Dr. İlhami FINDIKÇI

Dr. İlhami FINDIKÇI

Diğer Yazıları

DR. İLHAMİ FINDIKÇI

Son dönem aile şirketlerinde giderek kronik hal alan sorunlardan biri de devir sıkıntılarıdır. Kurucuların devirde zorlandıkları biliniyor. Ancak bizim gibi hızlı gelişmekte olan ülkelerde aile şirketleri de hızla gelişiyor ve büyüyor. Burada sorun, özellikle kurucu kişilerin büyük zorluklarla bir yerlere getirdikleri işlerini, kurumlarını kendi elleriyle çocuklarına veya yeni kuşak temsilcilerine aktarmada, devir etmekte tereddüt yaşamalarıdır. Esasen devir sürecinin sıkıntılı olduğu, gerek devir edenler, gerekse devir alanlar bakımından kimi sorumluluklar gerektirdiği biliniyor. Ancak şirketlerin işlerinin maddi açıdan çok iyi veya çok kötü gitmesi, sorumluluğu verip yetkide direnmesi, uygun kişiliklerin olmadığı düşüncesi, işlerin kötüye gideceği endişesi ve benzeri nedenler işlerin devrini geciktirebiliyor.

BİRİNCİ KUŞAĞIN LİDERLİK ISRARI

Öyle örneklerle karşılaşıyoruz ki, aile uyumuş sanki. Yani kurucular dünyanın sonuna kadar genç, dinamik ve işin başında olacakmış gibi hareket edebiliyorlar kimi zaman. Buna karşılık kimi yeni kuşaklar da sanki hiç işin başına geçemeyecekmiş gibi mümkün olduğunca sorumluluktan kaçıp, günlerini gün etmenin derdinde olabiliyorlar. Böylece yeni kuşaklar kimi zaman işten ve işin gereklerinden uzak yetişiyor. Sonuçta 80 yaşını geçtiği halde kısmi zihinsel sorunlar, hafıza sorunları yaşamasına rağmen kurucu ortakların vazgeçilmez liderlikleri yanında bu liderlerin varlığı nedeniyle hiçbir uygulamanın içinde yer almayan yeni kuşaklar, iki kutuplu bir sorunun ortağı olabiliyorlar. İlk kuşak devir etmede, diğeri devir almakta zorlanır. Bu durumda kuşaklar kendi dertlerine düştüklerinden kurum ortada kalabiliyor.

Daha vahim olanı, birinci kuşak ısrarla liderliğini bırakmamak için yıllardır birlikte olduğu profesyonelleri kullanabiliyor, zorlayabiliyor. Yeni kuşaklar ise genellikle danışmanları, avukatları ve arabulucuları yanına alarak kurumsallaşma arayışı ile işin üstesinden gelmeye çalışıyorlar.

Dünyada, şirkette, ailede kalıcı olmadığımız unutulmamalı. Nasıl ki, vaktiyle kendinize inandınız, güvendiniz. Sonra çok çalıştınız. Sonra süreklilik sağlamak için insanlarla birlikte çalıştınız. Onları aynı amaçlar etrafında topladınız. Israrcı oldunuz ve işletmede başarıya ulaştınız. Bunu kardeşlerinizden, çocuklarınızdan, yeğenlerinizden de esirgememeniz gerekir. Onları doğdukları gün gibi bebeklik halleriyle görmekten vazgeçip, farklı birer kişilik olarak yetiştirmeli, onların beceri ve yeteneklerine inanmalısınız. Daha da önemlisi gençleri zaman yitirmeden yaşları, yetenekleri, istekleri, becerileri çerçevesinde kendi işletmenizde veya başka bir işte mutlaka yetiştirmelisiniz.

YENİ KUŞAKLAR İÇİN ASIL ZENGİNLİK

Tabii ki bu süreçte yeni kuşaklara da çok büyük görevler düşüyor. Yaşları ne olursa olsun özellikle kurucu kuşağın el üstünde tutulması, rehberliklerinin ışığından, altın değerinde olan deneyimlerinden her fırsatta yararlanılması, belki de en önemlisi zor ve sıkıntılı dönemlerinde kesintisiz olarak onların yanlarında yer alınması, saygıda kusur edilmemesi, dualarının alınması… Bütün bunlar yeni kuşaklar için, işletme için, aile için çok çok önemli ve kaybedilmemesi gereken asıl zenginliktir.

Aile şirketlerinin gençleri, küçük yaştan itibaren iş ile yüz yüze gelmeli, işin içine girmeli, ticarete, üretime, pazarlamaya aşina olmalı. Üretimdeki makinaların sesine, ticaretin pratik inceliklerine, pazarın tozuna tanık olmalı, bunları yaşamalıdırlar. Yoksa tüm bunları kuş bakışı geçip, sadece bunların nemalarından faydalanan bir konumda olurlar. Gençlerin her birinin farklı niteliklerde olduğunu kabul etmeliyiz. Nasıl ki, her birine farklı isimler koyuyoruz. O halde onların farklı kişilikler olarak hem akademik hem uygulama bakımından yetişmeleri, alabildikleri oranda yetki ve sorumluluk almaları gerekli ve önemlidir.

18 Aralık 2020 Cuma