışmaları sürüyor. Tahminler 169 milyar metreküp ile 226 milyar metreküp arasında...
  • 2019 Ocak ayında Kahire’de, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İtalya, Ürdün ve Filistin temsilcileri bir araya geldi. Toplantı sonrasında ‘Doğu Akdeniz Gaz Forumu’ kurulduğu açıklandı. Forumun amacının “Doğu Akdeniz çanağını enerji üssü olarak dizayn etmek ve bölgenin kaynaklarının kullanımında işbirliği yapmak” olduğu belirtildi. Toplantıya Doğu Akdeniz’deki üç ülke Türkiye, Lübnan ve Suriye katılmadı.
  • Bu yıl şubat ayı sonunda, Türkiye’nin itirazlarının arttığı bir süreçte, ExxonMobil ve Qatar Petroleum ortaklığı, bir deniz canlısının olduğu gibi, Yunan mitolojisinde bilgeliği temsil eden tanrıça Minevra’nın sembolik baykuşunun da adı olan ‘Glaucus’ isimli sahada doğal gaza ulaştı. İlk belirlemelere göre, Glaucus-1 rezervinin kapasitesi 142 ile 227 milyar metreküp arasında. Kıbrıs Rum Yönetimi keşfin şu ana kadar Kıbrıs açıklarında bulunan en büyük rezerv olduğunu ilan etti.
  • Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Doğu Akdeniz’i de içine alan ve Anadolu’yu çevreleyen üç denizde 131 gemi, 57 uçak ve 33 helikopterin katılımıyla Cumhuriyet tarihinin en büyük planlı tatbikatı Denizkurdu-2019’u gerçekleştirdi.

20 Mayıs 2019 Pazartesi